"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hidayet Allah’tan; sebepler vesile-vasıta

M. Latif SALİHOĞLU
08 Haziran 2025, Pazar
Şu imtihan dünyasında, bütün hadiseler sebepler tahtında cereyan ediyor. Sebepsiz, hikmetsiz, vesilesiz, vasıtasız bir şey olmuyor, oluşmuyor, gelişmiyor…

Müsbet dairede de, menfî dairede de herşey zahirî sebeplere bağlı olarak meydana geliyor, oluyor, bitiyor… 

Biz bu yazıda müsbet olan vesilelere, vasıtalara bakalım.

*

Hidayet, şüphesiz ki Allah’tandır. Cenab-ı Allah da, hidayeti sebeplere bağlamış. Buna göre, seminer, panel, konferans, mevlid programları, gazete, kitap, dergi ve sair neşriyat birer vasıtadan ibarettir. Aynı şekilde, bazı insanlar için makbul rüyalar da birer hidâyet vesilesi olabiliyor.

Sâdık rüyaların sıhhatinden şüphe yoktur. Nitekim, Üstad Bediüzzaman da Nur Külliyatında bu sadık rüyaların yanında, makbul bazı rüyaları da tensip ederek mektuplara, lâhikalara dahil etmiş.

İşte, bu yazıda nakledeceğimiz hikâye de, o makbul rüyalardan biriyle alâkalı.

*

Hikâyenin kahramanı İstanbul Başakşehir’den Nuray (müstear isim) Hanım. Vaktiyle Konya'da Mevlevî dergâhına iştirak etmiş. Ardından İstanbul'a gelip bir süre Gönenli Hafız Mehmed Efendinin sohbetlerine katılmış. 

Hocasının vefatından sonra ise, Nuray Hanım ayrı ve yalnız kalmış. Az buçuk irtibatlı olduğu camiasıyla münasebeti büyük ölçüde kesilmiş. Ardından, birtakım bunalımlar geçirmiş, ailevî sıkıntılar yaşamış, vesâire…

Dünyevîler onu kendilerine çekememiş ise de, tam istediği gibi, yani huzur duyacağı bir çevre edinememiş. Aradan epeyce bir zaman geçmiş.

*

Nuray Hanım, bir rüyasında Üstad Bediüzzaman'ı görüyor. Sonra bir daha, bir daha. Yani, birbirine benzer mahiyetteki rüya defalarca tekerrür ediyor.

Rüyâ esnasında, Hz. Bediüzzaman'a kafasına takılan hususları sorup tatminkâr cevaplar alıyor. Üstad Bediüzzaman ise, ona mükerrer defa "Sen Risale-i Nur'u oku kızım" diyor.

Bir gün de rüyada şunu soruyor: Hocam, bu kitapların dili ağır. Okuyup anlamak için ne yapmalıyım?

Bediüzzaman: “Bak kızım, kitapların arkasında lûgatçeli olanlar var. Anlamadığın kelimeler için oraya bakarsın” diyor.

Rüyâdaki diyalog, aynen şu şekilde devam ediyor:

Soru: Peki, bu kitapları nerede bulabilirim?

Cevap: Yeni Asya'da bulabilirsin.

Soru: Risalelerin okunduğu, ders yapıldığı yakın bir yer var mı?

Üstad Bediüzzaman "Var" diyor ve Nuray Hanımın oturduğu yere yakın bir adresi sarih bir şekilde (gün, saat, bina, daire) tarif ediyor.

Nuray Hanım, aynen rüyadaki o tarife göre gidiyor ve eliyle koymuş gibi adresi buluyor.

Derse katılan hanımların ellerinde ve sehpanın üzerinde muhtelif risaleleri görüyor. 

Çay faslı esnasında merakla eserlerin ilk sayfadaki yayınevi ismine, adres ve telefonlarına bakar. Ama, orada Yeni Asya ismini göremez. Kitapları bırakıp geri çekilir, düşünceli halde yerine oturur.

İşte tam o esnasında, derse katılan bir hanım elindeki kitabı getirip Nuray Hanımın tam önüne koyar. O da aynı merakla açıp ilk sayfasına bakar ve bu kez Yeni Asya'nın ismini, adres ve telefon numaralarını görür. Tabiî, hemen not eder.

*

Nuray Hanım, ders yerinden ayrılıp eve gittikten sonra, ilk fırsatta telefonla arayıp Hz. Üstad'ın tavsiyesi üzere Yeni Asya Neşriyattan lûgatçeli bir takım Risale-i Nur Külliyatını ister. (Hadisenin şahitleri, muhatapları ve olup biteni bize detaylı şekilde nakledenler, halen Yeni Asya’da çalışan bizim personel arkadaşlarımız.)

Kendisine Külliyatı elden götüren arkadaşımıza Nuray Hanım kapıda sorar: "Kardeş, bu eserleri okuyup anlamak için neler yapmalıyım, ne tavsiye edersiniz?"

Arkadaşımız, aynen rüyada olduğu gibi cevap verip izâh etmiş: "Kitapların arkası lûgatçelidir. Kelimelerin manasını oradan bakıp öğrenebilirsiniz."

“Hayret” diyor kadın: “Hz. Bediüzzaman da rüyamda aynı şeyi söylemişti.”

Nuray Hanım, müştak olduğu Risalelere kavuşmanın, onları okuyup istifade etmenin bahtiyarlığını yaşıyor artık.

………………….

LUGATÇE RUHSATINA DAİR BİR NOT: 

Mehmet Feyzi Efendinin latince daktilo ile yazmış olduğu lugatnameli Asa-yı Musa, 1947’de İnebolu’da teksir edilip çiltleniyor. Hz. Bediüzzaman, o çalışmayı bir lahikada takdir ederek imzalıyor. Elimizde-arşivimizde o nüsha mevcuttur.

Hz. Bediüzzaman’ın Emirdağ Lahikası’ndaki ilgili ifadeleri aynen şöyledir:

“...Benim Kastamonu’da kalan bir kısım risaleler emanetlerini aldım. Size gönderdiğim Asa-yı Musa’nın lugatnamesini hasta olduğu halde çok güzel ve âlimane yazan, lugatnamenin başında güzel bir fıkra derceden ve bana da ayrı mektup yazan Risale-i Nur’un serkâtibi Mehmed Feyzi’nin, oraca çok müşkilât ve manialara rağmen harika sadakatini ve Nurlara faik alakasını, sarsılmadan imana hizmetini bir kaç cihette yapması gösteriyor ki, o küçük bir Hüsrev olduğu gibi, tam bir Hasan Feyzi’dir.”

Okunma Sayısı: 520
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı