Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet vermeyiniz, bakmayınız. Zaten mabeyninizde samimî tesanüd ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza eder.
Madem şu mevcudat hak söyleyen sâdık kelimeleri, şu hâdisat-ı kâinat doğru söyleyen nâtık ayetleri olan Cenab-ı Hak vaad etmiş; elbette yapacaktır, bir mahkeme-i kübra açacaktır, bir saadet-i uzmâ verecektir.
Bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin madeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı dahi bir kelimedir. Birinci kelime: “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.” İkinci kelime: “Sen çalış, ben yiyeyim.”
Şükür içinde sâfî bir iman var, halis bir tevhid bulunur. Çünkü bir elmayı yiyen ve “Elhamdülillâh” diyen adam, o şükür ile ilân eder ki: “O elma doğrudan doğruya dest-i kudretin yadigârı...”
Hırs, ihlâsı kırar, amel-i uhreviyeyi zedeler. Çünkü bir ehl-i takvanın hırsı varsa, teveccüh-ü nâsı ister. Teveccüh-ü nâsı müraat eden, ihlâs-ı tammı bulamaz.
İktisad hem bir şükr-ü manevî, hem nimetlerdeki rahmet-i İlâhiyeye karşı bir hürmet, hem kat’î bir surette sebeb-i bereket...
Cenab-ı Hak, zenginleri fukaraların muavenetine davet ediyor. Halbuki zenginler fukaranın acınacak acı hallerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler.
Gazetemiz, Yeni Asya Vakfı, Risale-i Nur Enstitüsü ve Köprü Dergisi tarafından düzenlenen ‘Bediüzzaman Said Nursî’nin Gelecek Tasavvuru’ paneli tamalandı. Panelimiz 14:00 - 18:00 arası İstanbul Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezinde gerçekleşti.
“Bu insanlar ne zaman Risale-i Nur’u dinleyecekler?” diye ümitsizliğe düşme, merak etme! Kat’iyen bil ki: Mele-i A’lânın hadsiz sakinleri, bugün Risale-i Nur’u alkışlıyorlar.
Büyük İslam Alimi ve Mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursi'nin 62. vefat yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Diyarbakır Yeni Asya Okuyucuları tarafından düzenlenen 'Bediüzzaman Said Nursi’nin Gelecek Tasavvuru' Panelimize davetlisiniz.
Büyük İslam Alimi ve Mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursi'nin 62. vefat yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Yeni Asya Okuyucuları tarafından düzenleneceği bildirilen etkinliğe davetlisiniz.
Feraizin terkinde doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız gaflet ve dalâlete istinad, tek bir ihtimal-i necat olabilir. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve feraizin terkine ne bahane bulunabilir?
...Ayrı ayrı nevileri meleklerden icat etmiş ki; bir kısmı küçücük olarak yağmur ve kar katrelerine binip sanat ve rahmet-i İlâhiyeyi kendi dilleriyle alkışlıyorlar.
Umum millet-i İslâm’ın ferdî bir misal-i müşahhası olunuz. Şimdiki gibi bir şahıs değil, bir millet kadar büyüyeceksiniz. Zira, maksadın büyümesiyle himmet de büyür.
Bu şehre bir kutub, bir gavs-ı a’zam gelse, “Seni on günde velâyet derecesine çıkaracağım” dese, sen, Risale-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.
İnkılâp kusurlarını üç dört adamlara verip şimdiye kadar Umûmî Harp ve sair inkılâpların icbarıyla yapılan tahribatları –hususan an’ane-i diniye hakkında– tamire çalışsanız, hem size istikbalde çok büyük bir şeref...
Bu şuhur-u mübarekede, Nurcuların şirket-i maneviyesine inşaallah pek çok kudsî servet girecek. Herbir Nurcu, binler lisanla ve yüzer kalemle çalışacak gibi kâr kazanacak.
Şuhur-u Selâse’de, hususan leyali-i meşhurede, hem Ramazan’da, hususan Leyle-i Kadirde dua etmek, kabule karin olması rahmet-i İlâhiyeden kaviyyen me’muldür.
Ey insanlar! Fânî, kısa, faydasız ömrünüzü bâkî, uzun, faydalı, meyvedar yapmak ister misiniz? Madem istemek insaniyetin iktizasıdır; Bâkî-i Hakikî’nin yoluna sarf ediniz.
Gaye-i hareketimiz ve hedefimiz, ölümün idam-ı ebedîsinden iman-ı tahkikî ile bîçareleri kurtarmak ve bu mübarek milleti de her nevi anarşilikten muhafaza etmektir.
Evet kardeşim, o risaleler Kur’ân’dan alındığı için kut ve gıda hükmündedir. Her gün ihtiyaç gıdaya hissedildiği gibi, her vakit bu gıda-i ruhânîye ihtiyaç hissedilir.
Kur’ân’ın i’câzı tahrifine bir seddir. Evet, madem Kur’ân mu’cizedir; beşer onun taklidini yapamaz. Âyetleri başka kelâmlar ile tebdil edilmekle, tahrif ve tağyiri mümkün değildir.
Kâfirlerin medeniyetinde görülen mehasin ve yüksek terakkiyat-ı sanayi, bunlar tamamen medeniyet-i İslâmiyeden, Kur’ân’ın irşadatından, edyan-ı semaviyeden in’ikâs ve iktibas...
Yeni Asya Gazetesi Lahika sayfasında yer alan günün ayet ve hadisi.
Kur’ân’dan tavr-ı kalbe ilham edilen asâ-yı Mûsa gibi manevî bir asâ ihsan edilmiştir. Bu asâ ile, kitab-ı kâinatın herhangi bir zerresine vurulursa, derhal mâ-i hayat çıkar.
Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resul-i Ekrem’in (asm) sünnetleri birer yıldız, birer lâmba vazifesini gördüklerini gördüm.
A HABER EKRANINDA EMEKLİ BİR SAVCININ BEDİÜZZAMAN SAİD NURSî’YE VE RİSALE-İ NUR NUR TALEBELERİNE YÖNELTTİĞİ İFTİRALAR YOĞUN TEPKİLERE YOL AÇINCA, PROGRAMCILAR ÖZÜR DİLEMEK MECBURİYETİNDE KALDI.
İnsanın yaptığı kemâlât ve iyiliklerde hakkı yoktur, mülkü değildir, onlara güvenemez. Hem insanın vücudu ve cesedi bile onun değildir.