kardeşimiz Hasan Atıf, hakikaten
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un hiz-
        
        
          metine pek çok lâyık ve müstaittir. Müstesna hattıyla be-
        
        
          raber ihlâsı, irtibatı, alâkadarlığı, ciddiyeti, sadâkati dahi
        
        
          mükemmeldir. Cenab-ı Hak, onun emsalini çoğaltsın.
        
        
          Bu kardeşimizi, yirmi mektup yerinde, size, canlı bir
        
        
          mektup olarak gönderdik.
        
        
          Hafız Ali’nin buradaki kardeşlerine çok yüksek, çok
        
        
          tesirli yazdığı mektuba karşı, başta Feyzi, emin olarak
        
        
          umum namına Feyzi diyor ki: “Biz bu memleket talebe-
        
        
          leri, Isparta kahramanlarının küçük kardeşleri, belki on-
        
        
          ların talebeleriyiz; dersi, hizmeti ve ciddiyeti onlardan alı-
        
        
          yoruz. Her birisi, bizim için birer üstaddır. onların elle-
        
        
          rinden öper, arz-ı hürmet ederiz. Cenab-ı Hak, o kahra-
        
        
          manlardan ebeden razı olsun. Âmin” diyorlar.
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un iskele nazırı sabri’nin birinci talebesi
        
        
          ve
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un ehemmiyetli küçük bir talebesinin kü-
        
        
          çücük mektubundaki güzel yazı bizi mesrur etti. Cenab-ı
        
        
          Hak onu ve onun gibi
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’a çalışan masumlara
        
        
          tevfik ve selâmet ve saadet ihsan eylesin, âmin.
        
        
          Hafız Mustafa’nın bizce pekçok ehemmiyetli olan
        
        
          mektubu, çoktan beri beklediğim bir hakikati gösterdi ki,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          dairesindeki şakirtler, istişare suretinde, tab
        
        
          etmek gibi çok ehemmiyetli işleri görmeye başlama-
        
        
          larıdır.
        
        
          ì@í
        
        
          
            alâkadar:
          
        
        
          ilgili, ilişki.
        
        
          
            âmin:
          
        
        
          Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
        
        
          bul eyle!” anlamında duanın so-
        
        
          nunda söylenir.
        
        
          
            arz-ı hürmet:
          
        
        
          hürmet, saygı gös-
        
        
          terme, saygı duyduğunu bildir-
        
        
          me.
        
        
          
            ciddiyet:
          
        
        
          ciddîlik.
        
        
          
            ebeden:
          
        
        
          ebedî ve daimî olarak.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            emsal:
          
        
        
          benzerler.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek.
        
        
          
            hakikaten:
          
        
        
          hakikat olarak,
        
        
          doğrusu, gerçekten.
        
        
          
            hatt:
          
        
        
          yazı, el yazısı.
        
        
          
            ihlâs:
          
        
        
          samimiyet, bir ameli
        
        
          başka bir karşılık beklemek-
        
        
          sizin, sırf Allah rızası için yap-
        
        
          ma.
        
        
          
            ihsan:
          
        
        
          bağışlama, ikram et-
        
        
          me, lütuf.
        
        
          
            irtibat:
          
        
        
          bağ, münasebet.
        
        
          
            istişare:
          
        
        
          danışma, birinin fikir
        
        
          ve görüşüne başvurma, fikir
        
        
          sorma.
        
        
          
            masum:
          
        
        
          suçsuz, günahsız,
        
        
          saf, temiz.
        
        
          
            mesrur:
          
        
        
          sevinçli, memnun.
        
        
          
            müstait:
          
        
        
          istidatlı, kabiliyetli,
        
        
          bir şeye kabiliyetli olan, yete-
        
        
          nekli.
        
        
          
            müstesna:
          
        
        
          benzerlerinden
        
        
          üstün olan, seçkin, mümtaz.
        
        
          
            nam:
          
        
        
          ad.
        
        
          
            nazır:
          
        
        
          vekil, bakan.
        
        
          
            razı:
          
        
        
          rıza gösteren, hoşnut
        
        
          olan.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            saadet:
          
        
        
          mutluluk.
        
        
          
            sadâkat:
          
        
        
          bağlılık, doğruluk.
        
        
          
            selâmet:
          
        
        
          salimlik, eminlik,
        
        
          kurtuluş, korku ve endişeden
        
        
          uzak olma.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, şekil, tarz.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            tab:
          
        
        
          kitap basma.
        
        
          
            talebe:
          
        
        
          öğrenci.
        
        
          
            tevfik:
          
        
        
          Allah’ın yardımı, başa-
        
        
          rılı kılması.
        
        
          
            umum:
          
        
        
          bütün, hepsi.
        
        
          
            üstad:
          
        
        
          öğretici, öğretmen.
        
        
          
            | 174 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası