‡
        
        
          85
        
        
          ·
        
        
          Aziz, SıddıkKardeşlerim!
        
        
          Bu yeni hâdise-i taarruziyeden müteessir olmayınız.
        
        
          Çünkü, mükerrer tecrübelerle,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          inayet altın-
        
        
          dadır. Hiçbir taife, şimdiye kadar böyle ehemmiyetli hiz-
        
        
          mette bizler kadar az meşakkatle kurtulan olmamış.
        
        
          Hem geçen ramazandaki hastalığım ve eskişehir’deki
        
        
          musibetimiz gibi çok vakıalarla, zahirî sıkıntılı, meşakkat-
        
        
          li hâlât altında
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un faidesine olarak inkişafatı
        
        
          ve daha tesirli fütuhatı görülmüş. İnşaallah, bu sıkıntılı
        
        
          hâdise dahi, münafıkların aks-i maksuduyla,
        
        
          Risale-i
        
        
          Nur
        
        
          ’un fütuhatını başka bir mecrada teshile vesile olur.
        
        
          Beşinci Şua, yirmi beş sene evvel mesaili yazılan, yal-
        
        
          nız bir iki sahife tatbikat ilâve edilip
        
        
          Şualar
        
        
          ’a giren Beşin-
        
        
          ci Şua, ellerine geçmesi ehemmiyetlidir. Fakat bunda da
        
        
          bir hikmet var. Belki onlara, kendi mesleklerini bildirmek
        
        
          ve Cehenneme gidenin mahiyetini bilmek için fevkalâde
        
        
          iktidar haricinde bir kaza-i İlâhîdir diye Cenab-ı Hakkın
        
        
          hikmetine ve inayetine ve hıfzına itimat edip merak et-
        
        
          meyiniz.
        
        
          Hem siz, hem onlar bilsinler ki: sadaka belâyı def et-
        
        
          tiği gibi,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          Anadolu’dan, hususan Isparta, kas-
        
        
          tamonu’dan afat-ı semaviye ve arziyenin def ve ref’ine
        
        
          vesiledir.
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 177 |
          
        
        
          
            mesail:
          
        
        
          meseleler, konular.
        
        
          
            meslek:
          
        
        
          gidiş yolu; takip edilen
        
        
          yol.
        
        
          
            meşakkat:
          
        
        
          sıkıntı, zorluk.
        
        
          
            musibet:
          
        
        
          dert, sıkıntı, belâ.
        
        
          
            mükerrer:
          
        
        
          tekrarlanan.
        
        
          
            münafık:
          
        
        
          olmadığı hâlde Müslü-
        
        
          man görünen; fitneci, ara bozucu.
        
        
          
            müteessir olmak:
          
        
        
          üzülmek.
        
        
          
            ref:
          
        
        
          kaldırma.
        
        
          
            sadaka:
          
        
        
          Allah yolunda sarf etme,
        
        
          malından verme.
        
        
          
            sahife:
          
        
        
          sayfa.
        
        
          
            sıddık:
          
        
        
          inanç ve davasına bağlı,
        
        
          doğruluk ve bağlılıkta üstün kişi.
        
        
          
            şua:
          
        
        
          ışın, ışık demeti.
        
        
          
            Şualar:
          
        
        
          Risale-i Nur Külliyatından
        
        
          bir eserin adı.
        
        
          
            taife:
          
        
        
          topluluk, kavim, millet.
        
        
          
            tatbikat:
          
        
        
          uygulama.
        
        
          
            tecrübe:
          
        
        
          deney, birikim.
        
        
          
            teshil:
          
        
        
          kolaylaştırma.
        
        
          
            tesir:
          
        
        
          etki.
        
        
          
            vakıa:
          
        
        
          olay.
        
        
          
            vesile:
          
        
        
          sebep, aracı, vasıta.
        
        
          
            zahirî:
          
        
        
          görünüşte.
        
        
          
            afat-ı semaviye ve arziye:
          
        
        
          yer küresel ve atmosferik
        
        
          afetler, belâlar.
        
        
          
            aks-i maksut:
          
        
        
          istenilenin, he-
        
        
          deflenenin aksi, zıddı.
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          değerli, yüksek karakter
        
        
          ve şahsiyet sahibi.
        
        
          
            belâ:
          
        
        
          afet, sıkıntı, gam, keder.
        
        
          
            Beşinci Şua:
          
        
        
          ahir zaman ve
        
        
          kıyamete ait hadislerin tefsir
        
        
          ve yorumu olan Bediüzza-
        
        
          man Said Nursî’nin bir eseri.
        
        
          
            Cenab-ı hak:
          
        
        
          Allah.
        
        
          
            def:
          
        
        
          uzaklaştırma, kovma, gi-
        
        
          derme.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            evvel:
          
        
        
          önce.
        
        
          
            faide:
          
        
        
          fayda, yarar.
        
        
          
            fevkalâde:
          
        
        
          olağanüstü, görül-
        
        
          memiş derecede.
        
        
          
            fütuhat:
          
        
        
          açılım, yayılma.
        
        
          
            hâdise:
          
        
        
          olay.
        
        
          
            hâdise-i taarruziye:
          
        
        
          saldırı
        
        
          olayı.
        
        
          
            hâlât:
          
        
        
          durumlar, hâller.
        
        
          
            hariç:
          
        
        
          dış, dışında.
        
        
          
            hıfz:
          
        
        
          koruma.
        
        
          
            hikmet:
          
        
        
          gizli maksat, gaye.
        
        
          
            hususan:
          
        
        
          özellikle.
        
        
          
            iktidar:
          
        
        
          güç, kuvvet, yeterli-
        
        
          lik.
        
        
          
            ilâve:
          
        
        
          ek.
        
        
          
            inayet:
          
        
        
          yardım, ikram.
        
        
          
            inkişafat:
          
        
        
          gelişmeler.
        
        
          
            inşaallah:
          
        
        
          Allah’ın izniyle.
        
        
          
            itimat:
          
        
        
          güven, inanç.
        
        
          
            kaza-i ilâhî:
          
        
        
          Allah’ın hükmü-
        
        
          nü yerine getirmesi.
        
        
          
            mahiyet:
          
        
        
          özellik, nitelik.
        
        
          
            mecra:
          
        
        
          bir işin gidiş yolu; akış
        
        
          yeri.
        
        
          
            merak:
          
        
        
          ilgi, alâka.