bizleri de mesrur eyledi. Ve o mektubuyla, merak ettiğim
        
        
          şeyleri ve Hüsrev ve rüştü, Hafız Ali, zühtü, Bedevi nu-
        
        
          ri ve nur Fabrikası sahibi, tahir’ler, Mübarekler Heyeti,
        
        
          Medrese-i nuriye ve ümmî İhtiyarlar ve Masum Çocuk-
        
        
          lar, umumlarının selâmlarını yazıyor. Biz de onlara birer
        
        
          birer selâm ediyoruz. Muvaffakıyetlerine ve selâmetleri-
        
        
          ne dua ediyoruz.
        
        
          Bu havalide dahi, belki çok yerlerde, sizin faaliyetiniz-
        
        
          den şevke gelip
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ziyade tevessü ettiğinden,
        
        
          ehl-i dünyayı düşündürüyor, nazar-ı dikkati celp ettiriyor.
        
        
          Bazı ufak tefek ilişmek de ondan ileri geliyor. İhtiyat her
        
        
          vakit olduğu gibi yine lâzımdır. Hazret-i İmam-ı Ali radı-
        
        
          yallahü Anh iki defa
        
        
          
            (1)
          
        
        
          r
        
        
          än
        
        
          Q s
        
        
          ƒn
        
        
          æn
        
        
          J G v
        
        
          ô°p
        
        
          S
        
        
          demesi, “
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          perde altında tenevvür ve tenvir eder
        
        
          ” diye işaret ediyor.
        
        
          Mümkün olduğu kadar geçici rüzgârlara ehemmiyet ver-
        
        
          meyiniz, bakmayınız. zaten mabeyninizde samimî tesa-
        
        
          nüt ve meşveret-i şer’iye, sizi öyle şeylerden muhafaza
        
        
          eder; içinizdeki şahs-ı manevînin fikrini, o meşveretle bil-
        
        
          dirir.
        
        
          Kardeşiniz ve sizinle dünyada, berzahta,
        
        
          ahirette müteşekkirâne iftihar eden ve ede-
        
        
          cek, hizmet-i Kur’âniyede arkadaşınız
        
        
          Said Nursî
        
        
          ì@í
        
        
          
            ahiret:
          
        
        
          dünya hayatından sonra
        
        
          başlayıp ebediyen devam edecek
        
        
          olan ikinci hayat.
        
        
          
            berzah:
          
        
        
          ruhların kıyamete kadar
        
        
          bekleyeceği, dünya ile ahiret ara-
        
        
          sındaki yer.
        
        
          
            celp:
          
        
        
          çekme, çekiş, kendine çek-
        
        
          mek.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            ehemmiyet:
          
        
        
          önem, değer, kıy-
        
        
          met.
        
        
          
            ehl-i dünya:
          
        
        
          dünyaya bağlı, dün-
        
        
          ya adamı, ahireti düşünmeyen.
        
        
          
            havali:
          
        
        
          bölge, etraf, çevre, civar.
        
        
          
            heyet:
          
        
        
          bir topluluğu meydana
        
        
          getiren kişilerin bütünü, komite.
        
        
          
            hizmet-i Kur’âniye:
          
        
        
          Kur’an hiz-
        
        
          meti.
        
        
          
            iftihar:
          
        
        
          gurur, övünme.
        
        
          
            ihtiyat:
          
        
        
          uzak görüşlü olma, gele-
        
        
          ceği düşünerek tedbirli hareket
        
        
          etme.
        
        
          
            mabeyn:
          
        
        
          ara.
        
        
          
            masum:
          
        
        
          suçsuz, günahsız, saf, te-
        
        
          miz.
        
        
          
            medrese-i nuriye:
          
        
        
          nur medrese-
        
        
          si; Risale-i Nur’ların okunduğu
        
        
          yerler.
        
        
          
            mesrur:
          
        
        
          sevinçli, memnun.
        
        
          
            meşveret:
          
        
        
          işlerin konuşup anlaş-
        
        
          ma yoluyla halledilmesi, bir konu
        
        
          hakkında çeşitli ve ehil şahıslar-
        
        
          dan fikir alma.
        
        
          
            meşveret-i şer’iye:
          
        
        
          dine, şeriata
        
        
          uygun olarak yapılan meşveret.
        
        
          
            muhafaza:
          
        
        
          koruma.
        
        
          
            muvaffakıyet:
          
        
        
          başarma, başarılı
        
        
          olma.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli, kutlu.
        
        
          
            müteşekkirâne:
          
        
        
          müteşekkir ola-
        
        
          rak, teşekkür edercesine.
        
        
          
            nazar-ı dikkat:
          
        
        
          dikkatli bakma,
        
        
          dikkatli bakış.
        
        
          
            radıyallahü anh:
          
        
        
          Allah ondan ra-
        
        
          zı olsun.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            samimî:
          
        
        
          içten, candan, gönül-
        
        
          den.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, sela-
        
        
          met ve esenlik dileme.
        
        
          
            selâmet:
          
        
        
          salimlik, eminlik,
        
        
          kurtuluş, korku ve endişeden
        
        
          uzak olma.
        
        
          
            şahs-ı manevî:
          
        
        
          manevî şahıs,
        
        
          belli bir kişi olmayıp bir ce-
        
        
          maatteb meydana gelen ma-
        
        
          nevî şahıs.
        
        
          
            şevk:
          
        
        
          şiddetli arzu, aşırı istek
        
        
          ve heves.
        
        
          
            tenevvür:
          
        
        
          nurlanma, parla-
        
        
          ma, aydınlanma.
        
        
          
            tenvir:
          
        
        
          nurlandırma, aydınlat-
        
        
          ma, ışıklandırma.
        
        
          
            tesanüt:
          
        
        
          dayanışma, birbirine
        
        
          dayanma ve destek olma.
        
        
          
            tevessü:
          
        
        
          genişleme, yayılma.
        
        
          
            umum:
          
        
        
          bütün, hepsi.
        
        
          
            ümmî ihtiyarlar:
          
        
        
          Risale-i
        
        
          Nur’un elle yazılarak çoğaltıl-
        
        
          masında çalışan tahsilli olma-
        
        
          yan Isparta köylerindeki yaş-
        
        
          lılar grubu. Ümmîler olarak da
        
        
          geçer (Bkz.: 37. ve 38. lâhika-
        
        
          lar).
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          fazla, fazlasıyla.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Gizli olarak nurlanır. (Celcelûtiye)
        
        
          
            | 176 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası