Sadisen:
        
        
          eski dost ve kardeş ve risale-i nur’un o
        
        
          zamanda ciddî bir talebesi ve Isparta hayatımda bana
        
        
          hüsn-i hizmetle samimî bir arkadaş ve himmeti uzun, eli
        
        
          kısa aziz kardeşim Mehmed Celâl, seni o zamandan beri
        
        
          unutmadım. Çok zaman
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          dairesinde
        
        
          kalemiyle çalışanlar içinde isminle hissedar oluyordun.
        
        
          senin yüksek istidadını ve ulüvv-i himmetini
        
        
          Risale-i
        
        
          Nur
        
        
          ’da istimal etmek arzuluyordum. demek, derd-i
        
        
          maişet, sizi bir derece kayıt altına aldı. Başta mübarek
        
        
          baban, hanenizde bulunanlara bilmukabele selâm
        
        
          ediyorum. Ve bilhassa Mehmed seyerani Hayyat’a çok
        
        
          selâm ile beraber; eğer benim orada iken tanıdığım ve
        
        
          Hüsrev sisteminde telâkki ettiğim Mehmed seyerani ise,
        
        
          onun bin selâmına selâmla mukabele edip; o seyeranî,
        
        
          o zamandan beri
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un bir cüz’üne bahsi girdiği
        
        
          ve silinmediği gibi, hatırımda da silinmemiş. Çok defa
        
        
          bekliyordum ki, seyerani, Hüsrev’in arkasında koşup
        
        
          çalışsın. demek, onu da derd-i maişet bağlamış.
        
        
          Sabian: Risale-i Nur
        
        
          ’un erkân-ı mühimmesinden Halil
        
        
          İbrahim’in on dört yaşındaki evlâd-ı manevîsi,
        
        
          Risale-i
        
        
          Nur
        
        
          dairesindeki masum şakirtlerin dairesinde inşaallah
        
        
          ehemmiyetli mevkî alacak ve o küçük şahsiyette parlak,
        
        
          büyük bir şakirt ruhu görünüyor. Mektubunda, çocukça
        
        
          konuşmamış, gayet müdakkikane büyük bir âlim gibi
        
        
          konuşması bizi çok sevindirdi, “Maşaallah, barekâllah”
        
        
          dedirdi.
        
        
          Saminen:
        
        
          evvelce haber aldığınız hastalığıma dair bir
        
        
          noksan parça, dualarınıza ve geçen ramazan gibi manen
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 377 |
          
        
        
          ifade eden bir ibare.
        
        
          
            mevki:
          
        
        
          yer, makam.
        
        
          
            mukabele:
          
        
        
          karşılık verme, karşı-
        
        
          lama.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli, kutlu.
        
        
          
            müdakkikane:
          
        
        
          dikkatlice, ince-
        
        
          den inceye araştırarak.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            ruh:
          
        
        
          dirilik kaynağı, hayatın te-
        
        
          meli ve sebebi olan manevî var-
        
        
          lık.
        
        
          
            sâbian:
          
        
        
          yedinci, yedinci olarak.
        
        
          
            sadisen:
          
        
        
          altıncı olarak.
        
        
          
            samimî:
          
        
        
          içten, candan, gönülden.
        
        
          
            sâminen:
          
        
        
          sekizinci olarak, seki-
        
        
          zinci derecede.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, selamet ve
        
        
          esenlik dileme.
        
        
          
            şahsiyet:
          
        
        
          kişi, kimse.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            talebe:
          
        
        
          öğrenci.
        
        
          
            telâkki:
          
        
        
          anlama, kabul etme.
        
        
          
            ulüvv-i himmet:
          
        
        
          himmetin yük-
        
        
          sekliği; yüksek himmetlilik, yük-
        
        
          sek gayretlilik.
        
        
          
            âlim:
          
        
        
          ilim ile uğraşan, ilim
        
        
          adamı.
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          izzetli, muhterem, say-
        
        
          gın.
        
        
          
            bahis:
          
        
        
          konu.
        
        
          
            barekallah:
          
        
        
          Allah mübarek
        
        
          etsin, hayırlı ve bereketli ol-
        
        
          sun.
        
        
          
            bilhassa:
          
        
        
          özellikle.
        
        
          
            bilmukabele:
          
        
        
          karşılıklı, karşı-
        
        
          lık olarak.
        
        
          
            ciddî:
          
        
        
          gerçek olarak, hakika-
        
        
          ten.
        
        
          
            cüz:
          
        
        
          kısım, parça.
        
        
          
            dair:
          
        
        
          alakalı, ilgili.
        
        
          
            derd-i maişet:
          
        
        
          geçim derdi
        
        
          ve zorluğu, geçim sıkıntısı.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            erkân-ı mühimme:
          
        
        
          önemli
        
        
          esaslar.
        
        
          
            evlâd-ı manevî:
          
        
        
          manevî evlat
        
        
          durumunda olan.
        
        
          
            evvelce:
          
        
        
          daha önce.
        
        
          
            gayet:
          
        
        
          son derece.
        
        
          
            hane:
          
        
        
          ev.
        
        
          
            himmet:
          
        
        
          manevî yardım, ih-
        
        
          san, lütuf.
        
        
          
            hissedar:
          
        
        
          hisse sâhibi, hissesi
        
        
          olan.
        
        
          
            hüsn-i hizmet:
          
        
        
          güzel hizmet.
        
        
          
            inşaallah:
          
        
        
          ‘Allah izin verirse’
        
        
          manasında kullanılan bir dua.
        
        
          
            istidat:
          
        
        
          kabiliyet, yetenek.
        
        
          
            istimâl:
          
        
        
          kullanma.
        
        
          
            manen:
          
        
        
          mana bakımından,
        
        
          manaca.
        
        
          
            masum:
          
        
        
          suçsuz, günahsız,
        
        
          saf, temiz.
        
        
          
            maşaallah:
          
        
        
          Allah’ın istediği
        
        
          gibi, Allah’ın istediği olur anla-
        
        
          mında hayret ve memnunluk