"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Başka bir yola meyledecek olsaydık, meşveret ve kitabet yolunu tercih etmezdik”

Selahaddin YAŞAR
06 Mayıs 2015, Çarşamba
Selahaddin Eyyubi yazı dizisi - 45

Nureddin ve Amalrik gibi bölgenin birbirine düşman iki güçlü isminin ard arda ölmeleri, Kudüs’e uzanan cihad yolunun aralanmasına vesile olmuştu. Yine birbirine yakın zamanlarda Şemseddin Ali’nin ölmesi, Kılıçarslan’ın da darbeye maruz kalması, onun İslâm birliğini sağlamasını kolaylaştıracaktı.

Bu gelişmeleri takip eden Selâhaddin’in harekete geçeceği günlerde başladı Sicilyalıların saldırısı. İki yüz kalyonluk büyük bir donanma ile İskenderiye açıklarında görünen Sicilyalılar, Pharos’tan karaya çıktılar ve kuşatma mancınıklarını kurdular.

Müslümanlar ânî bir saldırı ile Sicilyalıların mancınıklarını yaktılar ve kaleyi kuşatan birliklerine ağır zayiat verdirdiler. Bu darbeden sonra kendilerini toparlamakta zorluk çeken Sicilyalılar, Selâhaddin’in gönderdiği takviye kuvvetlerin şehre yaklaştığını öğrenince gemilerine binip Akdeniz’e açıldılar ve bir daha da geri dönmediler.

Temmuz ayının sonlarına doğru başlayan bu taarruzun bitmesinden hemen sonra, Ağustos ayının başlarında Yukarı Mısır’da Fatımî Hanedanı mensubu bazı kişilerden destek alan Zenciler ve Bedeviler ayaklandılar.

Luksor yakınlarında toplanan Abbas İbn Şazi komutasındaki isyancılara, daha önce Nubyelilerle yapılan savaşta Selâhaddin’in yanında yer alan Avsan valisi Kenzüddevle de katılınca bir hayli kuvvetlendiler.

İsyancılar ilk olarak Nil Nehri boyundaki Kuş şehrine saldırdılar. Şehrin valisi Selâhaddin’in amcasının oğlu İzzeddin Mûsik idi. O direnirken Âdil yardıma gelince, daha ilk saldırıda isyancı birlikler bozguna uğradı. Abbas da, Kenzüddevle de öldürüldü ve Eylül ayının başlarında isyan tamamen bastırıldı. 

Selâhaddin’in, Mısır’da Sicilyalılarla ve iç isyanlarla uğraşması, Suriye’deki mahallî liderlere, birleşip ülkeyi kargaşadan kurtarmaları için iyi bir fırsat olmuştu. Ama onlar birbirlerine güvenmediklerinden o fırsatı değerlendiremediler. Birlikte hareket etmek yerine, muhataplarını saf dışı bırakacak komplolar hazırlamakla meşgul oldular. 

Nureddin’in oğlu Salih’i yanlarına alarak güç kazanmaya çalışan Halep beyleri onu biraz da zorla Şam’dan Halep’e getirdiler. Bazı Banu’l-Daya mensuplarının yakalanması ve Salih’in Şam’dan çıkarılması Selâhaddin’i kızdırdı. Ordu komutanı İbnü’l-Mukaddem’e bir mektup yazarak hadiseler hakkında bilgi istedi. 

Mukaddem ona, “Sizi makamınızda kaim kılan hanedanlıkta emelleriniz olduğu söylenmesin. Bu sizin şanınıza yakışmaz.” gibi ifadelerin yer aldığı cevabî bir mektup yazarak öfkesini teskin etmeye çalıştı ise de onun maksadını anlayan Selâhaddin’in cevabı gecikmedi.

“İslâm ümmeti için ancak onları birleştirecek ve atabeylik için kökünü ve dallarını koruyacak şeyi tercih ederiz. Sadakat ancak ölümden sonra gelir. Ben bir vadideyim, benim hakkımda kötü düşünenler başka bir vadide. “Başka bir yola meyledecek olsaydık, meşveret ve kitabet yolunu tercih etmezdik”

Bu ve benzeri ifadeler, Mukaddem’in, Selâhaddin hakkındaki yanlış kanaatlerini izale etmeye yetti. Zaten Salih kendi menfaatine göre hareket eden bir grubun kontrolü altına girdiğinden Şam, Halep’le olan bütün bağlarını koparmıştı.

Okunma Sayısı: 838
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı