Haziran ayının ortalarında yapılan şiddetli taarruzların ve müdafaaların ardından geldi Richard’ın elçileri. Onları karşılayıp ağırlayan Âdil, İngiltere kralının, aralarındaki meseleyi halletmek için bizzat Selâhaddin ile görüşerek istediğini öğrenince onun talebini ağabeyine iletti.
O, “Hükümdarlar tanışıp görüştükten sonra birbirleri ile savaşmazlar. Hâlbuki biz savaş hâlindeyiz.” diyerek görüşme talebini reddetti.
Selâhaddin’in, kralın zaman kazanmak için görüşme talebinde bulunduğunu düşünüyordu. Aslında “Yardım şimdi gelmezse ne zaman gelecek? Gelen, ihtiyaç ânında gelmediyse, hiç gelmemiş demektir.” diyerek istediği yardımların gelmesi için kendisinin de zamana ihtiyacı vardı. Neticede kral görüşme isteyerek, hükümdar da kabul etmeyerek bekledikleri yardımın gelmesine yetecek kadar zaman kazandılar.
Haziran ayının sonlarına doğru bazı yerlerden Müslümanlara maddî yardımlar ve takviye birlikler geldi. Bazı emirler ve valiler ise içinde bulundukları zor şartları ileri sürerek yardım edemeyeceklerini bildirdiler.
Selâhaddin, “şeytan işi” olarak adlandırdığı bu mazeretlerin neticesinde doğan malî ve askerî sıkıntılara çare ararken Richard yine görüşme talebinde bulundu. O, kendisinin bir hükümdar olduğunu, melik sıfatlı bir kralla görüşemeyeceğini söyleyerek kardeşi Âdil’i vekil tayin etti.
Âdil, kral Richard’la meseleyi uzun uzun müzakere etti. O, Kudüs’ün teslim edilmesi ve “Büyük Haç”ın geri verilmesi gibi kabulü mümkün olmayan isteklerde bulununca Âdil, ağabeyine sormadan kralın isteklerini reddetti. Bunun üzerine Frenkler taarruza geçtiler. Ard arda yapılan şiddetli saldırılar karşısında mukavemet gücü iyice azalan Akkalılar, acilen takviye birlikler ve yardım malzemeleri gelmediği takdirde teslim olmak zorunda kalacaklarını bildirdiler. Onlar yardım beklerken, kalenin her an düşebileceğini düşünen bazı emirler sandalla gizlice kaleyi terk ettiler. Bu haberler, Müslümanlardan yeterli yardımın gelmemesi üzerine bir hayli sinirlenen Selâhaddin’den gizlendi.
Kaleye takviye birlikler gelmeyince Meştûp, Akkalılar adına Fransa Kralı Philippe ile görüşmek üzere müzakere bayrağı çekti. Meştûp ona Müslümanların canlarının bağışlanması kaydı ile kaleyi teslim edeceğini söylemeye hazırlanırken kralın, onlara memlûk nazarı ile bakıp Meştûp’a köle muamelesi yapması üzerine kızdı.
“Akka’da son adam kalana kadar kaleyi savunmaya devam edeceğiz.” diyerek geri döndü.
Meştûp’un bu hareketini takdir eden Selâhaddin, hem ona destek vermek, hem de düşmana gücünü göstermek için Temmuz ayının başlarında düşman birliklerine baskın yapmak istedi ise de “İslâm’ı tehlikeye atmak istemeyen” birkaç emirin çekingenliği yüzünden hareket gerçekleşmedi.
Cesareti ve kurnazlığı ile iştihar eden Richard, gönderdiği elçilerle meyve ve kar isteyerek Müslüman komutanları oyalarken yanına aldığı seçkin birliklerle dağlardan giderek Kudüs’ü bir tepeden seyretti. Kalenin muhasara ile alınamayacak kadar muhkem olduğunu görünce geri döndü ve savaşmaktan ziyade müzakere yoluyla netice alma cihetine gitti.