Hıristiyanlar kahir ekseriyetle Selâhaddin Eyyubî hakkındaki kanaatlerini sık sık dile getirerek kendi nesillerine örnek göstermeye çalışırken, bazı Yahudiler ona duydukları düşmanlığı her vesile ile ortaya koymaktan çekinmediler.
Selâhaddin Eyyubî’nin şahsiyetine, mücadelesine ve devlet adamlığına iftira edebilmek için bile bir sebep bulamadıklarından, onun bıraktığı eserleri yok ederek tesirini kırmaya çalıştılar.
Meselâ, Kudüs’ün maddî manevî fütuhatının sembolü olan ahşap minberler, Yahudiler tarafından bir türlü hazmedilemedi. İsrail’in işgali altındaki Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da bulunan minber, muhtemelen İsrail istihbaratının tertip ettiği hadise neticesinde “fanatik” bir Yahudi tarafından 21 Ağustos 1969 yılında Mescid-i Aksa ile birlikte yakılmak istendi. Minber büyük zarar gördü ise de bilâhare aslına uygun olarak yenilenip tekrar yerine kondu.
Şarkta, garpta farklı dinlere milletlere mensup pek çok büyük şair ve yazar onun hakkında destanlar, kasideler, şiirler, romanlar, hikâyeler, biyografiler yazdı. Şahsî hayatı, ittihad-ı İslâm’ı sağlama gayreti, Kudüs’ü fetih mücadelesi ve cihad anlayışı filmlere, dizilere konu edildi.
Herkes ona, kendince makbul olan ve muteber sayılan lâkaplar taktı. Fakat ona en çok yakışan sıfatı, ehl-i sâlibin karşısında onun gibi kahramanca mücadele edip muzaffer olan Çanakkale Şehitlerini anlattığı şiirinde kullandığı ifade ile Mehmet Akif verdi.
“Sen ki, son ehl-i sâlibin kırarken savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran…
Sen ki, İslâm’ı kuşatmış boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın,
Sen ki âsâra gömülsen taşacaksın… Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.”
- S O N -