Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Hastahane günlüğü



Bir ülkenin insana ait değer kriterini öğrenmek isteyenler; eğitim kurumları, sağlık merkezleri ve dinî mekânları ile bunların işleyişindeki memnuniyet derecelendirmesinden yararlanabilirler.

Özellikle hastahaneler, kendini sağlıklı görmeyen, teşhis ve tedavi sürecinde olan insanların tutunma yerleridir. Onu iyileştirici bir yöntem, rahatlatıcı bir yaklaşım ve bunu kolaylaştırıcı bir sistem, hasta ve yakınları üzerinde ciddî etkiler bırakır.

Hastalarla iletişim ve çevresini de bir faktör görme eğilimi, son zamanlarda ihtiyaç duyulan boşluk olarak görünüyor. Hastahaneleri sık sık ziyaret eden ve gözlem yapan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, gittikçe kendini yenileyen hastahanelerin donanım ve bilgi seviyesinin yükseldiği fark ediliyor. Aynı paralelde itina göstererek hasta aleyhine işleyen gider mekanizmalarını daha şeffaf ve sınırlayıcı tutan bir sonuç görülmemektedir.

Hasta hakları duyuruları, bir çok hastanemizin girişinde okunabilmektedir. Bazılarında kalite sistemleri çalışmaları kapsamında halkla ilişkiler ve danışman servisleri daha sıcak ve ilgili görünüyorlar.

Hastanın kendini yeterince ifade etmesine ve onun talepleri ışığında yönlendirilmesine duyulan ihtiyaç ise tam karşılığını bulduğu söylenemez. Yeni, geçici veya daha atıl bir görev diye danışma bankosuna konulan görevli, daha çok mekân tarifi yapmaktadır.

Bunu da “sağa dönünce hemen solda” gibi, kimin sağına göre söylediği belli olmayan genellemelerle yapmaktadır. Ya da “İkinci katta sor sana söylerler” ifadesindeki muğlaklığın, yasak savma kabilinden cevaplarla hasta veya yakınlarını ne kadar tatmin ettiği tartışılabilir.

Yine ücret hesaplamada, ilk başta gerekmeyen kalemlerin/tahlillerin veya ekstrelerin listeye dahil edilme biçimi, çoğu zaman ilgili kuruluş karşılıyor diye dikkat çekmiyor. Ya da hastanın kendinden bizar ve çaresiz halinde düşünemeyeceği veya direnemeyeceği yükümlülükler söz konusu olmaktadır.

Sağlık Bakanlığının kısıtlayıcı son tanımlı uygulamaları beraberinde bazı aksamalar getirse de genel anlamda bir tasarruf getirdiği kesin. Elbette hastanın tedavisinde tasarruftan veya kısıtlamadan bahsetmiyoruz. Sadece fazladan listeye dahil edilen veya vezneye gittiğinizde kabardığını gördüğünüz rakamlardan bahsediyoruz.

Bu iddialarımı daha delilli sunmak isterdim. Elimde yeterince uygulama örneği de var. Ancak gel gör ki bunun için uzun bir dosya açmak lâzım.

İki ay önce en son yaşadığım bariz bir örneği nakletmekle yetineceğim. 50. yılını kutlamakla övünen bir üniversitemizin araştırma hastahanesinde, hastama lokal anestezi ile damarda bir ameliyat yapılacaktı.

Belirtilen şekliyle işlemler, randevular ve ödenmesi gereken fark konusunda işlem yaparken, veznedeki görevli yılların müdavimi olarak beni tanıdı ki, “Belirtilen ücret listesindeki rakamın ödenmemesi gerektiğini söyledi. Sizi tanıdığım için söylüyorum” dedi. Ben de teşekkür ettim.

Ne yapmam lâzım dediğimde, “Merkezî sistemden düşmeleri gerekir. Onun için de ‘Anestezi yapılmayacaktır’ yazısıyla borçlandığın bölümden yazı getirip, sistemden düşmelerini temin etmen lâzım” dedi.

Sistemdeki görevli gençlere, neden bunu yaptıklarını, neredeyse ameliyatın üçte biri ek bir ücreti, yapılmayan bir işlem üzerinden tahakkuk ettirdiklerini sorduğumda, ilgili bölüm başkanının (ismi bizde mahfuz) “Siz ameliyata giren herkes için anestezi de dahil edin” dediğini sonunda söylemek zorunda kaldılar.

Peki veznecinin beni uyarması gibi, başka hastaların şansı yoksa, bu para tıkır tıkır ödeniyor. Sonra bir şekilde fark edilirse para iade ediliyor. Yorucu ve bürokratik işlemlerin tamamlamasından sonra.

Nitekim yanlış bir borçlanmayı düzeltmek için hastahane yönetiminden aldığım destekle ancak bir saatte çözebildim. Allah mağdur hastalara yardım etsin.

Şeffaf, vicdanî ve insanî işleyiş, şüphesiz sadece yasal düzenlemelerle sağlanamıyor. Cihazlar kadar, donanımlı insanlar için maddî ve manevî yatırım yapılmalı. Sadece teknik yetmiyor. Önce ahlâk.

18.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.12.2006) - İç yolculuk: Hac

  (14.12.2006) - Cumhurbaşkanlığı seçimi 28 Şubat provası

  (13.12.2006) - Teknovisyon İzmit

  (12.12.2006) - “Bürokratik Cumhuriyet”ten demokrasiye

  (11.12.2006) - Kıbrıs ile AB’den “çık”artma

  (10.12.2006) - Kapımız çalındığında

  (07.12.2006) - Siyaset rüzgârı ve DYP

  (06.12.2006) - Siyaseti rağbetlendirmek

  (05.12.2006) - Karadeniz'den

  (04.12.2006) - AB’den “Tren gelir hoş gelir”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004