Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

“Bürokratik Cumhuriyet”ten demokrasiye



“Devlet adamı” lâfını çok duyarız da, “millet adamı” tabirini bilmeyiz bile. “Devleti iyi bilir” nitelemesi ile bürokratın kasavetli duruşuna bir okka iltifat da biz katarız, lâkin “insanı iyi bilir” takdirini hak edeni çok fark etmeyiz.

“Güçlü devlet geleneği” ile övünürüz de, bu övüncü içten kabullenen kaç vatandaşa, devletin bürokratları olarak nasıl bir muamele yaptığımızı fazla düşünmeyiz galiba.

Bürokratın “masa-kasa-yasa” üçgeninde vazgeçilmezliğini ve bilgi birikimini bir sonraki terfi için basamak yaparken, acaba milletin genel terfisi için kendisine teşekkür edilmese de görmek istediği kaç işe zaman ayırır?

Acaba tavassutsuz, üst düzey bürokratlarla ne kadar rahat görüşebilirsiniz? Sizi ne kadar dinlerler? Sekreterleri üzerinden bağlanmak istediğiniz bir “üst düzey”e ne kadar rahat ulaşabilirsiniz? Bitmeyen senfoni ile “toplantıda” beyanı ne kadar inandırıcı gelir size? Bu sözü diline pelesenk eden hanımefendi bile ne kadar inanarak söyler?

Sonra “Biz size döneriz” sözünü duyduğunuzda, güven duygunuz kabarıyor mu? “Döneriz” tabiri maksada uygunluğunu nasıl tahakkuk ettiriyor? Es kaza size dönüldüğünde, sizin randevu talebiniz karşısında “Uygun bir zamanda görüşelim” kıvırmasıyla ve sizi de önemsediğini belirten ezberle hangi amacınıza ulaşabilirsiniz?

Bürokrat, pratik düşünerek, “Buyurun sizi dinliyorum” dediğinde telefonla talebinizi aktardığınızda, bulunduğu ortamda bir kamerayla gözlemlense, acaba sizinle hemhal bir fotoğraf çıkar mı?

Dahası, “Bu konuyu bir araştırayım, size bilgi vereyim” dediğinde, siz de “zahmet olacak” mukabelesinde bulunduğunuzda, yeni dönem bürokrasi diliyle “estağfurullah” sözcüğünü duysanız bile, gerçekten size bilgi demeti sunulur mu? Sunulduğunda bile işinize yarayan bir çözüm var mıdır? Sadece boca edilmiş karmaşık bilgi yığınağı mı oluşur?

“Yarın bir daha görüşelim” umudunu aldığınızda ise o gece—eğer safsanız—rahat uyumanın keyfiyle sabah aradığınızda, karşınızdaki ses “beyefendi il dışında” diyorsa, yine iyi niyetle “herhalde acil bir durum söz konusu olmuş” düşüncesiyle bir başka uygun zamanda arama güvencesi alarak telefonu kapatıyorsunuz.

Farz edin, sizi kabul ettiler, dinlemeye başladılar. Acaba sizde merak ettikleri, isteğiniz ve içinden çıkılmaz zorluğunuzun ıztırabını hafifletici bir odaklanma mı olur, yoksa mevzuat efendinin bildik tebliği mi öne çıkar?

Bir şey daha, sizin kimlik, kişilik, referans, soy, sop, memleket, kimden ve kimlerden olduğunuzdan, tanıdık, bildik bir sima veya şahsiyetle gölge kabilinden bile olsa bir bağınız, ağınız var mı, yok mu, sonrasında ne işine yarayacağınıza kadar uzun ve akıllı, bazen de pratik ve kestirmeden bir yoklamadan geçirilmeniz ise işin en tabiî yanı.

Bir de, heyecanla konuşmanızı tamamladıktan sonra “Bir bakalım. Biraz düşüneyim” deniliyorsa, Allah’tan Hazret-i Eyüb’ün sabrını isteyin.

Bürokrasi, bir anlamda umut tacirliği olmuş. İnsanların işini görmekten ziyade görüyormuş algısı kazandırma san'atına dönmüş. Politik aklın pratiği olmuş. Yani duble siyaset üreticisi. Vatandaş değil, vatandaşın seçtiği ve onun da kendisini seçmesinden kaynaklanan iki katlı seçim sonucu üstlendiği “yüksek rolün” topuklarını yere vura vura gücünü hissettirme yarışı olmuş.

Haksızlık etmeyelim. Yeni versiyon bürokrat daha “akıllı, hesaplı ve görünüre bulaşmayan” bir stratejinin “çözüm ortağı” olmayı yeğlemiş; “Bugün git yarın gel” yerine, “Bugün gelme, yarın da meşgulüm, sonra görüşürüz”e dönmüş.

Cumhuriyetin halk egemenliği, otokrasinin ve bürokrasinin “kaynak ve bilgi” merkezine oturmasına dayalı tehdidi ve vatandaşın kendini güçsüz görmesi, “efendim”i enflasyona çevirirken, “peki”yi azdırıyor, “anladım”ı yok ediyor. Buyurgan yetki ve imtiyazla kıvrak zekânın ilkesiz dayatmaları sizi ezip geçiyor.

Kalıpların bağnazlığı ve kuralcı oligarşi “çözüm”ü öğütürken, kendi sürecini ve ömrünü uzatıyor.

Vatandaş odaklılığa inanan beri gelsin. Gerisi “âli menfaat”tır. Bürokrasi demokrasiye emanet edilene kadar devam edecek sorgulama zihinleri çözerse, çare yakındır.

Yoksa sabırlı olmaya devam...

12.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.12.2006) - Kıbrıs ile AB’den “çık”artma

  (10.12.2006) - Kapımız çalındığında

  (07.12.2006) - Siyaset rüzgârı ve DYP

  (06.12.2006) - Siyaseti rağbetlendirmek

  (05.12.2006) - Karadeniz'den

  (04.12.2006) - AB’den “Tren gelir hoş gelir”

  (03.12.2006) - Plato

  (30.11.2006) - Siyaseti aşan dinî diyaloglar

  (30.11.2006) - Cumhuriyeti kutlamak devletin değil, halkın görevi

  (29.11.2006) - İslâmiyet'e dönüşen Hırıstiyanlık

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004