Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Muhtelif sorular



R.G. Rumuzlu okuyucumuz;

*“Bir hadiste Allah’ın esneyeni değil, hapşıranı seveceğine dair bir beyan görmüştüm. Bunun hikmetini anlayamadım. Zira bunların ikisi de insanın elinde olmayan durumlar olabiliyor.”

Ebû Said el-Hudrî (ra) rivayet eder. Allah Resulü (asm) şöyle buyurmuştur: “Biriniz esnediği zaman elini ağzının üzerine koysun; çünkü şeytan girer.”1

Bir diğer hadisi de Ebû Hüreyre (ra) rivayet etmiştir ki; Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Allah aksırmayı sever; esnemeyi ise sevmez. Sizden biriniz aksırır ve Allah’a hamd ederse, onu işiten her Müslüman üzerine ‘Yerhamükellah’ demek bir haktır. Esnemek ise; o ancak şeytandandır. Birinize esneme geldiği vakit; gücünün yettiği kadar onu uzaklaştırmaya çalışsın. Çünkü birinize esneme geldiğinde şeytan ona güler.”2

Ebû Hüreyre’nin (ra) bir diğer rivayeti ise şöyledir: “Resûlullah (asm) aksırdığı vakit elini veya mendilini mübarek ağzının üzerinde tutar; onunla sesini alçaltmaya veya ağzını yummaya çalışırdı.”3

Aksırmak insanı dinlendirir. Bundan dolayı Müslüman aksırdığı vakit “elhamdülillah” der; bunu işiten de, “yerhamükellah” der; sonra kendisi yine, “yehdînâ ve yehdîkümullah” der; bu sünnettir. Bunların mânası; aksıran Allah’a hamd etmiştir; bunu işiten, ona Allah’tan rahmet dilemiştir; diğeri de Allah’ın hidayetinin “bizim ve sizin üzerinize olmasını” niyaz etmiştir.

Esnemekte ise böyle bir teşrî yoktur. Çünkü esnemek şeytandandır. Bundan dolayı bilhassa namazda mümkün mertebe esnememek lâzımdır. Esnemek gelirse ne olur? Namazda esnemek mekruhtur; ancak namazın sıhhatini engellemez. Namazda esnemek gelirse mümkünse ağzı tutmak; yani dudaklar arasında dişleri sıkmak; mümkün değilse ayakta iken sağ elin tersi ile, diğer hallerde ise sol el ile ağzın kapatılması namazın âdâbındandır. Namazın dışında esnemek geldiği zaman da ağız alabildiğine açılmamalı; sağ elin tersi ile, bu mümkün değilse diğer elin uygun şekliyle, bu da mümkün değilse başını çevirerek ağzını kapamalıdır, hiç olmazsa ağzını perdelemelidir. Esnemekle ilgili yapılabilecek adap bunlardan ibarettir.

Şu halde: Esnemek günah değildir. Yorgunluğun, uykusuzluğun veya ruhsal gerginliğin arttığı zamanlarda esneme gelebilir; büyük bir ihtimal, şeytan bizim bu hallerimizden istifade etmek ve bizi yanlışa sevk etmek üzere bir kez daha fırsat kolluyordur, bize yaklaşmıştır, kalbimiz yakınlarındaki o lümme-i şeytaniye4 denilen yuvasına gelmiştir; vücut mekanizmamız da bu vahşî misafire “esnemekle” tepki veriyordur. Yani bunu vücudun normal bir denge hareketi olarak saymak gerekir.

Bu durumda bizzat esnemeyi hiç de günah saymamalı; vücudun normal bir refleksi ve tepkisi olarak kabul etmeli ve şeytanın şerrinden Allah’a sığınmalıdır. Ancak esneme esnasında nezaketen biraz derli toplu olmalı; ağzı mümkün mertebe el ile kapatmalıdır.

***

Erkan Bey:

* “Sıla-ı rahim yapamadığım zaman kendimi günahkâr hissediyorum. Annemi ziyaret ediyorum; ama annemin uzak akrabalarını ziyaret edemiyorum. Bununla da yükümlü müyüm? Uzak ve en uzak akrabalarımı ziyaret edemediğim için üzülüyorum.”

Sıla-i rahim yapmak farzdır. Ancak şekli bize bırakılmıştır. Sıla-i rahim yalnız ziyaretten ibaret de değildir. Önemli olan akraba ve yakınlarımızla ilişkimizi “husûmet” mânâsında kesmemek; onlarla kırgın olmamak, dargın olmamak; onların kusurları olduğunda affedici olmak; onlarla görüşme imkânı bulduğumuzda güler yüzümüzü eksik etmemek; telefonla dahi olsa hâl ve hatırlarını sormak; imkânlarımız varsa problemleri ile ilgilenmek veya dertlerini paylaşmaktır. Böyle sıcak ilişkilere bizler de insan olarak muhtacız. Yani bir akrabamız, bir problemimizi paylaştığında derdimizi unuturuz. Toplum içinde kin, nefret, iğbirar, intikam, dargınlık, kırgınlık, husûmet, düşmanlık, kıskançlık, haset gibi olumsuz duyguların yaşamasına meydan vermeyelim, fırsat vermeyelim. Şeytan bizi bu menfi duygularla yıkmak ister. Birbirimizi inadına sevelim; inadına sayalım; böylece sıla-i rahimi gerçekleştirmiş oluruz.

Dipnotlar: 1- Müslim 2- Buhâri 3- Tirmizî 4- Lem’alar, S.86

12.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.05.2007) - Büyük duruşmada kul hakkı

  (10.05.2007) - Kısa kısa

  (09.05.2007) - Tesbihatta “sâdıkîn” ifadesi

  (08.05.2007) - Kısa... Kısa...

  (07.05.2007) - Muhtelif sorular

  (06.05.2007) - Sekine duâsı

  (05.05.2007) - Evlât kokusu, Cennet kokusundandır

  (04.05.2007) - Nefsin Allah sevgisine mazhar olması

  (03.05.2007) - İstihare namazı fal değildir

  (02.05.2007) - Risâle-i Nur'a göre namaz

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004