İtalyan büyükelçiliğini yapmış Piyetro Quaroni, “Croquis d’Ambassador” adıyla neşrettiği hatıratında, İstanbul’daki Ayasofya Camiinde gördüğü bir manzara karşısında şu ifadeleri kullanıyor.
“Cemaat halinde yapılan bir ibadet, yani namaz kadar ihtişamlı bir manzara olamaz.”
Bir Katolik bu şekilde ifade kullandığına göre, Müslümanların ne muhteşem duygular yaşayacağını varın siz düşünün. Fakat yine de namaz ve özellikle de cemaatle kılınan namazda güzel duyguları okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Rahmetli babam ile neredeyse her yatsı namazını evimizin yakınında bulunan Fatih Camiinde kılardık. İş ve okul yorgunluğuna rağmen, bu ibadette öyle bir güzellik vardı ki, bir gün bile cemaati kaçırsam büyük eksiklik yaşadığımı hissederdim.
Camideki müezzinlerin namaza dâvet için okudukları salat ü selâm, Kur’ân ve daha nice ahenkli zikir ve tesbih sesleri uzun süre aklımdan çıkmazdı. Kılınan namazda da huşû ve sükûnet bulunurdu.
Fatih Camii yazın bir başka, kışın ise bir başka güzel olurdu. Sadece camiin içinde değil, avlusundaki çeşmelerden abdest alırken dahi başka bir zevk alınırdı. O soğuk kış günlerinde bile üşümez, sanki ibadetin verdiği manevî sıcaklıkla ısınmış olurduk.
Benzer sözleri hacca gitmiş kişilerden de duyabilirsiniz. Özellikle Kâbe’de yapılan ibadetlerde daha büyük bir haz alındığını, bu görevi yapmış olan hacılardan duyarız- Cenâb-ı Hak bize de nasip eder inşallah.-
Demek ki, ibadette büyük bir zevk vardır. Hususan cemaatle kılınan namazlarda bunun kat kat fazlası bulunmaktadır. Zaten bir hadiste 25, diğerinde ise 27 kat fazla sevap alındığını Peygamberimiz (a.s.m) buyurmaktadır.
Nedense insanlar elinin altında olan veya Cenâb-ı Allah’ın vermiş olduğu nimetlerin kıymetini, ancak olmadığı zaman daha iyi anlıyor. İşte ben de gurbette çalıştığım zamanlarda, Fatih Camiinde kıldığım namazları hatırlıyorum da o muhteşem manzarayı tekrar yaşayabilmeyi özlemle arzu ediyorum. Gemide yalnız başıma kıldığım namazlar, o güzel duyguları yaşamama yetmiyor.
Evet, namazda, hele hele cemaatle kılınan namazda birçok duygumuzun alacağı büyük hazlar vardır. Namaz ibadetinin kişiye kazandırdığı büyük sevap yanında, duygu ve düşüncelerimizin ihtiyacı olan pek çok gıda da bulunur. Bu manevî gıdalar alınmadığı takdirde, huzursuzluk ve ruhsal sıkıntıların arttığı görülmektedir.
Doktorlara ve vermiş oldukları ilaçlara yığınla para öderiz. Lâkin gerçek tedavinin yapıldığı bu mekânlara neden yeterince gitmeyiz, anlaması gerçekten güç bir iştir. Ahirzaman hastalıkları denilen şeylerden birisi de bu olsa gerektir.
Haftada bir kılınan Cuma namazları bile, bazı kişiler için zahmetli olmaktadır. Hâlbuki insan bilse ki ruh, ancak böyle anlarda nefes almakta ve huzur bulmaktadır. Günümüzde çokça tartışılan şiddet, karamsarlık ve bedbinlik hastalığının gerçek sebebi bu ibadetlerimizdeki eksiklikler olmasın sakın…
Bediüzzaman, Millet Meclisine ilk geldiği zaman milletvekillerinin namaz konusundaki ihmallerini görür ve bir beyanname neşreder. Meşhur bir Paşa da bu beyannameyi kürsüden okur. Bunu gören Mustafa Kemal, “Biz sizin ilminizden istifade etmek için sizi çağırdık. Fakat namaza dair şeyler neşrettiniz, aramızda ihtilâf çıkardınız” deyince Bediüzzaman, “Paşa, Paşa, imandan sonra en büyük hakikat namazdır, namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü ise merduttur (yani reddedilir)” der ve karşılık verir. Bu şekilde sert bir tepki beklemeyen Mustafa Kemal çok şaşırmıştır. Fakat Bediüzzaman’ın kitaplarını okuyanlar, onun namaza ne kadar önem verdiğini iyi bilirler. Zaten Kur’ân’da da yüzün üzerinde âyet namaz ile ilgilidir.
Yabancıların bu güzel ibadetin ihtişamı karşısında söyledikleri sözleri bir kenara bırakıp, mü'minlerin miracı olan namaza koşalım vesselâm…
05.05.2007
E-Posta:
[email protected]
|