Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Vehbi HORASANLI

İhtişamlı bir manzara



İtalyan büyükelçiliğini yapmış Piyetro Quaroni, “Croquis d’Ambassador” adıyla neşrettiği hatıratında, İstanbul’daki Ayasofya Camiinde gördüğü bir manzara karşısında şu ifadeleri kullanıyor.

“Cemaat halinde yapılan bir ibadet, yani namaz kadar ihtişamlı bir manzara olamaz.”

Bir Katolik bu şekilde ifade kullandığına göre, Müslümanların ne muhteşem duygular yaşayacağını varın siz düşünün. Fakat yine de namaz ve özellikle de cemaatle kılınan namazda güzel duyguları okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

Rahmetli babam ile neredeyse her yatsı namazını evimizin yakınında bulunan Fatih Camiinde kılardık. İş ve okul yorgunluğuna rağmen, bu ibadette öyle bir güzellik vardı ki, bir gün bile cemaati kaçırsam büyük eksiklik yaşadığımı hissederdim.

Camideki müezzinlerin namaza dâvet için okudukları salat ü selâm, Kur’ân ve daha nice ahenkli zikir ve tesbih sesleri uzun süre aklımdan çıkmazdı. Kılınan namazda da huşû ve sükûnet bulunurdu.

Fatih Camii yazın bir başka, kışın ise bir başka güzel olurdu. Sadece camiin içinde değil, avlusundaki çeşmelerden abdest alırken dahi başka bir zevk alınırdı. O soğuk kış günlerinde bile üşümez, sanki ibadetin verdiği manevî sıcaklıkla ısınmış olurduk.

Benzer sözleri hacca gitmiş kişilerden de duyabilirsiniz. Özellikle Kâbe’de yapılan ibadetlerde daha büyük bir haz alındığını, bu görevi yapmış olan hacılardan duyarız- Cenâb-ı Hak bize de nasip eder inşallah.-

Demek ki, ibadette büyük bir zevk vardır. Hususan cemaatle kılınan namazlarda bunun kat kat fazlası bulunmaktadır. Zaten bir hadiste 25, diğerinde ise 27 kat fazla sevap alındığını Peygamberimiz (a.s.m) buyurmaktadır.

Nedense insanlar elinin altında olan veya Cenâb-ı Allah’ın vermiş olduğu nimetlerin kıymetini, ancak olmadığı zaman daha iyi anlıyor. İşte ben de gurbette çalıştığım zamanlarda, Fatih Camiinde kıldığım namazları hatırlıyorum da o muhteşem manzarayı tekrar yaşayabilmeyi özlemle arzu ediyorum. Gemide yalnız başıma kıldığım namazlar, o güzel duyguları yaşamama yetmiyor.

Evet, namazda, hele hele cemaatle kılınan namazda birçok duygumuzun alacağı büyük hazlar vardır. Namaz ibadetinin kişiye kazandırdığı büyük sevap yanında, duygu ve düşüncelerimizin ihtiyacı olan pek çok gıda da bulunur. Bu manevî gıdalar alınmadığı takdirde, huzursuzluk ve ruhsal sıkıntıların arttığı görülmektedir.

Doktorlara ve vermiş oldukları ilaçlara yığınla para öderiz. Lâkin gerçek tedavinin yapıldığı bu mekânlara neden yeterince gitmeyiz, anlaması gerçekten güç bir iştir. Ahirzaman hastalıkları denilen şeylerden birisi de bu olsa gerektir.

Haftada bir kılınan Cuma namazları bile, bazı kişiler için zahmetli olmaktadır. Hâlbuki insan bilse ki ruh, ancak böyle anlarda nefes almakta ve huzur bulmaktadır. Günümüzde çokça tartışılan şiddet, karamsarlık ve bedbinlik hastalığının gerçek sebebi bu ibadetlerimizdeki eksiklikler olmasın sakın…

Bediüzzaman, Millet Meclisine ilk geldiği zaman milletvekillerinin namaz konusundaki ihmallerini görür ve bir beyanname neşreder. Meşhur bir Paşa da bu beyannameyi kürsüden okur. Bunu gören Mustafa Kemal, “Biz sizin ilminizden istifade etmek için sizi çağırdık. Fakat namaza dair şeyler neşrettiniz, aramızda ihtilâf çıkardınız” deyince Bediüzzaman, “Paşa, Paşa, imandan sonra en büyük hakikat namazdır, namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü ise merduttur (yani reddedilir)” der ve karşılık verir. Bu şekilde sert bir tepki beklemeyen Mustafa Kemal çok şaşırmıştır. Fakat Bediüzzaman’ın kitaplarını okuyanlar, onun namaza ne kadar önem verdiğini iyi bilirler. Zaten Kur’ân’da da yüzün üzerinde âyet namaz ile ilgilidir.

Yabancıların bu güzel ibadetin ihtişamı karşısında söyledikleri sözleri bir kenara bırakıp, mü'minlerin miracı olan namaza koşalım vesselâm…

05.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.05.2007) - Bir maymunun yaptığı

  (25.04.2007) - Tunus’ta Cuma namazı

  (19.04.2007) - Silâh tüccarları

  (17.02.2007) - Fırtınanın düşündürdükleri

  (08.02.2007) - Kemiyet-keyfiyet meselesi

  (07.02.2007) - Buzdağının görünmeyen yüzü

  (27.01.2007) - Girişimcilik ve iş kurma stratejisi

  (18.01.2007) - Risâle okunması ile ilgili bir husus

  (04.01.2007) - Şubat ayının başına gelenler ve takvim anlaşmazlığı

  (02.01.2007) - Dünyanın bir ucunda bayram

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004