Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Mehmet KARA

Camide siyaset yapılmaz

Memur-Sen’e bağlı Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası (Diyanet-Sen) Genel Başkanı Ahmet Yıldız, gazetemizin Ankara Temsilciliğini ziyaretinde, şehit cenazelerindeki protestolar, İstanbul’da bir lisede namaz kılmanın bazı basın organlarında çarpıtılması, okulların tatile girmesi ile ilgili Kur’ân kurslarında Kur’ân öğrenimine yaş sınırlamasının getirilmesi ve imamların yaşadıkları meselelerle ilgili sorularımıza çarpıcı cevaplar verdi.

Şehit cenazelerinde yapılan gösterilere tepki gösteren Yıldız, bu protestoları caminin siyasete alet edilmesi, caminin politikayla adeta kirletilmesi olarak gördüğünü söylüyor ve “Mabetlerimiz bu şekilde günlük politikaya alet edilmemelidir” diyor.

İstanbul’da bir lisede öğrencilerin namaz kılmasının basında yer alış şekline de sert tepki gösteren Yıldız, ilgili haberi okuyan her anne-babanın “Keşke benim çocuğum da orada namaz kılanlar arasında olsaydı” diye gıpta ettiğini belirtiyor ve “Dolayısıyla bu çocukları esrara, eroine, teröre bulaşmadıkları ibadet ettikleri için tebrik etmek lâzım, alınlarından öpmek lâzım” şeklinde konuşuyor. Okulların tatile girmesi ile birlikte camilerde ve Kur’ân kurslarında yaz kurslarının başlayacağını hatırlatan Yıldız, ancak bu kurslara 28 Şubat döneminde getirilen yaş sınırının bu hükümet döneminde de kaldırılmadığına dikkat çekti. Yaş sınırının anayasaya aykırı olduğunu vurgulayan Yıldız, dünyanın hiçbir ülkesinde bunun benzeri bir uygulama bulunmadığını bildirdi.

Yıldız’a büromuza yaptığı ziyareti için teşekkür ederken, ziyaret sırasında yaptığımız röportajı sunuyoruz.

CENAZE MERASİMLERİNDEKİ GÖSTERİLER DİNÎ AÇIDAN GÜNAHTIR

*Son günlerde camilerde şehit cenazelerinin kaldırılması sırasında protestolar ve çirkin tezahüratlar yapılıyor. Bu protestocuların arasından, özellikle Kamu-Sen’e bağlı Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Sekreteri Hazım Zeki Sergi’nin tespit edildiği söylendi. Siz Diyanet-Sen Genel Başkanı olarak bu olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cenaze merasimlerindeki gösterilerin dinî açıdan günah olduğunu, o cenazeyi taciz ettiğini düşünüyorum. Zaten Diyanet İşleri Başkanlığı da bunun dinde yeri olmadığını söyledi. Yıllardır, “camiye, okula, kışlaya siyaset sokmayalım” diye geldik. Bu siyasetin böyle bir duygu seli içinde camiye girmesi demektir. Caminin siyasete alet edilmesi ve caminin politikayla adeta kirletilmesidir. Mabetlerimiz bu şekilde günlük politikaya alet edilmemelidir. Ne kadar ulvî duygular dile getirilirse getirilsin, seçim arefesinde bu işlerin yapılmasının seçime yönelik olmadığının söylenmesine kimse inanmaz. Kaldı ki, bu ülke, bu devlet hepimizindir. Bu devlet uğrunda ölenler de hepimizin şehididir. Elbette ateş düştüğü yeri yakar. Elbette şehit yakınlarının acısını birebir hissetmemiz mümkün değil. Ama bu şehitler bizimdir. Onları kimsenin bizden fazla sahiplenip bu şekilde gösterilere, siyasete, politikaya alet edilmesine kalkışılması çirkin ve yanlıştır.

Hangi parti iktidarda olursa olsun, o an iktidarda olan Türkiye Cumhuriyeti hükümetidir. Camileri, şehitleri hükümetin aleyhine kullanmak demokrasiyle de bağdaşmaz. Demokratik tepkiyle de bağdaşmaz. Politika yapacak olanları siyaset meydanlarına, camilerden el çekmeye davet ediyoruz.

Kamu-sen’e bağlı o Diyanet mensubu kardeşlerimizin işin içinde olması, Diyanet görevlisi olarak beni fevkalâde üzmüştür. Biz din görevlisi olarak topluma doğruları söylerken, kendimizin bu yanlışı yapmamız çok daha ayıptır.

STK’LAR DEMOKRASİNİN YANINDA YER ALMALI

*Sivil toplum örgütlerinin bu tür tepkilerde bulunması doğru mu?

Yeni Asya Gazetesi başta olmak üzere başka gazetelerde çıkmıştı. Kamu-Sen ulusal birlik hareketi içerisindeydi. Tepkiler üzerine bu hareketten çekildiğini ilân ettiyse de, tepkileri yatıştırmak için söylenmiş beyandı. Bu birliktelik devam ediyordu. Bir sivil örgütün siyasî partinin yandaşı görünmesini doğru bulmuyoruz. Hele hele bir siyasî partinin yanında olmaktan öte, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini yıkmak, devirmek hiçbir sivil toplum örgütünün işi olmamalıdır. Türkiye 28 Şubat’ta böyle bir acıyı yaşadı. Bir daha yaşamamalıdır.

Temsilcisi olduğumuz kamu görevlilerin haklarını savunmakla yükümlüyüz. Onların sosyal, ekonomik, hak ve menfaatlerini korumak, iyileştirmek görevimizdir. Sivil toplum örgütleri bunun yanında demokrasinin yerleşmesi ve sağlıklı işlemesinin sigortasıdır. Bu kimliğini, varlık sebebinin tam aksine, demokrasiyi tıkayacak, kilitleyecek, engelleyecek çalışmaların, birlikteliklerin, oluşumların içinde veya yanında yer almak sivil toplum örgütlerine yakışmaz.

“LİSEDE İBADET OLMAZ” DEMEK

ÇOK YANLIŞ VE TEHLİKELİ

*İstanbul’daki Bağcılar Lisesinde kız öğrencilerin okulda namaz kılmaları bazı televizyon ve basında çarpıtıldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk Ceza Kanununa göre, özel durumların bu şekilde deşifre edilmesi, haber yapılması, suç gibi lanse edilmesi suçtur. Bunu yapanlar TCK’ya göre suç işlemişlerdir.

Bu öğrenciler dinin gereğini yapıyorlar. Türkiye’de din ve vicdan özgürlüğü vardır. Anayasa’nın 24. maddesi din ve vicdan özgürlüğü başlığı altında din ve vicdan hürriyetini güvence altına almıştır. Din ve vicdan özgürlüğü, inanma, inancını yaşama, öğrenme ve inancını öğretmektir. “İnanmak tamam, ama ibadet yasaktır” derseniz, orada din ve vicdan özgürlüğünden bahsedilemez. Kim ibadet edecek peki? Tabiî ki inanan ibadet edecek. “Lisede ibadet olmaz” demek çok yanlış ve tehlikelidir.

Kaldı ki, bu gibi düşünceleri önlemek için Süleyman Demirel hükümeti döneminde Millî Eğitim Bakanı olan Nahit Menteşe 1977’de okullarda ibadetin rahatça yapılabilmesi için talimat yayınlamış ve okullara göndermiştir. Bu çok yerinde olmuştur. Biz bu talimatı yayınlayana teşekkür ediyoruz. Demek ki, aradan 30 sene geçmiş hâlâ o zihniyet ayakta.

O haberi okuyan her anne-baba “Keşke benim çocuğum da orada namaz kılanlar arasında olsaydı” diye gıpta etmiştir. Dolayısıyla bu çocukları esrara, eroine, teröre bulaşmadıkları, ibadet ettikleri için de tebrik etmek lâzım, alınlarından öpmek lâzım.

KUR’ÂN EĞİTİMİNE YAŞ SINIRI

ANAYASAYA AYKIRI

*Okullar tatile girdi. Tatile çıkan öğrencilerin gideceği yaz Kur’ân kurslarında Kur’ân eğitimine yaş engeli bulunuyor. 28 Şubat’ta getirilen bu sınırlama bu hükümet döneminde de halledilmedi. Bu konuda neler söylersiniz?

Kur’ân eğitimine yaş sınırlaması anayasaya aykırıdır. Anayasamızın 24. maddesinde, “Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi, ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır” denilmektedir. Demek ki, anne-baba isterse çocuğuna devletin eğitimi dışında eğitim verebilir.

Anayasa çok açık ve seçik bunu ortaya koymuşken, belli yaş gruplarına Kur’ân eğitimini yasaklamak doğru değildir. 12 yaşından küçüklere camide Kur’ân eğitimi yasak, 15 yaşından küçüklere ise Kur’ân kursuna girmek yasak. Acaba gaye şu mudur: “Biz bu yaştakilere Kur’ân eğitimini yasaklayalım, ondan sonra okuma fırsatları olmaz.” Böyleyse bir milletin, kendi inancına, kendi kutsal kitabına engel ve yasaklama getirilmesi fevkalâde yanlıştır. Bu durum hem anayasa, hem de hukuka aykırıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde bunun benzeri bir uygulama bulunmamaktadır.

Ayrıca din görevlileri olarak çok büyük bir çelişkiye düşüyoruz. Camiye ibadete gelenler olduğu gibi, Kur’ân öğrenmeye gelen de var. 12 yaşından küçüğü camiden içeri koymamanız veya girmişse tutup dışarı atmanız lâzım. Bu bir kere dinen suçtur. Atmazsanız kanunen suç işlemiş olursunuz. Din görevlisini dinle kanun arasında zor duruma düşürmeye kimsenin hakkı yoktur.

AKP HÜKÜMETİ BU AYIBI KALDIRAMADI

*AKP hükümeti de 4.5 yıllık iktidarında bunu kaldıramadı. Kaldırmak için de bir çaba sarfetmedi değil mi?

Hükümetin bu ayıbı kaldırmasını ümit ediyorduk, ama maalesef bu konuda bir adım atmadı. Bu konuda bütün siyasî partileri göreve çağırdık. Bugüne kadar bu yapılmadı. Seçimlerden sonra gelecek olan yeni parlamento, yeni hükümet konuyu ele alır diye ümit ediyoruz.

Camiyi yasakladığınız zaman da o çocuklar Kur’ân’ı öğrenecektir. Ama nerede öğrenecektir, onu ben bilmiyorum. Kamu görevlisi çocuklara Diyanet’in hazırladığı müfredat, program ve kitaplardan dinini öğrensin. Bu kapı kapatılırsa, o çocuklar dinini başka yerlerden öğrenir, korkarım eksik öğrenecektir.

TERÖRÜ ÖNLEMENİN BİR YOLU DA

DİNÎ BİLGİLERİN ÖĞRETİLMESİ

* Terör, kapkaç, hırsızlık gibi olayların arkasında insanların dinî bilgi eksikliği var mı?

Bu konuyu iki yönden ele almakta fayda var. Birinci terörist zemin ve taban bulmak için vatandaşa ne diyecek? “Bak Kur’ân eğitimi, başörtüsü yasak.” İmam hatipler ve Kur’ân kurslarındaki engelleri kullanacak. Dolayısıyla teröristin halk nezdinde zemin bulmasına fırsat verilmiş oluyor.

Devlet açısından baktığımızda da, terörü sadece emniyet veya silâhlı güçlerle önlemenin yeterli olmadığını görüyorlar. Bu konuda oradaki din ve kanaat önderlerinin desteğini almak lâzım. Toplumun önem verdiği, saygı duyduğu, sözünü dinlediği, peşinden gittiği insanlar var. Bu insanlar devletine karşı değildir. Onun için bu insanlara gerekli değer verilmelidir. Onların desteği alınırsa, terörün zemin bulması mümkün olmayacaktır, en azından zorlaşacaktır.

BOŞ KADROLAR DOLDURULMALI

*Ağustos ayı sonu veya Eylül ayında toplu görüşmeler yapılacak. Diyanet ve vakıf görevleri hizmet kolunda yetkili sendika olarak üyelerinizin sorunları nelerdir?

Son 3-4 yılda yapılanlar 20 yılda yapılmadı. 2001 yılında Diyanet 20 bin kadro istemişti, sadece “bir” kadro verildi. Bu çok ibretlik bir misaldir. 1990 yılından beri Diyanet’e doğru dürüst kadro verilmedi. Her yıl 2 bin emekli, bin de yeni cami yapılıyor. Dolayısıyla Diyanet’in her yıl 3 bin kadro açığı artıyor. Diyanet’in 30 bin açığı oluştu. Şu anda 15 bine indi. Yeterli değildir, ama büyük bir boşluğun önemli bir kısmı kapatıldı. Ücretler konusunda son 3-4 yıl içerisinde yüzde 60’lar üzerinde bir artış sağlandı.

Bu iyileştirmelerde sendikamızın ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın katkısı büyük olmuştur.

DİYANET YENİ BİR KİMLİĞE KAVUŞMALI

*Yapılan bu iyileştirmeler yeterli mi?

Yeterli değil, çünkü hâlâ kurumdan kaçış var. Bu iyileştirmeleri kurumdan kaçışın önüne geçilmesi için istemiştik. Bunu önlemenin yolu da cazibenin arttırılmasıdır. Kurumdan kaçış aslında beyin göçüdür. Fakülte bitiren imamlarımız başka kurumlara gidiyorlar. Bunun nedeni de başka kurumların hem sosyal, hem maddî imkânlarının fazla olduğudur. Fakülteyi bitirenler bu kurumdan gidince de kurumda fakülte mezunu kalmıyor. Bu konuda ciddi önlemler alınması gerekir. Diyanet’ten beyin göçünün önüne geçilmesi lâzım.

Bu arada 1979 yılından beri çıkmayan Diyanet Teşkilat Yasası için çalışmalar yapıyoruz. Bu amaçla hem iktidarı, hem muhalefeti değişik zamanlarda ziyaret ettik. Ama hükümet getire getire sadece yurtdışı hizmetleri ile ilgili bir madde getirdi. Teşkilat Yasası taslağını getirmedi. Bir an önce bu taslağın geçmesini istiyoruz. Diyanet yeni bir kimliğe kavuşmalıdır. Belki bunu hükümet yapamaz, “Türkiye buna hazır değildir” denilebilir, ama din görevlilerinin özlük hakları ile ilgili düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmeli. Bakanlıklar arasındaki ek göstergelerdeki farklar da giderilmelidir.

Mehmet KARA

21.06.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (20.06.2007) - Türkleri iyi Müslüman oldukları için severim

  (19.06.2007) - İstanbul'u kütüphaneye çevirmek istiyoruz

  (18.06.2007) - İnönü: Askerin gözü Çankaya’da olur

  (13.06.2007) - Murat Göğebakan: Müzik piyasası nasıl kurtulur?

  (12.06.2007) - Yaşar Alptekin: O’nunla olmak çok güzel

  (11.06.2007) - Türkiye yol ayrımında

  (06.06.2007) - Gençlik siyasette aktif rol almalı

  (04.06.2007) - Halk bu kadar aşağılanmamıştı

  (28.05.2007) - Siyaset, ekonominin önüne geçmesin

  (27.05.2007) - 27 Mayıs zihniyeti yine iş başında

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004