Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Demokrasi satmıyor, silâh verelim

Bush yönetiminin, İran’a karşı denge oluşturmak amacıyla başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerine 20 milyar dolarlık silah satacağını açıklaması, Ortadoğu’nun geleceği üzerindeki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Plan çerçevesinde, “İsrail ile iyi ilişkilerinden” dolayı Mısır’a da 13 milyarlık bir yardım (yani rüşvet) öngörülüyor.

ABD’nin bölgedeki kankası (ya da jandarması) İsrail’in gönlünün hoş tutulması için ise, her yıl karşılıksız yapılagelen 2.4 milyar dolarlık yardım miktarı, gelecek 10 yıl için 30 milyar dolara çıkarılıyor.

Peki, Amerika’nin toplam bu 60 milyar dolarlık silahlandırma planı ne anlam geliyor?

Filistin barışı için gündeme getirilen “Yol Haritası” planında “dostlar alışverişte görsün”den öte bir mesafe katedemeyen, bilakis, bağımsız bir seçimle başa gelmiş Hamas hükümetinin başına çorap örmeye çalışan ve de conilerle demokrasi getirmeye gittiği Irak’ta saplanıp kalan Amerika’nin bu plani, bence, “biz bu filmi izlemiştik” senaryolarına yeniden rejisörlük yapma arayışından başka bir şey değil.

Niye mi?

Amerika Ortadoğu’daki politikalarını şimdiye kadar hep bölgedeki ülklerin “zayıflık ayarı” (balance of weakness) üzerine kurdu. Mesela, bunun en ibretli örneği, İran-Irak savaşıydı. İran’daki ABD yanlısı şah rejimi 1979’da halk ayaklanması ile devrilince, Sam Amca, kabadayı komşu Saddam’ın sırtını sıvazlayarak eski müttefiki İran’a musallat etti.

Kayıtlarda mevcuttur; Amerika o zamanlar Saddam’ı kimyasal, biyolojik, ve konvensiyonel silahlarla donatırken, İran’ı da el altından İsrail kanalıyla silahlandırmayı ihmal etmedi. Amerikan kamuoyundan ve Kongre’den habersiz yapılan, daha sonra “İrangate ve Kontragerilla skandalı” olarak patlak verecek bu ticaretten elde edilen gelir de bir başka bölgeye, Nigaragua’da seçim ile iktidara gelmiş Sandinista hükümetine karşı yürütülen terörist faaliyetlere aktarılıyordu.

İran-Irak savaş tam 8 yıl sürdü. Silahlar sustuğunda iki taraf da ne toprak kazanmış ne de kaybetmişti. Milyonlarca insan öldü. Aileler parçalandı. Amerika, bu “zayıflık ayarı” politikası ile İran’in devrim hızını ciddi bir şekilde çelmelerken, o zamanlar bölgenin en güçlü ülkesi Irak’a da sıfırı tükettirmişti. “Hadi, koçum!” Saddam gırtlağına kadar borçlandı. Bu borçlanma Saddam’ın Kuveyt işgalinden darağacına giden yolun başlangıcı oldu.

Ve bu iki komşunun bir trilyon dolardan fazla olan petrol geliri ülkelerinde yatırıma ve kalkınmaya dönüşmek yerine, savaş hortumuyla Uncle Sam’ın ve diğer batılı ortakların cebine akti.

İste, ABD’nin Körfez ülkelerini şimdi yine “İran korkusuyla” silahlandırma planına bu açıdan bakmak gerekiyor.

11 Eylül trajedisi sonrası epidemik bir şekilde salgınlaş(tırıl)an kutsal terör paranoyası üzerinde kovboyluk yapan Amerikan dış politikası, demokrasi ambalajlı bombaların açtığı Irak gibi kraterlerde çamura saplanınca, nükleer güç olarak sivrilen İran’a karşı yine aynı oyunun peşinde. “Zayıflık ayarı” çekmek için “kontrollü güçlendirme” ile komşuları sahneye sürüyor.

Şüphesiz, Bush yönetiminin bu planında İran ile olan kavgasının yükünü Körfez ülkelerine paylaşmak istemesinin yanında, ABD silah sanayini de ihya etme amacı olmalı.

ABD’nin dünya gücünü elinde tutması, silah sanayisinin, ve/ya da savaş endüstrisinin dönmesine bağlı. Bunun için zaten Amerikan demokrasinin(!) geldiği yerlerde barış hep tatile çıkıyor ya! Irak’taki karışıklıktan dolayı harcamalarını petrol ile tahvil edemediği, yani hala cepten yediği için, şimdi İran tehditi ile Körfez ülkeleri cephaneliğe çevrilmek isteniyor.

Yani, “demokrasi” diye açılan ağızlardan kan ve barut kokusu geliyor.

Amerika kendi halkı izin elzem gördüğü özgürlük ve demokrasi konusundaki yaşam standartini başka ülkenin insanlarına ancak kendi çıkarları ölçüsünde layık görüyor.

Bunun için Amerikan dış politikasının yıldızı, Güney Amerika’dan Ortadoğu’ya, bağımsız halk seçimi ile gelmiş reel demokratik hükümetlerle barışık olmuyor. Soğuk savaş döneminde, halk tarafından halk için iktidara getirilmiş bu hükümetler, Amerika’dan bağımsız politika izlemeye kalkınca “Komünist” yaftasıyla Sovyetlerin kampına itiliyordu. Artık komünizm kalmadı, yerine ikame edilen terör ile suçlanarak dışlanıyor.

İste, Sam Amca’nın son silah satımı planının arka planını anlamak için Amerikan dış politikasına geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor ve maalesef, Ortadoğuyu daha bir girdabın icine cekebilecek bu karar, bölgedeki yangına körükle gitmekten başka bir anlam ifade etmiyor.

Ne yapsin, Ortadoğu’da yeni demokrasisi teranesi tutmadı Amerika’nın, şimdi eski işi silah pazarlamaya çalışıyor.

Haber7.com

İslâm DOĞRU

08.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Bu manzara bazılarını korkuttu...

  Asker abiler kızar sonra!

  Demokrasi satmıyor, silâh verelim

  Hani iki Türkiye vardı?

  Onlarla uzlaşılmaz


 Son Dakika Haberleri