Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Said Nursî Baydemir’e ne dedi?

Irkçılık bugünün meselesi değil elbet.

Eski zamanlardan beri başkasını yutmayı mazur gören ırkçılık milliyetçiliği hep var olmuştur. Her milette de bu manada bir hissiyat vardır. Bu menhus lezzet, milletine hizmet olarak anlaşılması gereken milliyetçiliği başka halle büründürmüş.

Şarkta ırkçılık anlamına milliyetçiliği ilk keşfeden Emevilerdir. Yeni Müslüman olanlara “mevali” diyerek onları küçümseler ve kendilerini efendi diğer halkları hizmetli bilirlerdi. Bu tutumlarından dolayı sonunda Emevi yıkıldı. Çünkü Emevi ırkçılığıına karşı çıkan Araplara, Farslar da yardım edince Emevilerin başka şansı kalmamıştı.

Ebu Müslim Horosani, bugün bile kıymetinden bir şey kaybetmemiş şu ünlü sözü o günün Emevi idarecileri için söylemişti:

“Onlar, nasıl olsa zarar gelmez diyerek dostlarını kendilerinden ve iktidar nimetinden uzak tuttular. Düşmanlarından gelecek zarardan emin olmak için de onları dost edinmeye çalıştılar. Düşman dost olmadı ama ihmal edilen dost düşman oldu. Herkes aynı safta yenilgi mukadder oldu”

* * *

Baydemir açısından bakıldığında bu sözler Türkiye Cumhuriyeti’ne yöneltilebilir. Türkiye Cumhuriyeti, katı laikçi ve totaliter yaklaşımı ile kendisini var eden asli unsurları ve beklentilerini uzun süre görmezlikten geldi. Bu ülkede uygulanan rejim hiç kimseyi ama hiç kimseyi mutlu etmedi. (Gerçi şimdi görülüyor ki, rejimin savunucuları bile ondan memnun değiller…)

Tabii Baydemir’i de, Baydemir’in temsil ettiğini sandığı kesimi de mutlu etmedi.

Baydemir’in bundan kendisine vazife çıkarmaya hakkı var mı yok mu, bu ayrı bir tartışma konusu. Fakat Baydemir’in tutumu en az şikayet ettiklerinin tutumu kadar absürt ve kürtlerin beklentilerinden uzaktır.

Bir yanlış başka bir yanlışla giderilemez. Çünkü bu zıtlaşma kabil-i iltiyam olmayan bir kırılmaya vardığında, ne Baydemir rahat edebilir, ne de Türkiye cumhuriyeti… Öyleyse her iki taraf da sürdürülebilir bir birlikteliğin devamını sağlamakla mükelleftir.

İki tarafa da kendisini yakın hisseden biri olarak ben, rahatlıkla söyleyebilirim ki Baydemir’in tavrı küstahça. Türk’ün işine gelmediği gibi Kürt’ün işine de gelmez. O da Zana ve benzeri selefleri gibi Kürt halkının üzerinden şahsi ikbal peşinde koşuyor.

(...)Parasızlıktan yakınıyor, Baydemir. Devletin Diyarbakır’ı kasten ihmal ettiğini söylüyor. Yalan söylüyor. Eğer konu teşvikler ise Diyarbakır, Şanlıurfa’dan da Gaziantep’ten de KMaraş’tan da Yozgat’tan da daha çok teşvik ve destek aldı ve alıyor.

Baydemir’in derdi başka. O “Ben ayrılmak istiyorum” diyemiyor, bunları söylüyor. Çünkü birileri ona böyle yapmasını söylüyor. Hocaları, belleticileri onu öyle bağırttırıyorlar, sonra da “bakın Kürtler rahatsız ve sizden ayrılmak istiyorlar” diye Türk halkına dayatma yapıyorlar.

İşte Baydemir bunu oynuyor.

Bu nasıl ahmaklıktır ki, 1839’dan bu yana, üçüncü keredir bu senaryoyu vizyona sokuluyor ve her seferinde de ahmak oyuncular buluyorlar.

* * *

Hiç mi tarih okumazlar. Kürtlerimiz, Ermenilerin başına gelenlerden hiç mi örnek almazlar. Ruslar ve Batılı devletler, Osmanlıdan istedikleri tavizi koparmak için, Ermenileri kullandılar, onlara sayısız cinayetler işlettiler. Sonra ne oldu. Osmanlı, istenin tavizi vermek zorunda kalınca, büyük devletler Ermeniler’i yüzükoyun bıraktılar. Gariplerin başına gelenler büyük devletlerin müzakere masasındaki çerezden ibaret kaldı.

Ben aynı akibetin, içinde nenem, yengem, yeğenim bulunan Kürtlerin başına gelmesinden korktuğum için, Baydemir gibilere ciddi öfke duyuyorum. Ve sanırım aklı başında bütün Kürtler de benim gibi düşünüyor.

Çünkü ben iyi biliyorum ve herkes de biliyor ki, Türk ırkçılığının da Kürt ırkçılığının da üreticileri ve taşıyıcıları gerçek Türk ve Kürtler değiller. Elbette safderunluk veya canı yanmışlıkla bir takım insanlar kendi devletinden küser, öfkeye kapılır. Her yaptıklarını ülke adına aypıtığı süyleyen ülkücülerin baışna az mı iş geldi. Az mı işkence gördüler, buruldular, zindan yaşadılar.

Demek bu da sadece Kürtlerin meselesi değildir. Bu cumhuriyetin kuruluş safhasında ve sonrasında çekilen acılar, herkesin acılarıdır. Sadece Kürtlerin değil.

* * *

O yüzden de Baydemir ve Kuzey Irak’taki Kürt idarecilerinin halini ben, filin peşine takılıp arslanların inine giren sıpanın haline benzetiyorum. Fil gidince başına ne gelir düşünmüyor. Veya kasten yaparak kendi neslini maceraya sürüklüyor. Filin uzun süre o inde kalamayacağını hesap edemiyor. Burada asırlardır birlikte yaşadığı; kimisi yeğeni, kimisi kan kardeşi, kimisi dayısı olan insanlara mecbur kalacağını düşünmeden intikamlar ve acılar üretiyor.

1979 yılında batılıların ve Amerikalıların teşviki ile İran’a saldıran Saddam, kimbilir neler hayal etmişti?

Biraz sonra Baydemir’e Said Nursi’nin söylediklerini aktaracağım ama önce ben de ona bir iki şey söylemek istiyorum.

Baydemir herhalde tarih okumuştur. Şapkasını önüne koysun ve bence bir olan ama kendisinin ayrı sandığı şu iki halkın geçmişine bir baksın.

Kürt halkının şeref defterine yazacağı hangi mesele var ki, o aynı zamanda Türk milletinin bir şeref belgesi olmasın.

Evet kürt halkı cesurdur. Geçmişin karanlık raflarında yok olup gitmiş bir takım halkların kalıntıları üzerine kimlik inşa etmeye ihtiyacı yoktur. Ama kimliği de kişiliği gibi karışık bir takım insanlar hep bu yola başvurmuşlardır.

Şah Rıza, pehleviliğe, Saddam da Babilliliğe özendi. Bu onlara yıkımdan başka bir şey getirmedi. Şimdi Medlere, Urartululara ip atarak kendisine düzmece bir geçmiş yaratıp ayrımcılık yapmak, başkalarının gücüyle, meydan okumak Kürt halkını yüceltmez. Aksine düşürür.

Evet kürt halkı cesurdur, ama Türk milleti de itibarlı ve azizdir. Said Nursi’nin tabiriyle, bu iki halkı birbirine düşürmek, oksijen ile hidrojeni birbirini düşürmek gibidir. Biri tarihi haşmetinden taviz vermez, öteki kavmi cesaretinden… İkisinin de sonu gelir diyor… Baydemir bunu mu yapmak istiyor. Gerçek bir Kürt bunu mu ister?

Ve yine diyor ki “Ey Kürtler dikkat edin, Türkler sizin aklınızdır. Ey Türkler dikkat edin, Kürtler sizin sağ gözünüz ve sağ kolunuzdur… Bir vücudun uzuvları biriyle rekabet eder mi? Sağ gözün gördüğüne sol göz, bana ne der mi” (Emirdağ Lahikası)

* * *

Bu iki halkı birbirine düşürmek Batının bugünkü projesi değil sayın Baydemir. Şeyh Said’i İngilizler tahrik ve teşvik ettiler. Türkiye’den koparmak istedikleri Musul Petrolleri tavizini alınca, o garibanı sattılar. O da zannediyordu ki İslam’a hizmet ediyor.

Çünkü iyi biliyorlar ki, bu iki halkın gücü tüketildiğinde İslam biter. Bitmese bile Büyük İsrail devletinin önündeki en büyük mani kalkmış olur.

İşte Baydemir’i, karnını kaşıya kaşıya konuşmaya sevk eden, o projeyi (Şimdiki adı BOP) uygulayanların el altından tahrik ve teşvikleridir. O da inanıyor garibim. Kendi hemcinslerini avlatacak “kafesteki keklik”i oynuyor. Belki bilincinde değil ama öyle.

* * *

Baydemir, demokrasi sayesinde kendisine emanet edilen ve büyük sorumluluk gerektiren işi başaramadı.

Büyük ihtimalle başarısızlığı, onu oraya getiren illegal iradeyi de rahatsız etti ki, şimdi kendisinden hesap soruyorlar; “Senin idare ettiğin Diyarbakır’da nasıl olur da sistem partilerinebu kadar oy gitti” diye...

O da can korkusu ile böyle şeyler söylüyor. Güya meydan okuyor.

Ben Baydemir’e yine(...) Said Nursi’nin lisanıyla bir iki şey söylemek istiyorum. O bu sözleri, Meşrutiyete itiraz eden ve “Biz de devletimizi kuralım” diyen Kürt aşiret beylerine söylüyor:

Buyurun Baydemir efendi, sen de dinle:

“Meşrutiyet, milletin hakimiyetidir. Siyasi iradenizin mücessem bir organı olan Meclis hakimdir. Hükümet ise onun hakimiyeti altında işlerinizi gören bir hizmetkarınızdır.

Öyleyse kendinizden şikayetçi olunuz. Her kabahati hükümete ve Türklere atarak ancak kendinizi aldatırsınız.

Size bir misal vereyim:

Her taraf dağılmış bir su şebekesini düşünün. Suyun menbaında bir değişiklik olduğu zaman, o değişiklik her tarafa sirayet eder.

Fakat yüz pınarın ortasında bir havuz bulunsa, o havuz pınarlara bakar ve onlara tabidir. Faraza, -Allah korusun- o havuz (Türklerin idaresindeki devleti yani) tamamen değişse veya bozulsa da, pınarlara tesir etmez. Tabii pınarlar pınarsa eğer...

Eskiden padişahlık vardı ve birinci misal geçerliydi. İstanbul, şebekenin beslendiği kaynaktı. Orada bir bulanıklık oldu mu her tarafa sirayet ederdi. Şikayet etmeye de hakkınız vardı.

Ama şimdi ise ikinci misal geçerlidir. (Meşrutiyet nedeniyle) Gerçekte İstanbul bir göldür, Hükümet ise havuz.

TÜRK, suların toplandığı havuzdur ve havuz kalması gerekir. Pınarlar bizdedir ve bizde kalmalıdır.

Ey Kürtler! Görüyorum ki, bizde pınar yoktur. Onun için uzaktan gelen kokuşmuş bir su içiyoruz. Evet şimdi de eskisi gibi istibdadı (bir takım baskıları) görüyoruz.

Öyle ise gayret ediniz, çalışınız. Saadetimizi temin edecek Meşrutiyeti (demokrasiyi) takviye için, milliyetçilik fikrinizi huffar (alt yapı döşeyicisi) yapın. Eline de bilgi ve erdemi verin. Şuralara bir artezyen atıp künkler döşeyin ki sizin de bir olgunluk pınarınız olsun. Yan gelip yattıkça ya hep dilenci kalacaksınız, ya da susuzluktan öleceksiniz.

Hem dilencilik para etmez. İnsan dilenci olacaksa nefsine dilenci olsun. Siz hep hükümetten ve Türklerden bir merhamet istiyorsunuz. Bence merhamet dilencileri ya haksızdırlar ya da tembel.

Eğer siz insan olsanız, hükümet, İstanbul ve Türkler nasıl olurlarsa olsunlar size zararı dokunmaz. Size fenalıkları dokunmaz, ama iyilikleri gelir.” (Munazarat'tan mealen. Parantez içindekiler yazarın sözleridir)

Anladın mı Baydemir efendi. Herkesin itiraz etmeye hakkı var ama senin yok. Çünkü sen idarecisin. Müsbet anlamda kürt milliyetçisi isen, milliyetçilik halkına hizmet etmeyi gererkitir. Böyle cen cen ötüp halkı birbirine düşürmek değil.

Otur işini yap. Yapamadıysan milleti tahkir ve tahkir etme. Bu halk güzel bir halktır. Resulullahın evlatları Emevi zulmünden kaçtıkları zaman gelip o dağlara yani o halkın yüreğine sığındılar. O halk onlara kucak açtı. O yüzden de nusrat buldular.

Şimdi bir takım bozguncuların ve neseben Kürtlükle alakası bile olmayan bir takım rafızi ve dürzülerin sözleriyle ve bozgunculuğu ile Hakkın gazabını bu halkın üzerine çekmeyin, çektirmeyin!

sonsaniye.net, 6.9.2007

Mehmet Ali BULUT

07.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Said Nursî Baydemir’e ne dedi?

  301, Türkiye’ye hiç yakışmıyor

  CHP ile MHP birleşmelidir!


 Son Dakika Haberleri