Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Bismillah



Bismillahirrahmanirrahim, Kur’ân’ın hülâsası bir fihrist gibi, her mânânın başlangıcını mündemiç bir âyettir. Kendi başına 114 defa Kur’ân’da ifade edilmesi, söylenmesinde ve tekrarında güneş gibi hakikatleri aydınlatan sırlarla dolu.

Üstadın, besmelenin otuz sırrını izah etmeyi hedeflediği bilinir. Zihnindeki kavrayışı yakalamak için etrafına bir çizgi çizmesine rağmen, ancak altısını yazmış. Demek ki, teferruatlı olarak kendinin “vaktiyle aldığı dersler” içinde ve idrak ettiği hususların bu konudaki hafıza kaydından bir kısmını bize yansıtmaktadır. Diğeri yansıtılamadı.

Bismillah’ın “Tükenmez bir kuvvet” olması hasebiyle, yazılmayan/yazılamayan daha nice hikmetlerinin, remizlerinin ve esrarının olduğunu bilmekle yetiniyoruz.

Bismillah müntehayı, iptida ile birleştirmeye muvaffak olmuş bir hazinenin anahtarı. Âlemin hal dilini tefsir eden, ruhunu keşfeden ve onlardaki ubudiyet hususiyetini ispatlayan en büyük fütuhat kapısıdır. Fethettiği her nokta, Bismillah demenin heyecanı ve şuuru ile dolu. Ya da şuuru veren Zatın/Sahibinin izniyle ve emriyle itaatkâr bir vaziyette.

Bismillah, bir özettir. Kâinatın ‘kod’larına sahip. Açılması gereken bütün kapıların ilkidir. Sarayların en başlangıç kısmıdır. Girişin şifreli alanıdır.

Bismillah, bir anlamda alışık olduğumuz, bu asrın evlâdında hayatla iç içe olan, ‘pin kodu’dur. Bilgi kaynaklarımızın, hesap kayıtlarımızın ve özel hayatımızın şifresidir.

Rahman ve Rahim isimlerinin tecellileridir. Rahmanın şamil, umumî ve adil olan, bütün beşeriyete zarf olan kuşatıcılığının kudret ve iradesini nazara verir. Rahmanın bütün insanlara ve mahlûkata bakan bu yönü, fıtratında hakkın ruhu yerleştirilmiş herkese aynı nimeti ve emanetleri vermektedir.

Rahim ise, merhametin birinci derece muhatabı olan mü'minleri kapsamaktadır. Tecellinin ubudiyet boyutuna verdiği değerin ve kattığı lütfun tezahürüdür. Merhamet dileyen Müslümanlara bahşedilmiş bir ikramdır.

Bismillahirrahmanirrahim; “Rahman ve rahim olan Allah’ım” mânâsının, duâsının ve başlangıcının ruhu saran, kalbi okşayan ve aklı teskin eden bütün isteklerin muhatabı Yüce Yaratıcı ile olan bağımızı en kuvvetli kılan, birleştiren ve tatmin eden bir sırrın yaşandığı haldir.

Kendimize ait hiçliğimiz, varlıklara ait yetersizliğimiz ve kâinat içindeki çaresizliğimiz, her şeyi Allah adına düşünmeye, işlemeye, tanımaya ve anlamaya götürür.

Bismillah, Allah (cc) adına almanın ve vermenin mukavelesidir. Sözleşmenin dibacesidir. Varlıkların kayıtlı mührünü, malların tescilli belgelerini ve patentini okuma ve okutma şuurudur.

Bismillah, bir yürüyüşün ilk basamağıdır. Bir duruşun ‘Elhamdülillah’ıdır. Bir düşünmenin tefekkür basamaklarıdır. İçinden geçenleri, sürecin içinde fikir imbiğinden geçirirken, Allah’ı hatırlatan bir kılavuzdur.

Bismillah, ilktir ve her olayın yenisidir. Bitenin de başlangıcı, başlayanın da başıdır. Tezgâhında dokunan lâfzai celalin ve cemalin tecellileri vardır. Azametin ve merhametin ihatamızı aşan, tasavvurumuzu sıfırlayan sonsuz kudret ve şefkat eli vardır.

Bismillah, bir hayat dokusudur. Dokur, dokunur, dokundurur. Bir bakışı anlamlandıran, bir girişi güzelleştiren, bir nimeti bereketlendiren, bir süreci hayırlı kılan ve bir yolculuğu emin kılan kelime-i tayiptir. Bir İlâhî hükümdür.

Bismillah, yeknesaklığı bozan, gafleti izale den, ülfet ve ünsiyet perdesindeki gafleti dağıtan ve rahmanî hali dâvet eden bir duâdır. Şeytandan istiaze ile başlayan euzü’nün devamında gelen bir huzur bahçesidir.

Şeytandan sakınarak ve onu kovarak, Bismillah ferahlığına çıkmak, dünyasına girmek ve Allah ile başlamak, bir farklılık, bir inşirah, bir kabul ve bir rıza kapısıdır.

Bismillah, maksadın müsbet tercümesidir. Doğru yerden başlamasıdır. Doğru olanın yapılması için, başlangıç almasıdır.

Bismillah, kendisini yazdığımız her cümlenin başında, kendini ispatlayan bir hakikatin tescili olarak yeni başlangıçlara ve izahlara, mânâlara fütuhat veriyor, onları açıyor ve anlama bereketini arttırıyor.

Mânâsı içinde saklı, ulviyeti kendisinde mahfuz, tesiri okuyanın ve düşünen ruhunda canlı ve fıtratında gizli bir çerçevedir.

21.10.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.10.2007) - CHP, ayakkabı çıkarabilir mi?

  (17.10.2007) - Referanduma “evet”

  (16.10.2007) - Sonuçları sorgulamak

  (15.10.2007) - Bu günde bayram

  (14.10.2007) - Yola hazırlanmak

  (11.10.2007) - Allah herkese nasip etsin

  (10.10.2007) - “Allah’ın misafirleri” olarak dönüyoruz

  (09.10.2007) - Kâbe’yi zaman üstü hikmetle düşünmek

  (08.10.2007) - Dünyayı arkada bırakmanın mekânı

  (07.10.2007) - Sahibine emanet şehir Mekke

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri