Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Normalleşme geciktikçe Türkiye kaybediyor

Abdullah Gül'ün bir önceki Washington ziyareti, geçen yıl, cumhurbaşkanlığı seçiminden, genel seçimlerden ve Genelkurmayın o meşum 27 Nisan bildirisinden önce, Hrant Dink'in katledilmesinden birkaç hafta sonraydı.

Gül, "Dışişleri Bakanı" sıfatıyla ABD'li muadili Condoleezza Rice ile görüşmekle kalmamış, Beyaz Saray'da Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve Başkan'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ile de bir araya gelmişti.

O zaman ABD'liler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın büyük olasılıkla Çankaya'ya çıkacağını hesaplıyor; Gül'e de "geleceğin başbakanı" gözüyle bakıyorlardı.

Ziyaretin PKK, Ermeni Soykırımı Tasarısı, İran gibi önemli başlıkları vardı. Gül'ün ikili görüşmelerini, yaptığı konuşmaları anı anına izlemiş, kendisiyle ve yakınındaki yetkililerle sohbet etmiş ve iyi not tutmuştum. Şimdi o notlara bakıyorum.

Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Hadley, Gül'e diyor ki, "Ermeni Soykırımı Tasarısı konusunda önce siz kendinize yardım edin. 301'i değiştirin, Ermenistan'la normalleşin."

Gül, 301'i değiştirmeye sıcak baktığını ifade ediyor, ama "ama"sı var. Türkiye'de iktidara seçimle gelmemiş birilerinin 301 değişikliğine karşı çıktığını söylüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Rice, Kuzey Irak Kürt yetkililerle teması teşvik ediyor.

Gül ise, Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti

Başkanı Neçirvan Barzani'yi İstanbul'a davet ettiğini, ABD'den dönüşte kendisiyle görüşeceğini hatırlatıyor. Bir hafta sonra Washington'a gelecek olan Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın muhalefet edip bu görüşmeyi iptal ettireceğini bilmiyor daha.

ABD Başkan Yardımcısı Cheney, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin Ankara'yı ziyaret etmesinden yana. Ama bu, Gül'ün o zamanki konumuyla garanti edebileceği bir şey değil: "Bizce iyi olur ama Cumhurbaşkanı Sezer'in tavrını biliyorsunuz," diyor ABD'lilere.

Velhasıl, Şubat 2007'de "Dışişleri Bakanı" olarak ABD'li muhataplarıyla görüşen Gül, onların önemsediği, kendisinin de yararına inandığı bazı adımları atacak iktidardan yoksun olduğunu itiraf ediyor. Bu adımların genel seçimlerden sonra kolaylaşabileceğini, o zaman AB sürecine de yeni bir ivme kazandırılacağını söylemekten geri durmuyor.

***

Aslında ABD'nin (ve de 301, Irak'la temas ve Ermenistan konularında ABD'ye paralel konuşan AB'nin) ne telkin ettiğinin öyle fazla bir önemi yok.

Yazıya, Gül'ün bir önceki Washington ziyaretine atıfla başlamamın nedeni başka: Şu anda "Cumhurbaşkanı" kimliğiyle ve üstelik de bu kimliği zorlu bir demokratik mücadele sonunda kazanmış birisi olarak ABD'de bulunan Gül'ün, 11 ay önce "Yapamıyoruz,

çünkü...", "isteriz, ama" diye başladığı cümleleri, hükümetin yapmaya niyetlenip de engellendiği durumları hatırlatmak.

Yoksa mesele şu ya da bu başkentin beklentilerini karşılamak değil; mesele, . Ankara'daki seçilmişlerin "doğru" saydığı adımları atıp atamaması.

22 Temmuz başarısı ardından ve o başarı sayesinde Çankaya'ya çıkabilen Gül de, ikinci hükümetini kuran Başbakan Erdoğan da bugün artık "iktidar" olabilmek için daha fazla şansa sahipler.

Nitekim 301. madde değişikliğini neden yapamadıklarını ABD'ye ve AB'ye defalarca "Asker istemiyor" diye açıklayan hükümet, şimdi bu değişikliği idealden çok uzak bir kapsamda da olsa yapmanın eşiğinde. Hem de kendi içindeki 301 muhafızlarına rağmen... Hrant Dink'in katlinin yıldönümüne bir hafta kala, hâlâ "301, Türkiye'de kimsenin derdi

değil," diyebilen Hükümet Sözcüsü'ne rağmen.

Cesaretten yoksun ve fazlasıyla gecikmiş 301 değişikliğini bile "normalleşme" yönünde bir adım sayabilmemiz ise özürlü Türk demokrasisinin bir cilvesi.

***

Normalleşme yönünde daha büyük ve belirleyici aşama, hiç kuşkusuz yeni ve sivil bir anayasanın kabulü olacak.

Ancak onun dışında atılabilecek adımlar da var. Bunlardan üçü, Türkiye'nin hem iç hem dış politikasının ya da adını koyarsam, Kürt ve Ermeni meseleleri ile bu meselelerden etkilenen dış ilişkilerinin alanına giriyor. Kısaca, şunlar:

1. Talabani davet edilmeli: (...) 2. Barzani ile görüşülmeli: (...) 3. Ermenistan sınırı açılmalı (...)

Tabii, Gül ve Erdoğan'ın "devletçi refleksten, milliyetçi tepkiden" çekinerek ya da belki bu refleksi ve tepkiyi yer yer paylaşarak, bu üç adımı daha da ertelemesi mümkün. Bunu yaparlarsa normalleşmeyi de ertelemiş olurlar. Türkiye biraz daha kaybeder.

Taraf, 11 Ocak 2008

Yasemin Çongar

12.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  'Siyasî çözüm' meselesi

  Avrupa Birliğinin modası mı geçti?

  Bu çetelerin anası kim?

  Normalleşme geciktikçe Türkiye kaybediyor

  ABD burada biz oradayız!


 Son Dakika Haberleri