Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Mustafa Özcan

Sömürgeye karşı Panafrikanizm

Kongo'nun efsane liderlerinden Lumumba birçok Afrikalı önder gibi Panafrikanizmi ve sömürü düzenlerine son verilmesini savunuyordu. Afrika'ya özgü değerlere dönüş ve her türlü ithal ideolojinin reddi biçiminde tanımladığı 'olumlu tarafsızlık', yönetimini tanımlayan başlıca ilkeydi. Bağımsızlık konusunda kararlı tutumu ise sonu oldu.

Dünden devam

PATRİCE LUMUMBA'DAN

MEHDİ BİN BEREKE'YE

1960'lı yıllarda Afrika ülkeleri birer ikişer bağımsızlığa kavuşurken tam da Soğuk Savaş'ın ortasında kaldılar. Soğuk Savaş'ın kutuplaştırıcı ve gerginleştirici gölgesi Afrika'ya fena halde vurmuştu. Eski sömürgeciler komünizm gölgesi kıt'aya vurmasın diye durumdan vazife çıkartırken devrimci hareketler de kıt'ada kendileri için güvenli limanlar ve üsler arıyorlardı. Lumumba gibi bağımsızlık yanlıları istemeden de olsa solla flört ederken ve sol enternasyonalizmle millî hedeflerine ulaşmaya çalışırken eski sömürgeciler de komünizmi gerekçe göstererek eski sömürgeleri üzerine çöreklenmenin hesaplarını yapıyorlardı. Dolayısıyla Afrika solu ideolojiden ziyade biraz işlevsel ve zorlamaların ürünüydü. Pek de samimiyeti yoktu. Bunu en iyi fark edenlerden birisi de 1950'li yıllarda Mısır'ı ve Nasır'ı ziyaret eden Che Guavera olmuştu. Nasır'ın makyavelist kimliğini deşifre etmişti. Miles Copeland'ın yazdığına göre CIA ajanı Kim Roosewelt de Nasır için aynı teşhisi koymuştu: "Bizim tarafsız müttefikimiz..."

LUMUMBA, MOBUTU VE KABİLA

İşte bu dalgada çokları boğuldu ve birçok kurbanlar verildi. Bunlardan birisi de Kongo'nun bağımsızlığını alan Patrice Lumumba idi. Patrice Lumumba aslında Kongo milliyetçisi ve onun ötesinde Panafrikanist (Afrika birliği yanlısı) anlayışta olan birisiydi. Belçikalılar ülkeye onun zorlamasıyla bağımsızlık hakkı tanırken fix seçimler üzerinden kuklalarını iktidara getirmek istiyorlardı. Lumumba buna mani oldu, ama bunun bedelini ne yazık ki hayatıyla ödedi. Akıbeti dillere destan oldu. Kongo denilince bugün akla 3 lider geliyor. Üçünün akıbeti de kötü oldu. Lumumba asit kazanlarına atılarak eritildi. Onu deviren Mobutu ise Kabila tarafından devrildi ve Fas'a kaçmak zorunda kaldı. Kabila da suikaste maruz kaldı ve o şekilde öldürüldü.

Üç liderden birisi olan ülkenin de millî kahramanı Patrice Lumumba, Bağlantısızlar Hareketi gibi hareketlere daha yakın duruyordu. Devrimci hareketlerle de flörtü olduğu söylenebilir. Nasır gibi liderlerle ilişkileri iyiydi. Daha doğrusu bir yönüyle Nasır'a benziyordu. Nasır Kanal'ı millileştirmiş ve İngilizleri Mısır'dan kovmuştu. Lumumba da aynı şekilde Belçikalıları Kongo'dan atmıştı. Kongo tarihine damgasını vuran ikinci lider ise Joseph Mobutu Sese Seko idi. Mobutu'nun ihanetiyle Lumumba asilerin ellerine teslim edildi ve onların elinde acı akıbetine kavuştu. Mobutu ise Nasır'dan sonra iktidara gelen Enver Sedat'a benziyordu. Uzun yıllar CIA himayesinde iktidarda kaldı ve 1997 yılında Laurant Kabila tarafından devrildi. Bu itibarla, Lumumba, Mobutu ve Kabila modern Kongo tarihine damgasını vuran üç liderdir. Mobutu bir taraftan ABD ile ilişkilerde Sedat'a benzerken diğer taraftan da ülkeyi yönetme anlayışı açısından Filipinler'in devrim diktatörü Markos ailesini andırıyordu. Eşi ikinci bir İmelda Markos örneğini temsil ediyordu.

Küçük Batetela kabilesinden gelen Lumumba, bir Protestan misyoner okulunda iki yıl okuduktan sonra Kindu-Port Empain'e (bugün Kindu) giderek bir kalay şirketinde çalışmaya başladı. Orada Batı kültürünü benimsemiş Afrikalıların devam ettiği kulübün etkin üyeleri arasına girerek yerel gazetelere çeşitli şiir ve denemeler yazdı. Belçika yurttaşlığı için yaptığı başvurunun kabul edilmesi üzerine Leopoldville'ye (Kinşasa) yerleşerek posta memuru olarak çalışmaya başladı. Daha sonra Stanleyville (bugünkü Kisangani) posta müdürlüğüne muhasebeci olarak atandı. Orada da çeşitli yayın organlarında yazıları çıktı.

SÖMÜRGE YERİNE PANAFRİKANİZM

1955'te Belçika işçi sendikaları konfederasyonlarından bağımsız bir memur sendikasının bölge başkanı oldu. Aynı yıl Kongo'daki Belçika Liberal Partisi'ne girerek etkin bir görev aldı. 1956'da sömürgeler bakanının dâvetlisi olarak Belçika'nın tanıtımını amaçlayan bir geziye katıldı. Dönüşünde postanedeki bir zimmet olayına karıştığı gerekçesiyle tutuklandı. Ertesi yıl 12 ay hapis ve para cezasına çarptırıldı!

Hapisten çıktıktan sonra bilendi ve siyasette daha etkin bir biçimde yer aldı. Ekim 1958'de ülke düzeyinde ilk siyasî parti olan Kongo Ulusal Hareketi'ni (MNC) kurdu. Aralık ayında Accra'da (Gana) ilk Afrika Halkları Konferansı'na katıldı. Afrika kıtasının çeşitli yerlerinden gelen milliyetçi dalga temsilcileriyle tanıştı ve konferansın oluşturduğu daimi organın üyeliğine seçildi. Konferansın Panafrikanist havası daha militan bir tutuma yönelmesinde önemli rol oynadı. Bu sırada, Belçika hükümeti Aralık 1959'da yapılacak yerel seçimlerin ardından beş yıl içinde Kongo'nun bağımsızlığa kavuşmasını öngören bir program açıkladı. Bunu bağımsızlık verilmeden önce iktidara kukla yöneticiler getirmeye yönelik bir girişim olarak değerlendiren milliyetçi çevreler, seçimleri boykot edeceklerini açıkladılar. Boykot kararı üzerine Belçikalı yetkililer daha baskıcı bir politika izlemeye başladılar. 30 Ekim'de Stanleyville'de çıkan çatışmada 30 kişi öldü. Lumumba ayaklanmayı başlatmakla suçlanarak tutuklandı.

Taktik değiştirerek seçimlere katılma kararı alan MNC, Stanleyville'de oyların yüzde 90'ını alarak büyük bir zafer kazandı. Ocak 1960'da Belçika hükümeti, siyasi değişiklikleri tartışmak üzere Brüksel'de bütün Kongo partilerinin çağrıldığı bir Yuvarlak Masa Konferansı düzenledi. MNC temsilcilerinin Lumumba olmadan toplantıya katılmayacaklarını bildirmeleri üzerine Lumumba serbest bırakıldı ve uçakla Brüksel'e getirildi. Toplantı sonunda mayısta seçimlerin yapılması ve 30 Haziran'da bağımsızlığın ilan edilmesi karara bağlandı. Çok sayıda partinin katıldığı seçimleri MNC büyük bir farkla kazandı. Millî önder konumuna gelen Lumumba'nın iktidar olmasını engellemeye yönelik çabalar sonuçsuz kaldı ve Lumumba 23 Haziran 1960'da cumhurbaşkanı Kasavubu önderliğinde Bakongo Birliği'yle (Abako) bir koalisyon hükümeti kurdu.

BARIŞ GÜCÜ GELİYOR

Bağımsızlıktan birkaç gün sonra, Belçikalı komutanlarına karşı çıkan bazı ordu birlikleri ayaklandı. Karışıklıklar sırasında, Kongo'nun zengin maden bölgesi Katanga'da bir ayrılıkçı hareket başladı. Kongo Birleşmiş Milletler'e (BM) başvurarak Belçika birliklerinin sınırdışı edilmesi ve barışın yeniden tesisi için yardım talebinde bulundu. Sonuçta Belçika birlikleri ülkeden çıkmadı ve Katanga'daki ayrılıkçı hareket ayakta kaldı.

Lumumba Sovyetler Birliği'ne başvurarak birliklerini Katanga'ya taşıyabilmek için uçak göndermesini istedi. Bu gelişmeler Cumhurbaşkanı Kasavubu ve taraftarlarını tedirgin etti.

Cumhurbaşkanı Kasavubu, 5 Eylül'de Lumumba'yı görevinden azletti. Lumumba Kasavubu'nun buna yetkisi olmadığını ileri sürünce, ortaya meşrû merkezi hükümet olduğunu savunan iki grup çıktı. 14 Eylül'de Kongo ordusu genelkurmay başkanı Albay Joseph Mobutu yönetime el koyarak Kasavubu'yla anlaştı. Ekimde, BM Genel Kurulu Kasavubu hükümetini tanıdı. Afrika devletleri ise bu konuda iki karşıt kutba bölündü.

LUMUMBA'NIN ACI SONU

Lumumba, Kasım'da BM korumasında bulunduğu Leopoldville'den yandaşlarının denetimindeki Stanleyville'ye geçmeye çalıştı. Kasavubu'nun kuvvetleri tarafından yakalandı ve 2 Aralık'ta tutuklandı. 17 Ocak 1961'de ayrılıkçı Katanga yönetimine teslim edildi ve ağır işkenceler görerek öldürüldü. Ölümünün çok canice gerçekleştiği ifade ediliyor. Yakalandıktan sonra kendisine çok kötü muamele edildiği gibi işkenceyle öldürüldükten sonra da asit kazanına atılarak eritildi. Bunu özellikle de dönemin Belçika kralının istediği ifade ediliyor. Kralın da bir müddet sonra Kongo gibi Belçika'nın onlarca misli olan bir sömürgesini kaybetmekten ötürü hasıl olan gam ve kederden mütevellit tabutu boyladığı söyleniyor. Kongo halkı böylece Belçika kralının Lumumba'yı vahşice öldürterek, onlarca misli olan Kongo'yu kaybetmenin intikamını feci şekilde aldığını düşünüyor. Lumumba ile birlikte asit kazanlarında kaynatılarak öldürülme veya yok edilme daha sonra siyasî bir sünnet ve gelenek halini alıyor. Yine Lumumba gibi bir lider olan Fas asıllı Mehdi bin Bereke de 1974 yılında İkinci Hasan'ın güçlü generali ve İçişleri Bakanı Ben Ofkir ile Fransız istihbaratının işbirliğiyle kaçırıldıktan sonra işkence ile öldürülmüş ve asit kazanlarına atılarak imha edilmişti. Hem Lumumba, hem de Bin Bereke'nin ölümü çok acıklı olmuştur ve ikisi de sömürgecilerle işbirlikçilerinin muvazaasıyla ortadan kaldırılmıştır. Bin Bereke, Fas-Fransa, Lumumba da ayrılıkçılar ile Belçika işbirliği sayesinde ortadan kaldırılmıştır.

OLUMLU TARAFSIZLIK SİYASETİ

Lumumba gibi liderler bütünleşmeci ve birlikçi olduklarından dolayı Batılılar tarafından tehlike olarak görülmüşlerdir. Afrika milliyetçisi ve Panafrikanist olan liderlerin tamamına yakını bu şekilde gözden düşürülmüş ya da imha edilmiştir. Türkiye'de bir zamanlar nasıl 'ümmetçilik' ifadesi alay konusu ise ve tehlike addediliyorsa Afrika'da da Panafrikanizm aynı şekilde itham vesilesi addedilmiştir. Lumumba ve Nijerya milliyetçiliğinin babası Nnamdi Azikiwe bunlar arasındadır.

Lumumba'nın böyle feci bir şekilde öldürülmesi Afrika çapında büyük infiale yol açtı ve Afrika milliyetçiliğinin sembollerinden ve itici güçlerinden birisi haline geldi. Moskova'da yeni açılmış bir üniversiteye adı verildi (Patrice Lumumba Halkların Dostluğu Üniversitesi). Dahası, Katanga'ya gönderilmesinde rol oynadığı sanılan Mobutu tarafından 1966 yılında 'ulusal kahraman' ilan edildi. Mobutu'nun yaptığı önce öldürüp sonra cenazesine yürüme geleneğinin tipik örneklerinden birisidir. Birçok Afrikalı önder gibi Panafrikanizmi ve sömürü düzenlerine son verilmesini savunuyordu. Afrika'ya özgü değerlere dönüş ve her türlü ithal ideolojinin reddi biçiminde tanımladığı 'olumlu tarafsızlık', yönetimini tanımlayan başlıca ilkeydi. Bağımsızlık konusunda kararlı tutumu sonu oldu.

Daha sonra Joseph Kabila'nın iktidarı döneminde bu sefer benzeri bir ayaklanma yine göller bölgesine yakın doğu bölgesinde patlak verdi. Ve yine ülkenin değişmeyen kaderi, 100 bine yakın BM barış gücü askerinin gelmesi oldu.

Devam edecek

Mustafa Özcan

12.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (11.01.2008) - Katliâmın sorumlusu Fransızlar

  (10.01.2008) - Afrika'da İslâmın derin izleri var

  (09.01.2008) - Afrika'nın kanlı elmasları

  (08.01.2008) - Afrika keşfedilmeyi bekleyen bir kıt'a

  (04.01.2008) - Bir babanın yürek yangınları

  (03.01.2008) - Bir babanın yürek yangınları

  (15.12.2007) - İttihadı sağlayan güçleri ihtilâller parçaladı

  (14.12.2007) - Mevlid programlarındaki İttihad-ı İslâm manzaraları

  (13.12.2007) - Bediüzzaman İran'da olsaydı, kardeş kavgası olmazdı

  (12.12.2007) - Ali Uçar ile üç yıl bölgeyi dolaştık

 

 Son Dakika Haberleri