Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Mehmet Kara - Kemal Benek

Geniş bir şûrâ oluşturup kararlarına teslim olacağız

GİRİŞ

Süleyman Soylu, demokrat misyonun çekirdeğinden yetişen bir isim.

Ailesi DP geleneğinden gelen Soylu, siyasî hayatına 1987 yılında DYP İstanbul İl Gençlik Kollarında başladı. 1995 yılında yapılan DYP Gaziosman-paşa Olağan Genel Kurulunda 25 yaşında Türkiye'nin en genç ilçe başkanı, 1999 yılında ise DYP İstanbul İl Başkanı oldu. 6 Ocak 2008'de yapılan DP olağanüstü kongresinde de genel başkanlığa seçildi. Genel başkanlık mazbatasını aldıktan sonra ilk röportajını Yeni Asya'ya veren Soylu, siyasete yeni bir soluk getireceğini söyleyerek iddialı bir giriş yaptı.

DP'NİN TEMEL DİNAMİĞİ

PARTİ İÇİ DEMOKRASİDİR

* Mazbatanızı aldınız. Genel Başkan olarak ilk icraatınız ne olacak?

Bugüne kadar çalışmalarımızı parti dışında yürütüyorduk. İlk icraatı basın toplantısı ile yaptık. Birleşmeye, bütünleşmeye, parti kongresine yönelik mesajlarımızı hem partiye hem de Türkiye kamuoyuna yönelik verdik. Elbette partinin demokratikleştirilmesini mümkün olduğu ölçüler içerisinde anlattık. Partinin önümüzdeki sürecine biraz ışık tuttuk. Benim inancım şudur: Çalışma bütünlüğü içerisinde önümüzdeki süreçte bir tesbit yapmak. Yani partinin teşkilâtı, finans durumu nasıl? Belediyelerimizin durumu nedir, ne değildir? Bunlara yönelik durum tesbitini ortaya koymak. Genel İdare Kurulumuzu toplayacağız. Onunla ilgili çalışmalarımız sür'atle devam edecek. Gerek teşkilâtla gerekse partinin olağan genel kurul süreciyle ilgili çalışmalarımıza başlayacağız. Bu arada bir takım kararlar vermek zorundayız. Partinin yapısı ile alâkalı, partinin bundan sonraki süreciyle ilgili, harcamalarla ilgili hiç yüksünmeden, çekinmeden kararlarımızı verip yola devam edeceğiz.

*Parti içi demokrasiye çok vurgu yapıyorsunuz. Bu ihtiyacı neden hissediyorsunuz?

Bu partinin temel dinamiği parti içi demokrasidir. Eğer siz kendi içinizde demokrasiyi samimiyetle savunamaz ve yerine getirmezseniz, millet bu ülkenin yönetimini niye size versin? Niye sizin demokrat olduğunuza inansın ve itibar etsin? Onun için yapılması gereken şey, bu partinin kendi iç yapısını diğer siyasal partilerden ayrıştıracak bir modeli sergilemek.

*Farklılığınızı nasıl ortaya koyacaksınız?

Hangi siyasî parti kendi tabanının öz güvenine ve kendi tabanının dinamiğine kendini terk ediyor? Biz terk etmek istiyoruz. Böyle bir anlayışı getireceğiz. Bazı kısıtlamalara çok bakmamak, çok yoğurmamak gerekir. Zor bir süreçtir. Dar gruplarla çalışmak kolay. Geniş gruplarla çalışmak zordur. Topyekûn milletin, tabanın genel kanaati yanlış kanaat olarak meydana çıkmaz. Oysa küçük grupların, 3-5 kişilik organizasyonların kararlarında milletle buluşmada sıkıntı yaşanır. Geniş bir şûrâ oluşturacağız. Bu şûrânın kararlarına teslim olacağız. Bu kadar basit.

AHLÂKLI SİYASET, AHLÂKLI DEMOKRASİ

*Beyaz yürüyüşün altında da bu amaç mı var?

Beyaz yürüyüşü ahlâklı siyaset ve ahlâklı demokrasi ile beziyoruz diyoruz. Ahlâklı demokrasi ve ahlâklı siyaset önemli bir şeydir. Siyaseti de demokrasiyi de yapılabilecek en yüksek temizliği ile gerçekleştirmek lâzım. Bundan da şaşmamak lâzım. Elbetteki eksiklikler olacaktır. Elbette-hukuk bile delinmeye çalışılıyor-bu da delinmeye çalışılacaktır. Onun karşısında, partinin kurulları, kendi savunma mekanizmalarıyla beraber tedbirlerini alacaktır. İlçe, il kurulları, genel kurul bununla ilgili tedbirlerini alacaktır. Parti de kendini koruyacak ve savunacaktır. Onun için partide görevden almalardan, vermelerden tutun da parti içindeki milletvekili adaylarının belirlenmesine kadar, hatta belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi adaylarının belirlenmesine kadar bütün meseleyi buna açmak gerekir.

* Bu durum, herhangi bir il ve ilçedeki yapının genel başkan olarak sizinle aynı görüşte olmaması halinde de geçerli olacak mı?

Elbette. Bu olmazsa, bunu nasıl sağlayabilirsiniz? Benimle aynı görüşte olmayabilir, karşı da olabilir. Neticede ben, bana çok karşı olan bir yapının içinden geliyorum. Beş yıldır başka bir yapı var. Bir tane delege tanıyor değilim. Çıkıp bu partinin sağduyusuna kendimizi teslim ettik. Bu sağduyu bizi bu partinin yönetimine getirdi. Biz doğrusunu anlattıktan sonra bu partinin ilçe başkanı, il başkanı, partinin yöneticileri niye başka bir tercihte bulunsunlar ki? Bulunurlar mı? Herkes başarıyı arıyor. Siz yeter ki iyi bir yönetim anlayışı gerçekleştirin. Başarıyı iyi bir şekilde milletin önüne koyarsanız onlar sizinle beraber olur.

*Muhalefet anlayışınızı nasıl bir felsefeye oturtacaksınız?

Bu da çok farklı olacak. Her meselede görüş belirten bir anlayış içerisinde olacağız. Özellikle bizim tabanımız-bunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum-seçimden bu yana 5 aydır mecburi suskunluktan oldukça rahatsız. Bu konuda çok ciddî bir çalışma anlayışı ortaya koyup, bir boşluk bırakmadan, Türkiye'nin gündemindeki önemli meselelerle ilgili değerlendirme hemen yapılacaktır.

*Sadece eleştiren değil, çözüm önerisi getiren bir muhalefet yapacaksınız yani?

Evet. Pozitif ve ılımlı bir siyaset anlayışı ortaya koyacağız. Sadece eleştirel, eksikleri ortaya koyan değil, olabileceklerle ilgili öngörüleri değerlendiren, muhalefetin yapılma anlayışını da bir noktaya taşıyacağız. "Hükümet burayı iyi yapmıştır veya yapmamıştır yapılması lâzım gelen budur"u, milletle bütünleştiren bir siyaset anlayışını ortaya koymak zorundayız. Herkes Türkiye'yi idare etmeye çalışıyor. Biz gelsek, biz daha iyi idare edebileceğimizi iddia edeceğiz. Olay pozitif siyaset anlayışıdır. Bunu ortaya koymalıyız. Halk böyle istiyor. Biz farklılığımızı ortaya koyacağız. "Hükümet ne söylüyorsa kötüdür" dersek, millet tarafından pek fazla kabul görmeyen bir anlayış olur.

*AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, "Biz iktidarız, ama muhalefeti de biz yapıyoruz. Muhalefet boşluğu var" mealindeki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu boşluğu bundan sonra görmezler zannediyorum.

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞINI SİYASET ÇÖZMELİDİR

*Onbinlerce kişiyi mağdur eden başörtüsü yasağı devam ediyor. AKP bu mağduriyeti sona erdireceğini vaat etmesine rağmen, 5 yıllık iktidarı döneminde herhangi bir çözüme kavuşturamadı. Başörtüsü konusundaki düşünceleriniz nelerdir?

Türkiye bir karşıtlıklılar ülkesi haline getirilmiştir. Bu karşıtlıklıların üzerine siyaset bina edilmiş. Demokrat misyon olarak bu memlekette yıllarca iktidarda kaldık. Herkesi kucakladık. Türkiye'de, devletin de teminatı biz olduk. Bizim olduğumuz zaman hiçbir ayrım, kim kimdir diye bir çağrışım bile yaşanmadı. Ancak siyasetimizi bunların üzerine de inşa etmedik. Bir insanın anayasal bir hakkını kullandıracaksınız, diğer hakkını kullandırmayacaksınız. Bu Türkiye açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Türkiye'de laikliğin de, bireysel hak ve özgürlüklerin de teminatı biz olmalıyız.

*Çözüm öneriniz nedir?

Bunu siyaset çözmelidir, ama siyaset kendine bir kâr getirici malzeme olarak görmemelidir. Ben bu işin içinden geliyorum. Orada yaşanan sıkıntıları bizzat müşahede ettim. Bu konular hicrandır, iç acısıdır. Bir devlet milletiyle bu derece karşı karşıya gelmemelidir. Meselemiz kalkınma, daha fazla özgürleşme, daha fazla zenginleşme olmalıdır. Eğer bu meseleyi siz kendi insanınızın üzerinden böyle bir halle geçinmeye çalışırsanız bu toplumun birliğine, beraberliğine, yarınına zarar verir. Toplumun enerjisini bir şekilde başka tarafa boşaltmasına neden olur. Ben, bu tartışmayı, Türkiye için çok faydalı bir tartışma olarak görmüyorum. Dünyada bu işin normları belirlenmiştir. Bu konuda inat etmenin veya ayak sürmenin gereği yok. Bu işin üzerenden siyaset yapmanın hiç anlamı yok. Bunu bir cephe almış, cephe kaybetmiş şeklinde değerlendirmek yanlıştır. Ki buna hepimiz üzülüyoruz. Bunun bir an önce bireysel hak ve özgürlükler nezdinde çözülüp, kendi yerini alması gerekir. Bu mesele hemen çözülmeli.

*Bu çağrınız kime veya kimlere?

Bu mesele tek taraflı bir mesele değildir. Mesele sadece iktidarın meselesi değil. İktidar partisi bu konuyla ilgili kendine yönelik politikasını devam ettirirken, karşı tarafta başka bir hal oluşmaktadır. Bu Türkiye'nin enerjisini boşa harcamaktır.

*Kongrede iktidarın demokrat misyonu sahiplenmeye çalıştığını, seçim afişlerinde Adnan Menderes'in resmini kullandıklarını söylediniz. Bu sözle neyi kastettiniz?

Demokratlık bizim tekelimizde değildir. Ama bir işin şıklığı vardır. Yani, bundan bahsederken tarihsel bir bütünlük içerisinde bahsetmelisiniz. İstatistiksel anlamda rakamları istediğiniz gibi kullanmazsınız. Tarihteki bu bütünlüğü bozmak, bana göre şık olmamıştır. Ama buna karşı bir argüman geliştirilmedi, geliştirilebilirdi. Siyaset bütün bunlardaki canlılığı muhafaza edebilme halidir. O onu yapıyorsa, siz de karşı bir argümanla karşı bir şey gerçekleştirme şansına sahipsiniz. Biz bu değerlerin tümünü, geçmişi birbirinden ayırt etmeden kucaklamak durumundayız. Bunun için bu meselede boşlukta kalınmıştır. Afiş meselesinde de tarihin değerlendireceği bir olayı, bugün fotoğrafın içerisinde, seçim sathında değerlendirmek kamuoyunun takdirine bırakılmalıdır. Tarih değerlendirir. Rahmetli Menderes'i de, rahmetli Özal'ı da tarih değerlendirir. Bizim halimizi de gelecekte tarih değerlendirmelidir. Bu fotoğraf bütünlüğü orada olur diye düşünüyorum.

*Bir açıklamanızda "Demokratlar kırat gibi koşacak, arı gibi çalışacak" dediniz. Burada kastınız merkez sağda birliktelik midir? Mesaj mı verdiniz?

Aslında bir takım semboller üzerinden siyaset yapılmaması gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Bütün değerleri ortak kucaklayabileceğimizi anlatmak istiyorum. Yani, mesajdan ziyade böyle bir hesapta arı gibi çalışılmalı. Bu, Anavatan Partisi'nin arısı diye ben onu kullanmaktan kendimi imtina etmedim. Böyle bir kompleksi duymamalıyız. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Yani, bu yeni siyasal sürecin böyle tanımlanmasının gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Esası budur. Anavatan Partili arkadaşlardan, dostlarımızdan önemli ölçüde tebrik telefonu aldım. Çok sayıda heyecan dolu açıklamalarla karşılaştım. O kucaklaşmayı bir kere dilimizde, bedenimizde yaşamalıyız. Ondan sonra iyi niyet ölçüleri ile bakılacaktır.

DİLİMİZİ DEMOKRASİYE GÖRE KULLANALIM

*Avrupa Birliği sürecini Demokrat Parti başlattı. AKP iktidarının ilk yıllarında hızlandı, ancak son iki yıldır geriledi. AB projesinde hedefiniz nedir?

Bireysel refah, huzur, mutluluk derken, öz değerlerimizle, kendi geleneklerimizle beraber, birliğimizle, bütünlüğümüzle, manevî değerlerimizle bu yapının içinde olacağız. Avrupa Birliği bir özgürlük projesidir, demokrasi projesidir, kalkınma projesidir. Bizim Türkiye'yi getirmek istediğimiz noktanın önemli çizgisidir. Türkiye bu konuda bundan vazgeçmemelidir. Hiçbir hal ve şartta vazgeçmemelidir. Ne şekilde bakarlarsa baksınlar vazgeçmemelidir. Bu ısrarımızı mümkün olduğu ölçüler içerisinde sürdürmeliyiz. Sonuna kadar da sürdürmeliyiz. Bir projenin içerisine dahil olacaksanız, kısmî bir şekilde kendi öz değerlerinizden vazgeçmeden adımlar da atabilmelisiniz. Türkiye bu adımları bugüne kadar başarıyla atmıştır. Bugünden sonra da atmaya devam etmelidir, edecektir de. AB projesi bizim projemizdir. Biz ona sahipliğimizi hâlâ devam ettiriyoruz. Türkiye bazı alanları iktidara bırakmamalıdır, muhalefete de bırakmamalıdır.

*Nasıl yani?

İktidar AB projesini savunuyor diye, AB bizim için veya diğer partiler için vazgeçilebilecek bir proje olmamalıdır. Burada bir yanlış anlama var. Kendi siyasal zeminimizi iktidarın savunduğu siyasal zeminle örtüştürmeyelim diye bir gayretin içinde olmayalım. Bazen muhalefetle örtüştürebiliriz, bazen de iktidarla örtüştürebiliriz. Biz kendi zeminimizi kuralım da, kiminle örtüşüyorsa örtüşmesine devam etsin. Biz dilimizi demokrasiye göre kullanalım. Bizim farklılığımızı millet anlayacaktır. Bunun için AB projesinden vazgeçmek veya AB projesini reddetmek veyahut da AB projesinin akamete uğramasına seyirci kalmak değil, onun tetiklenmesini, eksikliklerini söylemek lâzım. Türkiye'de bu denilmiyor. CHP'nin bu konuda demesi lâzım gelen alanlar var. MHP'nin bu konudaki yaklaşımı biraz daha farklı. Ama bizim bu konudaki yaklaşımımız milletin isteyeceği bir yaklaşımdır. Biz o yaklaşımı bir şekilde sağlamalıyız. İşte burada DP'ye ihtiyaç var. DP'yi ayıran nokta burasıdır. Bizim dolduracağımız boşluk da burasıdır. Biz o boşluğu dolduracağız.

1982 ANAYASASI TÜRKİYE'YE DAR GELİYOR

*Anayasa değişikliği uzun bir süredir tartışılıyor. Sizin bu konuda bir çalışmanız var mı?

Partimizin şu ana kadar böyle bir çalışması olup olmadığını bilmiyorum. Partimiz çok zor bir süreç atlattı. Bu konuda benim çalışmam var. Daha önce o taslakla ilgili incelemelerimiz, değerlendirmelerimiz var. Partimizin bu konudaki somut ve net değerlendirmelerini ortaya koyabilecek bir şekle dönüştüreceğiz.

*Türkiye'nin yeni bir anayasa değişikliğine ihtiyacı var diyebiliyor musunuz?

Bu kesin. Türkiye sivil bir anayasa ile karşı karşıya kalmalıdır. 1982 Anayasası Türkiye'ye dar bir elbisedir. Bu anayasanın ortaya çıkarmış olduğu sıkıntılar Türkiye'yi bağlamaktadır. Anayasa sivil hale gelmeli, daha demokrat olmalı, daha özgür şartlar içermelidir. 1982 Anayasası zaten bizim derdimizdir. Bizim varlığına karşı olduğumuz bir haldir. En mağduru da biziz, bizim misyonumuzdur.

Mehmet Kara - Kemal Benek

11.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (08.01.2008) - Sigara dumanı trafik kazalarından da beter

  (04.01.2008) - "Risâle-i Nur'daki örnekler beni çok etkiledi"

  (03.01.2008) - Dağ taş bombalamakla barış gelmez

  (31.12.2007) - Cumhuriyetin Kürt politikası iflâs etmiştir

  (28.12.2007) - Risâle-i Nur, ders kitabı olacak

  (26.12.2007) - Resulullahsız Mevlânâ düşünülemez

  (25.12.2007) - Mekke'yi yaşamadan Medine'ye varamayız

  (24.12.2007) - SARKOZY ZİL TAKIP OYNAR

  (17.12.2007) - PKK bitince Kürt sorunu başlayacak

  (16.12.2007) - Doğru konuşmayı öğretiyoruz

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri