Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Soylu: Yarım özgürlük olmaz

Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu, başörtüsü güya serbest bırakılırken, kişinin istediği şekilde bağlanmasının yasaklanacak olmasını eleştirerek, başörtüsü özgürlüğünün yarım değil, tam olarak verilmesini istedi. Hükümetin başörtüsünü tartışırken diğer sorunları unuttuğunu belirten Soylu, “Ne oldu yeni anayasa çalışmasına? Hani Güneydoğu ile ilgili bir paket hazırlanacaktı?” diye sordu.

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, başörtüsü özgürlüğünün yarım değil tam olarak verilmesi gerektiğini belirtti.

DP lideri Soylu, düzenlediği basın toplantısında DP’nin millete hak ve özgürlüklerini tanımayı, bu memleketin insanına gösterilmiş bir lütuf olarak görmediğini kaydederek, “Demokrat Parti, millete özgürlük tanıma üzerinden siyasi rant veya hasat devşirmeyi aklından geçirmediği gibi bu düşünceyi ve siyaset yapma tarzını millete karşı yapılmış bir ayıp sayar. Bu nedenle DP kayıtsız şartsız bu vatanda yaşayan herkesin özgürlüklerden sonuna kadar yararlanmasını en mübarek hak olarak görür. Milletin başörtüsüyle uğraşmayı, onun giyimine kuşamına sınırlama getirmeyi hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilemez bulur” dedi.

YASAK ANAYASAL HALE GELECEK

AKP ve MHP’nin başörtüsü sorununa yaklaşımlarının, sorunu anayasal yasak haline getireceğini belirten Soylu, şunları söyledi:

“Hükümetin ve MHP’nin girişiminin sorunu çözmek için yapılmadığı, tam tersi büsbütün başörtülü kızlarımızın aleyhinde sorun çıkarmak için yapıldığı apaçık ortadadır. Kimse milletimizi aldatmasın, inançlı ve dindar insanlarımız da gözünü açsın, üzerlerinde oynanan oyunları görsünler. Bir kere Hükümet ve MHP halihazırda anayasada ve yasalarda olmayan türban yasağını 10. ve 42. maddelere koydukları ibarelerle anayasal bir yasak haline getirmektedirler. Burada asıl üzerinde durulması gereken husus şudur: Bu anayasa değişiklikleri belli ki Anayasa Mahkemesi’nden dönecektir. Hükümet bunu bile bile bu girişimi yapmaktadır.”

TAM PORSİYON ÖZGÜRLÜK

Soylu, başörtüsü özgürlüğünün yarım değil tam olarak verilmesi gerektiğini kaydederek, “Bu meselede siyasi mizah tarihine gidecek tuhaflıklar da sergilenmektedir. Başörtüsü güya serbest bırakılırken, onun istendiği gibi bağlanması yasaklanmaktadır. Biz de diyoruz ki: Mesele özgürlük vermekse ve demokratik bağımlılığınız da yetiyorsa bunu yarım porsiyon değil tam porsiyon verin” dedi.

NE OLDU YENİ ANAYASA ÇALIŞMASINA?

Başörtüsü tartışmaları yüzünden hükümetin Türkiye’nin asıl meselelerini unuttuğunu ifade eden Soylu, şöyle konuştu:

“Hepimiz merak ediyoruz ne oldu yeni anayasa çalışmasına? Hani güneydoğuyla ilgili bir ekonomik paket hazırlanmaktaydı. Güneydoğu’da yaşayan vatandaşlarımız bu vatana bağlılıklarını her yönüyle kanıtlamışlardır. Zaman kaybetmeyin, bu insanların sorunlarını çözün. PKK laneti yeniden bu insanların umutlarını öldürmeden bu insanlara yeni bir hayat sunun. Türban’ın ilmiği hükümetin ayağına dolandığından, maalesef bu gibi sorunlar unutulmaktadır.”

Cemil Yüzer / ANKARA

07.02.2008


 

Kıyamet kopmadığı görülecek

Üniversitede kıyafetin serbest bırakılmasına destek veren akademisyenler arasında yer aldığı için bazı çevrelerce sert biçimde eleştirilen Prof. Dr. Ali Nesin, “Üniversitede kılık kıyafet özgürlüğünü savunan bir metne imza attım diye yer yerinden oynadı” dedi. Nesin, “Elbette bir gün bu yapay sorun tamamıyla ortadan kalkacak ve kıyamet kopmayınca haklı olduğum anlaşılacak. Umarim o günler çabuk gelir de toplumun gerçek sorunlarıyla nihayet yüzleşebiliriz” diye konuştu.

Üniversiteye kızların başörtülü girmesini destekleyen özgürlük bildirisine imza atan Aziz Nesin’in oğlu Prof. Dr. Ali Nesin, “Eğer yasaklarla Turkiye’nin daha laik olacağı düşünülüyorsa bu düşünce baştan aşağı yanlıştır” dedi.

Üniversitede kıyafetin serbest bırakılmasına destek veren akademisyenler arasında yer aldığı için çeşitli çevrelerce sert biçimde eleştirilen Prof. Dr. Ali Nesin, “Üniversitede kılık kıyafet özgürlüğünü savunan bir metne imza attım diye yer yerinden oynadı” dedi.

Aldığı hakaret mesajlarının haddi hesabı olmadığını anlatan Ali Nesin, “Sanki ortada bir suç varmış gibi, varsa da çocuklarımızın bundan bir suçu varmış gibi Nesin Vakfi’na bağışlarını kesenler oldu. Elbette bir gün bu yapay sorun tamamıyla ortadan kalkacak ve kıyamet kopmayınca haklı olduğum anlaşılacak. Umarım o günler çabuk gelir de toplumun gerçek sorunlarıyla nihayet yüzleşebiliriz” açıklamasında bulundu. Birçok kişinin “Aziz Nesin’in kemikleri sızlamıştır” diyerek sitemde bulunduğunu, laiklikten ödün verdiğini Aziz Nesin’i Sivas’ta yakanlarla ittifak kurduğunu, bu imzadan mutlaka bir çıkarının olduğunu ileri sürenler bile olduğunu hatırlatan Ali Nesin, yapılanların haksızlık olduğunu belirtti. Nesin, en ağır şartlarda, henüz 28 Şubat olmadan önce, “Köktendinciliğe karşı konferans” düzenleyenlerden biri olduğunu, Aziz Nesin’in eserlerini yaşattığını, Nesin Vakfı’nı bugünlere taşımak ve ona yapılan saldırıları göğüslediğini, Nesin Yayinevi’ni kurduğunu, kimsenin kendisi için “babanın kemikleri sızlamıştır” demeye hakkı bulunmaması gerektiğini vurguladı.

“MÜCADELE ETİK OLMALI”

18 yaşını bitirip rüştünü ispatlamış birinin kılık kıyafetinden dolayı üniversiteye alınmamasını her şeyden önce etik olmadığını vurgulayan Ali Nesin, düşüncelerini şu şekilde açıkladı: “Etik olarak yanlış olan her duruşun da uzun dönemde büyük zararı dokunur. Kimsenin kimseyi, düşüncesinden, inancından, giysisinden ve yaşam biçiminden dolayı üniversiteden men etmeye hakkı yok.

Eğer yasaklarla Türkiye’nin daha laik olacağı düşünülüyorsa bu düşünce baştan aşağı yanlıştır; bu kızların düşünceleri ve inançları üniversiteden men edilerek değişmez ki. Tam tersine... Verilen mücadelenin her şeyden önce etik olarak doğru olması gerekir. Mücadele yönteminin yanlışlığını göstermek için abartarak bir örnek vereyim: Türbanlıları ıssız bir adaya sürerek elde edilecek bir lâiklikten yana değilim ben.

Bu yasak, toplumu gereksiz yere kamplara böldüğünden doğru bir şey değil. Bu yasak, toplumun bir kesimini eğitimsiz bıraktığından iyi bir sey degil. Yasak, toplumun bir kesimine ‘siz universiteye yakışmıyorsunuz’ diyerek hakaret ettiğinden güzel bir şey değil. Yani bu yasak, ne doğrudur ne iyidir ne de güzeldir.

Onlar bize aynı hakkı tanımayacaklar, diyenler oldu. Belki, olabilir. Ama aramızda bir fark olsun değil mi? Bu yasak kalkarsa başı açık kızlarımız örtünme konusunda baskı göreceklerdir, diyenler oldu. Doğrudur, böyle bir olasılık var. Ama demokrasi engebeli bir yoldur. Bu engebeli yolu yasaklarla düzleştirmeye çalışmak beyhude bir davranıştır.”

Gereken mücadele etik olarak doğru bir biçimde verilmeli. Türkiye bugün bu sorunla daha demokratik yollarla başa çıkacak olgunluktadır.

Sivas’ı unuttun mu diyenler oldu. Unutur muyum? Tam tersine... İşte bu yüzden eğitim diyorum ya! Eğitmeyince mi Sivas ve benzeri olayların önüne geçiliyor? Oyuna geldin, diyenler oldu. Asıl oyuna gelenler, gerçekte var olmayan ve artık bir trajikomediye dönüşen bu saçmasapan türban sorununu siyasetin ve hayatlarının merkezine oturtanlardır.”

/ İSTANBUL

07.02.2008


 

DTP’liler dağa çıktı

Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna, “Yapacağımız çağrıların daha anlamlı olacağı inancı ve beklentisiyle buradayız” dedi.

Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen DTP üyeleri Şırnak’ın Cudi Dağı eteğinde kurulan çadırlarda sabahladı. Ayna, sabah erken saatlerinde yaptığı konuşmada, “Buradan yapacağımız çağrıların daha anlamlı olacağı inancı ve beklentisiyle buradayız” dedi.

Daha sonra partililer araçlara binerek bölgeden ayrıldı.

/ ŞIRNAK

07.02.2008


 

Yargıtay Başkanlığı’na Gerçeker seçildi

Yargıtay Başkanlığı’na 9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker seçildi.

Yargıtay’da dün yapılan seçimin 19. turunun 4. oylamasında 125 oyda kalan Gerçeker, son oylamada 131 oyla başkan seçildi. Gerçeker, toplam 95. oylama sonucunda seçilmiş oldu. Seçimin 19. turunun 5. oylamasında Gerçeker ile yarışan 18. Hukuk Dairesi Başkanı Mahir Ersin Germeç 75 oy aldı. Yargıtay Başkanları 4 yıllığına seçiliyor. Gerçeker, bu görevi yaş haddini dolduracak olması nedeniyle 2011’e kadar sürdürecek. Gerçeker’in Yargıtay Başkanlığı’na seçilmesi sebebiyle boşalan ve terör suçlarına bakan 9. Ceza Dairesi Başkanlığı için önümüzdeki günlerde seçim yapılacak.

/ ANKARA

07.02.2008


 

Kutan: Bu işin yarımı olmaz

Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, başörtüsü meselesinin bütünüyle halledilmesi gerektiğini belirterek, ‘’Bu işin yarımı olmaz’’ dedi.

Kutan, Saadet Partisi Genel Merkezi’nde Halkın Yükselişi Partisi Başkan Vekili Yaşar Okuyan’ı kabul etti. Kutan, görüşmede yaptığı konuşmada, Türkiye’de uzun yıllardır ‘’zorba bir anlayışla başörtüsü zulmü’’ yaşandığını ifade ederek, AKP ile MHP’nin konuyla ilgili mutabakata vardıkları haberlerinin kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Başörtüsü konusunda yapılması planlanan yasal düzenlemeyi eleştiren Kutan, ‘’Başörtüsü meselesi bütünüyle halledilmelidir. Bu işin yarımı olmaz’’ dedi.

Türbanın nasıl bağlanması gerektiği konusundaki tartışmalara da değinen Kutan, ‘’Dünya hukuk tarihine girecek acayiplikte bir durum. Türkiye’yi bu ölçüde dünya kamuoyu önünde mahcup etmek, kimsenin hakkı değil. Başörtüsü meselesi bütünüyle halledilmelidir. Bu işin yarımı olmaz’’ dedi.

/ ANKARA

07.02.2008


 

Uras: Herkes için özgürlük istiyoruz

ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, ‘’Bizim için Che Guevara tişörtü giyen de türban bağlayan kadın da saçı uzun ve küpeli erkek de aynı eğitimden yararlanma hakkına sahiptir’’ dedi.

Uras, Parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, başörtüsü sorununun ‘’AKP, MHP ve CHP’nin, toplumu kutuplaştıran tutumları sebebiyle içinden çıkılmaz hale geldiğini’’ ifade etti. Üniversitelerin, düşünce ve inanç özgürlüğünün, ileri demokratik normlarla ve yasaklama olmaksızın yaşayabildiği bilimsel mekan ve ortamlar olması gerektiğini belirten Urus, ‘’Bizim için Che Guevara tişörtü giyen de türban bağlayan kadın da saçı uzun ve küpeli erkek de aynı eğitimden yararlanma hakkına sahiptir. Bireysel özgürlükler, başkasının özgürlüklerini engellemediği sürece yasaklanamaz, kaldı ki saçları değil ama ‘Beyinleri örtülü erkekler’ her yere gidebilmekte, hatta eli satırlı saldırganlar üniversite koridorlarında dolaşabilmektedir’’ diye konuştu.

/ ANKARA

07.02.2008


 

Pierini: Heyecan yok ama müzakereler sürüyor

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierini, müzakerelerin hiçbir şekilde askıya alınmadığını belirterek, “Türkiye veto edilmemiştir. Çok büyük bir heyecan yok ama müzakereler sürüyor” dedi.

AB Katılım Öncesi Mali Yardım 2004 yılı programında başlayan ‘’Türk Gümrük İdaresi’nin Modernizasyonu - 2 Projesi’’ kapsamında yatırımı tamamlanan İzmir, İstanbul Ambarlı, Mersin ve Samsun limanları ve Gürbulak Sınır Kapısı’ndaki Arama Hangarları ve Araç Konteyner Tarama (X-Ray) Sistemlerinin açılış töreni İzmir Limanı’nda yapıldı. Törene katılan Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Pierini, Gümrük Birliği sayesinde 12 yılda Türkiye ve AB arasındaki ticaret hacminin hızla arttığını ve Türkiye’nin tüm dünya ile olan ticaret hacminin yarısını oluşturduğunu ifade etti. Gümrük Birliği sayesinde AB müktesebatı ile uyumun diğer alanlara göre çok daha yüksek olduğunu söyleyen Pierini, bunun giriş müzakereleri açısından önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

‘’Tüm müzakereler yolunda gitmektedir. Tarama raporlarının çoğu tamamlanarak Türk yetkililere sunulmuştur. 6 fasıl açılmıştır. Slovenya’nın başkanlığı altında 2 tane daha açılması gerekiyor. En azından 2 tanesi de sonbaharda Fransa’nın başkanlığında açılacaktır. AB’ye giriş uzun ve zor bir süreçtir. Bu çok uzun bir yol, ancak biz müzakereleri başlatmak için oy birliğiyle bir karar verdik. AB ve Türkiye’deki politik sözler her iki taraftaki algılamaların istikrarını bozabilir. Çok aktif bir müzakere sürecimiz var. Müzakereler hiçbir şekilde askıya alınmamıştır. Türkiye veto edilmemiştir. Çok büyük bir heyecan yok ama müzakereler sürüyor. 35 faslın müzakere edilmesi, Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesi gerekiyor. Bu aynı zamanda ulusal politik tartışmayı da yansıtmaktadır. Son derece zor bir süreç bunu biliyoruz. Gittikçe uzamış, acı verici gibi görünüyor ama sürüyor.’’

/ İZMİR

07.02.2008


 

İsveç’te hizmet alan-veren ayrımı yok

Ankara’da temaslarda bulunan İsveç Parlamento heyetinden Çevre Partisi’nin Türk kökenli milletvekili Mehmet Kaplan, İsveç’te özel ve devlet kurumlarında herkesin dilediği gibi giyinebildiğini belirterek, eğitim alanında ve okullarda da başörtüsü takan kadınlar olduğunu söyledi.

İsveç Parlamento heyeti Ankara’da temaslarda bulunarak, Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’yla bir araya geldi, TBMM’de çeşitli komisyonlarda temaslarda bulundu.

İsveç heyeti gazetecilerle İsveç Büyükelçiliği Rezidansında bir araya gelerek, soruları cevapladı ve görüşmeleri değerlendirdi. İsveç Parlamentosu AB Komitesi Başkan Yardımcısı Susanne Eberstein, “İsveç parlamentosundaki yedi partinin yedisi de Türkiye’nin AB üyesi olmasını istiyor” diyerek İsveç’in, Türkiye’nin AB üyeliğine verdiği desteği vurguladı.

Heyette bulunan İsveç Parlamentosu AB Komitesi üyesi Björn Hamilton ise başörtüsü tartışmaları konusunda, konunun demokratik bir ortam içerisinde tartışılıp, yine demokratik bir ortamda karar alınması gerektiğini belirtti. İsveç Çevre Partisi’nin Türk kökenli milletvekili Mehmet Kaplan da başörtüsü konusunun çok hassas ve toplumsal bir konu olduğunu belirterek İsveç’teki durumu değerlendirdi.

Kaplan, İsveç’te özel ve devlet kurumlarında herkesin dilediği gibi giyinebildiğini belirterek, eğitim alanında ve okullarda da başörtüsü takan kadınlar olduğunu söyledi. Kaplan, türban tartışmalarının “tabii karşılanması” gerektiğini ve “bu tartışmaların demokrasinin işlediğinin bir göstergesi olduğunu” ifade etti.

/ ANKARA

07.02.2008


 

Türkiye daha demokratik olmalı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı Ömer Bolat, Türkiye’nin daha demokratik, özgür düşünce, inanç hürriyetine sahip olmasını ve dünya liginde süper ligde yer almasını istediklerini söyledi.

Bolat, Zorlu Grant Otel’de düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye’de kısır tartışma yaratma kavgası yaşandığına dikkati çekerek, ‘’Örneğin Merkez Bankası başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi ülke gündemini aylarca meşgul etti. Siyasî kaos ortamı oluşturulmaya çalışıldı. Şimdi ise kanayan bir yara olan başörtüsü yasağının kaldırılması için TBMM’de siyasi partilerin yürüttüğü çalışmalar konu ediliyor. Formül daha demokratik, özgür, refahı gelişmeyi, sağlamak, dünya ile rekabet edebilen bir ülke olma yolunda çalışmaktır’’ diye konuştu.

‘’Benim olsun, rantlarımı kaybetmeyeyim, ülke batarsa batsın’’ anlayışında bazı kişiler olduğunu ileri süren Bolat, şöyle devam etti: ‘’Vatandaş bu resmi iyi görüyor ve herkese notunu veriyor. Türk halkının basireti, sağduyusu çok sağlam. İster seçim, ister referandum olsun halk gereken cevabı veriyor. Bu ülke hepimize yeter. Türkiye’nin daha demokratik, özgür düşünce, inanç hürriyetine sahip olmasını ve dünya liginde süper ligde yer almasını istiyoruz. Yasaksız eğitimin ve bilimin en üst düzeyde sağlanabileceği, dünyada ilk sıralarda yer alabilecek üniversiteler istiyoruz, derdimiz bu.’’ Bolat, dernek olarak bir süre önce yeni anayasa taslağı hazırladıklarını hatırlatarak, ‘’Türkiye’nin yeni sivil anayasaya ihtiyacı olduğunu söyleyen bazı kurumlar, bu konu hükümet tarafından gerçekleştirilmeye kalkışılınca eskiden söylediklerini şimdi söylemiyorlar. Çünkü bu işi, bu parlamentonun yapmasını istemiyorlar. Halbuki Türkiye’nin özgürlükçü, daha demokratik ve sivil anayasaya ihtiyacı var. Hükümet yeni dönemde bunu başarabilir’’ diye konuştu.

Bu tür tartışmaların Türkiye’yi dünyaya kötü tanıttığını vurgulayan Bolat, ‘’Yasakların kalkması her zaman Türkiye’ye refah getirmiştir. Yasakçı, baskıcı, içine kapanan Türkiye’nin geçmişteki rakamları ortadadır. Yasağın kalkmasında tüm partiler ve toplum katmanları birlik olup, binlerce genç kızın ve ailesinin mağduriyeti ortadan kaldırılmalıdır. Yasağın kalkması ekonomiyi olumlu etkileyecektir, çünkü gündem değişecektir’’ diye konuştu.

07.02.2008


 

Mazlumder’den Parlak ve Şengör hakkında suç duyurusu

Mazlum-Der, başörtüsü konusundaki açıklamalarıyla ‘’görevi kötüye kullanma’’ ve ‘’halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama’’ suçunu işledikleri iddiasıyla İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör hakkında suç duyurusunda bulundu.

Mazlum-Der Genel Başkan Yardımcısı Emrullah Beytar, Genel Sekreter Emre Yurtalan ve Genel Sekreter Yardımcısı Serpil Kayaer, Ankara Adalet Sarayına gelerek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmek üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusu dilekçelerini verdiler. Serpil Kayaer imzasıyla verilen suç duyurusu dilekçesinde, Parlak ve Şengör’ün yaptığı açıklamaların toplumsal huzuru zedelediği belirtilerek, şunlar kaydedildi:

‘’Şüpheliler, bulundukları makam ve görevleri ifa ederken, başörtülü öğrencilere hak ettikleri notu vermeyeceklerini, başörtülü öğrencilerin üniversitenin kapısından içeri giremeyeceğini ifade etmektedirler. Şüpheliler, Anayasa veya kanunlarda bir değişiklik olsa da bunu kabul etmeyeceklerini, başörtüsü ile esasında kanunlara uygun bir şekilde öğrenim gören kişilerin öğrenimlerini engelleme adına görevlerini ve yetkilerini kötüye kullanacaklarını açıkça ifade etmektedirler.’’ Dilekçede, başörtüsü konusundaki açıklamaları dolayısıyla iki akademisyenin, ‘’görevi kötüye kullanma’’ ve ‘’halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama’’ suçunu işledikleri ifade edildi.

Cemil Yüzer / ANKARA

07.02.2008


 

Çalışmalar olumlu, ancak yetersiz

Konya Sivil Toplum Kuruluşları İcra ve İstişare Heyeti Başkanı Latif Selvi, başörtü yasağının kaldırılmasına yönelik mevzuat çalışmalarını hak ve özgürlükler bağlamında olumlu bulduklarını ifade ederek, ‘’Ancak taslak metindeki çerçeveyi de yetersiz bulduğumuzu belirtmek isteriz’’dedi.

Selvi, Konya Gazeteciler Cemiyetinde düzenlediği basın toplantısında, yıllardır ülkeyi ve insanları yoran, yıpratan kılık kıyafet yasağını itici, onur kırcı, küçük düşürücü, antidemokratik, baskıcı ve hukuk dışı bir uygulama olarak kabul ettiklerini belirtti. Söz konusu yasağın kaldırılmasına yönelik mevzuat çalışmalarını hak ve özgürlükler bağlamında ele alıp olumlu bulduklarını ifade eden Selvi, ‘’Ancak taslak metindeki çerçeveyi de yetersiz bulduğumuzu belirtmek isteriz’’dedi.

Latif Selvi, uzun zamandan beri süregelen bu tartışmaların konunun çözümü için mevzuat değişikliği çalışmalarının başlamasıyla yeni bir boyut kazandığını vurgulayarak, şunları kaydetti: “Esasen üniversiteleri, tüm fikirlerin özgürce tartışılıp ifade edildiği bilim yuvaları olarak görmek istediğimizi, tek tip insan yetiştiren ideoloji dayatma merkezleri olmasını da kabullenemeyeceğimizi belirtiriz. Ülkede kılık kıyafetin serbest olması durumunda, başı örtülü olanların başı açık olanlara ileride baskı yapabileceği iddiasını oldukça komik ve vehim olarak görüyoruz. Buna karşılık başı örtülü olanlara karşı kamuda ve eğitim-öğretim kurumlarında uygulanan baskının apaçık bir gerçek olduğunu hatta başı örtülü olanların yaşam özgürlüğünün hiç dikkate alınmadığını hatırlatırız. ‘İleride bize baskı yapılabilir, öyleyse biz şimdiden baskı altına alalım’ dayatmasının da asla kabul edilemeyeceğini açıkça ifade etmek isteriz.’’

Selvi, haktan, adaletten ve özgürlükten yana tavır alanların her zaman yanında olduklarını, zorbalıktan, baskıdan ve yasaklardan yana tavır alanların ise daima karşısında olacaklarını bildirdi. Latif Selvi, bir gazetecinin, taslak metindeki çerçevenin genişletilmesi yönündeki isteklerinin ne anlama geldiği yönündeki bir sorusu üzerine de ‘’Biz sivil toplum örgütleri olarak özgürlükten yanayız. Toplumsal talepler yetkili merciler tarafından dikkate alınarak gereken düzenlemenin yapılmasını talep ediyoruz. Ama atılan adımlar da konuşmamda bahsettiğim gibi yeterli değildir’’ diye konuştu.

/ KONYA

07.02.2008


 

Makam aracı takla attı: 2 polis şehit

Üsküdar’da Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde görevli bir emniyet amirinin makam aracının takla atarak yandığı kazada, 2 polis memuru öldü.

Alınan bilgiye göre, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünün Üsküdar’daki biriminden, Dudullu’dan yakıt almak üzere çıkan polis memuru Ömer Eşgil idaresindeki 34 A 63201 plakalı makam otomobili, dönüş sırasında O-2 otoyolu Ünalan köprüsü altında kontrolden çıkarak takla attı. Kazanın ardından yanmaya başlayan otomobil içerisindeki polis memuru Eşgil ile yanındaki Hacı Duman hayatını kaybetti. Olay yerine gelen çevik kuvvet ekipleri, basın mensuplarını bölgeden uzaklaştırırken, aracın üzeri de brandayla örtüldü. Aracın, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünde emniyet amiri olarak görevli Serdar Cengiz’in makam aracı olduğu, Cengiz’in olay sırasında araç içerisinde bulunmadığı belirtildi. Ayrıca aynı otomobilin, daha önce de 2 kez yangın tehlikesi atlattığı öğrenildi.

/ İSTANBUL

07.02.2008


 

Medyanın gündemi başörtüsü oldu

Ocak ayında AKP 25 bin 673, başörtüsü tartışmaları ise 19 bin 984 habere konu oldu.

Medya Takip Merkezinin, 2008’in ilk ayında medyaya damgasını vuran olay, kişi ve kurumları kapsayan raporuna göre, Ocak ayı gündeminin ilk sırasında, AKP ile haberler, ardından da yüksek öğretimde başörtüsünün serbest bırakılmasına ilişkin Anayasa değişikliği teklifi yer aldı. 1700’ü aşkın yayın organının incelenmesi sonucu hazırlanan araştırma raporuna göre, Ocak ayında, başörtüsü tartışmalarına ilişkin toplam 19 bin 984 haber medyada yer buldu. AKP, medyanın Ocak ayında da en çok yer verdiği siyasi parti oldu. Ay boyunca AKP, 25 bin 673 haberle medyada yer aldı. AKP'yi 13 bin 431 haberle CHP, 13 bin 119 haberle MHP takip etti.

/ ANKARA

07.02.2008


 

Gazeteciler, "yıpranma payı" için yürüdü

Basın çalışanları, gazetecilerin yıpranma hakkını kaldıran ‘’Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’’nı protesto etti.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi’nin düzenlediği yürüyüşe katılmak üzere Taksim Meydanı’nda toplanan basın çalışanları, ‘’Yasa güvencesindeki haklarımızdan fedakarlık etmeyeceğiz’’, ‘’Emeğime dokunma’’, ‘’Sendikal haklara saygı’’, ‘’Ne ekmek ne emeklilik korkusu’’, ‘’8 Ocak Metin Göktepe, 19 Ocak Hrant Dink, 1 Şubat Abdi İpekçi’’ yazılı dövizler taşıdılar.

Kamuoyunda ‘’yıpranma hakkı’’ olarak bilinen fiili hizmet süresi zammını kaldıran tasarıyı protesto eden basın çalışanları, ‘Yıpranma hakkımız gasp edilemez’’ yazılı bez afişin arkasında kortej oluşturarak yürüyüşe başladılar.

Bez afiş, Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, TGS İstanbul Şube Başkanı Gürsel Eser, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) eski Başkanı Nail Güreli, CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin ve DİSK Genel Sekreteri Musa Çam tarafından taşındı.

/ İSTANBUL

07.02.2008


 

Türklere Avrupa’da burs imkânı

TÜBİTAK, 20 bilim insanına AB’nin bilim ve teknolojideki referans merkezi olan Joint Research Centre’ın (JRC) İtalya, İspanya, Belçika, Hollanda ve Almanya’daki enstitülerinde eğitim için burs verecek.

JRC’nin, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen araştırmacıların çalıştığı İtalya, İspanya, Belçika, Hollanda ve Almanya’da bulunan 7 araştırma enstitüsünden oluştuğunu anlatan TÜBİTAK 7. Çerçeve Programı Ulusal Koordinatörü Hüseyin Güler, TÜBİTAK ve JRC arasında yapılan anlaşma gereğince Türk araştırmacıların JRC Enstitüleri’nde doktora ve doktora sonrası araştırma yapması için özel pozisyonların açıldığını bildirdi. Konuyla ilgili detaylı bilgiye http://www.fp7. org.tr adresinden ulaşılabilecek.

/ ANKARA -

07.02.2008


 

Esenyurt’ta kundaklama

Park halinde bulunan iki araç önceki gece geç saatlerde ateşe verildi.

Esenyurt’ta, park halinde bulunan iki araç önceki gece geç saatlerde kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından kundaklandı. Olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin yaptığı çalışma sonucu yangın kontrol altına alınırken, araçlar kullanılamaz hale geldi. Olay, saat 24.00 sıralarında Merkez Mahallesi 1126 Sokak’ta meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Erdoğan Şahin’e ait park halindeki 34 LVN 63 ile 34 DD 3137 plakalı araçlar, kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından kundaklandı. Araçların alev alev yandığını gören vatandaşlar durumu jandarma ve itfaiye ekiplerine bildirdi. Kundaklamayı gerçekleştiren kişi veya kişiler ise olay yerinden kaçtı. Yangın yerine gelen itfaiye ekipleri kısa sürede müdahale ederek, araçları tamamen yanmaktan kurtardı. Fakat, birinin kabin kısmı ciddî biçimde zarar gören, diğerinin ise tamamen yandığı olay arından her iki araç da kullanılamaz hale geldi. Olayla ilgili soruşturma başlatan jandarma ekipleri araç sahibinin ifadesine başvurdu.

Seyhan Şentürk / İSTANBUL

07.02.2008


 

Kaçak kömürcüler yakalandı

Ordu’da çeşitli kamu kurum ve kuruluşuna şartnameye uymayan, eksik ve kalitesiz kömür verilmesi iddiasıyla ilgili haklarında tutuklama kararı bulunan 2 kişinin İstanbul’da yakalandığı bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, Ordu Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekiplerin başlattığı bir çalışma sonrasında çeşitli kamu kurum ve kuruluşuna şartnameye uymayan, eksik ve kalitesiz kömür verilmesi iddiasıyla ilgili soruşturma sürdürülüyor. Ordu’da faaliyet gösteren bazı şirket yönetici ve çalışanlardan oluşan 7 kişinin yaklaşık 15 gün önce tutuklanmasının ardından olaya karıştıkları iddiası ile haklarında tutuklama kararı çıkarılan Yusuf E. (29) ile Değer E.(33) İstanbul’da yakalandı.

/ ORDU

07.02.2008


 

Alkol ve sigara kalbin düşmanı

Türkiye’de her 2 kişiden birinin kalp ve damar hastalıklarından öldüğüne dikkat çeken uzmanlar, bunun en önemli sebebinin ise sigara ve alkol olduğunu belirtiyor.

BURSA - Türkiye Kardiyoloji Derneği (TKD) tarafından yapılan araştırmalar neticesinde Türkiye’de her 2 kişiden birinin kalp ve damar hastalıklarından kaynaklanan sebeplerle öldüğü tespit edildi.

TKD Genel Müdürü Ahmet Ünver, Avrupa ve Türkiye’de ölümlerin yarısının sebebinin kalp ve damar hastalıkları olduğunu vurgulayarak, bunun da sigara, alkol, dengesiz beslenme ve hareketsiz bir hayattan kaynaklandığını bildirdi.

Ahmet Ünver, bu tür sebeplerle ölenlerin trafik kazasından ölenlerden kat kat fazlalığına dikkat çekti.

Ünver, Avrupa’da yapılan bir araştırmaya göre Avrupa geneli kalp krizi geçirdikten sonra sigara içmeye devam eden insanlar açısından Türkiye’nin birinci sırada olduğunu belirterek, “Yani Türkiye’de insanların yapılan tüm uyarı ve düzenlemelere rağmen canı pahasına da olsa sigaradan vazgeçmediği görülmekte. Kalp ve damar hastalıklarından ölmenin 50’nci kattan kendini atmaktan tek farkı uzun süreli olmasıdır. Başka farkı yoktur” şeklinde konuştu.

Halkın duyarlılığı artmalı

Türkiye Kardiyoloji Derneği’nin etkili çabalarıyla 25 Aralık 2007 tarihinde imzalanan Avrupa Kalp Sağlığı Sözleşmesi ile kalp hastalıklarını önleyici önemli adımların atıldığını kaydeden Ahmet Ünver, bu anlaşma ile Türk halkında duyarlılığın artırılması adına önemli çalışmaların yapılacağını söyledi.

Kan basıncı, obezite, kolesterol ve tütün kullanımında eş zamanlı olarak toplumsal düzeyde hafif bir düşüş sağlanmasının kalp ve damar hastalıkları görülme sıklığını yarıdan fazla azaltacağının altını çizen Ünver, yeni bin yılda doğan her çocuğun, önlenebileceği bilinen kalp ve damar hastalıkları geçirmeden en azından 65 yaşına kadar yaşama hakkı olduğunu vurguladı.

TKD Genel Müdürü Ahmet Ünver, Türkiye’de birinci ölüm sebebi olan kalp ve damar hastalıklarından korunmanın ekonomik olmasının yanısıra, tasarruf gerektirdiği için gelir getirici yönününde bulunduğunu aktardı. Ünver, ayrıca bu hastalıkların bireyler, aileler ve toplumlar için manen ve maddeten pahalı olduğunu ifade ederek, “Kendi sağlığına dikkat etmeyerek hastalanan bir insanın ailesi, yakınları en önemliside devletten tedavi masrafını isteme hakkı olamaz. Bu hastalıkların kolay olan önleme yolu insanların beslenme ve yaşamalarına dikkat etmesinden ibarettir” dedi.

Ünver, öncelikli 3 hedefi; sigara ve tütün ürünleriyle, obeziteyle mücadele ve dengeli beslenme anlayışının yaygınlaştırılması ve fiziksel hareketliliğin, egzersizin özendirilip yaygınlaştırılması olarak benimsediklerini sözlerine ekledi.

/ BURSA

07.02.2008


 

Gençler zehirin pençesinde

Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi verilerine göre Türkiye’de en fazla kullanıcının bulunduğu yaş aralığı 15-24 yaş arası.

Türkiye’de madde kullanımı genç nüfusta yoğunlaşmaya başladı. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığı’na bağlı Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) verilerine göre en fazla kullanıcının bulunduğu yaş aralığı 15-24 yaş arası.

Madde kullanımını tetikleyen nedenler arasında ise sırasıyla “merak ve arkadaş etkisi” geliyor. Bunun yanında gençlerin ergenlik döneminde, rol-model arayışları da madde kullanımında diğer bir önemli etken olarak görülüyor. RTÜK tarafından yapılan araştırmalar da, medyanın uyuşturucuyla mücadeledeki önemini ortaya koyuyor.

Türkiye en fazla televizyon izleyen ülkeler katagorisinde üst sıralarda yer alıyor. Türkiye’de günlük televizyon izleme süresi ortalama 5 saat olarak tespit edildi. Madde kullanımı açısından risk grubu içindeki okul çağındaki çocuklarda dizi izleme oranı ise yüzde 70 olarak belirlendi. Bu sebeple okul çağı gençlerde dizi film izleme oranı da, dizilerin kahramanları ve işlenen konular bakımından büyük önem kazanıyor.

DİZİLER İÇKİYE ÖZENDİRİYOR

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aytekin Sır, uyuşturucu kullanım yaşının düştüğünü söyledi. Avrupa ülkelerine göre madde bağımlılığı oranının Türkiye’de düşük olduğuna dikkat çeken Sır, ancak uyuşturucuyla mücadelenin aralıksız sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.

“Çocuklar, uyuşturucuyla ilk denemelerini 12-13 yaşlarında gerçekleştirip, daha sonra arkadaş ortamındaki faktörlerin etkisiyle bağımlı hale geliyor.” diyen Sır, dizilerdeki içki tüketimine dikkat çekiyor.

Toplumda gençlerin model alacağı kişilerin bulunmadığını dile getiren Sır, “Toplumda model yok. Bakıyorsunuz bir televizyonda, dizide bir kabadayı oynuyor. Bütün çocuklar onu model alıyor, onun gibi olmaya çalışıyor. Peki bu çocuğun yanı başında öğretmeni, anne babası, abisi yok mu? Hiç mi kimsesi yok, şunun gibi olayım dediği, saygı duyduğu kimse yok mu?” diye sordu.

UCUBE BİR BİREY ORTAYA ÇIKIYOR

Bireylerin çok aşırı derecede içe kapandığını vurgulayan Sır, bilgisayarın başına geçip kimseyle iletişim kurmayan insanların ortaya çıkmaya başladığını belirterek bununda toplumun patolojisini artırdığını söyledi. “Sanal dünyada birtakım aşklar, olaylar yaşıyor. Farklı biri olarak davranıp, tavır koyuyor. Dışarda farklı davranıyor.” diyen Sır, “Hani böyle 2 ucu farklı ucube bir birey ortaya çıkmaya başladı. Beni tedirgin eden açıkçası bu. Yoksa dış dünyayla iletişimin artmasından korkmuyorum. İnsanların internet ve televizyon karşısında saatlece zaman geçirmesi, ordan aldığı bilgi ve enformasyondan daha tehlikeli buluyorum.” şeklinde konuştu.

/ DİYARBAKIR

07.02.2008


 

Türkiye sigaraya yılda 15 milyar dolar ödüyor

On yedi milyon kişinin sigara tüketicisi olduğu Türkiye’de, günde 40 milyon dolar, yılda ise 15 milyar dolar sigaraya veriliyor.

Her yıl 100 bin insanın sigaraya bağlı gelişen hastalıklar sebebiyle hayatını kaybettiği ülkemizde 17 milyon sigara içicisinin hayatından ortalama 22 yıl kaybederek öleceğine dikkat çeken uzmanlar, sigaranın yol açtığı hastalıkların tedavisi sebebiyle yapılan sağlık harcamasının da yıllık 3 milyar dolar civarında olduğunu söylüyor.

Vatandaş sigara kobayı mı?

Tüketici Hakları Merkezi (TÜ-MER) ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti, yeni bir sigara çeşidinin Türk insanı üzerinde denenmesinin, Türk insanının kobay olarak kullanılmasının kabul edilebilir olmadığını bildirdi. TÜ-MER ve Türkiye Yeşilay Cemiyetinden yapılan ortak açıklamada, geçtiğimiz günlerde basında yer alan bir haberde, ‘’tüm dünyada yaygınlaşan sigara yasakları sebebiyle sokağa çıkanlara yönelik yeni bir sigara çeşidinin piyasaya sürüleceğinin belirtildiği ve söz konusu ürünün ilk olarak Türkiye’de test edildiğinin açıklandığı’’ hatırlatıldı.

Açıklamada, TÜ-MER ve Türkiye Yeşilay Cemiyetinin, sigara ve bağımlılık yapan, insan sağlığına zararlı her türlü ürün ve markaya karşı olduğu ifade edilerek, “Ülkemiz insanına yönelik yapılan bu tavra karşı en manidar cevabı, Türkiye tüketicisi, göstereceği tepki ile verecektir.’’ denildi.

07.02.2008


 

Cezasını adliyede çalışarak çekiyor

Isparta’da tartıştığı eşini dövdüğü gerekçesiyle yargılanan ve çarptırıldığı 2 ay 15 gün hapis cezası mecburî kamu hizmeti cezasına çevrilen genç, cezasını Isparta Adliyesinde hizmetli olarak çalışarak çekiyor.

Isparta Adliyesinde kamu hizmeti cezası verilen 31 yaşındaki Volkan Keskin, yaptığı açıklamada, işsiz olduğu için aile içinde tartışmalar yaşadıklarını, yine bir gün eşiyle kavga ettikten sonra hakim karşısına çıktığını söyledi. Önce 4 bin YTL para cezasına çarptırıldığını ifade eden Keskin, ‘’Maddi durumumun iyi olmadığını anlattım. Bunun üzerine hakim, sicilimin de temiz olmasını dikkate alarak, beni 2 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı ve bu cezayı da mecburî kamu hizmeti görerek ödememi kararlaştırdı. Günde 8 saat çalışarak 30 günde cezamı tamamlayacağım’’ dedi.

/ ISPARTA

07.02.2008


 

LÖSEV’den kuruluşunun 10. yılında yeni projeler

Lösemi hastası çocuklar ve onların imkanları sınırlı ailelerine umut olan LÖSEV Lösemili Çocuklar Vakfı 10. yılını kutluyor.

Bu güne kadar 4 bin lösemili ve ailelerine maddi ve manevi her türlü desteği veren LÖSEV, 10. yılında kamuoyunun dikkatini yükselen kanser olma riskine çekiyor. LÖSEV’in gündeminde ise arsa taleplerinin karşılıksız kalması sebebiyle hayata geçemeyen Lösemili Çocuklar Kenti Projesi’nin İstanbul’a taşınması ve ‘Türkiye Kemik İliği Bankası Projesi’ bulunuyor.

LÖSEV kurulduğu tarihten bu yana hayata geçirdiği projeler ve önümüzdeki dönem hedeflerini açıklamak için bir basın toplantısı düzenledi. Vakfın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Üstün Ezer; 10 yıllık süreçte çağın hastalığı kanser konusunda kalıcı ve topluma güven veren projelerinden bir tanesi hariç tümünü hayata geçirdiklerini kaydetti. Ezer, Türkiye’nin ilk ve tek Lösemili Çocuklar Hastanesi Lösante’yi açarak bugüne kadar 310 hastaya hiçbir ücret almadan baktıklarını kaydetti.

Önümüzdeki dönem projeleri hakkında da bilgi veren Dr. Üstün Ezer, lösemili çocuklar için kreş, hastane yapacaklarını belirterek, yıl içinde kansere karşı eylem planı, BM’de temsil sırasında tüm dünyanın ve Türkiye’nin kanser konusunda bilinçlendirilmesi sağlanmasını teklif edileceklerini açıkladı.

Yeni Asya / İSTANBUL

07.02.2008


 

Kümes hayvanları itlâf ediliyor

Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Karlı köyünde de kuş gribi şüphesi üzerine önlem alındığı, kümes hayvanlarının itlâf edildiği bildirildi.

Kocaeli Tarım İl Müdürü Mehmet İncir, yaptığı açıklamada, Sakarya’nın Kaynarca ilçesine bağlı Yeniçam köyünde görülen kümes hayvanı ölümlerinin ilk laboratuvar test sonuçlarına göre kuş gribinden kaynaklandığının belirlenmesi üzerine, Müdürlük olarak bu köye sınır olan Sarıgazi köyünden sonra Karlı köyünde de tedbir aldıklarını belirtti. Ekiplerin, köyde kanatlı hayvanları toplayarak itlâf ettiğini, köye giriş çıkış yapan araçların da dezenfekte edildiğini vurgulayan İncir, tavuklardan alınan kan örneklerinin şarbon, kuduz, kuş gribi yönünden değerlendirilmek üzere Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüne gönderildiğini söyledi. İncir, Sarıgazi köyünde aynı çalışmanın yapıldığını ve yaklaşık 1300 kanatlı hayvanın itlâf edildiğini kaydetti.

/ KOCAELİ

07.02.2008


 

Kan vermek vücudu yeniliyor

Doç. Dr. Kenan Keskin, yılda iki kez kan vermenin, vücudu yenilediğini belirtti ve “Kan verince, kan yapan organlar uyarılır ve kan yapmaya sevk edilir, kan hücreleri yenilenir, insan psikolojik olarak rahatlar, kendini huzurlu hisseder" dedi.

Memorial Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarlar Koordinatörü Doç. Dr. Kenan Keskin, yılda iki kez kan vermenin, vücudu yenilediğini bildirdi. Keskin, yaptığı yazılı açıklamada, her yıl yüzlerce kişinin hastalık ya da kaza sonrası kan bulunamadığı için hayatını kaybettiğine işaret ederek, buna karşılık, son yıllarda yapılan araştırmaların Türkiye’deki yıllık kan bağışı oranının nüfusun yüzde 1’i kadar olduğunu gösterdiğini belirtti. Kan bağışının, kan bekleyen kişilerin hayatlarını kurtarmasının yanı sıra kişinin kendi sağlığı açısından da yaşamsal önem taşıdığını vurgulayan Keskin, kan bağışında kan hücrelerinin yenilendiğini, bunun da daha sağlıklı ve daha güçlü bir vücuda sahip olunmasını sağladığını bildirdi.

Doç. Dr. Kenan Keskin, şunları kaydetti:

“Kan, tek kaynağı insan olan çok değerli bir ilâçtır. Yaklaşık 40 yıldan beri kan yerine kullanılabilecek ve bu değerli hayat iksirinin yerini alabilecek yapay bir madde elde etmeye yönelik çalışmalar olmakla birlikte, bu konuda tatmin edici sonuçlar alınamamıştır. Tek kaynağının insan olması ve ihtiyaç duyulduğunda yerine kullanılabilecek bir yedeğinin olmaması, kanın ve kan bağışlamanın önemini son derecede arttırmaktadır.’’

Türkiye’de kan bağışının yeterli düzeyde olmadığını belirten Keskin, ağırlığı 50 kilonun üzerinde, önemli bir sağlık sorunu olmayan, hemoglobin ölçümü normal olan 18-65 yaş arasındaki herkesin yılda dört kez kan bağışında bulunabileceğini bildirdi. Doç. Dr. Keskin, kan vermenin faydalarına da değinerek, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

‘’Kan verince, kan yapan organlar uyarılır ve kan yapmaya sevk edilir, kan hücreleri yenilenir, insan psikolojik olarak rahatlar, kendini huzurlu hisseder, daha sonra kendisine kan verilmesi gerektiğinde bunu yapacak insanların çıkacağını düşünerek güven duyar. Her kan bağışlayana kan grubu, kan sayımı ve kan yoluyla bulaşan hastalıklarla ilgili tarama testleri uygulanır. Gönüllü bağışçılardan alınan kan, güvenli kan olduğundan kan yoluyla hastalık bulaşması da daha az olmaktadır. Sonuç olarak gönüllü bağışçıların sayısının artması, toplumun sağlık düzeyi üzerine olumlu etki yapmaktadır. Yılda iki kez kan vermek, vücudu yeniler.’’

PEYGAMBERİMİZ TAVSİYE EDİYOR

Uzmanlar kan vermenin yararlarını saymakla bitiremezken insanlığın faydası olan her konuda bizlere öğütlerde bulunan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (asm) bu konuya da çeşitli hadislerinde değiniyor. Buhari’de yer alan bir hadisinde Efendimiz “Hacamat olmada şifa vardır” derken, Tirmizi’den aktarılan hadis-i şeriflerinin bir bölümünde de kan vermeyi, “Kendisiyle tedavi olduğunuz şeylerin en hayırlılarından” biri olarak zikrediyor. O dönemde hacamat adı verilen kan aldırma operasyonu ile ilgili Peygamberimiz’in ayrıca şu hadisi de dikkati çekiyor: “Aç karnına hacamat olma idealdir, (onda şifa ve bereket vardır) aklı artırır. Hafızayı güçlendirir. Hafız olmak isteyenlerin hıfzetme kabiliyetini artırır...”

/ İSTANBUL

07.02.2008


 

Omzundaki kurşunu 2 gün sonra farketti

Gaziantep’te bir kişi, omzuna saplanan kurşunu 2 gün sonra fark etti.

Edinilen bilgiye göre, Hazal Kurt (42), Beydilli Mahallesi’nde oturan ablasını ziyarete gitti. Hazal Kurt, ablasının balkonunda otururken bir silâh sesi duydu. Evine dönen Hazal Kurt, olaydan 2 gün sonra omuzunda ağrı hissedince polikliniğe başvurdu. Poliklinikteki muayenenin ardından Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesine gönderilen Kurt’un omzuna kurşun saplandığı tespit edildi. Kurşunun ameliyatla alınacağı bildirildi.

/ GAZİANTEP

07.02.2008


 

Asılsız ihbarlar görevlileri bunalttı

Artvin’de Temmuz ayında kurulan 112 Acil Sağlık Hizmetleri Komuta Merkezi’ne bugüne kadar gelen 17 bin ihbardan sadece 582’si doğru çıktı. Artvin Valisi Cengiz Aydoğdu, ‘’Asılsız ihbarda bulunan 46 kişiyi savcılığa sevk ettik’’ dedi.

Artvin İl Sağlık Müdürü Ahmet Bayraktar, yaptığı açıklamada, merkezin kurulmasıyla vakalara ulaşma sürelerinin çok kısaldığını ve 7 gün 24 saat hizmet verdiklerini söyledi.

Bayraktar, personelin titiz bir şekilde görevlerini yapmaya çalıştığını, ancak asılsız ihbarlar ve duyarsız vatandaşların gereksiz aramaları sebebiyle çalışanların meşgul edildiğini belirterek, şöyle dedi:

“Asılsız ihbarlar nedeniyle gerçek vakaya müdahale etmekte geç kaldığımız oluyor. Bazı vatandaşlarımız bunu hayatlarıyla ödüyor. Temmuz ayından itibaren merkezimize yapılan 17 bin ihbardan sadece 582’si doğru çıktı. Vatandaşlarımızın, kendi yakınlarının da başına bir şey gelebileceğini düşünerek, daha duyarlı olmalarını istiyoruz.’’

Artvin Valisi Cengiz Aydoğdu da asılsız ihbarda bulunan kişiler hakkında yasal işlem başlatıldığını, asılsız ihbarda bulundukları tespit edilen 46 kişinin savcılığa sevk edildiğini söyledi.

/ ARTVİN

07.02.2008


 

Tarım işçileri kışı çadırda geçiriyor

Yozgat’a tarım alanlarında çalışmak üzere Osmaniye’nin Kadirli ilçesinden gelen 9’u çocuk 20 kişilik 3 aile, gidiş-gelişin masraflı olması nedeniyle ağır kış şartlarına rağmen kurdukları 5 çadırda hayat mücadelesi veriyor.

Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesindeki eski hayvan pazarı sahasına kurdukları 5 çadıra yerleşen Davulcu, Günfer ve Boz ailesinin fertleri, yaz aylarında tarım alanlarında çalışıp, geçimlerini temin ediyor. Gidiş-gelişin masraflı olması sebebiyle kış aylarında da memleketlerine dönmeyen aileler, bu mevsimde ise günübirlik işler yaparak, karınlarını doyurmaya çalışıyor. Kışın dondurucu soğuklarında ısınabilmek ve karınlarını doyurabilmek için başvurdukları kaymakamlık ve belediyeden zaman zaman yardım aldıklarını ifade eden aileler, ‘’20 kişiyiz, yapılan yardımlar hemen bitiyor. Bize yardım eli uzatılmasını istiyoruz’’ diye konuştular.

/ YOZGAT

07.02.2008


 

Ulaşıma sis engeli

Yurdun çeşitli yerlerinde etkili olan yoğun sis, hava ulaşımında aksamalara sebep oluyor.

Devlet Hava Meydanları İşletmesi yetkililerinden alınan bilgiye göre, özellikle sabah saatlerinde etkisini artıran sis nedeniyle İstanbul’dan Ankara’ya gerçekleştirilecek THY’nin saat 06.10 ve saat 07.10’daki uçuşları, Esenboğa Havalimanı’ndaki sis dolayısıyla yapılamadı. Bu arada, gece saatlerinde de etkili olan yoğun sis dolayısıyla Ankara Esenboğa Havalimanı’na inmesi gereken THY’nin Amsterdam-Ankara ve Köln-Ankara seferlerini yapan uçaklar da Atatürk Havalimanı’na iniş yaptı.

Ankara Esenboğa Havalimanı’nda, yoğun sis nedeniyle uçak iniş ve kalkışları uzun süre yapılamadı. Alınan bilgiye göre, gece saatlerinden itibaren etkili olan yoğun sis dolayısıyla, havalimanında görüş mesafesi 100 metrenin altına düştü. Bu sebeble, Esenboğa Havalimanı’na iniş ve kalkışların bazıları ertelenirken, bir kısmı da iptal edildi.

SAHİL GÜVENLİK BOTU DEVREDE

Marmara Denizi’ni etkisi altında bulunduran yoğun sis nedeniyle Kınalıada’da mahsur kalan 52 vatandaş, Sahil Güvenlik botuyla Bostancı’ya getirildi. İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş’nin

(İDO) Kabataş ve Bostancı’dan Adalar’a yapılan seferlerinin iptal edilmesi sebe-biyle, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 52 kişi Kınalıada’da mahsur kaldı. Vatandaşların Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlığını durumdan haberdar etmesi üzerine, Sahil Güvenliğin ‘’TCSG106’’ botu, yoğun sise rağmen Kınalıada’ya hareket etti.

Kınalıada’ya saat 21.15 sıralarında ulaşan Sahil Güvenlik botu, burada bekleyenleri alarak Bostancı’ya getirdi.

/ ANKARA

07.02.2008


 

Aksaray'da tilki katliâmı

Aksaray’da arka koltukları sökülmüş bir otomobilde, zehirlenerek telef edilmiş 96 tilki bulundu.

Alınan bilgiye göre, Eskil ilçesine bağlı Bayramdüğün köyü yakınlarında tilki ölüleri bulunduğu ihbarını alan Jandarma, Aksaray İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ekipleriyle inceleme başlattı. Bayramdüğün köyü çevresinde yapılan araştırmada, köy muhtarı ve köylülerin yardımıyla 20 tilki ölüsü bulundu. Ekipler, şüphe üzerine köy yakınlarında durdurdukları 68 AZ 410 plakalı, arka koltukları sökülmüş otomobilde 96 tilki ölüsü buldu. Olayla ilgili yakalanan C.Ç, N.Ç ve T.Ç. isimli baba, anne ve oğul, gözaltına alındı. Şüpheliler, tilkileri kendilerinin zehirlemediklerini öne sürerek, yol kenarından geçerken tilkileri görüp topladıklarını iddia etti. Ancak jandarma ekipleri şüphelilerin arka koltukları sökülen otomobili, bu iş için özellikle düzenlediklerinin tespit edildiğini belirtti. İlçe Tarım Müdürlüğünde görevli veteriner hekim tarafından yapılan ilk incelemede, tilkilerde yara izi ve ateşli silâh yarası olmadığı, ele geçirilen 116 tilkinin kimyasal madde ile zehirlenmiş olabileceği sonucu çıktı. Tilkilerin telef edilmesinde kullanılan kimyasal maddenin tam olarak belirlenmesi amacıyla 2 tilki ölüsü, Konya Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsüne gönderildi. Tilkilerin siyanürle zehirlenmiş olabileceği ihtimâli üzerinde duruluyor. Ele geçirilen tilki ölüleri, Eşmekaya beldesinde kepçe ile açılan çukura kireçlenerek gömüldü.

/ ESKİL

07.02.2008


 

Köylüler sınır yolunu kapattı

Edirne’ye bağlı Eskikadın köyü sakinleri, Kapıkule Sınır Kapısı’na ulaşımın sağlandığı yolu kısa süreli trafiğe kapatarak, yaptıkları basın açıklamasında, köylerini yakınına çöp alanı kurulmasını istemediklerini söylediler.

Köy Meydanı’nda toplanan yaklaşık 250 kişi, köyle Kapıkule Sınır Kapısı arasındaki 2 kilometrelik yolu, ‘’Çöplük istemiyoruz, temiz toprak, temiz tarım, ölmek istemiyoruz’’ şeklinde sloganlar atarak yürüdüler. Kapıkule Sınır Kapısı yoluna gelen köy halkından bazıları, başlarına çöp poşeti geçirdikten sonra D-100 kara yolunu çift yönlü araç trafiğine kapattılar. Yol, jandarmanın müdahalesiyle kısa sürede trafiğe açıldı. Eskikadın Muhtarı Seyran Dayan, köylerinin yakınına kurulması düşünülen çöp alanını istemediklerini söyledi.

/ EDİRNE

07.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri