Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Meclisin denetim yetkisi artırılıyor

TBMM İçtüzüğünde değişiklik yapan teklifle Meclisin denetim yetkisi artırılacak. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, bütçe ve kesin hesap olmak üzere, iki ayrı alt komisyon kurulacak. Burada merkezi yönetim kapsamında olmayıp, merkezi yönetim bütçesinden yardım alan kamu idareleri ile diğer kurum ve kuruluşların listesi de incelenecek.

Komisyonda ele alınan Sayıştay raporları, TBMM Genel Kurulunda görüşülebilecek. TBMM Başkanı, AKP Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan tarafından hazırlanan, Anayasa Komisyonunda kabul edilen ve önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi beklenen Meclis içtüzüğü değişikliğine göre, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesap kanun tasarıları ile faaliyet raporları, ilgili komisyonlarda görüşülecek. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, bu tasarı ve raporları, ilgili komisyonlarda görüşülmesini sağlamak üzere, TBMM Başkanlığına sunacak. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bütçe ve Kesin Hesap olmak üzere, iki ayrı alt komisyon kurulacak. Bütçe Alt Komisyonu, bütçe kanunu tasarısı ve ekleri ile komisyonlar tarafından idare bütçelerine ilişkin hazırlanan raporları inceleyecek. Komisyonda, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin son 2 yıla ait bütçe gerçekleşmeleri, mahalli idareler ve sosyal güvenlik kurumlarının bütçe tahminleri, merkezi yönetim kapsamında olmayıp, merkezi yönetim bütçesinden yardım alan kamu idareleri ile diğer kurum ve kuruluşların listesi de incelenecek. Kesin Hesap Alt Komisyonu ise kesin hesap kanunu tasarısı ve ekinde yer alan belgeleri, genel uygunluk bildirimini, Sayıştay raporlarını, kesin hesaplar ve faaliyet raporları hakkında komisyonlarca hazırlanan raporları değerlendirecek. Kesin Hesap Alt Komisyonunca hazırlanan idarelerin kesin hesapları, genel uygunluk bildirimi, dış denetim genel değerlendirme raporu ve faaliyet raporu, Plan ve Bütçe Komisyonunda ayrı bir birleşimde görüşülecek. Sayıştay Kanununa göre TBMM’de görüşülmesi hüküm altına alınan Sayıştay raporları da özel bir değerlendirmeye tabi tutulacak. Alt komisyonların sayısını, Plan ve Bütçe Komisyonu belirleyecek. Alt komisyonlar, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı aracılığıyla, inceleme ve değerlendirmelerine ilişkin kamu idarelerinden bilgi ve belge isteyebilecekler.

Sayıştay raporları, Genel Kurulda

Plan ve Bütçe Komisyonu, Sayıştay tarafından sunulan diğer raporları, görev alanlarını dikkate alarak ilgili komisyonlara gönderilmek üzere TBMM Başkanlığına sunacak. Komisyonlar da bu raporlarla ilgili görüşlerini, 30 gün içinde TBMM Başkanlığına, Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmek üzere iletecek.

Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek TBMM Başkanlığına sunulan Sayıştay raporları, Genel Kurulda görüşülebilecek. Genel Kurulda, siyasi parti grupları, komisyon, hükümet ve şahıslar adına 2 kişi konuşabilecek. Sayıştay tarafından sunulan ancak Plan ve Bütçe Komisyonunda veya Genel Kurulda yasama dönemi sonuna kadar görüşülmeyen raporlar, hükümsüz sayılacak. Ancak bu raporlar, takip eden yasama döneminde siyasi parti grupları veya en az 20 milletvekili tarafından yenilenebilecek.

/ ANKARA

19.02.2008


 

Kâğıt üzerinde kalmaması için...

Uzmanlar, Kosova’nın bağımsızlık ilânının önemli bir gelişme olduğuna, ancak egemenliğinin yine de kısıtlı kalacağına dikkat çektiler. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Balkanlar uzmanı Erhan Türbedar, Kosova’nın bağımsızlığını ilân ettiğini, bundan sonra bağımsızlığın tanınması sürecinin yaşanacağını belirterek, “Siz istediğiniz kadar bağımsızlığınızı ilân edebilirsiniz, ama birileri tanımıyorsa, bu sadece kâğıt üzerinde kalır” dedi.

Balkanlar ile ilgili araştırmalarda uzman isimler, Kosova’nın bağımsızlık ilânının önemli bir gelişme olduğuna, ancak egemenliğinin yine de kısıtlı kalacağına dikkati çekerek, Türkiye’nin Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkeler arasında yer almasını savunuyor.

Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Balkanlar uzmanı Erhan Türbedar, Kosova’nın bağımsızlığını ilân ettiğini, bundan sonra bağımsızlığın tanınması sürecinin yaşanacağını belirterek, “Siz istediğiniz kadar bağımsızlığınızı ilân edebilirsiniz, ama birileri tanımıyorsa, bu sadece kağıt üzerinde kalır” dedi.

AB’de yapılan toplantıdan Kosova’nın bağımsızlığının tanınmasına ilişkin ortak bir kararın çıkmayacağı öngörüsünde bulunan Türbedar, çünkü aralarında Güney Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan ve İspanya’nın da bulunduğu en az 5 AB ülkesinin Kosova’nın bağımsızlığına karşı çıktığını bildirdi.

Türbedar, Türkiye’nin bu çerçevede Kosova’nın bağımsızlığını tanıyacağını, ancak tanıyan ilk ülkeler arasında bulunmayacağını kaydederek, “Kosova’daki kutlamalarda, Arnavutluk, ABD, AB ve Türk bayraklarını gördük. Bu da Arnavutların Türkiye’den beklentisini gösteren önemli bir husustur” diye konuştu.

Kosova’nın bağımsızlık ilânının sadece Balkanlar’a değil, tüm dünyaya etkileri olacağını kaydeden Türbedar, Kosova’nın bağımsızlık ilânının ve bu bağımsızlığın diğer bazı ülkelere örnek teşkil etmesinin, dünyada kargaşaya sebep olabileceğini ve Kosova’nın durumunun bağımsızlık isteyen diğer bazı ülkelere örnek oluşturamayacağını söyledi.

Türbedar, Batı kamuoyunun Kosova’nın bağımsız olması gerektiğine inanmasının ve Batı dünyasına yakınlığın bağımsızlığın ilânındaki etkisine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

“Kosova bağımsızlığını ilân etti, ancak egemenliği yine de kısıtlı kalacaktır. Çünkü Kosova sadece bağımsızlığını tanıyan ülkelerle diplomatik ilişkiler geliştirebilecek, o nedenle uluslararası kurum ve kuruluşlarda Kosova’nın kendi sandalyesi olmayacaktır. Kosovalıların mücadelesi burada bitmiyor. Kendilerini uluslararası bir aktör olarak kabul ettirmek için daha çok çaba harcamaları gerekiyor.”

MİJEZİNOVİÇ: TÜRKİYE, İLK

TANIYAN ÜLKELER ARASINDA OLMALI

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Balkanlar uzmanı Mirzet Mijezinoviç ise Kosova’nın bağımsızlık ilânını Bosna-Hersek’in durumuna benzettiğini, yani Kosova’nın devlet kurumlarının üzerinde uluslararası bir denetim mekanizmasının olacağını, dolayısıyla tam bir bağımsızlıktan söz edilemeyeceğini belirtti. Kosova’nın bağımsızlığının KKTC gibi sorunlu bölgelere örnek teşkil edeceğine ilişkin paralellikler kurulmasına karşı olduğunu vurgulayan Mijezinoviç, Kosova’nın uluslararası bir sorun değil, Yugoslavya’nın sorunu olduğunu ifade etti.

Türkiye’nin Kosova’nın bağımsızlığını tanımak için AB ülkelerini bekleyeceğini kaydeden Mijezinoviç, “Türkiye tanıyacak ilk ülkeler arasında olmayabilir, ama Kosova’yı tanıyacak ilk ülkelerin arasında Türkiye’nin de yer alması gerekiyor. Türkiye’nin Kosova’nın bağımsızlığını tanırken, bu konunun KKTC gibi diğer konulara örnek teşkil etmeyeceğini açıkça vurgulaması gerekmektedir” diye konuştu.

/ ANKARA

19.02.2008


 

Yazıcıoğlu: İslâm korkusu, Türk düşmanlığını körüklüyor

Almanya’nın Ludwigshafen şehrinde 9 Türkün hayatını kaybettiği yangından sonra ilk kez Alman Der Spiegel Dergisi’ne konuşan yurtdışındaki Türklerden sorumlu Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu, 11 Eylül olaylarından sonra oluşan “İslâm korkusu”nun Almanya’da “Türk düşmanlığını körüklediğini” söyledi.

Ludwigshafen yangınının bir an önce aydınlatılmasını isteyen Yazıcıoğlu, aksi takdirde olayla ilgili spekülasyonların devam edeceği uyarısında bulundu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Köln konuşmasında “asimilasyon insanlık suçudur” şeklindeki açıklamalarının Almanya’da büyük yankı bulması ve asimilasyon-entegrasyon konusunun tekrar alevlenmesinden sonra bu iki kavrama açıklık getiren Yazıcıoğlu, “Asimile olan, kendi kimliğini, dilini ve inancını kaybeder, kendi benliğine yabancılaşır. Buna karşılık entegrasyon ise, kendi kültürünü koruyarak, ama aynı zamanda misafir olunan ülkenin dilini ve davranış kurallarını öğrenmektir. Bu şekildeki birliktelikten topluluklar istifade eder; çeşitlilik kazanır” diye konuştu.

Almanya’daki Türklerde özellikle genç kuşaklarda her iki dili de iyi kullanamayanları gözlemlediğini kaydeden Bakan Yazıcıoğlu, bu durumda olan kişilerden her iki toplumun da istifade edemeyeceğine parmak bastı. Yazıcıoğlu, Almanya’da yaşayan Türklerin ilk önce kendi dillerini ardından Almancayı iyi öğrenmeleri gerektiğine vurgulayarak, Almanya’ya gelen ilk neslin bunu anlamakta geç davrandığını ama son dönemlerde buna önem verildiğini, fakat yine de istenilen düzeyde olmadığını ifade etti. Yazıcıoğlu, buna karşılık “Alman eğitim sisteminde bazı engeller görüyorum. Türk gençlerine çok az fırsat eşitliği tanınıyor” dedi.

Türk medyasının Ludwigshafen yangınından sonra “acelece olayı Neonazi ve ırkçılıkla özdeşleştirdiği” şeklindeki yorumlara katıldığını kaydeden Yazıcıoğlu, ancak diğer taraftan soruşturmanın bir an önce tamamlanıp, yangının nedeninin aydınlatılmasını istedi. “Yangının nedeni anlaşılmadığı sürece her iki taraftan da hipotez açıklamalar gelecektir, bu eşyanın tabiatında vardır” diyen Yazcıoğlu, soruşturma hızlandırılır ve olay aydınlatılırsa spekülasyonlara fazla bir hareket alanı kalmayacağını söyledi.

KUTUPLAŞMA KİMSENİN İŞİNE YARAMAZ

Ocak’ta yapılan Hessen eyalet seçimlerinde yabancı karşıtı söylemlerin kullanıldığının hatırlatılması üzerine Said Yazıcıoğlu, “Her iki hükümet de gelecekte ülkeler arasındaki iklimi yumuşatıcı tutumları desteklemelidir. Bu tutumu sadece hükümetler değil sivil toplum da benimsemelidir. Bir kez daha söylüyorum: Kutuplaşma ve güçleştirme hiçkimsenin içine yaramaz” diye konuştu.

“Ludwigshafen yangınının ırkçı bir saldırı olduğu ortaya çıkarsa neler olabilir?” şeklindeki soruya karşılık Devlet Bakanı Yazıcıoğlu, arkasından başka saldırıların gelebileceğine ve toplumların birbirinden uzaklaşmaya devam edeceğine işaret ederek, “Tasavvur bile edemeyeceğim çok fazla güçlükler çıkabilir” diye konuştu.

Türk ve Alman toplumu arasında yakın zamanlarda ortaya çıkan “yanlış anlamaların nedenine” ilişkin bir soruya ise Bakan Yazcıoğlu, “11 Eylül saldırılarından sonra doğu ve batı toplumlarının kutuplaşması ve birbirine yabancılaşmasını” gerekçe gösterdi. Yazıcıoğlu, Almanların “İslam korkusu”nun Almanya’da “Türk düşmanlığını körüklediğine” parmak basan Yazıcıoğlu, önyargılardan arındırılmış bir şekilde bu sorunların araştırılması ve Türklerle Almanlar arasındaki gerilimin düşürülmesi gerektiğini kaydetti. Yazcıoğlu, öte yandan Almanya’daki Türklerin büyük kısmının rahat bir şekilde dinlerini yaşadığını ve ibadetlerini yerine getirebilecek mekanlara sahip olduklarını vurguladı. Yazcıoğlu, Alman hükümetinin “toplamda sorumlu davrandığını” da sözlerine ekledi.

/ FRANKFURT

19.02.2008


 

Toptan’dan yeni büyükelçilere tavsiye

TBMM Başkanı Köksal Toptan, yeni atanan büyükelçilere, ‘’Yeniden Türkiye’ye döneceğiniz gün, çok büyük başarılara imza atmış birer büyükelçi olarak geleceksiniz. Türkiye’nin gittiğiniz yerlerdeki güzel imajını daha da güzelleştirmiş olarak döneceksiniz’’ dedi.

Köksal Toptan, yeni atanan büyükelçilere TBMM’de yemek verdi. Yemekte konuşan Toptan, büyükelçilerin atanmasına ilişkin kararnamenin, çok önemli bir döneme denk gelmesi ve içeriği bakımından, ‘’İlginç ve güzel bir kararname’’ olarak değerlendirilebileceğini söyledi. Bu büyükelçilerin, dünyanın değişik yerlerinde Türkiye’yi temsil etmek üzere görev yapacaklarını ifade eden Toptan, ‘’Bizim 2 senedir, dış politikada yükümüzü çeken Ali Köprülü arkadaşımız da bu kararnameyle

gidiyor. Umuyoruz ve diliyoruz ki, onun yerine gelecek arkadaşımız, en az Ali bey kadar, bize yardımcı olsun, katkı sağlasın’’ dedi.

Atamaların, Türkiye’nin dış politikada yıldızının giderek parladığı ve dış ilişkilerinin çok yoğun olduğu bir döneme denk geldiğini belirten Toptan, şöyle devam etti:

‘’Dışişlerimizin, değişen ve gelişen dünya koşulları içerisinde, yeni konseptinde, pek çok önemli görevleri klasik görevlerine ek olarak yüklendiği bir dönemde, bu kararnameyle dünyanın her bir tarafına gideceksiniz. Bizim, diplomasimiz dünyaca ünlü bir diplomasi. Bize her zaman dünyanın her yerinde başı dik gezmemizi sağlayan bir diplomasi. Deneyimli arkadaşlarımızın bu dönemde de Türkiye Cumhuriyetini gittikleri her yerde çok başarıyla temsil edeceklerine yürekten inanıyorum. Bize gurur verecek çalışmaları gerçekleştireceğinize yürekten inanıyorum, hepinize başarılar diliyorum.

Umarım, yeniden Türkiye’ye döneceğiniz gün, çok büyük başarılara imza atmış birer büyükelçi olarak geleceksiniz. Türkiye’nin gittiğiniz yerlerdeki güzel imajını daha da güzelleştirmiş olarak döneceksiniz.’’

/ ANKARA

19.02.2008


 

Türkiye kar altında

Geçen yıldan beri hasretle beklenen kar, başta İstanbul olmak üzere bütün Türkiye’ye yüzünü gösterdi. Zaman zaman hayatı olumsuz etkilese de, yağışlar yüzleri güldürdü.

Kar yağışı bütün yurtta etkisini sürdürürken, İstanbul’da TEM Otoyolu’nun Hadımköy-Edirne arasında ulaşım yapılamadığı bildirildi.

İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezi’nden alınan bilgiye göre, TEM Karayolu’nun Hadımköy gişelerinden Edirne’ye kadar olan bölümünde, etkili kar yağışı ve tipi sebebiyle ulaşım yapıladı.

Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan yazılı açıklamada da akşam saatlerinde şiddetini artıran kar yağışının bölgesel olarak devam ettiği belirtildi. Kar yağışının Avrupa yakasında Silivri, Selimpaşa, Hadımköy, Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Zeytinburnu’nda, Anadolu yakasında ise Kadıköy-Kozyatağı bölgesinde etkili olduğu dile getirilen açıklamada, hava sıcaklığının eksi 4 dereceye düşmesi nedeniyle yollarda buzlanmalar meydana geldiği kaydedildi.

İstanbul genelinde 3 bin 557 personelin sabaha kadar bin 29 araçla karla mücadele çalışmalarını sürdüreceği ifade edilen açıklamada, D-100 Karayolu’nun Silivri bölümünün tipi sebebiyle ulaşıma zaman zaman kapandığı belirtildi.

Açıklamada, Kınalıköprü-Çorlu yolunda araçlarında mahsur kalan yaklaşık 300 kişiye kumanya ve battaniye dağıtıldığı dile getirilerek, şunlar kaydedildi:

‘’Büyükşehir Belediyesi Yol Bakım ve Onarım Müdürlüğü ekipleri, bölgede çalışan Karayolları ekiplerine yardıma gitti. 6 dozer, 5 greyder, 3 kar küreme aracı, 5 tuz serpme aracı bölgede çalışıyor. Açılan yollar, şiddetli rüzgâr ve tipi nedeniyle zaman zaman kapanıyor. Hızır Acil ve Cankurtarma ekipleri 126 evsiz vatandaşı sağlık muayenesinden geçirerek otel ve spor salonunda misafir ediyor. Bu vatandaşlardan bazıları memleketlerine gönderildi, bazıları hastanelerde tedavi altına alındı.

Saat 01.00’den 22.30’a kadar İstanbul’da 517 maddi hasarlı, 12 yaralamalı, 1 ölümlü trafik kazası meydana geldi. 358 sürücüye zincir takmadığı için ceza kesildi.’’

Şehrin Anadolu yakasında elektrik kesintileri meydana geldiği belirtilen açıklamada, elektrikler tekrar geldiğinde ani yüklenme ile doğalgaz servis regülatörlerinin devre dışı kaldığına dikkat çekildi.

Açıklamada, vatandaşların, elektrikler kesildiğinde kombi veya şofbenlerini kapatıp, elektrikler geldikten sonra açmalarının arızaları en aza indireceğine işaret edildi.

19.02.2008


 

Eğitime beyaz tatil

Haliç, Maltepe, Okan Üniversitesi, Yeditepe ve Arel İstanbul’daki hava şartları sebebiyle eğitim ve öğretime ara verdi.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Gaziosmanpaşa ve Kadir Has Üniversitesi de eğitime ara veren üniversiteler arasında. Ayrıca, Isparta’nın Eğirdir, Yenişarbademli ve Aksu ilçelerinde, Burdur ve merkeze bağlı köylerde, Kayseri ve Nevşehir’de, İzmir’in Bayındır ilçesinde, Burdur’un Gölhisar ilçesinde, Denizli’de, Isparta’nın Aksu ilçesinde de eğitime çeşitli sürelerle eğitime ara verildi.

19.02.2008


 

Doğu’da 557 köye ulaşılamıyor

Doğu Anadolu Bölgesi’nde kar yağışı ve tipi ulaşımı olumsuz etkiliyor. Bölgede kar yağışıyla birlikte kar kalınlıkları da giderek artıyor.

Şehir merkezlerinde yapılan son ölçümlere göre kar kalınlıkları Erzurum’da 19, Erzincan’da 18, Kars’ta 46, Ağrı’da 45, Ardahan’da 30 santimetreye ulaştı. Bölgede gece en düşük hava sıcaklıkları ise Erzurum’da eksi 3, Erzincan’da 0, Kars’ta 3, Ağrı’da eksi 4, Iğdır’da eksi 2 derece olarak kaydedildi. Bu arada, kar yağışı ve tipi sebebiyle Erzincan’da 280, Iğdır’da 50, Bingöl’de 263, Erzurum’da 406, Ardahan’da 41, Muş’ta 150, Kars’ta 109, Tunceli’de 258 olmak üzere toplam bin 557 köy yolu ulaşıma kapandı.

/ ERZURUM

19.02.2008


 

Yollar kapandı

Yoğun kar yağışı sebebiyle birçok yol trafiğe kapandı. Bursa-Uludağ yolu, Karacabey-Bandırma, Susurluk-Balıkesir karayolu kar sebebiyle tarfiğe kapandı.

etkililer, çalışmaların sürdüğünü, kapalı yolların kısa sürede açılacağını söylediler. Öte yandan Bursa Meteoroloji Müdürlüğü, don uyarısı yaptı. Halen hava sıcaklığının -3 derece olduğu Bursa’da gece hava sıcaklığının eksi 6 dereceye düşmesinin beklendiği, vatandaşların don olaylarına karşı tedbirli olmaları istendi.

/ BURSA

19.02.2008


 

15 yıl aradan sonra Antalya’ya kar yağdı

Antalya’ya 15 yıl aradan sonra kar yağdı. Antalya şehir merkezine en son 7 Ocak 1993 yılında kar yağdığı bildirildi. Dün sabah saat 10:30 sıralarında hafif başlayan kar 11:00 sıralarında şiddetlendi.

Kar yağışının akşam saatlerine kadar sürmesi bekleniyor. En son 1993 yılında kar yağdığını ve 10 santim kalınlığına kadar ulaştığını kaydeden Meteoroloji Bölge Müdürü Mehmet Arandı, “Bugünkü karın tutmasını beklemiyoruz. Serpiştirip geçecek. Ancak gece kuvvetli rüzgârla birlikte don bekleniyor” dedi.

/ ANTALYA

19.02.2008


 

İstanbul'da bir kişi donarak öldü

İstanbul’da 3 gündür etkili olan kar yağışı ve soğuk hava, vatandaşları zor durumda bırakırken, Bahçelievler’de bir kişi de sokak ortasında donarak vefat etti.

Zafer Mahallesi Yüksel Sokak üzerinde iki apartman arasındaki merdivenlerin üzerinde bir kişinin hareketsiz yattığını gören vatandaşlar, durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis ve sağlık ekipleri, şahsın donarak hayatını kaybettiğini belirledi. 35 yaşlarındaki şahsın üzerinden kimliği belirlemeye yarayacak herhangi bir belge çıkmadı. Şahsın alkol veya benzeri bir madde aldıktan sonra sığındığı merdivenlerde donarak öldüğü sanılıyor.

/ İSTANBUL

19.02.2008


 

İlk ‘cemre’ bugün havaya düşüyor

Baharın müjdesi olarak bilinen ve halk arasında ‘’kor halindeki ateş’’ anlamına da gelen, 3 tane olduğu kabul edilen cemrenin ilki, bugün havaya düşecek.

Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erman Artun, ‘’cemre, havaların ısınmaya başladığının ve kışın soğuk günlerini arkada bırakmak üzere olduğumuzun müjdecisidir’’ dedi.

Cemrenin halk arasında ‘’kor halindeki ateş’’ anlamına da geldiğini belirten Prof. Dr. Artun, ilkbahara doğru, önce havada, sonra suda ve son olarak toprakta 7’şer gün aralıklarla görülen sıcaklık yükselişine işaret ettiğine inanıldığını söyledi.

Eskilerin, 365 günlük yılı, 179’u ‘’kasım’’ ve 186’sı ‘’hızır’’ günleri olarak ikiye ayırdıklarını ifade eden Prof. Dr. Artun, yılın kış devresinin 8 Kasımda başladığını ve 6 Mayısta da Hıdırellez ile birlikte yaz devresine girildiğini söyledi.

Kasım’ın 46’sında 40 gün anlamına gelen ‘’erbain’’, 86’sında da 50 gün anlamına gelen ‘’hamsin’’in başladığını belirten Prof. Dr. Artun, böylece kışın en soğuk zamanları olan 90 günlük sürenin geçtiğini, kasım günlerinin ortasını geçip 100 gün geride kalınca halk arasında zorlu kış günlerini bırakmanın bir ifadesi olarak ‘’geldik yüze, çıktık düze’’ denildiğini kaydetti.

Artun, kasımın 105’inde (19-20 Şubat) birinci cemrenin havaya, 112’sinde (26-27 Şubat) ikincisinin suya, 119’unda da (5-6 Mart) üçüncüsünün toprağa düştüğüne ve buraları ısıttığına inanıldığını anlattı.

/ ADANA

19.02.2008


 

Ağyüz, Cezaevlerinin doluluk oranını sordu

CHP Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevaplaması talebiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, 2007 yılında geçmiş yıllara göre suç işleyenlerin sayısında artış olup olmadığını öğrenmek istedi.

Cezaevlerinin doluluk oranının da açıklanmasını isteyen Ağyüz, ‘’yolsuzluk dolayısıyla tutuklanan ve ceza alan bürokrat sayısı nedir?’’ dedi. DTP Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ise, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cevaplaması talebiyle verdiği önergede, 2000 yılından bu yana, RTÜK’ün radyo ve televizyon kuruluşlarına verdiği uyarı, yayın durdurma ve kapatma cezalarını sordu.

/ ANKARA

19.02.2008


 

DSP Başkanı Sezer: Solda birlik lâfından sıkıldım

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, solda birlikle ilgili ‘’Bir birlik yaptık, ağzımızın payını aldık milletten. Artık bıktım bu solda birlik lâfından” dedi.

‘’İnsanımızı kucaklayan, evrensel sol değerlere bağlı, ama Türkiye’ye özgü sorunları da çözecek yerli bir sol projeyi hayata geçirmemiz lazım’’ dedi.

Sivas’da basın kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelen Sezer, gazetecilerin sorularını cevapladı. Zeki Sezer, solda birlikle ilgili bir soru üzerine ‘’Bir birlik yaptık, ağzımızın payını aldık milletten’’ dedi. Sezer, şöyle devam etti:

‘’Artık bıktım bu solda birlik lafından. İlk defa Sivas’ta söylüyorum. Çünkü bütün enerjimizi hiç çalışmayan, üretmeyen, yeni şeyler koymayanların heveslerini tatmin için Ahmet, Mehmet bir araya gelecek mi? Şurada kim olacağa harcıyoruz solda. Hangi projelerle, hangi üretim projeleriyle Türkiye’yi kalkındıracağız. Laikliği korumak için Atatürk Cumhuriyeti’ni daha ileriye taşımak için hangi atılımları gerçekleştireceğiz, bunu hiç konuşmuyoruz. Varsa yoksa Atatürk, laiklik, birlik. Olmuyor, olmadı. İşte 22 Temmuz’da yaptık. İnsanların karnı aç. Biz diyoruz ki ‘senin karnın aç ama boş ver, laikliği kurtar ve bize oy ver’. İnsanımızı kucaklayan, evrensel sol değerlere bağlı, ama Türkiye’ye özgü sorunları da çözecek yerli bir sol projeyi hayata geçirmemiz lazım.’’

/ SİVAS

19.02.2008


 

301 nihayet Meclise geliyor

AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün, Türk Ceza Kanununun (TCK) 301. maddesiyle ilgili olarak, ‘’Önümüzdeki hafta ele alınabilir. Bir kanun teklifine dönüşebilir’’ dedi.

Ergün, TBMM’de gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, TCK’nın 301. maddesinin ne zaman değişeceğine ilişkin soruyu cevaplarken, şunları söyledi:

‘’Sayın Başbakanımız da söyledi. 301. maddenin çokça konuşulduğunu biliyoruz. Artık konunun Meclise gelmesi, Türkiye’nin gündeminden bu konunun da çıkması lazım. Son zamanlarda tartıştığımız konular gündeme geldiği için 301. maddenin de aynı tartışmaların içerisine gelmesi imkanı olmadı. Ama zannedersem önümüzdeki haftadan itibaren 301. madde de Türkiye’nin gündeminden kalkacak ve yasal çerçevenin içine oturacak bir hale gelmiş olacak.’’

Nihat Ergün, bir gazetecinin 301. maddeyle ilgili kovuşturma izninin Adalet Bakanının mı yoksa Cumhurbaşkanının mı vermesinin planlandığını sorması üzerine, ‘’(Cumhurbaşkanı versin) diye düşünen arkadaşlar da olabilir, ama genel olarak görüştüğümüz konu Adalet Bakanının olması. Çünkü, 305 ve 306. madde de Adalet Bakanının izni söz konusu. Dolayısıyla sistemin bütününde Adalet Bakanı izninin var olması daha doğru bir yaklaşım gibi görünüyor’’ dedi.

Ergün, bir gazetecinin 301. madde ile ilgili değişiklik teklifinin TBMM Başkanlığına ne zaman sunulacağına ilişkin sorusunu üzerine “Önümüzdeki hafta ele alınabilir. Bir kanun teklifine dönüşebilir’’ dedi.

/ ANKARA

19.02.2008


 

Bayrak indirmek yanlış

DTP Genel Başkan Yardımcısı ve Mardin Milletvekili Emine Ayna, Cizre’de meydana gelen olaylarla ilgili olarak, ‘’Türk bayrağının yere indirilmesi doğru değildir’’ dedi.

Ayna, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 22 Temmuz seçimlerinden sonra ‘’hükümetin militarist düşüncelerinin su yüzüne çıktığını, sınır ötesi operasyon kararıyla bir savaş hükümeti olarak çalışmaya başladığını’’ iddia etti. Teröristler için ‘’gerilla’’, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan için ‘’sayın’’ ifadesini kullanan Ayna, ‘’16 Aralık’ta sınır ötesi operasyonla tırmandırılan Kürtlere karşı şiddet politikası 15 Şubat’ta ayyuka çıkarılmıştır’’ dedi. 15 Şubat’ta Cizre’de Yahya Menekşe adındaki bir gencin ‘’üzerinden panzerle geçilerek bilinçli olarak öldürüldüğünü’’ savunan Ayna, şunları kaydetti: ‘’Bu sorun hava operasyonlarıyla çözülmediği gibi, kara operasyonuyla da çözülemez. Bu ülke yeni bir maceraya sürüklenmeden makul ve ciddi çözüm arayışları için adımlar atmalıyız. Yoksa gençler ölmeye devam edecektir. Buna dur deme iradesi ve gücü hepimizde vardır. DTP olarak grubumuz, belediyelerimiz, tüm kurumlarımız ve halkımızla demokrasi, hak ve özgürlük mücadelemize devam edeceğiz. Ancak bunu gerçekleştirmek herkesin sorumluluğunda olduğu kadar, öncelikle hükümetin sorumluluğundadır.’’ Bir gazetecinin, ‘’Cizre’de Türk bayrağını indirilmesi olayını nasıl karşılıyorsunuz?’’ sorusu üzerine Ayna, ‘’Bunların provokatif hareketler olduğunu düşünüyoruz. Türk bayrağının yere indirilmesi doğru değildir. Hiçbir bayrağın yere indirilmesi doğru değildir’’ dedi.

/ ANKARA

19.02.2008


 

Çalışma Bakanı: Kazanılmış haklara dokunulmuyor

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ‘’Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’’nın büyük ihtimalle bugün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nde görüşülmeye başlanacağını bildirdi. Çelik, ‘’Bunlar, vatanını seven herkes tarafından destek görmesi gereken, siyasi anlamda riskli düzenlemelerdir. Kazanılmış haklara dokunulmuyor, ama bundan sonra mesleğe başlayacaklarla ilgili fiili hizmet zammı yok’’ dedi.

Çelik, yaptığı açıklamada, bakanlık bünyesinde uzun bir hazırlık sürecinden geçtikten sonra Bakanlar Kurulu ve Meclis Alt Komisyonunda görüşülen tasarının komisyon safhasına geldiğini ve hızla genel kurula ineceğini belirtti. ‘’Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı salı günü büyük ihtimalle TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlanıyor’’ diyen Çelik, ‘’Mevcut sistemin ana parametreleri sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemini ortaya koyamadığı için sosyal güvenlik reformunun ana parametrelerine kimse fazla itiraz etmiyor’’ dedi.

Çelik, basın çalışanlarının kamuoyunda ‘’yıpranma hakkı’’ olarak bilinen fiili hizmet zammına ilişkin değişiklikleri değerlendirirken, ‘’Mağduriyeti giderici yönde bir irademiz var. Onu bilmelerini istiyoruz’’ dedi.

Kazanılmış hakları muhafaza etmekten yana olduklarını ifade eden Çelik, ‘’Alt komisyonda arkadaşlar son şeklini veriyor, yarın (bugün) elimizde olacak. Kazanılmış haklara dokunulmuyor. Ama bundan sonra mesleğe başlayacaklarla ilgili fiili hizmet zammı yok. Bu milletvekilleri için de yok. Bundan sonra işe başlayacaklar fiili hizmet zammından istifade edemeyeceklerdir. Kazanılmış hakkı olanlar devam edecektir. Milletvekilleri için de aynen böyle. Milletvekilleri de fiili hizmet zammından istifade ediyorlardı, bundan böyle onlarda istifade edemeyecekler’’ diye konuştu.

/ BURSA

19.02.2008


 

Türkiye, Silahsızlanma Konferansının Dönem Başkanı

Türkiye, dünden itibaren 4 hafta süreyle, 65 ülkenin katıldığı Silahsızlanma Konferansının Başkanlığını üstlendi.

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Silahsızlanma Konferansının silahların kontrolü ve silahsızlanma çabalarının küresel düzeyde benimsenmesini sağladığına dikkat çekildi. Açıklamada, Konferansın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması, Biyolojik Silahlar Sözleşmesi, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ve Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması gibi önemli uluslararası belgelerin müzakere ve kabulünde öncü rol oynadığı da ifade edildi.

Bakanlığın açıklamasında, “Silahların kontrolü ve silahsızlanmayı ulusal güvenlik politikasının temel bir boyutu olarak gören Türkiye, üstlenmiş olduğumuz Dönem Başkanlığı ve sonrasında, Konferansın küresel barış ve istikrara katkısını artıracak çabalara olan desteğini sürdürecektir” denildi.

Türkiye, Silahsızlanma Konferansına 17 Haziran 1996 tarihinde üye olmuştu.

/ ANKARA

19.02.2008


 

Valilik kararıyla okullarına döndüler

Ardahan’da, yurtta alkol aldıkları gerekçesiyle okulla ilişkileri kesilen 7 öğrenci, Valilik kararıyla yeniden okullarına döndü.

rdahan Valisi Murat Yıldırım, yaptığı açıklamada, Ardahan İmam Hatip Lisesi 11/A sınıfında okuyan D.Y, M.Ş, M.S, E.A, F.K, İ.K ve H.A’nın, yurtta içki içtikleri gerekçesiyle 13 Şubat tarihinde okulla ilişkilerinin kesilmesinin ardından soruşturma başlatıldığını söyledi. Soruşturmanın sürdüğünü ifade eden Yıldırım, öğrencilerin eğitimlerinden geri kalmamalarını istediklerini belirterek, şunları kaydetti:

‘’Konunun soruşturulması için milli eğitim müdürlüğümüzden 3 müfettiş görevlendirildi. Soruşturmanın yaklaşık bir haftada sonuçlanacağını tahmin ediyoruz. Bu sürede öğrenciler eğitimlerine devam etsinler istedik. Soruşturma sonrası cezasını çekecek olan çeker. Biz, öğrencilerin bu sürede mağdur olmamaları ve derslerinden uzak kalmamaları için okula geri aldık.’’

/ ARDAHAN

19.02.2008


 

Otobüs seferleri buzlanmaya takıldı

Türkiye’nin batı ve orta Anadolu bölümlerinde önceki gün başlayan ve etkili olan kar yağışı sonucu ulaşımda yaşanan aksaklıklardan dolayı Van’daki otobüs firmaları bütün seferlerini iptal etti.

Alınan bilgilere göre, kar yağışı ve buzlanmalardan dolayı yaşanan otobüs kazaları ve yolcuların mahsur kalması karşısında acı bir olay yaşanmaması için 7 firmanın batı illerine yapacakları bütün seferlerini bugün için iptal ettiği bildirildi. Van’da kar yağışı olmadığı ancak Bitlis ve Muş illerinde kar yağışının olduğunu dile getiren yetkililer, yola çıkan araçların yanlarında zincir, takoz ve çekme halatı bulundurmalarını istedi. Öte yandan Karayolları 11. Bölge Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre Çatak- Van karayolunun bir kısmında çığ sebebiyle yolun ulaşıma kapandığı belirtilerek, yolun açılma çalışmalarının devam ettiği vurgulandı. Bölgeye bağlı, Van, Muş, Bitlis ve Hakkari bağlantı ana ve ara yollarında başka bir kapalı yolun bulunmadığı bildirildi.

/ VAN

19.02.2008


 

Microsoft’un tekelciliğine karşı kampanya

Türkiye’nin en büyük özgür yazılım topluluğu portalı Özgürlük İçin’in , (www.ozgurlukicin.com) başlattığı “OOXML’e Hayır” kampanyası büyümeye devam ediyor.

Microsoft’un kendi sahipli formatı olan OOXML’i bir ISO standardı haline getirmek için yaptığı çalışmalar konusunda bilgisayar kullanıcılarını bilgilendirmek ve harekete geçirmek amacıyla başlatılan “OOXML’e Hayır” kampanyası, farklı platformlarda faaliyetlerini sürdürüyor. Son olarak OpenOffice Türkiye’nin resmi sitesinde desteklediğini duyurduğu kampanya, “OOXML’e Hayır!” banner ve düğmelerine yer veren yüzlerce blog sitesinin yanı sıra, Facebook üzerinde kurulan “OOXML’e Hayır” gruplarıyla İnternet üzerindeki en büyük protesto kampanyalarından birini ağırlıyor. “OOXML’e Hayır” kampanyası, Microsoft’un her alanda olduğu gibi XML formatını da tekelleştirme hevesine ve inadına karşı yürütülüyor. Microsoft’un önerdiği bu yeni standart; kamusal alanlarda gelecekte Microsoft ‘un tek hizmet sağlayıcı olmasını kolaylaştıracak, bilgiye özgür ve açık standartlarla erişimi engellemeye yönelik bir girişim. Kampanya ile ilgili ayrıntılı bilginin yer aldığı “OOXML’e Hayır” manifestosuna http://www.ozgurlukicin.com/ooxml/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Yeni Asya / İSTANBUL

19.02.2008


 

Greyder gelin arabası oldu

Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde, yoğun kar yağışı sebebiyle kız almaya gidemeyen ailenin yardımına belediye greyderi yetişti.

Bayramiç’te yaşayan Orhan Çetin (22) bir süre önce ilçeye bağlı Çavuşlu köyünde yaşayan Emine Evcil ile nişanlanıp, düğün tarihini belirledi. Genç çift düğün dâvetiyelerini de hazırlayıp, akraba ve komşularını düğünlerine davet etti. Ancak düğünden bir gün önce başlayan yoğun kar yağışı, genç çift için sürpriz oldu. Çetin ailesinin ilçe merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Çavuşlu köyüne kız almaya gideceği gün, kar yağışı köy yolunu ulaşıma kapattı. Bunun üzerine Belediye Başkanı İsmail Sakin Tunçer’den yardım isteyen damat Çetin ve ailesi, bir greyderin açtığı yoldan yaklaşık 1.5 saatte yoğun kar yağışı altında köye ulaşmayı başardı. Gelin Emine Evcil, köye gelen damat ve ailesinin kendisi için sürpriz yaptığını, kar altında evlenmenin kendisi için ayrı bir güzellik oluşturacağını söyledi. Evcil, kar yağışı altında damadın yakınları tarafından okunan dua eşliğinde baba evinden alınıp, yine greyderin açtığı yoldan damadın Bayramiç’teki evine getirildi.

/ BAYRAMİÇ

19.02.2008


 

Stres, hastalıklara dâvetiye çıkarıyor

Davranış Bilimleri Uzmanı Kunter Kurt, stresin etkisini bir yıkım şeklinde gösterdiğine dikkat çekerek, stres fırtınasına önlem alınmadığı takdirde insanlarda kalıcı ruhsal veya fiziksel hastalıklara neden olabileceğini söyledi.

Kurt, yaptığı açıklamada, stresten arındırılmış bir hayatın söz konusu olamayacağını bildirdi. Stresin belli bir ölçüde “hayatın zorlayıcısı” olarak gerekli olduğuna işaret eden Kurt, “Ancak duygusal ve fiziksel dünyamızın zaman zaman karşılaştığı zor durumun kalıcı olmaya başlaması halinde ciddi bir yıkım sürecine girilebilir” dedi.

Stresin, organizmanın tehlike içinde olduğu şartlar ve etkinlikler karşısında dengenin bozulduğunu ifade eden Kurt, “Stres, organizma üzerinde fizyolojik, biyokimyasal ve psikolojik tepkilere sebep olmaktadır. Diğer anlamıyla stres, organizmanın dengesini bozan ya da bozabilecek etkenlerin tümüdür. Bu etkenlerden travmalar, aşırı sıcak ve soğuklar, gürültü ve çevre kirliliği, fiziksel, duygusal gerilimler, iç ve dış çatışmalar, psikolojik, çevre faktörleri ve kültürel değişimler sosyal etkenler olarak karşımıza çıkıyor” diye konuştu.

Stresin uzun sürmesi ya da saldırının bedence savuşturulamaması durumunda bireyin değişik sorunlarla karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunun altını da çizen Kurt, şöyle konuştu:

“Stres, sisteme giren ve sistemden çıkan madde, enerji ya da bilginin yetersizliği, aşırılığı ya da uyuşmazlığı durumunda dengenin bozulduğu ve yeniden uyum yapmasına yönelik işarettir. Dengedeki geçici bozulmalar sistemi harekete götürür. Hareket ve hareketsizlik bir denge halindedir. Stres yoksunluğu durağanlık, eylemsizlik, yok olma veya ölümdür. Kronik stres, bedensel, ruhsal, sosyal rahatsızlık ve hastalıklara yol açar. Olumlu stres düzeyi, hareketi, eylemi, motivasyonu sağlar.”

Organizmanın strese karşı anlık tepkiler gösterdiğini de anımsatan Kurt, bu tepkilerden gözlenebilen tepkilerin kalbin hızlanması, el ayak soğuması, hızlı ve kesin soluklar, ellerin titremesi, kasların gerilmesi ve tuvalet ihtiyacı olarak şeklinde görüldüğünü söyledi. Kunter Kurt, gözlenemeyen tepkilerin duyu organlarının keskinleşmesi, adrenal bezleri kortizon artışı, troid hormonu artışı, endorfin salgılamasında artış, sindirim sisteminin yavaşlaması, kan şekerinin ve kolesterolünün artışı, kalp atışının hızlanması, oksijen alımında artış, terleme ve tüylerin kalkması şeklinde ortaya çıktığını, kronik stresin ise konsantrasyon bozukluğu, isteksizlik, uykusuzluk ya da aşırı uyku, aşırı hareketlilik, iştahsızlık ya da aşırı yemek yeme, kanser ve ölüm gibi sonuçlarının görüldüğüne dikkat çekti.

Kurt, Stresli bir durumla başa çıkmaya çalışırken kişinin kendisine olumsuz şeyler yerine olumlu ve mantıklı şeyler söylemesinin yararlı etkisinin yadsınamayacağını söyledi.

/ MERSİN

19.02.2008


 

İnsan aklına nanorobot takviyesi

Büyük aşama kaydeden nanoteknolojinin ürünü, insan beynine yerleştirilecek minik robot “nanorobot”, yakın gelecekte insanlığı daha akıllı yapacak.

Yapay zekâ konusunda uzman Amerikalı teknoloji adamı Ray Kurzweil, 2029 yılına kadar, vücuda yerleştirilerek zekâ ve sağlığı artıracak minik cihazlar sayesinde, makinalar ve insanların bir bedende birleşeceklerine inandığını söyledi. Makinaların zaten insanların yaptığı yüzlerce şeyi, insan aklı seviyesinde, hatta bazı sahalarda daha iyi şekilde yaptıklarını söyleyen Amerikalı mucit, teknolojinin yapay zekâyı insan seviyesine getirebilecek donanım ve yazılıma 2029’a kadar sahip olacağını belirtti.

/ ANKARA

19.02.2008


 

Küresel ısınma sonunda ders oldu!

Matematik, okuma, yazma ve küresel ısınma... ABD’nin California eyaletindeki kamu okullarında öğrencileri sınavlarda terletecek derslerin arasına küresel ısınma da ekleniyor.

Eyalet Kongresine sunulan bir yasa tasarısı, kamu okullarında müfredata küresel ısınma dersi de eklenmesini istiyor.

Tasarı, önümüzdeki yıllarda küresel ısınma konusunu içermeyen ders kitaplarının okullardan men edilmesi teklifini de içeriyor. Tasarıyı hazırlayan eyalet senatörü Joe Simitian, “Küresel ısınma küresel bir fenomen. Öğrencilerin bu sorunu her yönüyle öğrenme hakları var” dedi.

/ CALİFORNİA

19.02.2008


 

Her şey cebinizde!

Tek bir cep telefonu ile onlarca cihazı taşıma zahmetinden kurtulacağız. Yeni teknoloji cep telefonları ile adeta bütün dünya cebimize sığacak.

Fotoğraf makinesi, video kamera, müzik ve radyo dinleme, uzaktan kumanda ile navigasyon gibi işlevlere sahip cep telefonları, onlarca ihtiyacı tek cihazla karşılamayı sağlarken, kredi kartı, bankacılık, internet erişimi, oto ve ev-iş yeri güvenliği gibi pek çok alanda da kullanılıyor. Mobil İletişim Sistemleri ve Araçları İşadamları Derneği (MOBİSAD) yönetim kurulu üyesi Caner Özgül, yaptığı açıklamada, 10-15 yıl önce kullanılmaya başlanan cep telefonlarının, sundukları özelliklerle hayatın her alanına girdiğini ve gittikçe vazgeçilmez hâle geldiğini kaydetti.

Özgül, cep telefonlarının, 30 yıl önce ancak bilim-kurgu filmlerinde görülebilen, kişilerin iletişimini sağlaması işlevinin yanında, geçmişte her biri ayrı cihazlarla yapılan, fotoğraf ve video çekme, müzik çalma, radyo dinleme, navigasyonla yön bulma, elektronik aletleri uzaktan kumanda etme, otomobil ve ev alarm sistemini yönetme gibi işlevleri tek başına sağlayabildiğini söyledi.

Cep telefonlarının özellikle kredi kartı kullanımı ve internet bankacılığı işlemlerinde yeni imkânlar sunduğunu ve güvenilirliğin artırılmasını sağladığını kaydeden Özgül, şöyle devam etti: ‘’Kredi kartıyla yapılan alış verişler, yeni bir sistem olan ‘mobil ödeme’ ile gerçekleştirilebiliyor. Bu sistemle, mobil ödeme şifresi kullanılarak cep telefonundan kısa mesaj aracılığıyla ödeme yapılıyor ve ödeme kredi kartından düşülüyor.

Ayrıca, internet bankacılığında güvenirliğin artırılması amacıyla ‘mobil onay’ kullanılıyor. Para transferi gibi işlemler öncesi, bankaya daha önce bildirilen cep telefonu numarasına işlemin onaylanması için kısa mesajla bir kod gönderiliyor. Banka, bu kod girildiğinde işlemi gerçekleştiriyor. Böylece bir dolandırıcı hesabınızdan para çalmak istese bile cep telefonunuza gelen kodu bilemeyeceği için yapamıyor.’’

GELECEKTE İŞLEVİ ARTACAK

Özgül, gelecekte cep telefonlarının daha yeni işlevler kazanacağını vurgulayarak, ‘’Bir cüzdanda bulunan, para, kredi kartı ve kimlik yerine, cep telefonunu almak yeterli olacak’’ dedi.

Gelecekte ‘’mobil imza’’nın hayatı büyük ölçüde kolaylaştıracağını ifade eden Özgül, şöyle devam etti: ‘’Islak imza yerine belgelerin elektronik ortamda imzalanmasına yönelik geliştirilen ‘elektronik imza’, yerini daha kullanışlı olan mobil imzaya bırakmaya başlıyor. Böylece kimliğiniz yanınızda olmasa bile cep telefonu aracılığıyla kimliğinizi ispatlayabiliyorsunuz. Aynı sistemle e-devlet işlemleri ve başvurular çok kısa sürede ya da bizzat gitmeden gerçekleşebilecek.’’

3G olarak adlandırılan, üçüncü nesil hizmetler sayesinde ise internet kullanımının cep telefonlarının ayrılmaz bir parçası haline geleceğini anlatan Özgül, ‘’Gittikçe bilgisayarların işlevlerini kazanan cep telefonları sayesinde, şu an bilgisayarda internet aracılığıyla yapılan her şey cepten yapılır hale gelecek. Ayrıca, televizyon izleme gibi yeni imkânlar da ortaya çıkacak’’ diye konuştu.

/ ADANA

19.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri