Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Ümit Kızıltepe

Nüfusun yarısı emeklilik dışında kalacak

Sosyal Güvenlik uzmanı Ali Tezel, Sosyal Güvenlik Reformunun nüfusun yarısını oluşturan tarım kesimini emeklilik sistemine dahil etmediğini ancak herkesin genel sağlığa tabi olacağını söyledi.

*Yeni Sosyal Güvenlik Reformuna ihtiyacımız var mıydı?

Sosyal Güvenlik Reformuna ihtiyacımız var, ama çıkacak reform anlamında değil. Bir kısım insana göre norm ve standart birliği sağlama açısından, bir kısmına göre de var olduğu ifade edilen sosyal güvenlik açıklarını azaltmak adına var. Ancak ne gariptir ki; TBMM’de görüşülen 5510 sayılı Kanun ile getirilen Sosyal Güvenlik Reformu norm ve standart sağlamadığı gibi açıkları da azaltmıyor, bilâkis daha da arttırıyor. Açıkların artması konusunda tarafım, ama norm ve standart birliği sağlamadığı için taraf değilim. Çünkü, sosyal güvenlik sisteminde ne kadar çok açık varsa o kadar çok bütçeden yani vergilerden toplanan paralardan dula, yetime, gurebaya, hastaya, anaya para aktarılır. Sonuç olarak da bozuk olan gelir dağılımımız bu sebeple biraz olsun adil hâle gelebilir.

*Reformun artı ve eksileri neler?

Yeni Sosyal Güvenlik Reformu sistemi ikiye ayırıyor. Biri emeklilik, diğeri sağlık. Uzun yıllardır beklenen genel sağlık sigortası sistemi devreye alınıyor. Bu arada da emeklilik sisteminde köklü değişiklik yapılıyor. Yeni emeklilik sisteminin mantığı şu: Şu anda paran varsa ilerde de emekli olabilirsin, şu anda paran yoksa emekli olmayı unut gibi birşey. Bunu nasıl söyleyebiliriz. Şimdiye kadar olan sistemde tarım SSK’lı diyebileceğimiz işçiler, tarım Bağ-Kur’lu diyebileceğimiz küçük tarım işletmesi sahipleri emeklilik sistemine dahil olabiliyorlardı. Yeni sistem diyor ki; ‘Aylık gelirin asgari ücretten az ise emeklilik sistemini falan düşünme, senin için emeklilik hayâl. O yüzden sen sağlığında doğru dürüst para kazanamıyordun ilerde emekli olmayı bekleme böyle bir para da isteme’ diyor. Ve emeklilikte de nüfusun yarısı diyebileceğimiz tarım kesiminin hemen hemen hepsini siliyor. Emeklilik sistemine dahil etmiyor ama herkes genel sağlığa tabi.

*Bu konuyu biraz daha açabilir misiniz?

Herkes genel sağlığa dahil derken, aylık net gelirleri asgarî ücretin 3’te biri yani şu andaki rakamla 202 YTL’den az olanların primini devlet ödeyecek. Çok olanlar primlerini kendileri ödeyecekler. Yani diyor ki; ‘Herkes genel sağlığa tabidir, ama aylık gelirin 202 YTL’den fazla ise primini kendin ödeyeceksin. 202 YTL’den az ise primini devlet ödeyecek. Burada da emeklilik ve sağlığı ikiye ayırdığını görüyoruz.

EMEKLİ AYLIĞI

YARIDAN ÇOK DÜŞECEK

*Eski sistemden farklı olarak neler var?

Eski sistemde aylık maaş bağlama oranları Avrupa’ya göre yüksekti ve ortalama 1000 YTL kazancı olan birisi ilerde emekli olduğunda 5000 gün sayısı ve yüzde 60 aylık bağlama oranıyla ortalama kazancının yüzde 60’ını yani 600 YTL emekli aylığı alabiliyordu. Yeni sistem diyor ki, “Ben her yıl için yüzde 2 veririm, aylık maaş bağlamaya’ diyor. Hesaplarsak 5000 gün 13 yıl yapar. 13 yılı ikiyle çarparsak aylık bağlama oranı yüzde 26 oluyor. Yeni sistem ‘aylık ortalama 1000 YTL kazancın varsa 5000 günde prim ödemişsen 600 değil bundan sonra 260 YTL emekli aylığı vereceğim’ diyor.

Daha basit olarak böyle anlatabiliriz. Şu anki sistemde aylık 100 YTL prim ödeyen bir SSK’lı 400 YTL, 150 YTL ödüyorsa 600 YTL emekli maaşı alır. İsteğe bağlı sigortalılar aylık 150 YTL prim öderler emekli olunca da yaklaşık 600 YTL emekli maaşı alırlar. Bağ-Kur’lularda 1’e 3,5’tur aylık

100 YTL ödüyorlarsa 350 YTL emekli maaşı alırlar. Emekli sandığı mensuplarının daire başkanı ve altı olanlar 1’e 7 alırlar. 100 YTL prim ödüyorlarsa 700 YTL emekli maaşı alırlar. Daire başkanının üzerinde olanlar ise 1’e 13 alırlar. 100 YTL prim ödüyorlarsa 1 300 YTL emekli maaşı alırlar.

*Yeni gelen sistemdeki fark ne?

Yeni gelen sistem, SSK ve Bağ-Kur’luların aylık bağlama oranını yüzde 26’ya düşürüp, 1000 YTL kazancı olana 260 YTL emekli maaşı öngörürken, devlet memurlarına dokunmadı. Devlet memurları yine 1’e 7, 1’e 13 oranında emekli maaşı almaya devam edecekler. Çünkü yeni gelen sistemde devlet memurları reformla getirilen emeklilik sistemi dışında tutuldular. Daha doğrusu Anayasa Mahkemesi buna izin vermedi. “Emekli memurları bu kanun içine sokamazsınız” dedi. Bu anlamda da memurlar bu kanuna tabi olmadıkları için eski memurlar yine 741 YTL en düşük 6 bin 500 YTL en yüksek olmak üzere emekli maaşı almaya devam edecekler. Yani devlet memurları, askerler, üniversite öğretim üyesi gibi T.C. Emekli Sandığı Kanunu gereğince prim-kesenek ödeyenlerin aylık bağlama oranları düşürülmedi. Sadece SSK ve Bağ-Kur’luların aylık bağlama oranları yüzde 2’ye düşürüldü.

*Güncelleme katsayısı hakkında bilgi verirmisiniz?

Güncelleme kat sayısı dediğimiz konu bizim geçmiş yıllardaki kazançlarımızın emekli olacağımız yıllara kadar güncellenmesidir. Şöyle anlatabilirim; ülkemiz enflasyonist bir ülke olduğu için 2001 yılında benim aylık kazancım 150 YTL ise, 150 YTL’nin bugünkü değerini bulmak gerekiyor ki; emekli maaşını ona göre belirleyebilelim. 150 YTL’nin bugünkü değerini bulabilmek için o yılı takip eden her yıl için enflasyon ve o yılların gelişme hızı kadar, o rakam güncelleniyor. Güncellenen rakamlara göre belli edilen ortalama aylık kazancımız da aylık bağlama oranı ile çarpılarak alacağınız emekli maaşı ortaya çıkıyor. Yeni kanun güncelleme katsayısındaki rakamları değiştirdi.

Şimdiki sistemde TÜFE’nin tamamı ile gelişme hızının tamamı güncelleme katsasayısına dahil iken yeni gelen sistem diyor ki; ‘TÜFE’nin tamamını veririm ama gelişme hızının sadece dörte birini veririm. Dörte üçünü vermem.’ TBMM Plân ve Bütçe Komisyonu yüzde 25 oranını yüzde 30’a yükseltti...

* Bir örnek verebilir misiniz?

Diyelim ki sizin geliriniz yıllık 1000 dolar, benim ki de 2000 dolar. Bir önceki yıl gelişme oranı yüzde 10 arttı ise sizinki 1100 dolar olması lâzım benim ki de 2200 dolar olması lâzım ki aynı oranda artsın. Yeni gelen sistem diyor ki; ‘İşçi olarak sana gelişme oranındaki yüzde 10 artışın yüzde 25’ini vereceğim, yüzde 75’ini vermeyeceğim. Kime vereceksin bunu? Başka bir kesime verecek. Yani daha zengin diyebileceğimiz ve yahut o anda sözü geçebilecek kişilere verecek. Neoliberalist dediğimiz kapitalist sistemin sahiplerine bu işçiden ücretlilerden kısıp o tarafa doğru aktaracak parayı.

*Avrupa ülkelerindeki sosyal güvenlik açığı az mı?

Şu andaki reformun ana sebeblerinden birisi Sosyal Güvenlik açıklarının azaltılması. Sosyal Güvenlik sistemimiz her yıl Gayri Safi Millî Hasıla’nın yüzde 5’i kadar açık veriyor. Yüzde 5 rakamını AB ülkeleri ile karşılaştırdığımız da bu oran çok düşük kalıyor. Zira Avrupa ülkelerindeki açık GSMH’nın yüzde 19’u civarında, bizden 4 kat daha fazla. Bunu şuradan da anlayabiliriz. Avrupa ülkelerinin bizden çok fazla emekli maaşı, aile yardımları, süt yardımı ve cenaze yardımı var. Sosyal hakları da bizden kat mı kat fazla. Nüfusun çalışma sayısı da hemen hemen aynı. Onlarda da 1’e 2, 1’e 3 civarında devam ediyor.

AÇIKLAR ZENGİNDEN ALIP FAKİRE

VERMENİN EN ÖNEMLİ ARACI

*Sosyal Güvenlik açığı neden önemli?

Sosyal güvenlik açıkları zenginden alıp fakire vermenin en önemli aracıdır. Zira her ay emekli maaşı verilir. Sosyal güvenlik açıkları genel bütçeden karşılanır, genel bütçe de vergilerle toplanır. Halktan toplanan vergilerin bir kısmının fakir diyebileceğimiz emekli ve çalışan kesime aktarılmasında, geliri yeniden dağıtarak adaletin sağlanmasında en önemli etken sosyal güvenlik açıklarıdır.

*Açıkların sıfırlanmasının ne gibi etkileri olur?

Açıkların sıfırlanması demek fakire fakirliğini, zengine zenginliğini bil demektir. Açıkların sıfırlanmasından ziyade açıkların hiç olmaması veya artı vermesi demek ise fakirden alıp zengine vermek demektir. Yeni gelecek sistemde ise, ‘açıkları azaltacağım, yani ben zenginden alıp fakire vermek istemiyorum. Fakirden alıp zengine vermek istiyorum’ diyor. Zaten emekli maaşının düşürülmesi ve nüfusun yarısının emeklilik sisteminin dışına çıkarılması da bunun göstergelerinden biri. Ana hatlarıyla sosyal güvenlik reformu halkımız açısından iyi birşey değil. Parası olan kişiler sevinebilirler çünkü daha çok paraları olacak. Parası olmayanlar üzülebilirler çünkü bundan sonra parayı çok zor görecekler.

*IMF Sosyal Güvenlik Reformu’nun kabulü için neden baskı yapıyor?

Diyelim ki benim aylık 1000 YTL kazancım var. 1000 YTL kazancımın 750 YTL’sini ev kirasına veriyorum. 300 YTL yol parası giderim oluyor. 500 YTL’de çeşitli giderlerim var. 1550 YTL giderim, 1000 YTL’de gelirim var. Her ay 550 YTL açığım var demektir. Bu açığımı bir yerden karşılamak zarundayım. Ne yapabilirim? Borç alabilirim. Borç almak için komşumun kapısına dayansam desem ki; “Bana her ay 550 YTL borç verirmisin? Komşum, ‘Nasıl ödeyeceksin?’ diye soracak.” Benim de; “Ben şimdi 750 YTL’lik evde oturuyorum. Ama ben bunu 350 YTL’lik eve düşüreceğim, söz veriyorum işte sana niyet mektubum deyip vermem lâzım.” Biz de zamanında IMF’ye demişiz ki, ‘bizim sosyal güvenlik açıklarımız çok fazla o açıkları 3 yıl içinde kapatacağız.’ 3 yıl dolmuş açıklarımızı hâlâ kapatmamışız IMF de şimdi diyor ki; “Daha önce verdiğiniz Sosyal Güvenlik reformu sözü vardı ya. O sözü yerine getirinceye kadar ben size parayı vermeyeceğim.” IMF’nin dayatması kendi yasaları gereği. Bizden bu yasayı istiyor ki parasını gönderebilsin.

*Sizce reform kabul edilir mi?

Hükümetin Sosyal Güvenlik Reformundan döneceğini sanmıyorum. Reformu çıkaracak, ama bana göre burada hinlik yapılıyor. Sosyal Güvenlik Reformu’nun Anayasa Mahkemesinden geçme ihtimalî yok. Şu an 7. gözden geçirme bu reformu bekliyor. Reform TBMM’den geçtiği an Resmi Gazete’de yayınlandığı gün IMF 7. gözden geçirmeyi imzalayacak bizi bekleyen 1.7 milyar dolarımız serbest kalacak. Bu arada muhalafet de bu kanunla ilgili olarak Anayasa Mahkemesine gidecek. Anayasa Mahkemesi de bu kanunu iptal edecektir. Tamamen yeni bir süreç başlayacak yeniden çıkarmak için. Yine 8. gözden geçirme olacak IMF çıkarın diyecek çıkaracağız ya da çıkarmayacağız, böyle bir süreç devam edecek.

Ali Tezel kimdir?

1966 yılında Ödemiş’te doğmuştur. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun olmuştur. 1995 yılında SSK’da Sigorta Müfettiş Yardımcısı olarak göreve başlamıştır. 1998 yılında da Sigorta Müfettişliğine atanmış olup, halen Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı, İstanbul 1 Nolu Grup Başkanlığı’nda Başmüfettiş olarak görev yapmakta olup ve 2004 yılından, görevden alındığı 2007 yılı Ekim ayına kadar da Grup Başkanı olarak görev yapmıştır. Yedi adet yayınlanmış kitabı bulunmaktadır. Akşam Gazetesi’nde yazı dizileri ve köşe hazırlamakta, çeşitli tv kanallarında çalışma hayatı ile ilgili programlar yapmaktadır. Eşi öğretmen olup dört çocuk babasıdır.

- Devamı yarın -

Ümit Kızıltepe

13.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (12.03.2008) - Dikkatleri Kur’ân’a çekmeliyiz

  (11.03.2008) - Müslüman gibi inanıp ibadet etmek isteyen çok Katolik var

  (10.03.2008) - Mağdurlar hayatta iken darbeciler yargılanmalı

  (08.03.2008) - Psikiyatrist Kemal Sayar: Ailede demokrasi, toplumda demokrasinin teminatıdır

  (06.03.2008) - İsminde vakıf geçen, ama vakfı olmayan ilçe: Vakfıkebir

  (05.03.2008) - Darbecilerin son çırpınışları

  (04.03.2008) - Resmî ideoloji ülkeyi artık yönetemiyor

  (03.03.2008) - Emekli komutanların rantiye bağlantılarını göremedik

  (02.03.2008) - Başörtülü kanser hastası memuriyetten çıkarıldı

  (01.03.2008) - Kemalist proje kaybediyor

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri