24 Ocak 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Tasarrufun devam etmesi üzerine (2)


A+ | A-

(Cuma günkü yazinin devamı)

Tunç Bey: “Tasarrufun devam etmesi ne demektir? Öldükten sonra her şey biter diyenler var. Tasarrufu devam eden evliyâ var mı? Meselâ, Abdülkadir-i Geylânî’nin (ks) tasarrufu devam ediyor mu? Bu konu için Kur’ân’dan veya sünnetten delil gösterilebilir mi?”

Dünyanın ve ahiretin tek hayattar kitabı Kur’ân, peygamberlerin ümmetleri hakkındaki hayatî konumları ile ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak?”1 Bir diğer âyette: “(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün!”2

Bilindiği gibi şâhit olmak; müşâhede etmek, izlemek, görmek, şahitlik etmek, haberdar olmak demektir. Öldükten sonra her şey bitmiş olsa idi eğer, Peygamberlerin ümmetleri hakkında böylesine “gerçek şahitlik” yapmalarına imkân kalır mıydı? Çünkü bu durumda peygamberler yalnız kendi çağlarında yaşayanlardan ve kendi zamanlarındaki inananlardan haberdar olabilecekler; kendilerinden sonra gelen ümmetten bîhaber olacaklardı. Oysa âyetlerden, peygamberlerin ümmetleri hakkındaki şahitliklerinin, ümmetlerinden tek bir fert kalıncaya kadar sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Her peygamber kendi zamanında yaşamış olsun olmasın; kendi ümmetinden haberdar-dır, ümmetinin kötülükleri aleyhinde ve iyilikleri lehinde şahittir ve ümmeti üzerinde tasarruf sahibidir.

Binaenaleyh, üzerimizde çok müşfik ve bize çok düşkün bir Peygamberin (asm)3 bizimle “gerçek şahitlik” derecesinde yakın ilgisi olduğunun Kur’ân’daki beyanı, tasarrufunun üzerimizde kıyamete kadar devam ettiğinin de ifadesidir.

* Kur’ân, mü’minleri de insanlar hakkında “şahitler” olarak vasıflandırır.4 Kur’ân bazı insanlara “şahit” sıfatını vermekle, “Peygamberlerin vârisleri olan”5 ve “ilimde söz sahibi olan”6 âlimleri diğer insanların önüne çıkarmış olur. Demek âlimler, Allah’ın izin ve emrine bağlı olarak peygamberlerin ilimlerine vâris oldukları gibi, Allah’ın dilediği kadar, peygamberlerin yetkilerine de vâristirler. Yani insanlar üzerinde şahitlik yaptıkları gibi, Allah’ın izniyle tasarrufta bulunurlar ve Allah dilerse şefaat ederler.7

6- Bilindiği gibi; Kur’ân bizi, öldüğünde “diri kalan” bir zümrenin varlığından da haberdar etmiştir. Kur’ân’a göre, Allah yolunda öldürülenler “ölü” değillerdir. Onlar diridirler. Fakat biz hissetmiyoruz.8

Yine Kur’ân’a göre, bu dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Asıl hayat ise âhiret hayatıdır. Âhiret hayatı bütün varlığıyla ve bütün benliğiyle capcanlı bir hayattır.9 Bedîüzzaman Hazretlerine göre bu âyet, hakikî hayatın âhiret âlemindeki hayat olduğunu; âhiret âleminde cansız hiçbir maddenin bulunmadığını, orada hiçbir zerrenin ölü olmadığını ilân etmektedir.10

7- Başta peygamberler olmak üzere bir kısım Allah dostlarının, Allah’ın vazifeli kıldığı âlimlerin ve şehitlerin öldükten sonra tasarruflarının devam etmesi demek, Allah’ın şahit kıldığı kimselerin, dipdiri âhiret hayatına geçtiklerinde de, oyun ve eğlenceden ibâret olan dünya hayatında “hayra kılavuzluk etme ve yönlendirme” yetkilerini sürdürmeleri demektir.

Nitekim Bedîüzzaman Hazretleri, şehitlerin efendisi olan Hazret-i Hamzâ’nın (ra) kendisine sığınan kimseleri Allah’ın izniyle muhafaza ettiğini ve dünyevî işlerini gördüğünü11, ölümle melekût âlemine ve ruhlar âle-mine geçmiş insanların bizimle alâkadar olduklarını, bizim duâlarımızın ve mânevî hediyelerimizin onlara gittiğini, onların da nûrânî feyizlerinin bizlere geldiğini12, onlarla aramızda “mânevî âlemdeki mânevî havada çok mânevî elektrikler ve mânevî radyolar” bulunduğunu13, fakat nûranî feyizlerin tenkit ve itirazla hissedilmeyeceğini ve kaçacağını14; Peygamber Efendimiz’in (asm) Hazret-i Hasan’ın (ra) başını öpmesinde, Hazret-i Hasan’ın (ra) mübârek neslinden gelen Gavs-ı Azam Şeyh Geylânî gibi çok mehdî-misal peygamber vârislerinin de hissedâr olduklarını; yine Peygamber Efendimiz’in (asm) Hazret-i Hüseyin’e (ra) karşı fevkalâde ehemmiyet göstermekle, Hazret-i Hüseyin’in (ra) nûrânî silsilesinden olan Zeynelâbidin, Câfer-i Sâdık gibi mehdî-misal Peygamber vârislerini ehemmiyetle kucaklamış bulunduğunu kaydeder.15 Bu tasarruf silsilesinin bir devamı olarak; Bedîüzzaman Hazretleri küçüklüğünden beri Abdülkadir Geylânînin (ks) ilgi ve yardımına mazhar olmuş16, ve Peygamber Efendimizin (asm) kudsî tasarrufu altında istihdam edilmiştir17; Mevlânâ Hâlid Bağdâdî de Bağdad dâiresinde Şâh-ı Nakşibend ve İmam-ı Rabbânî’den sonra Şâh-ı Geylânî’nin tasarrufu altında irşad hizmetlerinde bulunmuştur.18

Binaenaleyh, tasarruf meselesi, tamamen Cenâb-ı Hakka ait bir rahmet tecellisinden ibarettir. Hidayet edici Cenâb-ı Allah’tır. Gerçek tasarruf sahibi Cenâb-ı Allah’tır. Allah’ın rızasına ulaşmış peygamberler, âlimler, şehitler ve Allah dostları ise ancak Cenâb-ı Hakkın izni çerçevesinde bu yetkiyi kullanırlar.

Dipnotlar:

1- Nisa Sûresi: 41; 2- Nahl Sûresi: 89; 3- Tevbe Sûresi: 128; 4- Hac Sûresi: 78; 5- Câmiü’s-Sağîr, 1/830; 3/2751, 2753; 6- Âl-i İmrân Sûresi: 7; 7- Câmiü’s-Sağîr, 1/200; 8- Bakara Sûresi: 154; 9- Ankebût Sûresi: 64; 10- Dîvân-ı Harb-i Örfî ve Sünûhât, s. 84; 11- Mektûbât, s. 12; 12- Sözler, s. 478; 13- Şuâlar, s. 589; 14- Lem’alar, s. 132; 15- Lem’alar, s. 26; 16- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 128; 17- Şuâlar, 577; 18- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 17.

24.01.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (22.01.2010) - Tasarrufun devam etmesi üzerine (1)

  (21.01.2010) - İletişime dair bir sünnet: Selâmlaşma

  (20.01.2010) - Vahyin dereceleri

  (19.01.2010) - Biz havuzuna ulaşmak

  (21.12.2009) - İman ve küfür üzerine

  (20.12.2009) - Niçin namaz kılarız?

  (19.12.2009) - Mevlânâ ve Şeb-i Arus

  (17.12.2009) - Mânevî bir reçete: Hastalar Risâlesi

  (16.12.2009) - İmanı yaşamanın lezzeti

  (15.12.2009) - Ellibin senelik yolculuğumuz

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl