14 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Banu YAŞAR

Özgüvenli olsun derken, bencil mi oldular?


A+ | A-

Zaman değiştikçe her gelen neslin ihtiyaçları, kişilik yapısı hatta ruhî problemleri ve öncelikleri de beraberinde farklılaştı. Eskiden dert olan bir çok şey, artık sorun olmaktan çıkıp, bambaşka bir hal aldı. Aile içi ilişkiler, anne baba ve çocukların rolleri bile zamanın geçişiyle birlikte ciddî değişimler geçirdi. Eskiden anne babanın özellikle de babanın baskın olduğu aile modeli, son yıllarda çocuk merkezli hatta çocuğun hakimiyetinin ve isteklerinin sınırsızca karşılandığı ortamlar haline geldi.

Şu anda orta yaşlarını yaşayan bizim nesil için özgüven problemleri her zaman için önümüze engeller çıkardı. Kendimizi ve duygularımızı ortaya koymakta, ifade etmekte hep zorluk çektik. Otuzlu yaşlarda bile kendine güven duygusunun sonuçlarıyla baş etmeye çalıştık. Hayır diyebilmek bile öyle zordu ki... İstemediğimiz bir sürü işin ve yükün ortasında bulduk kendimizi... İçimizden söylene söylene yaptığımız ne çok şey oldu, sırf güzelce bir hayır diyememek yüzünden... Ya da ilişkilerin kolay yıkılabilirliğine olan inancımız duygularımızı ifade etmemizi engelledi. Ettiğimiz zaman da, kötü bir dille ifade ettik. Zamanında yaşanmamış ve söylenmemiş her duygunun bedelini çok ağır ödedik. İfade edilmeyen her duygu, hırçınlık ve öfkeyle söylenen yaş dönümü krizlerine dönüştü. Bizim nesil, büyürken çok yoruldu, önce kendisiyle tanışmayı öğrendi. Kendini gördüğünü zannettiği aynalar bir bir kırıldı. Geride kalanları da kendisi kırdı. Yıkıntılarından doğan öfkesini affetmeden yol alamayacağını, o da biliyordu. Önce geçmişini, orada hayatına hükmü geçmiş herkesi affetti, yüreğindeki yüklerini atınca hafifledi. Ancak o zaman büyüyebildiğini fark etti.

Bizim nesil kendini, adeta arkeolojik bir kazı yapar gibi keşfetmeye çalıştı. Her bulduğunu yerine koymak ise yıllarını aldı. Bütün korkularının ve zaaflarının takıldığı yerleri teker teker keşfettikçe büyümek denen şeyin ne kadar da zor olduğunu fark etti.

Çocuklarımız bizim yaşadıklarımızı yaşamasın dedik, iyi niyetle düşündük belki, ama öyle çok verdik ki, hatta istemelerine bile fırsat vermeden verdik. Hiçbir sıkıntıları olmasın, hiç beklemesinler, hiç ertelenmesinler istedik. Hasta olmasınlar diye soğuktan aşırı koruduğumuz gibi, bütün hayat tecrübelerinden de koruduk onları. Dizleri kanamadan öğrensinler istedik hayatı. Hiç yoksunluk yaşamasınlar, her şeyleri tamam olsun dedik. Bizim yaşadıklarımızı ve beklediklerimizi yaşamasınlar, beklemeden sahip olsunlar diye düşündük. Özgüvenli olsunlar diye her istediklerini hiç bekletmeden verdik, hiç sorumluluk almadan da, beklemeden ve emek vermeden de dünyadaki en güzel, en harika insanlar olacaklarını düşündürdük onlara. Her işlerini kendimiz yaparak, hayata elleriyle katılmanın zevkini aldık ellerinden. Düşmesin diye kolladık, terler diye koşmasına izin vermedik. Bir cam fanusun içinde temiz ve özenli, dikkatli ve aşırı düzenli bir hayat sunduk onlara. Koruyalım derken, öyle şefkate boğduk ki, büyüdüklerinde hayatı yalnız yaşayacaklarını unuttuk. Kendi özgüven problemlerimizi tamir edelim derken, ertelemeyi ve beklemeyi sevmeyen, her istediği anında olsun isteyen nesiller mi yetiştirdik acaba?

İnsan ne kadar da kolay alışıyor her şeyin hazırına ve kolayına. Sanki hep olacakmış, sanki hep gelmesi gerekiyormuş gibi inanıyoruz. Azıcık bir gecikme olsa ya da isteklerimiz bizim arzu ettiğimiz gibi olmasa hemen şikâyete başlıyoruz. “Niye ben, niye bana!” diye söyleniyoruz. Sanki kaderin hükmü bizim lehimize değil de aksine işliyormuş gibi sürekli şikâyet ediyoruz. Kendimizi sonsuz bir emniyette hissetmeyeli ne kadar oldu acaba? Ne kadar zamandır, sadece O’nun tarafından sürekli korunduğumuzu hissedebiliyoruz? Sanırım dikey ilişki zayıflayınca, yataydaki ilişkilerimizde yolunu ve yönünü şaşırıyor. İyi olsun, iyi yapalım derken, fıtratın gidişini ve akışını bozuyoruz. Görünürde nice şefkatli davranış ve tutum vardır ki, aslında karşımızdakine zarar verir. Onun gerçekten büyümesine, hayata tutunmasına ve acıyla baş etmesine engel olur. Şefkatle kabuğunu zamansız açtığımız her tohum, rüzgâra ve yağmura dayanıksız olur. Çabuk yıpranır, açmadan çürür gider.

Çocuklarımızı büyütürken, daha doğrusu onların büyüme serüvenine eşlik ederken, acele etmeyelim, aceleye getirmeyelim. Öğrenmeleri ve görmeleri için zaman tanıyalım, biraz bekleyelim, hemen koşmayalım, kendi kalkabilecekse, bu zaferi elinden almayalım. Bekleyen, gönderilenin kıymetini daha iyi bilir, onu daha iyi korur.

Onların terbiyecisi değil, yol arkadaşı olalım. Birbirimizin imtihanı olmak yerine birlikte imtihan olmanın, birlikte büyümenin tadını keşfedelim. Küçük yaşlarından itibaren küçük sorumluluklar verip takdir ederek, bundan lezzet almalarına imkân sağlayalım. Deneyerek, yaşayarak öğrenmelerine izin verelim. Tabiî ki rehberlik yapalım onlara, ama biz bile bu yaşımızda nasihat edilmesinden hiç hoşlanmadık ki....

Öncelikle onaylamasak da, onun ne yaşadığını ve ne düşündüğünü anladığımızı hissettirmeliyiz. Sonrada onu çok sevdiğimizi, her zaman yanında olduğumuzu söylemeliyiz.

Onları yaşadıkları sürece her acıdan ve her düşüşten koruyamayız, yaşadıkları her ânın içinde, bütün hayatları boyunca onlara eşlik edemeyiz. Dürüst ve samimî, seven ve kabul eden bir yol arkadaşı olmak daha destekleyici olacaktır. Modern zamanın bencillik ve narsizm gibi hastalıklarına karşı, onları daha çok koruyacaktır.

Anne baba olmak gerçekten zor. Ama zor olduğu kadar da eşsiz bir tecrübe. Belki de hiçbir şey, hiçbir yaşanmışlık bu kadar büyütücü olamazdı.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

14.03.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (10.03.2010) - Karşılaştırma yapmak öfke doğurur

  (03.03.2010) - Karşılaştırma yapmak öfke doğurur

  (24.02.2010) - Ben sadece üzgün bir kadınım...

  (16.02.2010) - İlk seanslarda neden ağlanır?

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl