Hem eski partinin bana karşı zulümlerini helâl ettiğim, hem Kur’ân’ın bir kanun-u esasiyesi olan “Velâ teziru vâziratun vizra uhrâ” [Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. (En’am Suresi: 164)] yani “Birisinin hatası ile başkası, partisi, akrabası mesul olmaz, olamaz” diye, hem Anadolu, hem Vilâyet-i Şarkiyede Risale-i Nur’la neşredildiği sebebiyle, asayişe tam kuvvetli bir tarzda hizmet edilmiş. Demek bir mânevî zabıta hükmünde, herkesin kalbinde bir yasakçı bırakıyor. Bu noktaya binaen, Risale-i Nur eski partinin dört beş hatasını yüz derece ziyadeleştirmeye mânidir. Yüzde beş adamın hatasını doksan beşe de verip yirmi otuz derece ziyadeleştirmemiş. Onun için umum o partinin ekserisi iktidar partisi kadar Risale-i Nur’a minnettar olmak lâzımdır. Çünkü bu dersi, bu kanun-u esasiye-i Kur’âniyeyi Risale-i Nur ders vermeseydi, o beş adamın hatası binler adamı da hatakâr yapardı.
Rabian: Kat’iyen tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur hariçten hücum eden küfr-ü mutlaka karşı bu milleti ve âlem-i İslâmiyeti muhafaza edecek Kur’ân-ı Hakîm’in mu’cize-i maneviyesinden bir derstir ki, dinsiz feylesoflardan hiçbirisi ona karşı mukabele çaresi bulamadılar. Kat’iyen haber aldık ki: Hariçte bazı yerde bir milyon gençler “Müsalemet-i umumiyeyi temin edecek Risale-i Nur’dur” demişler. Sulh-u umûmî taraftarı Almanya ve Amerika gibi bazı ecnebilerin de Risale-i Nur’u tercümeye başladığını haber aldık.
Hamisen: Eğer resmî adamlar bazı yeni kanunlara yanlış manalar verip bir iki satırına ilişseler, benim bedelime deyiniz ki: “Bir adamın hatasıyla yirmi bin komşusu cezalandırılır mı, hapsedilir mi? Dünyada böyle hükmeden hiçbir kanun var mı?”
İşte her sahifesi yirmi satır olan beş yüz sahifelik bir kitabın bir satırında bir adama şiddetli tokat vurmuşsa; evvela, isim muayyen değil, orada mesuliyet yok. Şâyet olsa da, sansür gibi o satır silinir. O kitabı müsadere etmek, on bin adamı hapse sokmak gibi kâinatta işitilmemiş bir kanunsuzluk, bir zulüm olduğu gibi, öteki yirmi bin satırlar şimdiye kadar yirmi bin adamın imanını kuvvetlendirdiği cihetle, yirmi bin hasene ve iyilik olduğundan, elbette o hatayı ve seyyieyi affettirir.
Ben şiddetli hasta olmasaydım daha konuşacaktım. Siz hizmetkârlarım tashih ve ıslah edersiniz. Hatta münasip görseniz, manen polislerin bir vazifesini gören Risale-i Nur’un asayiş hizmetinde polislere büyük bir kuvvet olan derslerine polisler herkesten ziyade taraftar olmak lâzım gelirken, şimdi resmen taharrî memuru suretinde, polislik aleyhinde olan bu hizmeti polislere vermeye ruhum razı değil. Onlara umumen hakkımı helâl ettiğimi söylersiniz.
Emirdağ Lahikası, 368. mektup, s. 570
LÛGATÇE:
kanun-u esasiye: temel kanun, anayasa.
muayyen: belirli.
müsadere: toplatma, devletin bir şeye el koyması.
müsalemet-i umûmîye: umumun selâmeti,
dünya barışı.
sulh-u umûmî: genel barış, dünya barışı.
taharrî: araştırma, adlî olarak arama yapma.
vilâyet-i şarkiye: doğu ili.