Adapazarı’ndan Fahri Utkan: “Abdest alırken sağ ayak yıkandığı zaman kurulanıp çorap giyilse, ardından sol ayak yıkansa olur mu?”
Abdest alırken çabuk davranmak, uzuvlar arasında oyalanmamak, bir uzuv kurumadan diğerine geçmek, uzuvları ara vermeksizin peş peşe yıkamak Hanefilerde ve Şafiilerde sünnet, Malikilerde ve Hanbelîlerde farzdır. Uzuvlar yıkandıkça kurulanmaya gidilirse, Malikilerde ve Hanbelîlerde abdestin sıhhati zarar görür, yani abdest, abdest olmaktan çıkar. Hanefilerde ve Şafiilerde ise kâmil bir abdest olmaz.
Asr-ı Saadette abdest alınırken uzuvlar arasında hiç ara verilmemiş ve abdest azaları abdesti emreden âyetin emrine göre, aynı tertip üzere yıkanmıştır. Âyet şöyledir: “Ey iman edenler, namaza durmak istediğiniz zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı mesh edin ve topuklara kadar ayaklarınızı da yıkayın.”1
***
Malatya’dan Emine Özbey: “Camide kadın cemaate uyduğu zaman, imama haber vermeli mi? Yani imamın kadın cemaat için de niyet etmesini sağlamak için.”
İmamlar kadın cemaatin de olabileceğini varsayarak niyetlerini umumî yaparlar, yapmalıdırlar. İmamların niyetlerinde “Niyet ettim Allah rızası için bana uyanlara imam olmağa” demesi yeterlidir. Böyle bir niyet, cemaati içinde kadın varsa onu dışarıda bırakmaz, onun için de geçerli olur. Netice olarak, haber vermeye gerek kalmadan kadınların camide cemaate dâhil olmalarında namaz için bir eksiklik söz konusu olmaz.
***
Salih Sütçüoğlu: “Bir arkadaşın sorusu: ‘Miras maaşını almak için mahkemece boşanmış bir çift, evliliğini dinen devam ettirebilir mi? Eğer ettirirse, aldığı maaş kendilerine helâl olur mu?”
Mahkemenin boşamasıyla bir çift üç talaktan birini vermiş olur. Bununla beraber birbirlerine gerek iddet süreleri içinde dönebilirler, gerekse iddetleri bitince nikâh yaparak dönebilirler ve evliliklerini sürdürebilirler. Burada sorun yok.
Sorun mahkemeyi aldatarak yalan ve hile ile maaş almaya devam etmelerinde vardır. Bu maaş helâl olmaz. Çünkü mahkemece maaş için boşanan ve sonra tekrar imam nikâhıyla evlenen kadın, devletin dul için verdiği maaşı hak etmez. Çünkü dul değildir. Çünkü evlidir.
***
İsmail Eren: “Bir arkadaşın sorusu: ‘Erkek mi kadın mı belli olmayanın cenazesi nasıl kalkacak? Namazı er kişi niyetine mi, hatun kişi niyetine mi kılınır? Cenazenin tekfin ve defin işlerini kadın mı, erkek mi yapar?”
Cinsiyeti bilinmeyen bir cenazenin, kadın mı, erkek mi olduğu varsa bedenindeki belirtilerinden anlaşılmaya çalışılır. Bedeninde belirti yoksa, sağken kendini nasıl bildiğini ve nasıl yaşadığını öğrenme imkânı varsa bu öğrenilir ve buna göre hareket edilir. Bu da öğrenilememişse, cemaatin veya onu tanıyanların galip zanna dayalı bilgilerine göre hareket edilir. İç yüzü Cenâb-ı Allah’a bırakılır.
***
İzmir’den İlker Görgün: “Âyetlerde geçen, ‘kendi eliyle kazanmak’ ne demektir? Kişi kendi eliyle kazandığını dünyada mı, ahirette mi bulur? Dünyada birisinin az, diğerinin çok kazanması bu kapsama girer mi?”
Kur’ân, “İman edenleri ve onlara iman ile tâbi olan nesillerini ve zürriyetlerini Cennette birbirine kavuşturacağız. Onların amellerinden de hiçbir şeyi eksiltmeyeceğiz. Herkes kendi kazandığıyla karşılık görür”2 buyurur. Bu âyette geçen kişinin kendi eliyle kazandığını bulması, kişinin yapıp ettiklerine karşılık dünyada veya ahirette, Allah’ın adaleti gereği bulduğu bedellerdir, karşılıklardır.
Dünyada Cenâb-ı Allah dilediğine az, dilediğine çok veriyor şüphesiz. Bu birebir karşılık olabilir tabiî ki, ama bunları da Allah’ın fazlından ve imtihan gereği verdiği şeyleri bilmek lâzım ve Allah’ın verdiği tüm nimetler için şükrü elden bırakmamak lâzım. ‘Ben kazandım’ demek, kişiyi şükürden uzaklaştıran bir tehlikedir. Âhirete ulaşmadan her şeyi imtihan gereği bilmek daha doğru olur.
Dipnotlar:
1- Maide Sûresi: 6; 2- Tûr Sûresi: 52/21
08.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|