Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Murat ÇİFTKAYA

Var olmak görünmektir



Varlığa aşığız. Varlık cennetimiz, yokluğumuz cehennem. Varlığımızı çoğaltmak, sonsuzcasına var olmak dileğimiz. Parça iken bütün, bir iken sonsuz, cüz’î iken küllî olmak isteriz. Azımızı çok eylemek, yokluk acımıza merhem sürmek isteriz. Duyularımızla ve duygularımızla diğer varlıkları varlığımıza katarız.

Duyarak, görerek, koklayarak, dokunarak varlığımızı çoğaltmaya çalışırız. Her yeni koku, her yeni ses, her yeni görüntü ile varlığımız genişler. Her duyu kâinatın en uç noktalarına kadar yayılır, âlemden devşirdiklerini bize getirir.

Böylece, bütün âlem mülkümüz olur. Mânen sahip oluruz her gördüğümüze, her duyduğumuza... Gördükçe, duydukça, düşündükçe var olduğumuzu hissederiz.

Zira, var olmak görmektir, duymaktır, koklamaktır.

Ama, var olmak aynı zamanda görünmektir. Âlemi gözbebeğinde saklayan insan, aynı zamanda, anlam ve değerini hissedecek, kısacası var olduğunu hissettirecek bir gözbebeği arar. Varlığını, güzelliğini takdir edecek bu gözbebeği olmadan yarım hisseder. Varlığının anlamını yansıdığı gözde kazanır. Görünerek çoğalır...

Cümle aşklar bir gözbebeği arayışının hikâyeleridir. Cümle şöhret arayışları, yansıdığı gözbebeklerinin sayısını arttırarak varlığını çoğaltma çırpınışlarıdır.

Ancak, nasıl insan nesnelerin sûretine gözünü açıp anlamlarına yüreğini kapatarak onları mânen kör bir kuyuya atabiliyorsa, görünmek isteyen insan da kendini, kendi hesabına çalışan, varlığının sadece görünür kısmına bakabilen kör gözlere satabiliyor.

Oysa, sonsuzcasına var olmak isteyen insan, onu sonsuzcasına kuşatabilecek, hakkıyla takdir edebilecek, mükemmel bir göz talep eder. Âşıkların mâşuklarına en küçük bir kusuru konduramamaları bundandır. İnsan kendine bakan gözün kusursuz olmasını ister. Aynı şekilde, o kusursuz gözde kusursuz görünmek ister. Milyarlarca dolarlık makyaj ve bakım endüstrisi ve estetik cerrahi sektörü insanın bu yönünü kullanır.

Gözünü, onu ve gördüklerini görerek ve bilerek harika bir san’atla Var Eden’in adına kullanan insan, kulak ve burun gibi duyuların aksine kendi iradesine ve tercihine bırakılmış olan bu duyusunu keyfince kullanamaz. Görmenin varlığını çoğaltmak için sadece geçici bir basamak olduğunu bilir.

Görmek görünenlerin ardlarında sakladıkları asıl anlamlara perde aralamaktır, onun için. Ki, gözünü asıl Basîr-i Hakikî adına kullandığında, görüneni görünmeyene vesile eylediğinde, çizilen sınırlara yaklaşmadığında, yasaklananlardan gözünü koruduğunda kendisinin de bir araç olduğunu, onun gözüyle bu âleme nazar edenin başkası olduğunu anlar. Bilir ki, harama açılan göz, o göz ile âleme açılan kalbin kapanması, o göz ile âleme nazar eden asıl Gören’in memnuniyetsizliğini sonuç verir.

Kalbin hakikatleri görebilmesi için, gözün kalb adına bakması gerekir. En güzel manzaraları, en harika güzellikleri yansıtsa da, kalbin rağmına bakan bir göz, o güzellikleri çirkinliğe, hakikatleri anlamsızlığa dönüştürmeye adaydır. Böylesi bir göz her gördüğüyle çoğalmaya değil, eksilmeye lâyıktır. Yasaklanmışa yönelen her göz, menhus bir geçici hazza vesile olsa da, kalbi yaralar, parçalar.

Görünerek var olmaya çalışan insanın önünde iki yol var aslında. Ya zalim ve aslında kör gözlere göstermeye, kendini onlara beğendirmeye çabalar. Onların keyfine göre şekil almaya, o şekle giremediğinde aşağılanmaya, en küçük kusurunda küçümsenmeye razı olur. Bu görünme çoğalmak değil azalmaktır. Zahiren güzelleşse de, kendini manen kör gözlere satan, hakikatte ruhen acizleşir, çirkinleşir.

Ya da, bütün kusurlarına rağmen ona şefkatle bakan bir gözün/nazarın Sahibine görünmeye, kendini Ona beğendirmeye çalışır insan. Ancak Onun sonsuz nazarında hakkıyla yansıdığında sonsuzluğa erişebileceğini bilir.

Henüz kimselerin onu göremediği bir haldeyken, merhamet gözüyle görüp onu varlığa buyur edenin, gözünde bütün âlemi bir şehrayin gibi yansıtıp onu insan makamına yükseltenin, ona görünme ve beğenilme arzusu vererek Kendisine cezb edenin, dolayısıyla hakkıyla görebilecek olanın sadece ve sadece O olabileceğini teslim eder.

Zahirî güzelliklerini sadece Onun adıyla bakan gözlere sergiler ve helâl dairede güzelliğini helâl gözlere gösterirken o gözlerin de aslında sadece ve sadece birer aracı olduğunu unutmaz...

Hem bedenlerin, hem gözlerin bir kez daha yakıcı bir imtihana girdiği şu yaz aylarında gözden uzak tutulmaması gereken şeyler değil mi bunlar?

www.muratciftkaya.com

04.07.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.07.2006) - Küçük ev

  (29.06.2006) - Babalar ve oğullar

  (27.06.2006) - Said Nursî nerede yatıyor?

  (25.06.2006) - Ağaç gölgesindeki yolcular

  (22.06.2006) - Laik, ama kutsal

  (20.06.2006) - Müslüman ve para

  (15.06.2006) - İnsan dinsiz yaşayabilir mi?

  (13.06.2006) - Avrupa’nın varoluşsal sıkıntıları

  (11.06.2006) - En güzel gül ya da aşka aşık olmak

  (08.06.2006) - Avrupa’nın İslâmla sınavı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004