Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kur'ân'ın mucizeliği üzerine



Ferhat Altay: “1) Doğru inanca ulaşabilmek için Kur’ân-ı Kerim’den nasıl istifade ederiz? 2) Kur’ân-ı Kerim’in mucize oluşu nedir? 3) Kur’ân-ı Kerim’in ilimlerden bahsetmesinin sebebi nedir? 4) Davranışların imana etkisi nedir? 5) Kur’ân-ı Kerim’in anlamını dondurmak mümkün müdür? 6) Kur’ân-ı Kerim’de hak ve özgürlükler nelerdir? 7) Kur’ân-ı Kerim’i yorumlamanın temel ilkeleri nedir?”

1) Doğru inanca ulaşabilmek için Kur’ân-ı Kerim’i okumamız birinci plânda şart. Kur’ân-ı Kerim’i Allah kelâmı bilerek, Allah’ın âyetlerinin bire bir kendisini yönlendirmek için indiğini düşünerek, yarın mahşerde Allah’ın hesabının bu kitaptaki bilgiler ve uyarılar çerçevesinde gerçekleşeceğini kabul ederek ve Allah’a döneceğini bilerek, Allah’a dönüş yolunda neler yapması gerektiğini öğrenmek ve Allah’ın emirlerini yerine getirmek azmiyle ve yasaklarından kaçınmak niyetiyle okumalıdır. Kur’ân-ı Kerim’i Risâle-i Nur’un yorumlarıyla okumak, fikir ve inanç fitnelerine karşı istikamette kalmamız ve istikamet içinde doğru inanca ulaşmamız açısından önemlidir.

2) Kur’ân-ı Kerim söz ve öz itibariyle, söz ve mânâ itibariyle, kelime kalıplarından cümle kurgusuna gösterdiği söz söyleme sanatındaki üstünlüğü ve eşsizliğiyle; dünyadan ahirete verdiği haberlerden emir ve yasaklarına kadar her yönüyle mucizedir, eşsizdir, benzersizdir. Allah’ın, “Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz. Allah’tan gayri yardımcılarınızı da çağırın.”1 çağrısı günümüze kadar hiçbir münkir tarafından cevaplanmış değildir. Günümüze kadar Kur’ân’ın hiçbir âyetine denk bir söz söylenmemiştir. Söylenememiştir. Buna kimse güç yetirememiştir. Hiçbir hükmü çürütülmemiştir. Çürütülememiştir. Hiçbir haberi yalanlanmamıştır. Yalanlanamamıştır. Hiçbir emrinin veya yasağının isabetsiz olduğu görülmemiştir. Görülememiştir. İnansın inanmasın, Kur’ân, bütün beşer tarafından en büyük kitap bilinmiştir. Böyle bilinmek hakkı da. Bütün gerçekler Kur’ân’dan beslenmiştir. Bütün doğrular Kur’ân tarafından kucaklanmıştır. Bütün iyileri Kur’ân kucaklamıştır. Bütün ilimler Kur’ân’ın işareti içindedir. Günümüzdeki bütün teknolojik gelişmeler Kur’ân’ın âyetlerinden beslenmiştir. Bütün hakikatlerin kaynağı ve madeni Kur’ân’dır.

3) Kur’ân-ı Kerim ilimlerden bahseder, ilimleri teşvik eder, ilimlere değer yükler. Çünkü Kur’ân sahibi Alîm’dir, Hakîm’dir, Allâm’dır, Allâmü’l-Guyub’tur, Âlimü’l-Gaybi ve’ş-Şehadettir. Kur’ân Sahibi ilim sahibidir, hikmet sahibidir, gaybı Bilendir, Gaybın ve şehadetin âlimidir. Bütün bilimler Allah’ın ilim sıfatından müştaktırlar, yani bütün bilimlerin kaynağı Allah’ın ilim ve hikmet sıfatlarıdır, Alîm ismi ve Hakîm ismidir.

“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”2; “Kulları içinde ancak âlimler Allah’tan gereğince korkarlar”3 buyuran Yüce Allah, nihayet Kur’ân’ın ilimle donatıldığını şöyle haber veriyor: “Gerçekten onlara inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak ilim üzere açıkladığımız bir kitap getirdik.”4

4) İman davranışlarımızı yönlendirdiği gibi, davranışlarımız da imanımızın ifadesi olur her zaman. Bütün davranışlarımız imanımızı yansıtır, inancımızı aksettirir. İnandığımızı yaşarız. İnandığımızı yaşamadığımızda, zamanla yaşadığımız gibi inanmaya başlarız. Bu ise bizim için tehlikelidir. Yanlış davranışlarımız bizi doğru inançtan uzaklaştırabilir. Doğru davranışlarımız da inancımızı korumamızda elimizden tutar.

Çünkü Bediüzzaman Hazretlerine göre davranış, duânın fiilî olanıdır. Madem her davranış bir sonuca götürüyor. Ve madem her sonuç Allah’ın elindedir, Allah’ın takdirindedir. Öyleyse her davranış bir duâdır. Doğru davranışlarımız, doğru inancımızın muhafazası ve artması için Allah katında bir duâ mahiyeti taşır bu yüzden. Öyleyse doğru davranışlarımız, Kur’ân’ın ifadesiyle salih amellerimiz hem doğru inançlarımızdan beslenir, hem de doğru inançlarımızı takviye eder. Nasıl yaşıyorsanız öyle inanırsınız, nasıl inanıyorsanız öyle yaşarsınız sözü de bunu desteklemektedir.

Diğer sorularınızın cevaplarıyla yarın inşallah devam edelim.

Dipnotlar: 1-Bakara Suresi: 23, 2-Zümer Suresi: 9, 3-Fatır Suresi: 28, 4-Araf Suresi: 52.

27.08.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.08.2006) - Yaratılışta altı gün kavramı

  (24.08.2006) - Muhtelif sorular

  (23.08.2006) - Kur'ân’da kadere iman

  (22.08.2006) - Büyü ve sihir üzerine

  (21.08.2006) - Duada niyet

  (20.08.2006) - Bu gece Mi’rac Gecesi

  (19.08.2006) - Muhtelif sorular

  (18.08.2006) - Ameller arasında tercih yaparken

  (17.08.2006) - Dinde aşırılık yoktur -2

  (16.08.2006) - Dinde aşırılık yoktur -1

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004