Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Zihnimizin yapısı ve imanımızı güçlendirme



Dimağımızın merhalelerini ve bilgiyi nasıl özümsediğini anlarsak, imanımızı da o derece özümser ve güçlendiririz. İman nasıl oluşur? Taklidî, geleneksel iman tahkikîye, gerçek ve güçlü imana nasıl ulaşır? Meselenin bu cephesini anlamak için zihnimizin yapısını ve merhalelerini tahlil etmeliyiz. Zihnimiz/dimağımız nasıl bir yapıya sahiptir ve nasıl işler? Bilgi, düşünce, nesne/obje ve soyut düşünceler zihnimizin hangi basamak, hangi kademelerinden geçerek kesin kanaat, inanç ve imân olur?

Aslında çok girift, komplike bir fabrika veya canlı bir saray gibi değerlendirebileceğimiz insan duygularında (beyin, akıl, kalp ve vicdânında) muhteşem faaliyetler, işlevler, fonksiyonlar kompleks bir yapı olarak biribirine bağlanmıştır. Dimağ, zihin de bunlardan birisidir. Çok boyutlu bir varlık olan insan yapısı üç temel kategoride ele alınır:

1- Zihin (düşünce),

2- Kalp (duygular)

3- Ve nefs (psiko-fizyolojik yapı).

Zihin, akıl, delil ve muhakemeye dayanarak sonuca varır, mutmain olur; akl-ı selîm veya akleden kalb olarak icraatını yapar. Kur’ân’ın tabiri olan “akleden kalb”1 şöyle açıklanabilir:

Beynimiz soyut ve analitik zekânın; kalbin ise duygusal zekânın üretim merkezidir. Burada üretilen duygu taşıyan sinyallerin beynin limbik sistemine taşındığı buradan da beyin üzerinden hissîn duygusal cevabın vücuda ve dış âleme yansır. Kalp ile beyin arasındaki çift yönlü muhabere ağını oluşturan, yani, beyinden bağımsız, kendine has, kompleks ve esrarlı 40 bini aşkın, adına “kalpteki beyin” denen bir sinir sistemi bulunduğu ve beyinle dört kanal üzerinden iletişim kurduğu tesbit edilmiştir. İşte “akleden kalp” bu olsa gerek. Kalbin maddî gücü, kanı 3 metre yukarıya sıçratacak çaptadır. Manevî gücü ise, bir mesaji kâinatın bir ucundan diğer ucuna, hatta metafizik âlemlerin derinliklerine gönderecek kadar güçlüdür.

Diğer taraftan kalbe ilham edilir o da sezer, keşfeder ve psiko-fizyolojik açıdan da duygusal bağlantıları kurar. Nefs ise, itici gücü oluşturur ve duyular vasıtasıyla malzeme toplanmasında psiko-fizyo-biyolojik görev alır.

Bir bilgi ve düşünce; dimağımıza düşer düşmez, hemen kesin bir kanaat ve inanç hâlini almaz. Yukarıda sıraladığımız zihnî kademelerden geçerek en son merhalede kanaat ve hakikî imân olur. Bilgi, ilim, obje ve düşünceler; duyular vasıtasıyla alınır, zihnin merhalelerinde yoğrularak senteze tâbi tutulduğunda pek tabiî olarak her merhalede farklı sonuçlar çıkar. Henüz hayâl, tasavvur veya akıl terazisine düşen bir bilgiyi; imân, itikad zannedebiliriz.

Halbuki; hayâl kademesindeki bilgi başka bir şey, tasavvurda başka, akılda, tasdik veya iz’ân’da bambaşka bir sonuç alınır. Tıpkı, insan; anne rahminde “cenin”, doğduğunda “bebek”, az büyüdüğünde “çocuk”, geliştiğinde “genç”, olgunlaşıp yaşlandığında “kâmil bir ihtiyar” adını aldığı gibi, bilgi, düşünce ve objeler de zihnimizin basamaklarında farklı olabilir. Ancak, çoğu kez bunları karıştırırız.

Bilgi, obje/nesne, olay ve soyut düşünceler zihnimizin “Uygun tepkiler, şuûrlu “zihnî oluşumlara” bağlı olduğu psikolojik bir tesbittir.2 Zihnimizin basamakları “tahayyül” (hayal etme), “tasavvur” (tasvir etme), “taakkul” (akıl terazisine vurma), “tasdik” (doğrulama), “iz’ân” (anlama, kavrama, idrak etme), “iltizam” (taraf ile teslim olma) teknelerinde tahlil edilir, senteze tabi tutulur, yoğrulur ve en son kademe “itikad” (imân, yüksek inanç, kesin kanaat”3 kademesinde servis yapılır; kalp, vicdân gibi duygularımıza mal edilerek özümsenir, meleke/mahâret hâline getirilerek pratiğe dökülür.

Dipnotlar: 1. Kur’ân, Hac, 46.; 2. Prof. Dr. Özcan Köknel, Prof. Dr. Kurban Özuğurlu, Prof. Dr. Güler (Aytar) Bahadır, Psikoloji, s. 14.; 3. Sözler, s. 647

03.09.2006

E-Posta: [email protected] - [email protected].


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.09.2006) - İmanın ıstılâhî tanımlarına muhteşem yaklaşımlar

  (01.09.2006) - Kaçımız imanın tanımını yapabiliriz?

  (31.08.2006) - Gerçek mutluluğun kaynağı din ve imandır

  (30.08.2006) - Hayatî sorularımızın cevabını yalnız din/iman verir

  (29.08.2006) - Sonsuz ihtiyaç, acz ve fakirliğimiz iman etmeye mecbur eder

  (27.08.2006) - Niçin iman etmek zorundayız?

  (26.08.2006) - İlmî, ekonomik gelişmeler de güçlü imanla mümkün

  (25.08.2006) - İman gücü ne demektir?

  (24.08.2006) - Ortadoğu’daki elim olaylarda payımız!

  (23.08.2006) - Kozmik zaman birimi ve Mi'rac

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004