Medyanın tanınmış isimleri kendileriyle ilgili özeleştiride bulundu. Doğan grubuna bağlı Radikal ve Milliyet gazetelerinin Ankara temsilcileri Murat Yetkin ve Fikret Bila medyayla ilgili itiraflarda bulundular. Yetkin, medyanın resmî ideoloji çerçevesinde olaylara baktığına dikkat çekti.
10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla Ankara Ticaret Odası Konferans Salonu’nda düzenlenen ve oturum başkanlığını Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Prof. Dr. Hasan Fendoğlu’nun yaptığı “İnsan Hakları ve Medya” konulu panelde medya masaya yatırıldı.
MEDYA HÜKÜMETTEN RANT BEKLEMESİN
Son günlerde emekli generallerle yaptığı söyleşiyle dikkatleri çeken Milliyet gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, medya ve insan haklarının çok sık çatışan iki alan olduğunu söyledi. Özeleştiri yapmak istediğini açıklayan Bila, medyanın yayınlarıyla saygınlığına gölge düşürdüğünü anlattı. Bila, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Görsel basın reyting, gazeteler tiraj kaygısıyla -gerçeği yansıtmış olsalar bile- o kadar çok abartı yapabiliyorlar o kadar çok senaryo üretebiliyorlar ki bu hem insan haklarına ihlâli oluşturuyor hem de medyanın saygınlığına gölge düşürüyor. Haber ve yorumları yaparken ifadeleri dengeli kullanmamız gerekiyor.
Medya bağımsız olmalı hükümetten rant beklememeli. Destek almamalı. Aynı şekilde hükümetler, otoriteler de doğrudan kendilerine bağlı bir medya oluşturmaya çalışmamalı.”
RESMÎ İDEOLOJİ GAZETECİLİĞİ
Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin de özeleştiri yaparak konuşmasına başladı. Medyanın resmî ideoloji çerçevesinde olaylara baktığına dikkat çeken Yetkin, şunları söyledi:
“Türk medyasının Türkiye’deki insan haklarına bakışı bugüne kadar hiç tatmin edici değil. İstisnalar kaideyi bozmaz. Bu çerçevede olumlu tutum alan gazetecilerimiz olmuştur ama genel olarak insan haklarına bakış ideolojiktir. Genel olarak resmi ideoloji çerçevesinde olmuştur. Bu resmî ideolojiyi mutlaka devlet ideolojisi adına kullanmıyordur. O grup veya kişini bağlı olduğu ideoloji neyse onun çerçevesinde olmuştur. İnsan hakları savunuculuğu böyle olmaz.
Medyanın görevi tıpkı savaş durumlarında olduğu gibi toplumun gelişmesinden yana olmalıdır. Toplumdaki keskinliklerin kışkırtılmasından yana olmamalıdır. Toplumdaki etnik, dinsel, ideolojik grupları birbirine karşı kışkırtıcı yayın yapmak bazen tiraj kaygısıyla olabiliyor. Bazen de tamamen medya yöneticilerinin şahsi tercihleriyle de olabiliyor. Son derece yanlış. Medya kamu görevi yapıyor. Medyanın görevi kışkırtmak değil tam tersine ayrılıkların ayrımcılığa dönüşmemesi, bir arada yaşayabilmesi, kendilerini özgürce ve herhangi bir takibata uğrama kaygısı olmadan ifade edebilmeleri doğrultusunda olmalıdır.”
İNSAN HAKLARININ EN ÇOK ÇİĞNENDİĞİ YER
NTV programcısı Tayfun Talipoğlu da herkesin kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini söyledi. Talipoğlu, şöyle konuştu:
“Kendimizle yüzleşmeyi öğrenmeliyiz. Yüzleşmekten korkuyoruz. Meslek taasubu içine giriyoruz. Biz hep iyiyiz diğerleri kötü düşüncesi yanlış. İnsan haklarının en çok çiğnendiği yer, bir bu ülkenin meydanlarıdır, diğeri gazeteler ve televizyon ekranlarıdır. Mesele bundan kaynaklanıyor.”
|