04 Nisan 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

Şam’ın şekerini Arabın yüzünü gördük

Türkçemize ırkçı ve kafa tasçıların yerleştirdiği “Ne Şam’ın şekeri ne Arab’ın yüzü” diye bir deyim vardır. Bu saçma sözü bir kenara bırakarak Suriye’nin başşehri Şam’da “Şam’ın şekerini de Arabın yüzünü de” gördük.

Geçtiğimiz Aralık ayında düzenlenen Filistin’e Yol Açık ya da diğer adıyla Filistin’e Özgürlük Konvoyu ile İHH dâvetlisi olarak Suriye topraklarına girip iki gece Şam’da konakladıktan sonra Ürdün’e geçtik. Ürdün’de bir hafta kaldıktan sonra tekrar Suriye’ye geldik. Türkiye sınırındaki Öncüpınar Kapısı’nda Suriyeli yetkililer tarafından sevgi gösterileri ile karşılandık. Sınırdan girişimizden itibaren Suriye İstihbaratı (Muhaberat Örgütü) konvoyu ve bizleri adım adım takip etti. Suriye Kızılay’ı, konvoya yemek ve su gibi lojistik destekte bulundu. Şam sınırımızdan 400 km içeride Ürdün dönüşü Şam’da yine iki gece konakladıktan sonra Lazkiye’den bizi Mısır’ın Ariş şehrine götürecek gemiye yetişmek için 31 Aralık sabahı hızlı bir şekilde Lazkiye’ye hareket ettik.

Bu yolculuk sırasında Suriye topraklarında toplam 9 gün geçirdik. Takdir edersiniz ki bu bir turistik gezi değildi. Bir insanî yardım konvoyu içerisinde bulunuyorduk. Ancak Suriye’de bulunduğumuz süre içerisinde bir çok yere gidememekle birlikte bulunduğumuz şehirlerde bu ülke hakkında mümkün olduğunca bilgi toplamaya, gözlem yapmaya çalıştık.

Şam ve civarı Peygamberimizin (asm) vefatından sonra Suriye İslâm fethine maruz kalan ilk bölge. Önceleri Şam valiliği yapan Hazreti Muaviye daha sonra burada halifeliğini ilân etmiş. Hz. Muaviye’nin başa gelmesiyle İslâm imparatorluğu (Emeviler) Avrupa, Afrika ve Hindistan’a kadar yayılmış, Şam ve Suriye bu imparatorluğun merkezi haline gelmiştir. Emevi Devleti yıkılınca İslâm İmparatorluğu’nun başşehri Şam’dan Bağdat’a taşınmış bunun üzerine Suriye önemini yitirmeye başlamıştır. 11. yüzyılda Suriye Selçuklu hakimiyetine girmiştir. Daha sonra Haçlı Seferleri Suriye’yi tahrip etmiştir. 14. yüzyılın başına kadar Suriye, Haçlılar-Selâhattin Eyyubi ve takipçileri arasında adeta bir arenaya dönüştü. Haçlıların ülkeden çıkarılmasından sonra ise Suriye tekrar Asya’dan gelen Moğolların akınlarına maruz kaldı. Bu akınlar neticesinde Suriye büyük bir harabeye dönüştü. 1516 yılında ise Suriye yeni bir güç olan Yavuz Sultan Selim yönetimindeki Osmanlı İmparatorluğu’nun denetimine geçti. 400 sene süren Osmanlı hakimiyeti altında Suriye diğer Arap topraklarıyla bütünleşti ve refaha kavuştu. Yani tarihimizden kültürümüzden bir çok şeyi bulmak mümkün Suriye topraklarında.

Zaten önemli bir merkez olan Şam, bu dönemde Hac yolundaki konumuyla tekrar yıldızı parlayan bir şehir haline geldi. Arap ve İslâm dünyasının bu önemli ülkesi, aynı zamanda komşumuz olan Suriye’yi daha yakından tanımaya ne dersiniz? Başşehir Şam aynı zamanda Arap dünyasının en eski ve kalabalık şehirlerinden birisi. Muhteşem tarihi, zenginlikleri ve zengin bir kültürü barındıran tarihî şehir... Şam, Arapça Dimeşk ismiyle de tanınıyor. Bizim kullandığımız Şam ifadesi bu şehir için aslında yanlış bir tanımlama. Biz Türkler şehre Şam derken Araplar Şam ifadesini bölge adı olarak Bilad-ı Şam diyorlar. Dimeşk ve civarındaki bölgeyi tanımlamak için Bilad-ı Şam ifadesini kullanıyorlar. Neyse biz yine Şam’ı Şam olarak bilmeye devam edelim. Osmanlı Harameyn’den (Mekke ve Medine) sonra iki şehre özel bir önem vermiş. Bunlardan biri İslâm’ın ilk kıblesi Kudüs, diğeri de Şam’dır.

Şam coğrafi olarak Ortadoğu’ya oldukça hakim bir noktada. Beyrut’un 110 km. güneydoğusunda Ürdün’ün başşehri Amman’ın 210 km. kuzeyinde, Bağdat’ın 600 km. batısındadır. Bütün bu önemli şehirlere oldukça iyi karayolu ağıyla bağlı. Nüfusu 4 buçuk milyonu aşan Şam’da görülmesi gereken tarihî eserlerin arasında Emeviye Camisi ve Selâhaddin-i Eyyubi’nin Türbesi ilk sırayı alıyor. Kanuni Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a yaptırdığı Süleymaniye Külliyesi, Hamidiye Kapalı Çarşısı ve Hicaz Demiryolu İstasyonu şehirdeki belli başlı Osmanlı eserleri. Bir de Sultan Abdulhamid döneminde şehrin merkezine yerleştirilen Yıldız Sarayı anıtı var. Yüksek bir sütun üzerindeki Yıldız Sarayı maketi şehrin tam merkezindeki döner kavşağın ortasında yer alıyor. Sadece Şam’da 120 civarında Türk eseri bulunduğunu öğrendik. Ancak vakit darlığı sebebiyle manevî değer bakımından Emeviye Camii ve Selâhaddin-i Eyyubi’nin Türbesi ve hemen bitişiğindeki ilk Türk Hava Şehitlerinin kabirlerini ziyaret edebildik. Bu arada Hamidiye Çarşısı ve Hicaz İstasyonu’nu da gezdik.

CAMİ-İ EMEVİYE VE AK MİNARE

Sözü geziye getirmişken Emeviye Camii’ne bir parantez açmak istiyorum. Yeni Asya okurlarının yakından bildiği Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ünlü Şam Hutbesi’ni (Hutbe-i Şamiye) 1911 yılında bu camide irad etmiştir. Onbin kişilik bir cemaat ve içinde yaklaşık yüz âlimin bulunduğu cemaate irad edilen hutbede İslâm dünyasının içinde bulunduğu sıkıntıları bir bir sayan Bediüzzaman Hazretleri, bu sorunlar için çözüm tekliflerini de bir bir sıralamıştır. Ortaya konulan bu teklifler aradan yüz yıl geçmesine rağmen hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Cami şehrin en büyük, en eski ve görkemli camisi. Kilise olarak kullanılmakta iken Şam’ın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra, 705 yılında Emevi Halifesi Velid bin Abdulmelik tarafından bir kısmı camiye çevrilmiş. Daha sonraları yapılan tadilatlarla genişletilerek bugünkü halini almış ve tamamı cami olarak kullanılmaya başlanmış. Müslümanlar tarafından kıyamete yakın Hz. İsa’nın yeryüzüne ineceği rivayet edilen “ak minare”de bu camide bulunuyor. Camide ayrıca, Hz. Yahya Peygamberin kabri ile Peygamberimizin (asm) torunu Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ’da Yezid’in adamları tarafından şehit edilmesi üzerine kesilen ve Şam’a getirilen mübarek başlarının defnedildiği mekân var. Ziyaret edilen bölüm de bu camide bulunmakta.

Avluda bulunan 8 sütun üzerine yükselen hazine kubbesi, kamu hazinesini korumak amacıyla Abbasiler döneminde yapılmıştır. Caminin ilginç yönlerinden birisi de, dört farklı mezhebi temsilen dört ayrı mihrap yapılmış olması. Ünlü İslâm âlimi İmam-ı Gazali Hazretleri meşhur eseri İhya-u Ulumud-din’i bu camide kaleme almış. Emeviye Camii’nin kapladığı 7000 m²’lik alanda ayrıca Selâhaddin-i Eyyubi Türbesi, Hz. Hüseyin’in kızı Seyide Rukiye Camii, Türk Şehitliği ve turistik eşya satan bir çok dükkân bulunmaktadır. Şam’da, 10 bin sahabe bu toprakları bekliyor. Buraları gezerken kendimizi zaman tünelinde gibi hissettik.

SURİYE’DE ALIŞ VERİŞ VE PARA BİRİMİ

Suriye, Halep ipekleri, telkari işçiliği ve Şam işi denilen sedef kakmacılığı ile haklı bir şöhrete sahip. Halep’in fıstıkları ve bununla yapılan tatlı çeşitleri ülkeye gelen hemen herkesin rağbet ettiği ürünlerden. Halep’te olduğu gibi Şam’da da zengin Suriye mutfağının Türk damak tadına hiçte yabancı olmayan lezzetlerini denemek için her keseye uygun çok sayıda lokanta, restoran ya da kebapçı bulunuyor. Şam’da; Hamidiye Çarşısı, Suk El-Hamra ve Suk El-Şa’lan, Halep’te ise; Kapalı Çarşı, Bab’ül Farac ve Tilel Çarşısı alış veriş yapmak için uygun mekânlar. Uluslar arası kredi kartları özellikle Şam ve Halep’teki lüks otel ve restoranlarda kullanılmakla birlikte, pazar ve çarşılarda kabul edilme şansları pek fazla değil. Bu yüzden nakit para taşımak daha akıllıca. Suriye’nin para birimi Suriye Lirası veya Suriye Pound’u olarak tanımlanıyor. Kâğıt paraların bir yüzleri Arap alfabeleri, diğer yüzleri ise Latin harfleriyle düzenlenmiş olduğundan; Arapça bilmeyenlerinde bu paraları ayırt etmeleri kolay. Bir Türk Lirası yaklaşık 45 Suriye Lirası’na denk geliyor. Suriye’de akaryakıt dışında çok fazla bir ucuzluk yok. Fiyatlar hemen hemen Türkiye gibi. Ülkeye sokulacak döviz miktarında herhangi bir kısıtlama yok. Ancak 5000 Amerikan Dolarını aşan değerdeki dövizin ülkeden tekrar çıkarılması sırasında sorun yaşanmaması için bu miktarın giriş sırasında beyan edilmesi daha sağlıklı bir yol. Bir de Suriye’de akaryakıt çok ucuz olduğu için taksiler çok yaygın. Özellikle Şam’da 1-3 lira karşılığında şehrin bir tarafından öbür tarafına gitmek mümkün. Taksiye binildiğinde mutlaka taksimetre çalıştırmaya dikkat edilmeli. Eğer taksimetre çalıştırılmazsa anlaşma yani pazarlık yapılabilir. Fakat parayı verirken istisnasız bütün şoförler daha fazla para isteyecektir. Bu durumlarda talep edilen paranın yüzde 10’undan fazlasını vermemek lâzım. Suriye’de hafta sonu tatili Müslümanlar tarafından Cuma, Hıristiyanlar tarafından ise Pazar günleri yapılmakta. Ancak Cuma genel olarak devlet dairelerinin, bankaların ve çarşıların kapalı olduğu gün. Yani Cuma günleri bir bakıma resmî hafta tatili.

İKİ BÜYÜK OSMANLI ESERİ:

ÇARŞI VE TREN İSTASYONU

Hamidiye Çarşısı: 1863 yılında Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdulhamid Han tarafından yaptırılmıştır. Yapı olarak İstanbul’daki kapalı çarşıyı andıran Hamidiye Çarşısı yerli ve yabancıların en çok rağbet ettikleri mekânlardan birisi. Genel olarak ipek kumaş, kadın giysileri, çeyizlik ve turistik eşyaların satıldığı çarşı yaklaşık bir kilometre uzunluğunda.

Hicaz Tren İstasyonu: Bugün bile hayata geçirilmek için çaba sarf edilen Hicaz Demiryolu Projesi’ni ilk olarak Osmanlı Padişahı 2. Abdulhamid ortaya attı ve Hicaz Demiryolu İradesi’ni 2 Mayıs 1900 tarihinde yayınladı. Hicaz Demiryolu yapımına ise 1 Eylül 1900’de başladı. Bu yolun en önemli istasyonlarından birisi Şam’da bulunuyor. Bu proje bir bakıma Bağdat demiryolu hattının devamıydı. İki demiryolu birleşince İstanbul, Şam üzerinden kutsal Mekke ve Medine’ye bağlanacaktı. Hesaplara göre İstanbul’dan Mekke’ye demiryolu ile ulaşım 120 saatte gerçekleşecekti. Proje, Hicaz ve Yemen’de Osmanlı’yı güçlendirecek, Mısır’da Osmanlı nüfuzunu arttıracak, askerleri bölgeye emniyet içinde sevk etmek mümkün olacaktı. Hattın işçileri 7 bin 500 civarındaki Osmanlı askerleriydi. Demiryolunda çalışan askerler bir yıl erken terhis ediliyordu. Güzergâhta ray döşemenin yanında köprüler, istasyonlar, hastaneler ve telgraf merkezleri yapılmıştır. O dönemde Osmanlı devletinin kendi imkânlarıyla başardığı bu proje yabancı devletleri bile şaşkına çevirmiştir. 1908 yılında yol Medine’ye kadar ulaştı. 1918 yılına kadar kullanılan hattın I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler ve isyancı Araplar tarafından özellikle Ürdün ve Suudi Arabistan topraklarında kalan kısımları tahrip edildi. Hattın Suriye ve Ürdün topraklarında olan bazı kısımları halen kullanılıyor. Şam’ın merkezinde o zamandan kalma rayları görmek mümkün. Ürdün topraklarında da kullanılan bölümler var. Akabe’ye giderken Maan’a kadar olan yol güzergâhında Hicaz Demiryolu hattını gördük. Bu demir yolu ana bir güzergâh. Kolları ise Akdeniz kenarındaki yerleşim birimlerine ve Kudüs’e uzanıyor. Çok önemli bir yol olan Hicaz Demiryolu’nu yeniden canlardırma çalışmaları var. Suriye-Ürdün ve Türkiye bu konuda ciddî irade beyanlarında bulundu. 2012 yılında eski Hicaz Demiryolu’na tekrar işlerlik kazandırılacağı duyuruldu. İnşaallah gerçekleşir. VAHDETTİN ŞAM’DA YATIYOR Süleymanİye Külliyesi, Suriye’deki Osmanlı mimarisinin güzel örneklerinden biri. Külliye, 1554 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış. Yani daha doğrusu projeyi Sinan çizmiş, ama ustalar başkaları. Külliye’ye 1566 yılında Süleymaniye Medresesi eklenmiş. Son derece yalın ve abartısız bir iç mimarî düzene sahip olan ve Mimar Sinan’ın “Kalfalık eserlerimden biridir” dediği külliye özellikle Türk ve diğer yabancı turistlerin uğrak mekânlarından birisidir. Avluda şu anda bir Askerî Müze bulunmasının yanı sıra külliye kısmında da turistik eşyalar satan bir kaç dükkânı mevcut. Ayrıca Külliye içerisinde, 1926 yılında İtalya’nın San Romeo şehrinde vefat eden son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin’in mezarı da yer almakta. Hazirede son dönem Osmanlı padişahlarının torunlarından bazılarının mezarlarının da içerisinde bulunduğu bu küçük mezarlık, sadece Türk ziyaretçilere özel olarak açılıyor. Bir grup gazeteci arkadaşımızla burayı ziyaret edip dua ettik. Sultan Vahdettin’in mütevazi bir kabri var. Sultan Vahdettin’in türbedarı Adnan amca kırık, ama güzel Türkçe’siyle bizlere buradaki kabirlerde kimlerin yattığını tek tek anlattı. Osmanlı sülâlesine duyduğu sevgi ve hürmeti anlattı. Mezarlığın bakım ve tadilat masrafları ise Türkiye tarafından karşılanıyormuş. Camide restorasyon olduğu için gezemedik. YARIN: SURİYE’DE ARAPÇA EĞİTİMİ NASIL?

MUSTAFA GÖKMEN

[email protected]




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

04.04.2010

 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (11.03.2010) - Başörtülüler 28 Şubat sürecinde yalnızlığa itildi

  (10.03.2010) - YASAKÇILAR UTANSIN, BEN ASLA UTANMIYORUM

  (09.03.2010) - 28 ŞUBAT’TAN SONRA SIKINTILAR DAHA DA ARTTI

  (08.03.2010) - AĞLAYARAK İSTİKLÂL MARŞI SÖYLEMEK

  (07.03.2010) - Askere artık, ‘Allah’ dedirtilmiyor

  (06.03.2010) - İNANÇ HÜRRİYETİNİ YURT DIŞINDA TATTILAR

  (05.03.2010) - Komutan ‘eşinin başını aç’ dedi

  (04.03.2010) - SIRF BAŞÖRTÜLÜYÜM DİYE ÜNİVERSİTEDE ÇALIŞTIRILMADIM

  (03.03.2010) - BİR NESİL ZORUNLU HİCRET YAŞADI

  (02.03.2010) - Katsayının hedefi, kast sistemi

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl