"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şahs-ı mânevî, size bâki ve muktedir bir kuvvettir

Abdülbakî ÇİMİÇ
09 Mart 2015, Pazartesi
Risâle-i Nur Külliyatı metne dayalı bir eserdir. Serapa ilim ve tefekkürdür. Risâle-i Nur’un samimî ve hâlis şakirtleri, Risâle-i Nur’a muhatap olan samimî ve müdakkik talebelerdir.

Yeni Asya Neşriyat’ın Barla Lâhikası mektupları arasında yer alan 284 numaralı mektup üzerine önceki haftalarda seri yazılar yazmaya çalıştık. Bu mektubun baş kısmında on üç noktada vazîfe görülüyor. Bu vazifeleri daha önceki yazılarımızda incelemeye çalışmıştık. Bu vazifeler “şerh, îzah, tekmil, tahşiye, neşir, tâlim, Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif, Dokuzuncu Şuânın Dokuz Makamını tekmil, tanzim, tertip, tefsir ve tashih”tir. 

Bu vazifeler için Bediüzzaman Hazretleri “Risâle-i Nur, benim gibi âciz ve ihtiyar ve zayıf bir biçareye bedel, genç, kuvvetli çok Saîd'leri içinizde bulmuş ve bulacak. Onun için bundan sonra Risâle-i Nur'un tekmil-i îzahı ve haşiyelerle beyanı ve ispatı size tevdi edilmiş”1 demektedir. 

Mektubun ikinci paragrafında bu vazifeleri deruhte edecek Genç Saidlere "Risâle-i Nur'un samimî, hâlis şakirtlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlâsından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı mânevî, size bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır, bir rehberdir.”2 denilir. Böylece Risâle-i Nur üzerine yapılacak olan şerh ve izah gibi çalışmalar için şahsî hareket edilmemesi, bir şahs-ı mânevî hükmünde olan cemâat ruhunu temsil eden şahs-ı mânevînin muktedir oluşu nazarlara sunulmuştur.

Çünkü şahs-ı mânevî, nâfiz bir içtihâda mâlik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz, yüksek ve azîm bir heyetin tesânüdüyle, o heyetin telâhuk-u efkârından (fikirlerin birbiri peşine gelip birleşmesinden) ve rûhlarının tenâsübüyle (uygunluğuyla) birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde (hür, serbest) olarak tam ihlâslarından doğan, dâhi ve daimî bir cemâatin rûh-u mânevîsi hükmündedir. İşte böyle bir cemâatın şahs-ı mânevîsi bir veliyy-i kâmil hükmüne geçebilir ve yukarıda bahsi geçen vazifeleri deruhte edebilir. 

Özellikle bu zamanda kıymet ve kuvvet, mütesânid cemâatten tezâhür eden şahs-ı mânevîdedir. Lillahilhamd, Risâle-i Nur’un eczalarından ve şakirdlerinin tesânüdünden tezâhür eden bir şahs-ı mânevî, bizlere ve bu zamânâ Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân’ın hakâikını izhâr etmeye en mükemmel bir rehber ve mürşiddir. Her birimiz o şahs-ı mânevînin evsâf-ı azîmesinden bir nevî mazhâriyetle istifâde ederiz.

Risâle-i Nur Külliyatı metne dayalı bir eserdir. Serapa ilim ve tefekkürdür. Kur’ân’ın mânevî bir mu’cîzesi ve hakîkatli bir tefsiridir. Risâle-i Nur’un samimî ve hâlis şakirtleri, Risâle-i Nur’a muhatap olan samimî ve müdakkik talebelerdir. Bu talebeler bir daire değil, mütedahil daireler misillü sadık ve sebatkâr şakirtlerdir. Risâle-i Nur’a halisen ve livechillâh muhataptırlar. Bu talebelerin samimîyet ve ihlâslarının kuvvetinden ve aynı dâvâda bir cesedin aza ve hasselerinin yardımlarından süzülüp ortaya çıkan bir şahs-ı mânevî Genç Saidlere yeterli bir kuvvettir. Aynı zamanda da yol gösterici bir rehberdir. O şahs-ı mânevî daimî, metin ve sarsılmaz bir mürşiddir. 

Bediüzzaman Hazretleri bizlere me’haz olarak "Evet, Risâle-i Nur size mükemmel bir mehaz olabilir."3 demiştir. Bu me’haz, kudsiyet-i Kur’ân’a dayanmakta ve Kur’ân ile mürtebittir. Bediüzzaman Hazretleri bu noktada bize çok mühim bir yol dahâ gösteriyor ve şerh ve izahın da önceliğinin yine me'haz olarak başvuracağımız Risâle-i Nur’dan nasıl yapılacağını izah ediyor. Şöyle ki; "Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, meselâ Kur'ân kelâmullah olduğuna ve i'câzî nüktelerine dair müteferrik Risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir."4 Demek en te’sirli şerh ve izah Risâle-i Nur’u yine Risâle-i Nur'la şerh ve izah etmektir. Çünkü Risâle-i Nur’un hocası yine Risâle-i Nur’dur. Risâle-i Nur, muallimlere ihtiyaç bırakmayacak kadar kıymettâr ve mânevî bir tefsirdir. Risâle-i Nur’daki mevzuları yine Risâle-i Nur’un değişik yerlerinden bulup bir araya getirmek ve böylece Risâle-i Nur’un rûh-i aslisine muvafık hareket etmek en güzel bir yoldur. Şahsî mülâhazalarımız Risâle-i Nur’un ruh-u aslîsine zarar vermemeli ve gölge olmamalıdır. Risâle-i Nur derslerimiz sadırdan değil, satırdan olmalı; Risâle-i Nur hakikatlerini şahsî malûmatlarımızla gölgelememeliyiz. Me’hazdaki kudsiyete mani olan ahvâl, akvâl ve etvardan uzak durmalıyız.

Risâle-i Nur hizmetinin ihlâs, sadâkat ve tesânüd sıfatlarından tezâhür eden bir şahs-ı mânevîsi olduğunu biliyoruz. Bu şahs-ı mânevî çok kerametlere mazhardır. Bediüzzaman Hazretleri bütün vazifeleri Risâle-i Nur Talebelerinin şahs-ı mânevîsine ve onun âzâ ve hasselerine bırakır ve ene yerine nahnü hakîkati ile mukabele edilmesini ders verir.

Öyleyse ne yapmamız gerekiyor? İşte Bedîüzzamân Hazretleri’nden reçete. "Evet, bahtiyar odur ki, kevser-i Kur'ânîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev'indeki şahsiyetini ve enâniyetini o havuz içine atıp eritendir.”5 Öyleyse şahs-ı mânevî Risâle-i Nur hizmetleri için bizlere bâki ve muktedir, daimî ve mânevî bir üstâd ve mürşiddir. O şahs-ı mânevî, Risâle-i Nur hizmetlerinde yapılması gereken bütün vazifelere ehliyetli ve her hizmeti deruhte etmeye haizdir.

Dipnotlar:

1- Barla Lâhikası, 2006, s. 588.
2- Barla Lâhikası, 2006, s. 588.
3- Barla Lâhikası, 2006, s. 588. 
4- Barla Lâhikası, 2006, s. 588.
5- Lem’alar, 2005, s. 401.

Okunma Sayısı: 2320
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdülbâkî Çimiç

    10.3.2015 19:20:01

    Devamı: Hem Meyve, On Birinci Şuâ olduğu gibi, Denizli Müdafaanamesi de On İkinci Şuâ ve hapiste ve sonra Küçük Mektuplar Mecmuası On Üçüncü Şuâ olması ihtar edildi. Ben de aziz kardeşlerimin tensiplerine havale ediyorum. Demek birkaç mertebede kapı açıktır; bizlere daha iyi tetimmeler yazdırılabilir.(Emirdağ Lâhikası (1))

  • Abdülbâkî Çimiç

    10.3.2015 19:19:38

    İhtar edilen ikinci nokta: Madem Arabîce altmış dörde girdik, işaret-i gaybiye gelmesiyle Risale-i Nur tekemmül etmiş olur. Eğer Rumî tarihi olsa, daha iki senemiz var. Halbuki çok mühim yerde yazılmayan ve tehir edilen risaleler kalmış. Meselâ, Otuzuncu Mektup ve Otuz İkinci Mektup ve Otuz İkinci Lem'alar gibi ehemmiyetli mertebeler boş kalmış. Kalbime ihtar edilmiş ki: Eski Said'in en mühim eseri ve Risale-i Nur'un Fatihası, Arabî ve matbu olan İşârâtü'l-İ'câz tefsiri, Otuzuncu Mektup olacak ve olmuş. Eski Said'in en son telifi ve yirmi gün Ramazan'da telif edilen, kendi kendine manzum gelen Lemeat Risalesi Otuz İkinci Lem'a olması ve Yeni Said'in en evvel hakikatten şuhud derecesinde kalbine zahir olan ve Arabî ibaresinde Katre, Habbe, Şemme, Zerre, Hubab, Zühre, Şule ve onların zeyillerinden ibaret büyükçe bir mecmua Otuz Üçüncü Lem'a olması ihtar edildi. (Emirdağ Lâhikası (1))

  • Abdülbâkî Çimiç

    10.3.2015 19:18:08

    Muhterem Abdulbaki SARAYLI, önceki yazılarımızda o meselelere değindik.Evet bir kısım bahisler başka risalelere atıfla tamamlanmış.Mesela 32.Mektup gibi, Dokuzuncu Şua'da öyledir.Haşir ile ilgili müteferrik bahisler ile tekmil edilmesi bu meseleyi halleder.Bir de şöyle düşünelim.Bu mektup Barla veya Kastamonu mektuplarından.Üstada boş kalan risalelerin tekmilinin ihtarı Emirdağ Lahikası mektuplarında. "Lemeat Risalesi Otuz İkinci Lem'a olması...ihtar edildi. (Emirdağ Lah.I)" Bu tarih 1946'lı yıllar olabilir.Selametle kalınız.

  • Abdulbaki SARAYLI

    9.3.2015 21:47:38

    Hocam, vazifeler arasında 32. Mektubun te'lifini de sayıyorsunuz. O zaten Lemaat olarak te'lif edilmiş ya... Ayrıca Dokuzuncu Şua'nın dokuz makamını tekmili meselesi de izahata muhtaç.. Tebrik ve selamlarımla..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı