"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Sen onu bana getir”

29 Ekim 2011, Cumartesi
Hayatı boyunca çok değerli insan ile tanışma bahtiyarlığına nâil olan Günay Hanım (Bir Osmanlı hanımefendisi; Günay Edeer) ile röportaj yapma fırsatı bulduk; kendisine annesi başta olmak üzere, yaşadığı dönemin özelliklerine dair hatıralar sorduk.

Günay Hanım kısaca kendinizi bize tanıtır mısınız?

ümüşhane’de 1926’da dünyaya geldim. Babam Salih Suphi Selçuk gümürkü memuru olduğu için Anadolu’nun birçok yerini gezdik. İlk ve orta tahsili Anadolu’daki okulları gezerek tamamladım. Ankara Gazi üniversitesi Fransızca öğretmenlik bölümünden mezun olduktan sonra, bir müddet öğretmenlik yaptım.
Annem Vasfiye hHanım, Osmanlı’nın son döneminde yetişen hanımlardan biriydi. Osmanlı döneminde öğretmen okulunda eğitim gördü. Üç Osmanlı padişahının kılıç kuşanma merasimine şahit olduğunu söyler, bununla iftihar ederdi. Rahmetli dedem de Gümüşhaneli Muhammed Ziyauddin Hazretlerinin talebelerindendi.

Anneniz müzik âleti çalar mıydı?
Annem,”ud” çalmayı çok severdi. Bir gece rüyasında Peygamber Efendimizi görmüş. Efendimizin (asm) yanında rahmetli babası ve birkaç kişi varmış. Efendimiz, sohbet ederken bir ara dedeme dönmüş ve bir şeyler söylemiş. Annemin babası da Peygamber Efendimiz’e:
“Ben sağlığımda çalmasına izin vermedim.” dediğini duymuş.
Annem, bu rüyadan çok etkilenmiş ve udu, komşumuzun kızına hediye etmiş ve bir daha eline almamış.

Son olarak hayatınızda sizi en çok etkileyen bir hâdiseden bahseder misiniz?
Daha önce de ifade ettiğim gibi, babam memur olduğu için Anadolu’nun birçok yerini gezdik. Rahmetli pederim, Kastamonu ilinde memurluk vazifesini yaparken çok muhterem bir zât ile tanıştığını söyler ve sık sık ziyaretine giderdi. Eve geldiği zaman onun sohbet ve faziletlerinden söz ederdi Annem ve ben, bu zâtı çok merak ettik. Ziyaretine biz de gidelim deyince babam: “Hanımlarla görüşmüyor.” dedi.
Aslında hanım olacak kadar büyük değildim. Çocuk denecek yaşta sayılmama rağmen kendimi ben de hanımdan saydım. Görmeyi çok istediğim bu zât, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ydi. Tanışmak kısmet olmadı diye üzülmüştüm. O sıralar beni çok etkileyen bir rüya gördüm. Rüyamı babama anlatınca o da Bediüzzaman Hazretleri’ne anlattı. Üstad, babama:
“Sen onu bana getir.” demiş.
Babam, bu sözü evde söylediği zaman dünyalar benim olmuştu. Evine vardığımızda kendisini küçük bir odanın köşesinde, bir divan üzerinde oturur bir hâlde buldum. Üzerinde cübbesi ve başında sarığı vardı. Bir köşede oturuyordu. Ben çok heyecanlıydım. Gözleri o kadar keskin bakıyordu ki... Sonra bana:
“Sen...” dedi, “evdeki kıyafetle dışarı çıkıp oyun oynuyormuşsun. Evdeki kıyafetle dışarı çıkma!.. O çıplak kollar, bacaklar yarın yılan olacak...” dedi.
Bu sözler, bana hayatım boyunca öyle tesir etti ki...
(Kadriye Bayraktar / Altınoluk Dergisi Şebnem Eki, Ekim 2011)

Okunma Sayısı: 1140
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı