Hiçbir şekilde ve hiçbir zaman hiçbir kimseye verilmemiş garantisi olmayan bir ömrün; bilmediğimiz bir zamanda sonlanmasını Rabbimizin emriyle beklerken İslâmın en önemli bir şartı olan haccı ertelemek ve bu ertelemeden dolayı çeşitli bahaneler üretmek ve söylemek, yaymak adet olmuş. Meşhur; “Hele bir şu olsun da…”, “Hele bir şunu elde edeyim de…”, “Hele bir ibadet ve taatte muvaffak olayım da…”, “Hele bir yaşım kemale ersin de…”, “Hele bir çok param olsun da…” vb. cümlelerle ertelenen, tehir edilen ve  zaman geleceği bir “sonraya” ertelenen haccı yakalamak ve gerçekleştirmek biraz değil çok zor görünüyor.

Evet, hacca gitmek ve hac ibadetini yerine getirebilmek için mü’min ve muvahhid Müslümanların her zaman hazır olmaları gerekmektedir. Eğer bir Müslüman sıkı ve samimî bir niyet ile haccı istese, arzu etse ve niyetine girse Kerim olan Rabbimizin istek ve arzuları yolunda hac için mühim bir merhaleyi aşmış demektir.

Ama haccı çıksın diye bu Türkiye şartlarında beklerken hem maddî hem de manevî olarak hacca hazırlanmak bir hedef olarak daima hayatımızdaki işlerin birinci sırasında yer alabilmelidir. Bu hazırlık da riya ve tabasbus olmaz. Belki takdir edilecek ve alkışlanacak bir hazırlık ve çalışmadır.

Özellikle şüpheli gelirleri, ticaret kazançlarını ve haram olabilme ihtimali olan maddî her şeyi terk ederek; kendi ruhumuzda, kalbimizde ve aklımızda haccın ehemmiyetini, kudsiyetini ve mübarekiyetini kendi dünyamızda kemale erdirebilmeli ve yükseltebilmeliyiz.

Yüce Rabbimize misafir olabilme ve ağırlanmayı kendimiz için bir hedef, gaye ve ulaşılması, elde edilmesi lâzım gelen en birinci haz, lezzet, zevk ve muhabbet olarak bilmeli ve buna göre de davranmalıyız.

Unutmayalım ki, Hac sadece manevî bir kazançla bizi taçlandırmaz. Aynı zamanda da bereketiyle bizlerin maddî ve manevî kazançları da artar ve bizlere kazandırır.

Kendimize olduğu kadar başkalarına da hacca gitmelerini, hacı olmalarını tavsiye etmeliyiz ve bu konuda tahşidat yapmalıyız.