Gözümüz aydın, Ankara’nın tansiyonu düşmüş. Ankara’nın tansiyonu düştüyse, bütün Türkiye’nin tansiyonu düşmüş demektir. Ama gerçek durum öyle değil tabiî… Türkiye’nin tansiyonu önümüzdeki günlerde hipertansiyona dönüşecek gibi gözüküyor.
On birinci cumhurbaşkanı kim olacak tartışması yaşanırken, Ankara’da bir tansiyon problemi yaşandığı söyleniyordu. Geçen Salı günü öğrendik ki, “Ankara’nın tansiyonu düşmüş”… Geçmiş olsun dedikten sonra, bu tansiyonun neden yükseldiğini, sonra nasıl düştüğünü merak ettik. Gördük ki, birileri kendi kendilerine önce tansiyonu yükselttiler, sonra da tansiyonu düşürdüklerini ortaya attılar.
Biliyorsunuz tansiyon, kan basıncını ifade eder. Yüksek kan basıncına ise hipertansiyon adı verilir. Her 7 kişiden birinde görülen yüksek tansiyon (hipertansiyon), kan basıncının sürekli olarak (14/9)’un üzerinde olması hali olarak tanımlanır. Yüksek tansiyon baş ağrısı, bazen baş dönmesi, çarpıntı, çabuk yorulma gibi şikâyetlere yol açar.
Ancak bu belirtiler Ankara’da pek gözükmüyordu… “Hastalık hastası” olan kişilerin icat ettiği tansiyon sözde düşmüş. -Bu tartışmalar “fıtık” tartışmalarına sebep olmuştu, ama tansiyonu bilmiyorduk- Bu hastalığın belirtilerinden olan yorulma, kriz çığırtkanlarında görülmüyor, ama millet artık bu tartışmalardan bıktı, hipertansiyonu çıktı…
* * *
Geçen hafta Meclis kulislerinde karşılaştığımız AKP’li hukukçu bir milletvekili, “Askeri cumhurbaşkanlığı tartışmalarına çekmek istiyorlardı, olmayınca, hukuk çevrelerini bu tartışmanın içine çekmeye çalışıyorlar” sözü üzerine bu konudaki düşüncelerimi yazmak ihtiyacı hissettim.
Peki neydi Ankara’nın tansiyonunu çıkardığı söylenen, sonra da düştüğü iddia edilen olay?
Geçen hafta, hükümet ile yargı arasındaki yaşanan gerginlik aşıldı. Gerginliğin sebebi Yargıtay’da 23, Danıştay’da ise 9 üyelik için 10.5 aydır yapılmayan seçimdi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) seçim yapabilmesi için Adalet Bakanı Cemil Çiçek ya da Adalet Bakanlığı Müsteşarı Fahri Kasırga’nın toplantıya katılması gerekiyordu. Fakat HSYK’nın son iki toplantısına hem Çiçek, hem de Kasırga katılmadığı için gündem maddeleri görüşülememiş, Kasırga, yerine bir müsteşar vekilini de görevlendirmemişti. Bu sebeple toplantı için gerekli olan şartlar oluşmamıştı. HSYK'da, 22 Mart’ta Kasırga hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Sonrasında “yargı siyasallaştırılıyor” denilerek tansiyon yükseltilmişti.
Peki sonuç ne oldu? Sonuç, Çiçek geri adım attı. HSYK’nın gündemi “Danıştay seçimi” olarak belirlendi. HSYK İçtüzüğü’ndeki “Görüşülemeyen konular bir sonraki toplantıda ele alınır” hükmünü hatırlatan seçilmiş üyeler, Yargıtay seçimini de gündeme getirdiler. Sonuçta seçilmiş üyelerin dediği oldu ve boş üyeliklere 15 Nisan’da seçim yapılması kararlaştırıldı… Ve tansiyon düşmüş oldu!
* * *
Bu konuda hukukçular da şunu söylüyorlar. 12 Eylül askerî savcısı Faik Tarımcıoğlu, HSYK üzerinden koparılan yaygaranın sebebinin “ideolojik kaygı”dan kaynaklandığını söylüyor. Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk bu fikre katılırken, “Hükümetin Yargıtay ve Danıştay’daki boş üyeliklerin seçimini geciktirmesi bu kaygıları haklı çıkarıyor, bu kaygıları arttırıyor” diyor.
Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan’ın eşi Hürriyet Gazetesi Yazarı Emin Çölaşan “Türk yargısında, hele yüksek yargıda bu gibi olaylara ilk kez tanık olunduğu”nu söylerken, “işin içindekiler”in, “Yüksek yargı üzerinde iktidarın ne gibi hesapları var?” diye sorduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu soru boşuna sorulmuyor. Önümüzdeki Mayıs ayında Yargıtay Başsavcısı emekli olacak. Yargıtay tarafından yeni başsavcı adayları arasında seçim yapılacak en yüksek oyu alan adaylar Çankaya’ya sunulacak. Bunlardan birini o makama cumhurbaşkanı seçecek...”
Görüldüğü gibi tartışma devam edeceğe benziyor. Yani, tansiyon düşmüş falan değil…
* * *
Şimdi 15 Nisan’a kadar-Cumhurbaşkanlığı seçim takviminin başlayacağı günden bir gün önce-bu konu beklemede. Düşen tansiyon o tarihte veya öncesinde yükselir mi, bilmiyoruz. Ancak şurası kesin ki, sun’î tartışma çıkarmada ve kriz üretmede pek maharetli olan çevreler boş durmazlar. Son günlerdeki taktik şu: Önce tansiyonu yükselt, sonra düşür…
Bu arada hükümetin de önce kriz olabilecek, tansiyonu yükseltecek karar alıp, sonra da geri adım atma konusundaki maharetini de göz ardı etmemek lâzım. Çünkü geri adımlar son 4 yılda çok sık görüldü, önümüzdeki günlerde görülürse şaşmamak lâzım.
01.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|