Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Halil USLU

Şehir merkezlerindeki büyük tehlike



Birkaç il hariç Türkiye’nin bütün il ve şehir merkezlerini gördüm. Özellikle başta iç Anadolu bölgesi olmak üzere bazı illere çok defalar olmak üzere, yüzlerce ilçeye sayısız köy ve mezraya gittim, seminerler, konferanslar verdim ve gönül sohbetlerinde bulundum. TV ve radyolarında konuştum, toprak köy meydanlarından görkemli salonlara kadar halka hitap ettik ve halen de imkânlar muvacehesinde devam etmekteyim ve bununla huzur-u İlâhiye gitmek istiyorum.

Bu büyük temaşa ve maratonun içinde, yüzlerce can alıcı tesbitlerim var. Bunların bir tanesi şehir içindeki stadyumlardır. Yani futbol maçlarının oynandığı üstü açık futbol sahalarıdır. Bu futbol maç sahaları Türkiye’de 81 ilin ve 924 ilçenin maalesef üzülerek ifade ediyorum il ve ilçe merkezlerinin çoğunlukla tam merkezlerindedir. İstikbali ve Türkiye’deki nüfus artışını göremeyenler ve hissedemeyenler veya tefekkür dünyası çok dar olanlar bu stadları arzulanmayan yerlere yaptırmışlardır. ‘Yaptırdık da ne oldu?’ veya ‘Şehir merkezinde olsa ne olur?’ diyenlere, bu sahalardan akseden koro halindeki galiz küfürler şamar gibi tokattır. Daha uykudan uyanmayanlar varsa o başka..

Bu makaleyi daha geç zamanda yazmak istedim. Fakat bu Üç Aylar içinde idrak ettiğimiz mübarek Miraç Gecesi Pazar gününe isabet etti. Bu mübarek günde Türkiye’nin 75 bin resmî, 30 bini aşkın kadrosuz camisinde ve mescidlerde, binlerce vakıfta, evlerde, vs. yerlerde herkesin ağzında Allah kelâmı, ‘Medet ya Rabbülâlemin’ sadaları afak-ı semavatı çınlatırken, şehir merkezlerindeki bu top sahalarında koro halindeki ahlâk dışı bağırmalar ruh ve kalbimde derin yaralar açtı. Sabahında yağmur bile yağmadı…

Büyük İslâm mütefekkiri Bediüzzaman Hazretleri 1911 senesinde Şam Emeviye Camiinde verdiği hutbede bütün İslâm dünyasına yüksek ahlâkı tarif ederken “yüksek ahlâkın menfaat-ı şahsiye değil, menfaat-ı umumiye olduğunu” kendi üslûbuyla anlatıyor. Çokları yüksek ahlâkı bilmiyorlar. Çokları menfaat-ı umumiyeyi bilmiyorlar. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı “Maçlarda küfür olmasın” diye hutbe okutturdu.

Burada iki sistemin çöktüğünü görüyorum. Birincisi eğitim sistemi, ikincisi şehir imar planı.

Şehir ve ilçe merkezlerindeki stadyumlardan koro halinde çıkan ve önü alınamayan küfürler çökmüş sistemin bariz belgesidir. Hata üstüne hata yapılmaktadır. Nedir onlar? Bu stadyumların etrafında onbinlerce nüfus vardır, bunların çoğu çocuklardır. Bu yaşlarda o stadlardan gelen koro halindeki küfürleri ezberliyorlar, hem de zorla. Çünkü sesi kesemezsin. Bunun vebali kime aittir. Soruyorum, nerede yüksek ahlâk ve menfaat-ı umumiye?

Çıkış yolu yok mu? Elbette var o da şudur: Belediye reisleri ve o şehrin milletvekillerinin en birinci görevleri şehir ve ilçelerin dışına yeni stadlar yapmaktır. Başlayan yerler de var.

Birçok il ve ilçe merkezlerinin dışı tamamen düz arazi. Hava meydanlarını şehir dışına çekiyorsun da, futbol sahalarını neye şehir dışına çekmiyorsun? Küfürleri milletin dinlemesi mecburi midir? Hem de Üç Aylarda. Millet vatandaş sizden bunu bekliyor. Bunlar sizlerin aslî görevinizdir. Koro halinde küfürler şehir merkezinde olamaz..

Peki bu stadlar ne olacak? Buralar bay ve bayanlar için yürüyüş merkezleri olacak. Buraların üstü perdelenecek ve seri konferanslar, konserler verilecek ve düğünler yapılacaktır. Halkın istihdamına çok elverişli cazibe merkezleri ve münbit zeminler olacaktır.

Başkasını ve hem de gayr-ı ahlâkî olarak rahatsız etmek hukuka aykırıdır. Dünyanın medenî ülkelerinde üst katta ağlayan bir çocuk için mahkemeye gidilmiştir. 2006 yılında Almanya’da yapılan Dünya Kupasının tezahüratları kaç kişiyi rahatsız etti. Çünkü maçların yapıldığı sahalar tamamen şehir dışında ve hem de çok yerde ses duvarları var ve küfür olayları da yok, maçlardan 15 gün önce Almanya’da idim, bunları gördüm. Şimdi birileri çıkıp ‘Sporda çağı yakaladık’ diyebilir mi? Eğer derlerse gülünç hale düşerler... İşte manzara bu, öyle ise, gelin enkazı birlikte kaldıralım. Ahlâk yarası çok büyük tehlike..

08.09.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.09.2006) - Yalova düğünü

  (25.08.2006) - Mi'rac ve sosyal hayat

  (18.08.2006) - Sıcakta yürümek

  (11.08.2006) - Yaylalar ve düğünler

  (04.08.2006) - Bir diyardan bir diyara

  (28.07.2006) - Gözyaşları ve kundura fırçaları

  (21.07.2006) - Ceyhan boru hattı ve müjdeler...

  (14.07.2006) - Hastam alıp getirmiş

  (07.07.2006) - Eyyühe’l-Üstad

  (30.06.2006) - Kalplerimiz ona mezar oldu

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004