Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Doğu ve Güneydoğu’ya yaz Kur’ân kursu izni yok

Diyanet İşleri Başkanlığı, son günlerin en önemli tartışma konularından biri olan Kur’ân kurslarıyla ilgili rapor hazırladı. Rapora göre, AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002’den bu yana 1000 resmî Kur’ân kursu açıldı. Rapor, sadece resmî Kur’ân kurslarına yılda ortalama 1 milyon kişinin gittiğini ortaya koyuyor.

Doğu ve Güneydoğu’dan gelen Kur’ân kursu taleplerinin yüzde 90’ı ise güvenlik gerekçesiyle geri çevriliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’ân kursları raporu, “AKP iktidarı ile Kur’ân kurslarının sayısı arttı mı” sorusunun cevabını veriyor. Rapora göre, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılı Kasım ayından bugüne kadar açılan resmî Kur’ân kursu sayısı 1000. Raporda, 2003 yılında 148, 2004’de 327, 2005’de 396 ve 2006 yılı Eylül ayı itibariyle 121 resmî Kur’ân kursu açıldığı vurgulanıyor.

Halen 5 bin 210’u fiilen hizmete devam eden 2 bin 656’sı da farklı sebeblerle eğitimine ara vermiş toplam 7 bin 866 resmi Kur’ân Kursu bulunuyor. Raporda, yazlık Kur’ân kurslarıyla ilgili bilgilere de yer veriliyor. Buna göre, yaz döneminde Türkiye genelinde açılan Kur’ân kurslarına yılda ortalama 1 milyon kişi gidiyor. Rapor, en çok Kur’ân kursu açılma talebinin Doğu ve Güneydoğu illerinden geldiğini ancak güvenlik sebebiyle bunların yüzde 90’ının geri çevrildiğini ortaya koyuyor. Raporun sonuç bölümünde ise talebin en çok ev kadınlarından geldiği vurgulanıyor. Kur’ân kurslarına başvurmak için 8 yıllık temel eğitim şartı arandığına dikkat çekilen raporda, bu uygulamanın kalite artışını da beraberinde getirdiği ve bu sebeble kurslara ilginin arttığı ifade ediliyor. Rapor, eğitici kaynak yetersizliğinin resmi Kur’ân kurslarının yaygınlaştırılmasını engellediği tesbitine de yer veriyor.

/ ANKARA

07.10.2006


 

Asker konuşunca harekete geçildi

Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın konuşması sonrasında, TESEV raporunda makaleleri yayınlanan Polis Akademisi Öğretim Üyelerine soruşturma başlatılması tepkiyle karşılandı. Akademide ders veren akademisyenlerin daha önceki yayınları için izin almadıklarını ve bu sebeple de soruşturma geçirmediklerini belirten gazeteci-yazar Taha Akyol “Bizde ordunun bir sözüyle yapılan olağandışı işlemler, soruşturmalar, dâvâlar, değişen içtihatlar az değildir. Artık otoriter ve aşırı şüpheci eski alışkanlıkları bırakmak gerekmiyor mu?” diye yazdı.

Yazısı Basından Seçmelerde

CESARET KIRICI BİR GELİŞME

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, “Türkiye: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” almanağında yazıları bulunan 5 Polis Akademisi öğretim üyesi hakkında inceleme ve soruşturma başlatmasını tepkiyle karşılandı. Emekli askeri hakim Ümit Kardaş, “Büyükanıt’ın sözlerinden vazife çıkardılar. Akademisyenler harekete geçmeli” derken Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’ndan (TESEV) Volkan Aytar, soruşturmayı “Akademik özgürlüğe müdahale” olarak değerlendirdi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın hafta başında Harp Akademileri’nin açılış töreninde yaptığı konuşmada TESEV’in yayınladığı “Türkiye: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” almanağına tepki göstermesinin ardından Emniyet Genel Müdürlüğü, almanakta yazıları yer alan Polis Akademisi öğretim üyeleri, Doç Dr. Zühtü Arslan, Dr. Önder Aytaç, Dr. Ertan Beşe, Doç. Dr. İbrahim Cerrah ve Doç. Dr. Mesut Bedri Eryılmaz hakkında soruşturma başlatıldığını duyurmuştu.

Volkan Aytar, almanakta yer alan yazıların akademisyenlerin kişisel katkısı olduğunun gayet açık olduğunu, Büyükanıt’ın konuşmasında verdiği yanlış bilgiden sonra, bu yazıların Polis Akademisi’nin kurumsal görüşü gibi algılandığını söyledi. Aytar, “Polis Akademisi’nin bu çalışmaya hiçbir resmi katkısı olmadı. Söz konusu öğretim üyeleri, Polis Akademisi’nde bilim insanı hüviyetiyle çalışıyorlar. Bu çalışmaya da herhangi başka bir akademik çalışmaya olduğu gibi, kişisel düzeyde katkı verdiler” diye konuştu.

“Bunda ne gariplik var?” diye soran Aytar, “Kendi konularında önde gelen akademisyenler yazdı bu yazıları” dedi. Aytar, almanaka tepkilerin nedenini ise şöyle yorumluyor:

“Çünkü konu yeni. Sivillerin, hele bir sivil toplum örgütünün (STK) bu konuda bilimsel temelli bilgi üretmesi yadırganıyor. Böyle inceleme, soruşturmalarla bilim insanlarının cesareti kırılmamalı; sivil toplumun katkısı da yadırganmamalı.”

Aytar, almanakın bilimsel bir çalışma olarak yurtdışından birçok bilim ve siyaset insanın katıldığı bir hakemlik sürecinden geçtiğini de vurgulayarak “Avrupalılar ‘Almanak Türkiye’nin demokratik olgunluğuna dair bir güvenoyudur’ diyerek diğer Avrupa Birliği’ne üye adayı ülkelere de örnek olması gerektiğini söylüyor. Almanakla övünülecekken, şimdiden engellenmeye çalışılıyor” değerlendirmesinde bulundu.

“EMNİYET DURUMUNDAN VAZİFE ÇIKARDI”

Almanaktaki “Askeri Yargı” bölümünün yazarı Emekli askeri hakim Ümit Kardaş da, “Bu soruşturmadan, incelemeden hukuki bir sonuç çıkacağını sanmıyorum” diyerek asıl mutemel sonuçtan söz ediyor: “Bu konuda psikolojik baskı kurarak, akademisyenlerin böyle çalışmalar yapmasını önleyerek ibretlik bir durum yaratmaya çalışıyorlar.ki bu tür çalışmaların önü kesilsin. Büyükanıt’ın sözlerinden vazife çıkardılar. Polis Akademisi’ndeki öğretim üyesi kendini akademisyen olarak görmesin, polis olarak görsün, kendine sansür uygulasın istiyorlar.”

“TSK TARTIŞILMAK İSTEMİYOR”

Büyükanıt’ın deyişiyle “yıpratılmak” tepkisinin bir refleks olduğu görüşünü dile getiren Kardaş, “Yasal olarak silahlı kuvvetler yürütmeye bağlıdır. Ama bizde tepede olan silahlı kuvvetler. Almanak’ın sözünü ettiği, özel güvenlikten güvenlik medyasına kadar bütün güvenlik sektörünün halk tarafından gözetimi bu yüzden esas. Silahlı kuvvetler buna alışık değil, tüylerini diken diken ediyor” dedi. “Ben düzeni koruyorum, rejim, devlet benden sorulur” diyen bir kurum olarak TSK’nın iktidarının tartışılır hale gelmesini istemediğini söyleyen Ümit Kardaş, şöyle konuştu: “Çünkü bu iktidar alanı bütün yaşamımızı, değerlerimizi, demokratik haklarımızı etkiliyor; malî sonuçları vergi mükellefini etkiliyor. Tepkiler demokratik gözetimin kendisine değil; daha o aşamada değiliz. Bunun sözünün edilmesini engellemeye çalışıyorlar. Tartışılmayı kabul etmiyorlar.”

“ALMANAK DURUMUN FOTOĞRAFINI ÇEKER”

Kardaş, Almanak’la ilgili bir bilgisizlik olduğuna da işaret edere, “Almanak başka, rapor başka şeydir. Almanak yıllık olarak hazırlanıyor ve durumu ortaya koyar, fotoğraf çeker. Yorum yapmaz, yorum yapacak olanlara bir altyapı sağlar.”

/ İSTANBUL

07.10.2006


 

Emniyet kimseyi hedef almaz

Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İsmail Çalışkan, “Emniyet Genel Müdürlüğünün, kurumsal olarak herhangi biri kurumu hedef alan çalışmalar içerisinde olmasının mümkün olmayacağını’’ kaydetti.

Çalışkan, Emniyet Genel Müdürlüğünün Dikmen’deki binasında düzenlediği toplantıda basını bilgilendirdi ve soruları cevapladı. TESEV tarafından hazırlanan ve Polis Akademisi Başkanlığında görevli bazı öğretim üyelerinin makalelerinin de yer aldığı Almanak’la ilgili soruları cevaplayan Çalışkan, Emniyet Genel Müdürlüğünün kurumsal olarak herhangi bir kurumu hedef alan çalışma içerisinde olmasının mümkün olmayacağını bildirdi. Emniyet teşkilâtının, devletin önemli kurumlarından biri olduğunu belirten Çalışkan, söz konusu öğretim görevlilerinin yazdığı yazıların kendilerinin kişisel görüşü olduğunu ve kurumu bağlamadığını söyledi. Emniyet mensuplarının diğer kurumlarla ahenkle çalışması ve gerginlikten kaçınması gerektiğini ifade eden Çalışkan, “makale yazarken hassas davranmak gerekir. Emniyet teşkilâtı resmî kurum olduğu için gerginlik yaratmaktan kaçınmak gerekir. Kurumlar arasındaki ahengi bozmamak lâzım’’ diye konuştu. Çalışkan , “emniyet teşkilâtının görevi güvenliği ve huzuru sağlamaktır, gerginlik yaratmak değildir’’ dedi.

/ ANKARA

07.10.2006


 

Çiçek: 301. madde AB karşıtlığı için kullanılıyor

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, 301. madde konusundaki tartışmalarla ilgili olarak, yasanın bazı ‘ulusalcı’ gruplar tarafından istismar edildiğini söyleyerek, “Bunun Türkiye’de sorun olmasının sebebi bu maddenin bazı ‘ulusalcı’ grupların AB karşıtlığı için kullanmalarıdır. Zaten bu konuda açılan dâvâların önemli bir kısmı ya düştü ya da beraatla sonuçlandı”dedi.

Cemil Çiçek TÜSİAD tarafından Berlin’de düzenlenen “Türkiye’nin AB’ye uyumu ve Türk-Alman ilişkileri” konulu konferansın ardından basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında özellikle 301. madde konusundaki tartışmalara açıklık getiren Bakan Çiçek, yasanın bazı ‘ulusalcı’ gruplar tarafından istismar edildiğini söyleyerek, benzer yasaların İtalya ve Almanya gibi AB ülkelerinde de olduğunu söyledi. Çiçek, “AB uyum süreci içerisinde bu ve benzeri maddelerde yapılması planlanan değişikliklerle ilgili olarak AB ülkelerindeki benzerleriyle kıyaslanarak hazırlanmıştır. Bu nedenle 301’in Avrupa’daki ülkelerdeki benzerleri Almanya, İtalya, Avusturya, Danimarka ve Hollanda da var. Bunun Türkiye’de sorun olmasının sebebi bu maddenin bazı ‘ulusalcı’ grupların AB karşıtlığı için kullanmalarıdır. Zaten bu konuda açılan davaların önemli bir kısmı ya düştü ya da beraatla sonuçlandı” dedi.

AB ile müzakerlerin devam etmesini samimiî olarak istediklerini vurgulayan Cemil Çiçek, Türkiye’nin kısa sürede reformlar konusunda önemli adımlar attığını ve cesaretlendirilmesi lazım geldiğini söyledi. Çiçek, bazı AB üyelerinde de var olan uygulamaların kaldırılması için Türkiye’ye baskı yapılmasını Türk toplumuna anlatmakta güçlük çektiklerini ifade etti.

/ BERLİN

07.10.2006


 

Basın Konseyi: 301 değişmeli

Türk Ceza Kanunu’nun 301 ve 288. maddelerinin gazeteciler için oluşturduğu sıkıntıları gündeme getirmek üzere bir basın toplantısı düzenleyen Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, sözkonusu maddeler ve ifade özgürlüğünü sınırlayan diğer yasal düzenlemelerin oluşturacağı sıkıntılar hakkında daha önce uyarıda bulunduklarını hatırlatarak Türkiye’nin “Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” olmasından duydukları endişeleri aktardı.

Basın Konseyi merkezinde yapılan basın toplantısında, TCK’nın 301. - 288. maddeleri ve diğer ifade özgürlüğünü tehdit eden maddelere dayanan gazetecilere yönelik yasal işlemler hakkında bilgi veren Ekşi, “Gazeteciler için adalet sistemiyle ilgili haber verme hakkı artık ciddi bir korku kaynağı olmuştur” dedi.

TCK yürürlüğe girmeden önce 301. maddeyle ilgili bir rapor hazırlayarak Adalet Bakanlığı ve Başbakana sunulduğunu fakat dikkate alınmadığını ifade eden Ekşi, “O gün de bugün de benzer düzenlemelerin başka ülkelerde de olduğu söylendi, söyleniyor. Birçok ülkede bizimkine yakın kurallar olduğu doğrudur. Ama unutmayalım ki oralarda hiç dava açılmıyor ve kimse cezalandırılmıyor” dedi. Ekşi, gelinen aşamada, 301. maddenini tekrar değerlendirilip değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Konuşmasında, yeni TCK’nın Anadoludaki mağdurlarından örnekler veren Ekşi, Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde, rüşvet almakla suçlanan ve hakkında Ağır Ceza Mahkemesi tarafından soruşturma kararı alınan bir savcıyı haber yapan Gazeteci Bülent Boztepe’nin, savcının fotoğrafını da yayınladığı için suçlu sayıldığını ve yargılandığını ifade etti. Ekşi, Anadoluda durumun çok daha vahim olduğunu, İstanbul’daki gazetecilere kıyasla Anadoludaki gazetecilerin beş misli tehlikede olduğunu belirttiği konuşmasında, “Anadoludaki meslektaşlarımız kendileriyle ilgili dava açılması durumunda Basın Konseyi’ni bundan hemen haberdar etsinler. Biz kendilerine hukuki desteği vermek için elimizden geleni yapacağız. İçinde bulunduğumuz tehlikeyi de ancak bu şekilde ortaya çıkarabiliriz” dedi.

Avukat Turgut Kazan da masum bir haberin dahi suç teşkil edeceği bir dönemi yaşadığımıza dikkat çekerek, TCK’nın 301. maddesinin tümden kaldırılmasının düşünülemeyeceğinin anlaşıldığını, en azından değişikliğe gidilmesi gerektiği görüşünde olduğunu söyledi.

Ekşi ve Kazan, TCK’nın sözkonusu maddesinde “Türklük” yerine, “Türk Ulusu”, “Cumhuriyeti” yerine, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” deyimlerinin kullanılması ve “alenen aşağılayanlar” yerine, “kamu barış ve güvenini bozacak ölçüde alenen hakaret edenler” vurgusu yapılması ve soruşturmayı yine izin sistemine bağlamak gerektiğini ifade etti. Gazetelerin, savcının talimatıyla bir aya kadar kapatılmasının da kabul edilemez bir durum ve bir geriye gidiş olduğunun ifade edildiği toplantıda, son olarak Elif Şafak’ın 301. maddeden yargılanması esnasında görülen yargı önündeki sokak gösterilerinin hukuksuz olduğu vurgulandı.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

07.10.2006


 

Yaşlılar cami avlularında huzur buluyor

Şehrin kargaşasında ve gürültüsünde, yaş ilerledikçe yal-nızlaşan yaşlılar, aradıkları huzuru cami avlularında buluyor.

Bursa’da, 65 yaşındaki Seher Akhisar, şehrin tüm gürültüsünü bir kenara bırakarak günlerini cami avlusunda geçiriyor.

07.10.2006


 

Ramazan’da şiddet azalıyor

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilimdalı Başkanı Doç. Dr. Haluk Savaş, insanların daha çok iyilik yapmak için çalıştığı Ramazan ayının gelmesiyle cana ve mala yönelik asayiş olaylarının azalması, şiddet eğilimlerinden uzak durulmasının beklendiğini söyledi.

07.10.2006


 

AB üyeliğimiz küresel barış için bir fırsat

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin AB üyeliğinin hem Avrupa ve Türkiye, hem de küresel barış için büyük bir fırsat olduğunu söyledi.

AKP İstanbul İl Başkanlığı tarafından Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonunda kendisi ve Almanya Başbakanı Angela Merkel onuruna verilen iftar yemeğinde konuşan Erdoğan, ‘’Bugün dünyada barış ve hoşgörüye her zamankinden daha çok ihtiyaç var’’ diyerek, bu dönemde gerçekleştirilen bu buluşmanın son derece anlamlı bir buluşma ve mesaj olduğunu söyledi. Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: ‘’Bu iftar yemeğinde bir araya gelerek medeniyetler çatışması gibi felaket senaryolarını ısrarla savunanlara en güzel cevabı vermiş oluyoruz. Bugün dünyamız kültürel ve dini farklılıklar temelinde kamplara bölünmeye çalışılıyor. Farklı din ve kültüre sahip halklar arasında ortaya çıkan diyalog eksikliği, aşırı uçlar tarafından istismar ediliyor. Özellikle böyle bir dönemde başta biz siyasiler olmak üzere dini liderler ve bütün kanaat önderlerinin birbirini dışlamak yerine söz ve davranışlarıyla dünya barışına katkıda bulunmaları gerekiyor. Türkiye’nin AB üyeliği hem taraflar, hem de küresel barış için büyük bir fırsattır. Zira her şeyden önce bütün dünyaya farklı dini inanç ve gelenekleri küresel değer ve ilkelerle bağdaştırmanın mümkün olduğunu gösterecektir. Bu birliktelik medeniyetler ittifakının da somut örneklerini teşkil edecektir.’’

Almanya Başbakanı Angela Merkel de şunları söyledi. ‘’Birbirimizi görmek, deneyimlerimizi paylaşmak, farklı dinler ve kültürlerarası yapıcı diyaloğun başlangıcını oluşturur. Birbirimizi dinlemeye, adet ve geleneklerimiz de dahil olmak üzere birbirimizi daha iyi tanımaya zaman ayırmalıyız. Bu akşam benim için bu açıdan çok önemli bir fırsat.” ‘’Türkiye’nin AB’ye yaklaşmasına ve Türkiye’nin AB’ye entegre olmasına büyük önem atfetmekteyiz’’ diyen Merkel, iki ülkede yaşayan herkese, sadece ekonomik değil siyasal açıdan da büyük görevler düştüğünü ifade etti.

/ İSTANBUL

07.10.2006


 

Ağar: Millet rencide edilmemeli

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, gazetecilerin irtica tartışmaları konusundaki sorusu üzerine ‘’Bunlar yönetilemeyen bir Türkiye’nin yansımalarıdır. Bunlar daha devam edecektir.

Burada önemli olan milletimizin rencide, huzursuz olmayacağı, demokrasinin sağlıklı bir şekilde yönetileceği ve varsa bir suç, onun da adlî anlamda takipsiz kalmayacağı hukuk devletidir’’ dedi.

Partisinin Sakarya İl Başkanlığınca Ernaz Tesislerinde düzenlenen iftar yemeğine katılan Ağar, bir gazetecinin ‘’Başbakan, cumhurbaşkanlığına mı hazırlanıyor, ABD’den icazet mi alıyor?’’ şeklindeki sorusu üzerine ise şunları söyledi:

‘’Cumhurbaşkanlığı kararını Türkiye dışında bir merkez veremez. Bu kararı verecek görevdeki Meclis’tir. Ama Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı’ndan önce bir hükümet meselesi var. Türkiye’nin karşısına çıkan tabloda, yönetilemeyen bir Türkiye var. Meselelerin karşısında inisifiyatini kullanamayan bir Hükümet var. Dolayısıyla Türkiye önce bir genel seçime gitmek zorundadır’’ diye konuştu. Hükümet’i iktidara getiren milletin sabırlı beklentilerini, yapıcı bir muhalefet anlayışıyla bugüne taşıdıklarını belirten Ağar, ‘’Bu çocuğun adam olmayacağı dününden bellidir. Bu iktidar dün ne yaptı ki bugün ne yapacak’’ dedi. İktidarın, ''her konudaki irade, güç ve inisiyatifin millette olduğunu unutarak, Türkiye dışındaki bazı yerlerden destek ve yardım alacağını umarak ülkeyi doğru bir çözüme götüremeyeceğini'' ileri süren Ağar, Türk milletinin icazetli siyaset anlayışını tarihi boyunca reddettiğini söyledi.

/ SAKARYA

07.10.2006


 

Tan, Wilson’un sözlerini değerlendirdi: Büyükelçi güven verici bir tablo çizdi

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’un ‘’Türk medyası ve iç politikasında daima belirli bir kakofoni olduğu’’ yönündeki değerlendirmesiyle ilgili olarak, ‘’Türkiye’deki diplomatik temsilciler, tabiatıyla Türkiye’deki iç politika gelişmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulunmazlarsa bunların yanlış anlaşılmaktan kurtulmaları da mümkün olacaktır’’ dedi.

Tan, haftalık basın toplantısında bir soru üzerine, Wilson’un 3 Ekim 2006 tarihinde ABD Dışişleri Bakanlığının yabancı basın merkezinde verdiği brifingin, soru-cevap bölümü dahil 10 sayfalık tutanağının kendilerine ulaştığını ve metnin dikkatle incelendiğini söyledi.

Tan, söz konusu brifingde Wilson’un ‘’Türkiye ve Türk-Amerikan ilişkileriyle ilgili birçok olumlu gözlemde bulunduğunu ve geleceğe dönük olarak güven verici bir tablo çizdiğini’’ belirtti. Büyükelçi Wilson’un daha sonra da bir soruya cevaben, ‘’Türk iç politikası

ve medyasında daima bir miktar kakofoni olduğunu’’ söylediğini belirten Tan, Wilson’un güçlü ve güven içinde, istikrarlı ve laik bir ülke olan Türkiye ile ilgili ufukta, kaygı verecek bir şey görmediğini ifade ettiğine de işaret etti. ‘’Wilson’un Türkiye ile ilgili çok önemli ve olumlu tespitleri bulunmaktadır’’ diyen Tan, şöyle devam etti:

‘’Ancak şunu da kaydetmek gerekir ki, Türkiye’deki diplomatik temsilciler, tabiatıyla, Türkiye’deki iç politika gelişmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulunmazlarsa bunların yanlış anlaşılmaktan kurtulmaları da mümkün olacaktır.’’

Lübnan’a 600-700 asker gidiyor

Namık Tan, Fransa’da sözde Ermeni soykırımının inkarının cezalandırılmasına ilişkin yasa teklifinin, iki ülke ilişkilerine telafisi çok ağır bir darbe indireceğinin açık olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde (AKPM) “Kürtlerin Kültürel Durumu” konulu raporun kabul edilmesiyle ilgili olarak da, Türk heyetinin yaptığı değişiklik önerilerinin geniş ölçüde destek gördüğünü ifade etti. Tan, Lübnan’a, gemilerde bulunan mürettebat ve askerler dahil, 600-700 kişilik Türk kuvveti gönderileceğini, askerimizin Lübnan’da, Sur şehri yakınlarındaki Bakbuk bölgesinde görev yapacağını bildirdi.

/ ANKARA

07.10.2006


 

STK’lar demokrasiyi güçlendirmeli

Aralarında Akademik Dayanışma ve Araştırma Vakfı (ADAG), Yeni Eğitimciler Derneği, Sosyal Etüdler Derneği ve Türkiye Mimar Mühendis ve Teknik Elemanlar Vakfı’nın bulunduğu sivil toplum kuruluşları ortak iftar programında bir araya geldi.

Başkent Öğretmen evinde düzenlenen iftar yemeğinde bir araya gelen STK gönüllüleri yemek sonrası görüş alışverişinde bulundu. Sivil toplumun önemine değinilen toplantıda, AB sürecinde STK’ların daha aktif rol alması ve demokrasiye katkı sağlaması gerektiği ifade edildi. Toplantıda şu görüşlere yer verildi:

“Son yıllarda STK’lar arasında ortak hareket etme bilinci biraz daha gelişmiştir. Türkiye’de demokrasinin daha da gelişebilmesi için STK’lar arasında ittifaklar olmalıdır. Her bir STK’nın çalıştığı alan farklı olabilir, hedef programları, amaçları hatta örgütlenme biçimleri de farklı olabilir. Farklı olsalar bile asgari müştereklerde birleşip, ülkenin geleceğini ilgilendiren politikaların oluşturulmasında bir araya gelebilmeli, tüm toplumu ilgilendiren konularda eylem birliği yapabilmelidirler. Farklılıklar olabilir ama bu farklılıklara rağmen ortak beklentiler için birlikte mücadele edilmeli. AB süreci, sivil toplumu pozitif yönde aktif hale getiren bir süreç olmuştur. AB süreci Türkiye’de sivil alan konusunda önemli bir fırsattır ve sivil toplum hareketlerini de çok önemli ölçüde etkileyecektir. AB süreci ile birlikte, önümüzdeki yıllarda ülkemizdeki STK’lar giderek daha da güçlenecek, sosyal, siyasal ve ekonomik hayatta önemli aktörler olacaktır.”

Fatih KARPUZ / ANKARA

07.10.2006


 

Hastahaneler haciz kıskacında

Sosyal güvenlik kuruluşlarının borçlarını zamanında ödememesi nedeniyle devlet hastanelerin borç batağına sürüklenmekte olduğuna dikkat çeken Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci “Devlet hastanelerinde ikinci haciz krizi geliyor. Sosyal güvenlik kuruluşları hastanelere olan borçlarını ödemede gecikmesi sebebiyle devlet hastaneleri malî açıdan zora girmiştir” dedi.

Kahveci, Ocak ayında 2005 yılının borçların silinmesi sebebi ile yaşanan sıkıntıların etkilerinin henüz giderilememişken, bu ikinci darbeyle hastahaneler adeta hacizcilerin kucağına itilerek, hizmet üretmez hale getirilmek istendiğini iddia etti.

Ahmet TERZİ / ANKARA

07.10.2006


 

Milletvekili seçilme yaşı 25’e iniyor

Milletvekili seçilme yaşının 25’e indirilmesini içeren Anayasa değişikliği teklifi, TBMM Anayasa Komisyonunda kabul edildi.

AKP tarafından verilen teklif, Anayasanın ‘’milletvekili seçilme yeterliliği’’ni düzenleyen 76. maddesinin ilk fıkrasında değişiklik yapıyor. Teklif, milletvekili seçilme yaşının 30’dan 25’e düşürülmesini öngörüyor. Teklif, AKP Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay dışındaki tüm milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Teklife karşı olduğunu belirten Yarbay, seçme ve seçilme yaşının eşit olması gerektiğini söyledi; ayrıca, teklifin ‘’aceleyle’’ görüşülmesine karşı çıktı.

/ ANKARA

07.10.2006


 

Şoförlerin cenazeleri Türkiye'de

Irak’ta uğradıkları silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden TIR şoförleri Zeki Kılıç ve Nuri Akçeren’in cenazesi Türkiye’ye getirildi.

Alınan bilgiye göre, Çarşamba günü Irak’ın Musul şehri yakınlarında Türk TIR şoförleri Nuri Akçeren (42), Abdullah Işık (29) ve Zeki Kılıç bir grubun saldırısına uğradı. Olayda, Nuri Akçeren ve Zeki Kılıç ölürken, Abdullah Işık ise yara almadan kurtuldu. Olayda hayatını kaybeden Kılıç ile Akçeren’nin cenazesi aileleri tarafından Irak’tan alınarak Şırnak’ın Silopi ilçesi yakınlarındaki Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye getirildi. Nuri Akçeren’nin cenazesi buradan doğum yeri Nusaybin’e götürülerek şehir mezarlığında toprağa verildi. Zeki Kılıç’ın cenazesi ise ailesi tarafından teşhis edilemediği için DNA testi yapılması için Diyarbakır Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.

/ NUSAYBİN

07.10.2006


 

AKP’li başkana 2 kurşun

AKP Rize İl Başkanı Hasan Karal, silahlı saldırı sonucu yaralandı. Alınan bilgiye göre, Karal’a, saat 03.15 sıralarında Rize merkez Müftü Mahallesi, Fatih Sokak’ta bulunan evine girerken tabancayla ateş açıldı.

Sol bacağına isabet eden 2 kurşunla yaralanan Karal, komşularının da yardımıyla kendi aracına bindirilerek götürüldüğü Rize Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı Olayın ardından kaçtığı iddia edilen zanlı B.M, Rize'nin İkizdere ilçesinde, kimliği henüz belirlenemeyen bir kişiyle kiralık otomobilde gözaltına alındı. Zanlının üzerinde sahte kimlik bulunaduğu öğrenildi.

/ RİZE

07.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004