Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

Özgürlükler sınırlandırılamaz

İnsan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, Kemalizmle ilgili sözşleri sebebiyle bazı çevrelerin hedef haline gelen Prof. Dr. Atilla Yayla’ya destek verdi. İHD, MazlumDer, İHGD ve HYD adına yapılan açıklamada “özgürlüklerin, kutsallık atfedilen düşüncelere sığınılarak sınırlandırılamayacağı” belirtilerek, yaşananların Türkiye’deki insan haklarının hali hazırdaki vahim durumunu ortaya koyduğu vurgulandı.

İnsan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, Kemalizm hakkındaki görüşleri sebebiyle bazı çevrelerin hedef haline gelen Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla’ya destek verdi. Yapılan açıklamada “özgürlüklerin, kutsallık atfedilen düşüncelere sığınılarak sınırlandırılamayacağına” dikkat çekildi.

İzmir’de AKP tarfından düzenlenen ‘’AB İlişkileri ve Türkiye’’ panelinde Kemalizmi eleştirdiği için hedef haline gelen Prof. Dr. Yayla, İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında İHD’nin yanı sıra İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder), İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD) ile Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD) Yayla'ya destek verdi. Sivil toplum kuruluşları adına yapılan ortak açıklamada, ifade ettiği görüşler gerekçe gösterilerek, Prof. Dr. Atilla Yayla hakkında karalama ve linç kampanyası başlatıldığı, yapılan haberlerle “hedef” haline getirildiği ifade edildi. Açıklamada bu durumun Türkiye’de ifade ve akademik özgürlüklerin durumunu ve medyanın insan haklarına yaklaşımını bir kez daha gözler önüne serdiği vurgulandı. Yaşananların dört farklı açıdan Türkiye’deki insan hakları durumunun hali hazırdaki vahim durumunu ortaya koyduğunun hatırlatıldığı açıklamada, “Bunlardan ilki, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan ifade özgürlüğü probleminin hâlâ devam ediyor olmasıdır. İkincisi, Türkiye’de ifade özgürlüğü konusunda en fazla hassas olması ve ifade özgürlüğünü en fazla savunması gereken medyanın, bu işlevini yerine getirmediği, aksine olumsuz bir rol oynadığıdır. Üçüncü olarak, Türkiye’de akademik özerklik ve özgürlüğün halen sağlanamadığıdır. Ve son olarak da AB süreciyle başlatılan olumlu yöndeki reformların hiçbirisinin kalıcı nitelik kazanamamış ve bu reformlarla sağlanan özgürlüklerin her an geri alınabilir nitelikte olduğudur” denildi.

12 EYLÜL YILLARI HATIRLATILDI

Medya’nın ifade özgürlüğünün en önemli koruyucusu olması gerekirken, bazı medya kuruluşlarının yaptıkları yayınlarla Prof. Dr. Atilla Yayla’yı doğrudan hedef haline getirmesinin medya ettiği açısından içler acısı bir durumu ortaya koyduğu belirtildi.

Açıklamada, Gazi Üniversitesi’nin Atilla Yayla hakkında başlattığı incelemenin 12 Eylül yıllarının 1402 uygulamalarını hatırlattığı, görüşlerini barışçıl bir şekilde ifade eden bir öğretim üyesi hakkında inceleme başlatıp, onu görevinden uzaklaştırmanın demokratik ve insan haklarına saygılı bir hukuk devletiyle bağdaştırılmasının mümkün olmadığına değinildi. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

ÖZGÜRLÜKLER HÂLÂ KURUMSALLAŞAMADI

“Yaşananların bizleri yüzleştirdiği bir diğer gerçeklik de, AB reformlarıyla getirilen temek hak ve özgürlüklerin halen kurumsallaşamamış olması ve oldukça kaygan bir zemine oturtulmuş olmasıdır. Durum onu göstermektedir ki, bu temel hak ve özgürlükler, her an keyfi olarak geri alınabilir şekilde düzenlenmiştir. İfade özgürlüğü de bunların başında gelmektedir. Bizler insan hakları kuruluşları olarak, Prof. Dr. Atilla Yayla hakkında başlatılan karalama ve linç kampanyasını protesto ediyoruz. Prof. Dr. Atilla Yayla hakkında başlatılan karalama ve linç kampanyası derhal sona erdirilmelidir. Hakkında başlatılan incelemeler ivedilikle durdurulmalı ve görevine derhal iade edilmelidir.

Hükümet, başta ifade özgürlüğünü kısıtlayan tüm yasa ve uygulamaları durdurmak olmak üzere, temel hak ve özgürlükleri teminat altına alacak ve onları kurumsallaştıracak her türlü önlemi, bu alanda çalışan sivil toplum örgütleriyle işbirliği içinde hayata geçirmelidir. Özgürlükler bir bütündür. Demokrasilerde özgürlükler, kutsallık atfedilen düşüncelere sığınılarak sınırlandırılamaz.”

İfade özgürlüğünün olmadığı görüldü

Prof. Dr. Atilla Yayla da , ifade özgürlüğünün en temel insan hakkı olduğunu ve kullanılamadığı bir ortamda diğer hak ve özgürlüklerden söz edilemeyeceğini belirterek, şöyle konuştu:

‘’İfade özgürlüğü demek insanların görüşlerini, düşüncelerini başlarına kötü bir şey gelmesi korkusu olmadan serbestçe açıklayabilmesidir. Bana yapılan muamele bu anlamda Türkiye’de ifade özgürlüğünün olmadığını ve ne yazık ki bu olmayışta en büyük payın da ifade özgürlüğünü kullanan medyanın bazı organları olduğunu göstermektedir.’’

Basının ifade özgürlüğünü yalnızca kendisi için değil, herkes için talep etmesi gerektiğini söyleyen Yayla, ‘’Ben bu ülkenin bir vatandaşıyım. Türkiye’yi çok seviyorum ve Türkiye’nin medenî bir ülke, ifade özgürlüğünün tam olduğu bir ülke olmasını istiyorum. Bu uğurda ödenecek bir bedel varsa, onu da ödemeye hazırım, ama Türkiye’nin kazanmasını istiyorum’’ diye konuştu. Yaşadıklarını Gallileo olayına benzeten Yayla, ifade özgürlüğünün yalnızca doğru, resmî ya da toplumda sevilen fikirlerin ifade edilmesi anlamına gelmediğini vurguladı.

Bir gazetecinin, ‘’Sözlerinizden pişmanlık duydunuz mu? Üslubu ayarlayamadığınızı düşünüyor musunuz’’ sorusu üzerine ise Yayla, şöyle konuştu:

‘’Üslûbu ayarlamakla ilgili bir problemim olmadı. Ben akademik bir analiz yaptım. Zaten üslûbu ayarlama mecburiyeti hissetmek de ifade özgürlüğü açısından problemler olduğunu gösterir. Ben de doğru olduğuna inandığım fikirleri savunuyorum. Bu fikirleri bir dogma olarak görmüyorum. Bu fikirleri tartışmaya, eleştiriye açık olarak görüyorum. Ama bir şart koşuyorum, diyorum ki, bana baskı yaparak, tehdit ederek, yıldırmaya çalışarak fikirlerimden vazgeçiremezsiniz. Bana benim fikirlerimin yanlış olduğunu ispatlayarak bu fikirlerden vazgeçme şansı verirsiniz. Bu medenî bir yoldur.’’

Yayla, Türkiye’de bir fikri yarışması olduğunu, ancak kendisinin eleştiri konusu yaptığı Kemalist çevrelerin fikir geliştirmek yerine bağırmayı ve slogan atmayı tercih ettiğini belirterek, fikirlerinin yanlışlığının yine fikir ortamında ispattlanmasını istedi.

İbrahim DOĞRU / ANKARA

23.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Schröder: Kıbrıs adaletle çözülür

  Özgürlükler sınırlandırılamaz

  Özdemir: Türkiye, örnek bir demokrasi olabilir

  Tan: Dikteye müsaade etmeyiz

  YAŞ, haftaya toplanacak

  İrticanın tehdit olmadığı ispatlandı

  Mukaddes yolculuk başladı

  6 aylık hacı adayı

  Mutabakatın gereği yapılsın

  ÖSYM de Şûrâ'ya tavır aldı

  SASON-DER’den afetzedelere yardım

  Borç batağındaki belediyeler proje retemiyor

  Güler, Gökçek’e sahip çıktı

  Tek Adımda Hizmet

  Sınırda kaçaklara geçit yok

  Çocuklar neden evden kaçar?

  Kazananı olmayan sınav

  22 emniyetçiye ihraç talebi

  Defter kapakları İngilizce istilâsı altında


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004