Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Habib FİDAN

Peyami Safa haklıdır...



Hakikat, hakikattir. Zaman ve mekân değişse de hakikat değişmez. Hâl böyle olunca, hakkında yazılanların geçerliliği de devam eder. Bu açıdan, Peyami Safa’nın Ötüken Yayınları’ndan “San'at-Edebiyat-Tenkit” başlığıyla çıkan makaleleri günümüz edebiyatının, yahut edebiyat dünyasının önemli eksikliklerini tesbit etme açısından başucu kaynaklarımdan birisidir. Ne gariptir ki; meselâ bundan yetmiş bir yıl önce dile getirdiği eksiklik, bugün de geçerliliğini koruyor.

Peyami Safa, edebiyat meseleleriyle ilgili yazdığı makalelere bulduğu başlıklar açısından usta bir kalemdir. Bunlardan birisi de “İşkembe-i Kübra Edebiyatı” başlıklı makale. İlk anda insanı şaşırtan, biraz da mizahî bir özelliği andıran bu başlık aslında dün olduğu gibi, bugün de önemli konular hakkında nokta atışı yapar niteliktedir. Şöyle diyor Safa: “Son yıllarda orta mektep çocuklarına kadar her gencin kumbarasını boşaltarak üç dört formalık birer şiir kitabı neşretmesi, bu cesareti gün geçtikçe daha çok besliyor. Edebiyatın bir hayal oyununa inhisar etmesindeki basitlikten doğan bu teşrik (ortaklık), o çocukcağızları okumaktan ziyade yazmaya, tam bir zihin cehdi yerine, fantaziye doğru sürükledikçe, edebî felâketimiz devam edecektir.”

Sizce günümüzde de bu salgın yok mu? Peki bu salgının sebebi nedir? Okumamak değil mi? Zira okumadan yazmayı şiar edinip ve sadece gönül edebiyatı yapanlar o kadar çok ki… Eh, heybede kitaplardan süzülen tefekkür huzmesi olmayınca da işkembe-i kübra edebiyatı devreye girer. Orta malı olmuş hayaller, hemen herkesin âşina olduğu sevgiliye uzun tiratlar ve dahası, süregelen ajitasyon (zorlama) ifadeler…

Sözümüz meclisten dışarı. Günümüzde elbette rüşdünü ispat etmiş ciddî sayıda edebiyatçımız var. Ancak demek istediğim, kekeme türünden açık olmayan, iç kanama geçiren bir hasta gibi, sıktığımda âdeta katran karası bir yığın duygu sömürüsü ifadeler nesre de sıçradı. Oysa nesrin en önemli vasfı açıklık, eskilerin tabiriyle vuzuhtur. Bunun içindir ki, Yahya Kemal yeni hamleler tarzında vuzuhu yakalayan tefekkürümüzün olmayışını, nesrimizin tam anlamıyla olmamasına bağlar. Buna paralel olarak, Peyami Safa da bu dar kalıplılığın ve bir nev'î âşık-maşuk yahut gönül ilişkilerinin sıkışıklığı içinde kalışın, eskiden kalma bir hastalık olduğunu dile getirir: “Türk edebiyatının yalnız bir gönül edebiyatı hâlinde kalması ve gönül işlerinden ayrı bir mesele kabul etmemesi, marifet vasıtasında bütün zekâ değil; yalnız gönül, yani bir nev'î aşk muhayyilesi oluşundandır. Üstüne zihnin pek az emeği geçen bu gönülden dolma edebiyat, galip tarafıyla hep gönül mevzuu içinde kalarak dünya tefekkürünü ayaklandıran diğer birçok meseleleri düşünmeye hiç yanaşmadı.”

Eski edebiyatımız, elbette eğrisi ve doğrusuyla kayda değer bir başarı ve duruş sergilemiş; ancak kabul etmeliyiz ki, toplumun ve dahi çağın gereklerine ayak uyduramadığı için de bir nev'î tükenişe doğru sürüklenmiştir. Başka bir deyişle, kendi kendini bitirmiştir. Peki şimdilerde ne yapılıyor? Aynı şey. Fakat bu sefer şiir yetmiyormuş gibi, nesirde de sözünü ettiğim kalıp ifade ve düşüncelere müracaat ediliyor. Bir nev'î, “yarenlik edebiyatı” yapılıyor.

Evet, Peyami Safa haklıdır. Bu düşüncelerinde olduğu gibi: Edebiyatın kendine göre yüksek bir riyaziyesi (Matematik bilgisi) olduğunu ve esirleşmiş ulvî ihtiraslarla kaynaşarak incelmiş bir hendese ruhundan doğduğunu edebiyatçılar göstermeye muvaffak olmadıkça, fizik hocaları onu işkembe-i kübra ifrazatı hâlinde görmeye, büluğa ermiş çocuklar da (koca bebekler de denebilir) gönül şiirlerini (buna nesirleri de eklemek lâzım) toplayan kitapları çıkarmaya devam edeceklerdir.

14.01.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.01.2007) - “Göçtü Galip dede candan ya hû!”

  (31.12.2006) - Kurbanla yılbaşı arası düşünceler

  (24.12.2006) - Yaşayan değerimiz: Mehmet Âkif

  (17.12.2006) - “Yalan da var, hılaf da...”

  (03.12.2006) - Değişmece bunlar!

  (26.11.2006) - İç muhasebe günü: 24 Kasım

  (19.11.2006) - Mucizeyle iç içeyiz

  (19.11.2006) - Mucizeyle iç içeyiz

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004