Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Yasaklar cidden kalkacak mı?

Başörtüsü yasakları konusunda 40 yılı aşkın devam eden derin sosyal yara, bugünlerde tekrar gün yüzüne çıktı...

Bunu defalarca kez yazdık ve söyledik; şu andaki mevcut Anayasa’da zaten başörtüsünü yasaklayan bir madde yoktur. Kanunlarımıza baktığınızda da örtü yasağıyla ilgili bir ibare bulunamaz. Yani yaşanan yasaklar tamamen siyasi konjonktüre bağlı olarak kamu görevlileri tarafından yetki aşımı ile yapılandırılmış fiili olaylardır...

Hükümet, MHP ve bazı Bağımsız vekillerin de iştirak ettiği son Anayasa ve Kanun değişim çalışmaları, toplumun geniş katmanlarınca sitayiş ve tebrikle karşılandı. Kırk yıllık çekilen acılar sonunda bitecekti... Ve fakat taslak çalışmaları netleştikçe, özgürlüğün ve serbestliğin sadece üniversite öğrencilerini kapsadığı çıktı ortaya. Sayın Bahçeli’nin de gayet asabi bir ciddiyetle dile getirdiği gibi; üniversite öğrencilerinin dışında kimse bu özgürlüklerden yararlanamayacaktı...

Bizler bu konuda çok şey tecrübe ettiğimiz için, başörtüsü konusunda hemen her siyasi atağın bedelini epey pahalıca ödemiş nesilleriz. Ayrıca bu tavırla, yani yasağın sadece üniversitelerden kaldırılması ibaresiyle, kamusal alandaki fiili yasak, yasallaşmış hale geliyor. Yani özgürlük var ama sadece üniversite öğrencilerine, o halde yasak üniversite öğrencisi olmayan herkese karşı devam etmektedir şeklinde bir damıtmayla karşı karşıyayız...

Yasada şimdiye kadar olmayan bir yasaktır bundan sonra karşımıza çıkaracakları.

Ayrıca tasarının bu haliyle bile Anayasa Mahkemesi’nden geçemeyeceğini düşünüyorum. Eğer mesele Anayasa değişikliği tarzında ele alınsaydı Anayasa Mahkemesi’nin blokajına uğramadan geçebilirdi. (Zira Anayasa Mahkemesi anayasa değişikliklerini şeklen denetleyebilir, esastan denetim yetkisi yoktur) Fakat Hükümet ve MHP, meseleyi kanun üzerinden halletme yoluna gitmişlerdir. YÖK Yasası ek 17.md aracılığıyla kılık kıyafet serbestisinden söz edilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin daha önce verdiği kararlar ve politik rijit tavrı gayet açıkken, ilgili madde hakkında da olumsuz karar vereceklerini şimdiden tahmin etmek için müneccim olmak gerekmiyor. Görürsünüz, iş yine Anayasa Mahkemesi kapısından geri dönecek...

Siyasi manevralar, halkla ilişkiler ve toplum katmanlarının taleplerine kulak vermek gibi konular, elbette politikanın temel dinamiklerindendir. Ama hatırlatmak isteriz ki toplumun bu kadar hassas olduğu, vicdanların yıllardır kanatıldığı bir konudaki umutlarımız, politikanın genel geçer tavrına kurban edilmesin... Aksi takdirde bu iş, sadece meselenin çözümünü bekleyen milyonların hüsranı olmaz, bu işi ellerindeki imkanlar nispetinde kotaramayan siyasiler açısından da hüsran olur. Biz bunu tecrübe etmek istemeyiz...

Memleketteki çeteleşmelerin ve yasadışı güç odaklarının üzerine gidiliyor oluşu, demokratik şeffaflaşma açısından hepimizi umutlandırıyor. Ergenekon Çetesi’nin çökertilmesi olayında da yaşadığımız gibi, memleket üzerinde doğacak kaotik zeminden fayda uman gruplar her zaman olagelmiştir. Bunun en vahim şeklini 28 Şubat’ta yaşadık. Batı Çalışma Grubu’nun (aslında bu da yasadışı bir çete oluşumuydu) irtica senaryoları eşliğinde milyarlarca dolar zarara uğratıldık, sözlüklere abartılı hırsızlık anlamında “hortumlama” şeklinde bir kelime hediye etti o zorlu günler...

Bizler şimdi başörtüsü yasakları ile ilgili olarak başka bir çeteyle karşı karşıyayız. Öyle ya, Anayasa’da yok, yasada yok, peki kimdir yasaklayan örtüyü? Hangi güçtür kanunda yer almayan bir yasağı icadedip uygulatan? Bu çetenin maskesini düşürmek de en az Ergenekon’un maskesini düşürmek kadar önemlidir. Fakat bu hadisede elimiz bu kadar güçlü değildir, zira Ergenekon Çetesi’ni deşifre edenlerin arasında TESEV’ci akademisyenler de vardır. Başörtüsüne özgürlük diyenler arasında ise TESEV’ciler yok! (Allah’tan) Şahsen ben, başörtüsü meselesinin dış destekler ve lobiler çerçevesinde çözüme ulaşmasını onur kırıcı bulurum...

Malum tartışma çerçevesinde yaşadığımız iç kırılma ise elbette daha ciddidir. Yıllarını başörtüsüne dair sabırlı bir hukuk mücadelesiyle geçiren yüzbinlerce kişiyi, “türbancı”lıkla suçlayabilen üstelik de başıörtülü kişilere şahit olduk bu süreçte... Ya örtünmeyi sadece bir iç temizlik ritüeli olarak toplumsallaşmadan ayrı tutanlara ne demeli? Direnmeyi ve sabrı, inatçılık ve anormalleşme sayan muhafazakârlar da seslerini daha bir yükselttiler aynı anda... Para, makam ve mal hırsıyla insanların kutsallarıyla alay eden eski kutsalcılar ve iç içe çeteleşmeler, iç içe kulüpleşmeler... Bunların hepsini aynı anda gördük...

Başörtü konusundaki yasak veya özgürlükten çok daha önemlisi bizim kendi içimizdeki bu çürüyüştür... Hepimizi heyecanlandıran bu süreçten çok şey beklemiyorum. Umarım yanılırım...

Vakit, 1 Şubat 2008

Sibel Eraslan

02.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Asıl yasaklardan korkun

  Yasaklar cidden kalkacak mı?

  ‘Keşke’ler ve ‘gerçek’ler

  Öğrenci affı gerek

  Bir utanç dosyası daha: Düşünceye hacir…


 Son Dakika Haberleri