"Gerçekten" haber verir 26 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Ahmet ÖZDEMİR

Şeair-i İslâmiye toplumsal şuurdur



İslâm’da şeair (alâmet, sembol) dediğimiz ibadet ve görevlerimiz vardır. Bunları yerine getirirken başkalarının görmesi veya duyması bazen kişileri riya (gösteriş) duygusuna götürür. Gerçekten öyle midir?

Şeairi İslâmiyede riya olur mu?

Kur’ânı Kerim’de bir âyeti kerimede sadaka ile ilgili şöyle buyrulmaktadır: “Sadakalarınızı açıktan verirseniz ne güzeldir o. Eğer onu gizler de fakirlere öylece verirseniz, işte bu sizin için daha da hayırlıdır. Böyle yapmanız günahlarınızın bir kısmına kefaret olur. Allah yaptığınız her şeyden hakkıyla haberdardır.”1

Bu âyette ibadetlerin özellikle farz olanlarında veya farz olsun olmasın İslâmiyetin sembolü haline gelmiş olan ve şeâir olarak anılan ibadetlerde, gizlenmeksizin açıktan yapılması teşvik edilmiştir. Çünkü bunlar bir Müslüman’ın zaten yapmakla yükümlü olduğu ibadetlerdir. Eğer bu ibadetler gizlenecek olursa, o zaman bir cemiyette İslâm’ın ne ölçüde yaşandığını anlamak imkânsız hale gelir. Mâlî ibadetlerden zekât da farz oluşu sebebiyle, açıktan yapılması (verilmesi) teşvik edilen ibadetlerdendir.

İbadetlerde önemli olan ihlâstır. Yani yapılan ibadetlerde sadece Allah’ın rızası esastır. Günümüzde İslâmî görevlerin ihmâle uğradığı bir gerçektir. Böyle bir zamanda bu görevleri açıktan yapmak da bazen bir ihlâs belirtisi hâline gelmektedir. Çünkü bunda da İslâm’ın bir alâmetini, şeâirini ilân etmek ve toplumda başkalarına örnek teşkil etmek gibi, insanı Allah’ın rızasına eriştirebilecek vesileler bulunmaktadır.

Bediüzzaman, şeâire riyâ girmediğine ve ilân edilmesinin gerekliliğine dikkat çeker. Şeâirin nafile nev’înden de olsa, şahsî farzlardan daha önemli olduğunu belirtir.2

Bediüzzaman’ın gece hayatının kendine has ibadetlerle geçtiğini yakın talebeleri ve komşuları da anlatmaktadırlar. Said Nursî, evrad ve ezkâr adını verdiğimiz ibadeti daha çok sesli yapmaktadır. Hatta Barla’da evinin önündeki çınar ağacında yaptığı zikirleri komşuları bile rahatlıkla dinleyebilmektedirler. Hapishanelerde de aynı minval devam etmiştir. Bu durumu bir mektubunda şöyle dile getirmektedir:

“Bu gece evrad ile meşgul olurken nöbetçiler ve başkalar işitiyorlardı. Kalbime geldi ki: ‘Acaba bu izhar, sevabını noksan etmiyor mu?’ diye telâş ettim. Hüccetü’l İslâm İmamı Gazâli’nin meşhur bir sözü hatıra geldi. O demiş: ‘Bazan izhar, çok defa ihfâdan daha ziyade efdal olur.’ Yani aşikâre yapmakta başkalar, ya istifade veya taklit etmek veya gafletten uyanmak veya dalâlette ve sefahette muannid ise, karşısında şeâiri İslâmiye nev’înde izhar etmek, izzeti diniyeyi göstermek gibi çok cihetle, hususan bu zamanda ve ihlâs dersini tam alanlarda değil riya, belki gizliden tasannu karışmamak şartıyla çok ziyade sevaplı olabilir diye bir teselli buldum.”3

Bediüzzaman bir başka mektubunda nelere riyanın giremeyeceğini şöylece sıralamaktadır:

“Farz ve vaciplerde ve şeâiri İslâmiyede ve sünneti seniyenin ittibâında ve haramların terkinde riya giremez; izharı, riya olamaz—meğer gayet za’fı imanla beraber, fıtraten riyakâr ola.” Burada yine Hüccetü’l İslam İmamı Gazâlî (ra) gibi zatların beyanlarını hatırlatır. Diğer nafilelerin gizlenmesi çok sevaplı olduğu halde, şeâire temas eden, özellikle böyle “bid’alar zamanında ittibâı sünnetin şerâfetini gösteren ve böyle büyük kebâir (büyük günahlar) içinde, haramların terkinde takvâyı izhar etmek, değil riya, belki ihfâsından (gizlenmesinden) pek çok derece daha sevaplı ve halistir”4 der.

Yukarıdaki sözlerden anladığımıza göre bazı ibadetlerin açıktan yapılması gizlenmesinden daha faziletlidir, sevaplıdır.

Açıktan yapılmasının faydaları: Başkaları bu ibadetlerden istifade edebilir, onları taklit edebilir, gaflette olanları uyandırır, kişilerin cesaretini arttırır. Dalâlet ve sefahatte inat edenlere karşı da dinin şerefi korunmuş olur. Bilindiği gibi cemiyette insanların birbirlerinden etkilenmeleri daha kolay olur. Aynı dine, aynı inanışa sahip olanlar birbirlerinden kuvvet alırlar. Böylece Şeâiri İslâmiye, insanlara toplumsal şuur kazandırır.

Dipnotlar:

1. Bakara Sûresi, 271

2. Lem’alar, s. 58

3. Şuâlar, s.270

4. Kastamonu Lâhikası, s. 141

26.12.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.11.2008) - İslâm’ın sembolleri ve biz

  (18.11.2008) - Hac: Müslümanların kongresi

  (21.10.2008) - İktisat-israf ekseninde dönen insanlık

  (19.10.2008) - Hakta sebat edenler

  (15.10.2008) - Bir nur talebesinden mektup var

  (08.10.2008) - Nurlu hatıralar neler hatırlatır?

  (25.09.2008) - Bediüzzaman Said Nursî aramızda

  (21.09.2008) - HAYATIMIZDA RAMAZAN MANZARALARI

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır