"Gerçekten" haber verir 01 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Risale-i Nur ve ABD



Üstadın ABD’ye bakışını ortaya koyan temel parametrelerden bir kısmını geçen hafta aktarmıştık. Şimdi de Risale-i Nur hizmetine bakan mesajlarına göz atalım.

Ama onlardan önce, Lozan antlaşmasıyla ilgili olarak Büyük Doğu’dan aktarılan yazıdaki, konumuz açısından önemli detaya temas edelim.

Orada, Lozan’daki Türk heyetine müşavir olarak sızan ve daha sonra Mısır’da hahambaşı olan Hayim Naum’un, konferans öncesi Amerika’da Türkler lehine verdiği seri konferanslarda “Türkün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve kendi öz adamlarına yıktırma fikrini telkin ettiği” anlatılıyor.

Sonrasını ise, İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?” itirazlarına Lord Gürzon’un verdiği cevapta görüyoruz:

“Asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz...” (Emirdağ L., s. 539)

Bu tarihî anekdotun konumuzu ilgilendiren yönü, Türkiye’yi ve âlem-i İslâmı hedef alan ifsad planlarının önce Amerika’da pişirildiğini ve bunlardaki Yahudi etkinliğini ortaya koyması.

Buna karşı verilecek mücadele ise ancak Risale-i Nur’la başarıya ulaşabilir. Nitekim 19. yüzyılın sonunda yine İngiliz Parlamentosunda seslendirilen ve otuz yıl sonra Lozan’da uygulamaya konulan “Kur’ân’ı ortadan kaldırma veya Müslümanları ondan soğutma” planı, Anadolu’da Risale-i Nur hizmetiyle akamete uğratıldı.

Sonrasında ise bu hizmetin Türkiye sınırlarını aşıp bütün dünyaya açılması süreci yaşandı.

Amerika da bu sürecin dışında kalmadı.

Mustafa Sungur imzalı bir mektupta “Amerika ve Avrupa’da Nur Risalelerini istemeleri ve oralarda intişarı”ndan söz edilmesi (Emirdağ L, s. 792) ve bizzat Üstadın bir mektubunda yer alan “Risale-i Nur’un emsalsiz bir mazlûmiyet ve âcizlik haletinde telif edilmesi ve şimdi âlem-i İslâmın ekseri yerlerinde ve Avrupa ve Amerika’ya da tesirini göstermesi” (a.g.e., s. 842) ifadeleri, sürecin önemli kilometre taşlarına iki örnek.

Selâhaddin’in (Çelebi) Amerika misyonerlerine dört-beş ay okutturduğu Asâ-yı Musa ve Mû’cizat-ı Ahmediye’den bahseden mektupla (s. 315), “Amerika’da siyasete alet değil, belki dini din için mutaassıbane iltizam edenler çok vardı. İnşaallah Asâ-yı Musa’yı alan, o dindarlardandır” (s. 272) ve “Amerika âlimleri elbette Asâ-yı Musa Risalesine lâkayt kalmayacaklar. Eğer dini din için seven kısmının ellerine geçse fütuhat yapar” (s. 277) ifadeleri de diğer örneklerden üçü.

Aynı konuyla ilgili bir başka mektupta da son derece önemli bir ölçüye dikkatimiz çekiliyor:

ABD’deki Müslüman heyetine İstanbul’daki Amerikan sefiri vasıtasıyla Zülfikar ve Asâ-yı Musa göndermek isteyen bir zata Üstad diyor ki:

“Sefirlerin (diplomatların) kafası siyasetle meşgul olduğundan ve Risale-i Nur siyasetle alâkası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemiyor. Hem Risale-i Nur, müşterileri aramaz, müşteriler onu aramalı, yalvarmalı. Amerika buranın en küçük bir havadisini merakla takip ettiği halde, buranın en büyük bir hadisesi olan Risale-i Nur’u elbette arayacaktır.” (s. 383)

Demek ki, Üstad eserlerinin Amerika’ya da ulaştırılması gayretlerinde, bu çalışmalara siyasetin gölgesini düşürmemek ve Risale-i Nur’un sadece din için çalışan insanların eline geçmesini sağlamak için özel bir hassasiyet gösteriyor.

Öyle ki, iki eserinin ABD’deki Müslüman bir heyete gönderilmesine aracılık etmesi için dahi konsolostan yardım istenmesine razı olmuyor.

Hakim cereyanların bu hizmeti de kendi amaçları için kullanmaya kalkışmaları, bu hassasiyetin ne kadar isabetli olduğunu gösteriyor.

Bu ince ölçülere riayet etmeden yapılan çalışmaların ne gibi mahzur ve sıkıntılara yol açtığını ise, yaşanan gelişmelerde açıkça görüyoruz.

Ve Risale-i Nur kendi yolunu kendisi açıyor.

01.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (31.01.2009) - AB için siyasî irade

  (30.01.2009) - İbretlik tablolar ve sonrası

  (29.01.2009) - Ergenekon ve anayasa

  (28.01.2009) - Ergenekon ve darbe

  (27.01.2009) - Ergenekon nereye?

  (25.01.2009) - Said Nursî ve ABD

  (24.01.2009) - Filistin’in üç düşmanı

  (23.01.2009) - Filistin’i unutmayalım

  (22.01.2009) - Beyaz sayfa

  (21.01.2009) - Gözler Obama’da

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır