"Gerçekten" haber verir 19 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Nimetullah AKAY

İnsanlık ailemiz için üzülüyoruz



Yine dönüp kendime baktım. Kâinat içinde görünmez bir nokta olduğumu düşündüm. Ben bir insan olarak yaratılmıştım. İnsanlığın babası Hz. Âdem dünyaya gönderilirken, benim binlerce yıl sonra dünyaya misafir edileceğim de takdir edilmişti. Aradan bin yıllar, yüz yıllar geçti. Sıra benim de dünyaya ayak basmama gelir miydi acaba? Upuzun yıllar nasıl geçecekti? Bu bekleyişe tahammül mümkün müydü ki?

“Bütün gelecekler yakındır” gerçeği bilinse de, insanlar sanki gelecek zamanlar gelmeyecek gibi hareket etmektedirler. Geçmişten ibret alınmaz bile. Oysa ne zamanlar gelip geçmişti bu fani dünyada? Bin yıl yaşayanları bile misafir etmişti bu ihtiyar dünyamız. O zamanlar onun da gençlik zamanlarıydı. Dağları ve ovaları şimdikinden çok daha yemyeşil idi dünyanın. Hayvanların hayat sevincine diyecek yoktu. Çünkü daha insanlar dünyanın her tarafına yayılmamışlardı.

Gün oldu devran döndü, gittikçe değişti dünya şartları. Ömürler kısaldı, dağlar yeşilliklerini kaybetti, ovalar çorak olmaya başladı. Hayvanlar tenhalara sığınmak zorunda kaldı. Çünkü insan nüfusu gittikçe yeryüzünü kaplıyordu. Çok değil, belki yarım asır önce bile yaban hayvanlarının sürüler halinde koşuştuğu yerlerde şimdilerde bir böceğe bile rastlanmamaktadır. Sânii’ni tanıtan bu mükemmel dünya karartılmak isteniyor. Rabbini tanıtmak isteyen masum canlılara kıyılıyor. Güzelliklere güzellik katmak isteyenler de garip görülüyor. İnsanlığı sahil-i selâmete ulaştıracak Kur’ânî ve Muhammedî (asm) yol görmezden geliniyor.

“Pür şer beşer” dünyamızı bu hâle getirdi. Onlar hep bu dünyada kalacaklarını düşündüler. Ölümler bile, acılar içinde kıvrandıran hastalıklar bile onların ıslâhına yetmedi. Kalblerini karartıp, akıldan istifa edenlerdir dünyamızı mahvedenler. İpini koparıp, başıboş bir şekilde dolaşanlar hayvanlara özendiler. Oysa ki hayvanlar masumdu. Onlar “pür şer” değillerdi çünkü. Ya insan? İnsanlığını bilenler nisbeten masum kalsalar bile, insanlıktan çıkanlar bütün yaratılanların başına belâlar getirdiler.

Şimdi ben kendi insanlık ailemi düşünüyorum... Ne badireler atlatmış benim insanlık ailem? Ne caniler çıkmış bu yaratılanların en mükemmeli olanlardan? Tüyleri diken diken eden cinayetlerle asırları mahv etmiş ne yazık ki bu insanlarımız. Geriye dönüp baktığımızda, iyilere özlem duyuyor, kötülere ise kahr oluyoruz.

Düşündükçe kendimi arıyorum bu karmakarışık âlemde. Bazen kendimde bile kendimi bulamıyorum. Bazen uzaklara gidiyorum. Halbuki aradığım bana benden yakın. Nefsim ve şeytanlar beni hep uzaklıklarla avutuyor. Beni benden uzaklaştırıyor, gerçeklerimle beni buluşturmak istemiyorlar. Müthiş planları, öldürücü silâhları, çekici zehirli balları var onların. Su uyusa bile o düşmanlarım uyumuyor. Gafletli hallerimi büyük bir sinsilikle bekliyorlar. Kalbime kara lekeler bırakıyor, ruhumu karanlıklara itiyor, aklımı öldürücü yaralarla çelmeye çalışıyorlar.

Beni ebedî güzelliklere kavuşturacak güzelliklerimden uzaklaştırmak istiyorlar. Fani âlemi bana ebedîleştirecek yollarımı kapatmaya çalışıyorlar. Hayatımın her saniyesine tuzaklar kuruyorlar. Bütün stratejileri düşmanlık etmek ve düşmanlık ekmek üzerinedir. Muhabbete giden yollara barikat koyuyor, habire günah oklarını kalplerimize saplıyorlar. Kolay değil bizim işimiz. Yatmakla, uyumakla koruyamayız insanlığımızı. Gücünü Arş-ı Âlâ’dan alan zırhlara ihtiyacımız vardır. Zırhlarla kendimizi koruyamazsak kurtulamayız bu şedit imtihan dünyasından.

Bize bizden yakın O'lana yaklaşmalıyız. Bizi uzaklara götürüp yabancılaştırmak isteyenlere kanmamalı, bütün çabamızla kendimizi tanımalıyız. Sahibimizi, Malikimizi düşünmekten, O’na sığınmaktan başka çaremiz yoktur. Düşman devamlı saldırıdadır. Sığınaklarda Kâinatın Yüce Rabbine yalvarmalı, yakarmalıyız. İnsanlık İslâm binasına girmelidir. Bu bina tanınmalı ve insanlar orada kendilerine gelmeli, insanlıklarını bulmalıdırlar.

19.01.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.01.2009) - Filistin üzülmesin!

  (06.01.2009) - Gerçeklere uzanmak zamanıdır

  (31.12.2008) - Mazeretlerimiz geçerli olmayacak

  (22.12.2008) - Muhammedî ahlâka muhtacız

  (15.12.2008) - İnsan, nasıl insan olur?

  (08.12.2008) - Kurban olmak

  (01.12.2008) - Aydınlık ve karanlığın çarpışması

  (25.11.2008) - Göğsümüzü kabartan boş şeyler

  (17.11.2008) - Allah'a kul olmak tek çare

  (10.11.2008) - Ölümlü dünya için değer mi?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır