"Gerçekten" haber verir 28 Şubat 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Cevher İLHAN

“28 Şubat” sürüyor... (1)



28 Şubat’ın on ikinci yıl dönümünde darbenin demokratik sisteme soktuğu sakatlıklar sürüyor…

Cumhuriyet döneminde darbelerin anası kanlı 27 Mayıs ihtilâlini dayatanların çoğu öldü. 12 Mart muhtırası, 12 Eylül ihtilâli ve 28 Şubat “postmodern darbesi”yle demokrasiyi öldüren, askıya alan ve devre dışı bıraktıran darbeciler yaşasa da milletin nezdinde çoktan “ölüler.” Zaten 28 Şubat da diğer bütün darbe ve ara rejimler gibi ölü doğdu…

Ne var ki “ölü” darbelerin ortaya saldığı demokratik irâdeyi kemiren keneler, bulaştırdığı antidemokratik zâfiyetler hâlâ hayatta. Üzerinden onlarca yıl geçse de darbe anayasaları, demokrasi ve hukuku askıya alan demokrasi dışı uygulamaları, utanç verici inanç ve insan hakları yasakları devam etmekte…

Demokrasiye yakışmayan tortularla dolu hastalıklı anayasaları, milletin önünü kesmekten, hak ve hürriyetleri kısıtlamaktan başka bir işe yaramayan kadük yasaları, çağdışı mevzuatı bütün ağırlığıyla hüküm sürmekte…

Bizzat “hazırlayıcıları” tarafından “artık lüks” olduğu itiraf edilen ve yüze yakın maddesi değiştirilerek kevgire dönen “yamalı bohça” 12 Eylül darbesinin Meclis’i lağveden, meşru hükümeti deviren, siyasî partileri kapatarak siyaseti zorlamalarla rayından çıkaran anayasası hâlâ hükümferma…

Bin yıl olmadı, ama 28 Şubat’tan günümüze 12 yıl, 12 Eylül’den bu yana 29 yıl ve 27 Mayıs’ın üzerinden 49 yıl geçti; tortuları hâlâ durmakta, demokrasiyi lekelemekte…

HÂLÂ DARBELER VE

DARBECİLER KORUNUYOR…

Türkiye, AB’nin demokrasi, hukuk ve insan hakları standartlarına ulaşamaya çalışıyor; lâkin bir yığın demokratik illetle muallel anayasa, yasalar yüzünden bir türlü başaramamakta.

Zira dibacesinde demokrasiyi katleden darbenin “milletin çağrısı ile yapıldığı” iddia edilen, milletin seçtiği meşru idâreyi Anayasa ve hukuku çiğneyerek alaşağı eden ihtilâlin “Millî Güvenlik Konseyi”nin atadığı “Danışma Meclisi”nin “milletin meşru temsilcileri olduğu” ileri sürülen, defalarca değiştirilmesine rağmen hâlâ “hiçbir düşünce ve mülâhazanın (…) Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları karşısında korunma göremeyeceği” kaydı getirilen demokrasi ayıbı “darbe anayasası” hâlâ yürürlükte…

Tıpkı 1982 Anayasası gibi ihtilâl ürünü olan ve “hayır” demenin yasak olduğu, darbecilerin devlet gücünü kullanarak tehditlerle, korkularla, baskılarla, hîlelerle kabul ettirdiği 1961 Anayasası, 1924 Anayasasının, ikinci maddesindeki “Türkiye devletinin dini, din-i İslâmdır” temel düsturunu belirleyen ibâresini millete rağmen kaldırmakla kalmadı.

Keza beşinci maddesinde “Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir; bu yetki devredilemez” yazılıyor, dördüncü maddesinin başında “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir” deniliyor; fakat hemen peşinden “Millet egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır” garâbetini getiriyor. Milletin hakkını gasb ediyor.

Ve ihtilâl mahsulü 61 Anayasasındaki “kayıtsız ve şartsız millete ait olan egemenliğin kullanılmasını” millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in dışındaki “yetkili organlara” veren demokrasi ayrığı bu garâbet, yine ihtilâl ürünü 82 Anayasasının altıncı ve yedinci maddelerinde de aynen korundu, korunuyor.

Bu yaman çelişkiye göre “egemenlik kayıtsız ve şartsız milletin” olacak, “millet adına yasama yetkisi Meclis’in” olacak ve “bu yetki devredilemeyecek”; lâkin bu “yetki” ve “egemenlik”, darbe anayasalarıyla demokratik sisteme hariçten monte edilmiş, atanmış “yetkili organlar” eliyle kullanılacak…

“28 ŞUBAT” UYGULAMALARI

DEVAM EDİYOR

Yine hiçbiri tatbik edilmeyen, millete mal olmayan ve halkla alâkası kalmayan, “bilumum memurin ve müstahdeminin şapka iktisaını (giymesini)” şart koşan, “Bey, Paşa, Efendi” lâkap ve ünvanlarının kullanılmasını yasaklayan kadük kalmış “devrim yasaları” ihtilâl eseri Anayasanın üstelik bir maddesi olarak konulup korunmakta.

Dahası hâlâ 12 Eylül ihtilâli döneminde “karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar” hakkında hiçbir sorgulama yapılamayacağı, mevcut ihtilâl Anayasasının 29 yıldır yürürlükte olan “Geçici 15. maddesi”nde koruma ve kollama altına alınmakta. Darbeyle, silâh zoruyla tepeden inme ülke idâresini ele geçirip Anayasayı ilga ederek “yasama ve yürütme yetkisi”ni kullanan “Millî Güvenlik Konseyince atanmış hükümetlerin ve Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında hiçbir cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemeyeceği ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamayacağı” kaydı getirilmekte…

Neticede 28 Şubat’ın tepkisiyle iktidara gelen AKP siyasî iktidarı döneminde, 28 Şubat sürecinden kalma bütün bu emr-i vakiler, demokrasi ayıpları olduğu gibi yürürlükte.

Hâlâ ne 12 Eylül darbesinin Anayasasına el atılmış, ne de bu Anayasanın getirdiği YÖK yasası gibi demokratik eğitimin önünü tıkayan takozlar kaldırılmış…

Altı yıl geçti, demokratikleşme alanında doğru dürüst bir adım atılamamış. Demokrasi dışı dayatmaların hiçbiri düzeltilememiş. Siyasetin demokratikleşmesinde, siyasî partiler ve seçim yasasının AB standartlarına göre düzeltilmesinde, kamu yönetiminde, yargı ve yapısal reformlarda; temel haklarda, inanç ve ibadet hürriyetinde, düşünceyi ifâde ve basın özgürlüğünde, ceza kanunlarında, din eğitimi ve öğretimi hakkında arpa boyu gidilememiş.

Kısacası 28 Şubat’ın “irtica furyası”na tepkiyle milletin irâdesini teslim ettiği AKP siyasî iktidarı, bunu hakkını vermedi, verememiş. 28 Şubat sürecini aynen devam ettiriyor.

Ve bundandır ki 28 Şubat “postmodern darbe” süreci sürdü, sürüyor…

28.02.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (26.02.2009) - Gerçek gündem devre dışı…

  (25.02.2009) - Siyasette gündem kayması…

  (24.02.2009) - “Yamalı bohça”yı yamamakla olmaz

  (23.02.2009) - AKP’nin “yeni anayasa” irâdesizliği

  (21.02.2009) - Bediüzzaman’ın “matbuat lisânı” ve Yeni Asya…

  (19.02.2009) - İsrail’in “soykırım şantajı”

  (18.02.2009) - Ankara neden Telaviv’e tavır alamıyor?

  (17.02.2009) - “Davos yerini buldu” mu?

  (15.02.2009) - Bediüzzaman’ın siyasete tavsiyeleri (3)

  (14.02.2009) - Bediüzzaman’ın siyasete tavsiyeleri (2)

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır