14 Ağustos 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Dersim kimin işiydi?


A+ | A-

Başbakanla CHP Genel Başkanı arasında devam eden ve karşılıklı olarak seviyeyi her geçen gün daha da aşağı çektikleri tartışmaların “beyaz kefen” faslıyla ilgili olarak, Erdoğan İzmir mitinginde Dersim’den bahis açtı:

“Dersim katliâmında oradaki vatandaşları bombalayan uçakların talimatını gönderen, kararı alan Cumhurbaşkanı kimdi? İsmet İnönü. Çok çeşitli rivayetler var, 10-20-50 bin kişinin ‘Vergi vermediler, bunlar asidir’ diye öldürüldüğü söylenir. Munzur Çayı günlerce kan aktı. Buna fırsat veren CHP zihniyeti. Bunları ben hayalî konuşmuyorum. Belgelerle konuşuyorum.”

Hatırlanacağı gibi, evvelce Baykal dönemi CHP Genel Başkan Yardımcılarından olan ve yeni dönemde sesi soluğu kesilen Onur Öymen’in “Dersim’de analar ağlamadı mı?” sözüyle patlak veren hararetli tartışma epeyce gündem oluşturmuştu.

Öymen’in, tepkileri “Dersim isyanı Atatürk döneminde bastırılmıştı, sıkıysa onu eleştirin” çıkışıyla püskürtmeye çalıştığı tartışmada, o zaman sade bir milletvekili olan Kılıçdaroğlu, Dersimli de olması hasebiyle, Öymen’i eleştiren bir çıkış yapacak gibi olmuş, ama arkasını getirememişti.

Şimdi Erdoğan onu oradan vurmak istiyor.

Ama yanlış bir çıkış noktasından hareket ediyor. Dersim katliâmındaki bombaların talimatını Cumhurbaşkanı olarak İnönü’nün verdiğini söylüyor. Ama o sırada Çankaya’da M. Kemal’in oturduğunu, hele son tartışmalardan sonra herkes biliyor. Buna rağmen Erdoğan işi İnönü’ye yıkıyor ve bunu yaparken “Belgelerle konuşuyorum” diyerek de son derece ironik bir çelişki sergiliyor.

Bu tavır, 1950 öncesi tek parti devrindeki zulüm, haksızlık ve olumsuzlukların faturasını tamamen İsmet Paşaya kesip, M. Kemal’i ibra ettirmeye dayalı Millî Görüş refleksinin bir tezahürü.

Erbakan da 1945 öncesinin iktidarlarını ve icraatlarını kesinlikle tenkit dışı tuttuğunu, aksine, fırsat buldukça övüp yücelttiğini ifade ediyordu.

Ve bir mülâkatında açıkça şöyle diyordu:

“Dikkat edin, biz bu iktidarları eleştirirken 50 yıllık iktidarlar diyoruz, 70 yıl demiyoruz. Yani Atatürk’ün dönemini ayrı tutuyoruz.” (Fatih Çekirge, Sabah, 21.2.1994; Millî Gazete, 22.2.1994; Yeni Asya, 24.2.1994; Din ve Siyaset kitabımız, s. 36)

O mülâkatta “Bizim şahsiyetli politikamız Atatürk’ün politikasıyla aynıdır” diyen Erbakan, ertesi gün Milliyet’te çıkan beyanında da “Atatürk döneminde yapılanlar bizim görüşlerimize uygundur” ifadesini kullanmakta beis görmemişti.

Aynı günlerde “en büyük Atatürkçü”nün kendi partisi olduğunu ve Atatürk hayatta olsaydı RP’yi tercih edeceğini her vesileyle tekrarlayan beyanlar da yine Erbakan’dan sâdır olmuştu. Ve onun rahle-i tedrisinde yetişen Erdoğan da, RP’nin İstanbul belediye başkan adayı sıfatıyla yaptığı konuşmalarda “Atatürk’le birçok ortak noktamız var” diyordu (Din ve Siyaset kitabımız, s. 34 v.d.).

Erdoğan AKP’ye genel başkan ve ülkeye başbakan olduktan sonra, bahsettiği bu “ortak nokta”ları iyice açtı. Ve meseleyi, “Hedefimiz Atatürk ilke ve inkılâplarını toplumun ortak paydası haline getirmektir” diyebilecek bir noktaya kadar taşıdı.

Birçok AKP’li bakan ve milletvekili de yerli yersiz Atatürkçülük vurguları yaparak, “En büyük Atatürkçü biziz” nutukları atarak, yaptıklarını söyledikleri “hizmet”leri Atatürkçülüğe mal ederek hem liderlerinin açtığı yolda yürüyor, hem de bu noktadaki Millî Görüş refleksini sürdürüyorlar.

AKP Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan’ın “Atatürk şu anda hayatta olsa var ya, ‘Ben 73 milyonu muasır medeniyete ulaştırmak isteyen partinin genel başkanı olmak isterim’ derdi ve başarımızdan dolayı hem tebrik eder, hem de görev almak istese AK Parti’nin genel başkanlığına belki kendini lâyık görürdü” (Hürriyet, 9.8.10) şeklindeki sözleri, bunun en son örneğini oluşturuyor.

Böylece, Millî Görüşün de, onun içinden gelip “gömlek değiştirerek,” ama aynı zihniyetle yola devam edenlerin de çıkış noktalarındaki en esaslı tıkanma sebebi bir kez daha kendisini gösteriyor.

14.08.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.08.2010) - YAŞ’tan sonra HSYK

  (12.08.2010) - Referandum ve terör

  (11.08.2010) - ‘Evet-hayır’dan öte

  (10.08.2010) - YAŞ krizi bitti mi?

  (08.08.2010) - Hassas ölçüler

  (07.08.2010) - Darbe aslî, demokrasi tâlî...

  (06.08.2010) - YAŞ sonrası

  (05.08.2010) - Neden referandum?

  (04.08.2010) - 12 Eylül’le hesaplaşmak

  (03.08.2010) - ‘Evet’ de çıksa, ‘hayır’ da...


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.