Barış Pınarı Harekâtı vesilesiyle dostumuzu, düşmanımızı iyice anlamaya başladık. Dostumuz gibi görünen pek çok ülke ve kişinin aslında düşmanımız olduğunu esefle müşahade ettik. İşte bunlar hep iyi niyetimizden, yoksa bugüne kadar ne kimseyi kandırdık, ne de kimsenin bizi kandırmasına izin verdik, çok şükür. Bize hıyanet edenler bizi kandırmış olamaz, ancak kendilerini kandırmış olurlar.
Trump’ı sakın düşmanımız bellemeyin, kendisi ile hiç olmadığımız kadar yakınız. Bakmayın öyle arada tehdit yollu bize sataştığına, sırf ülkesindeki hainlerin gazını almak için böyle yapıyor. Zaten bize kızmış gibi yaptığı bütün konuşmalara bakın, bir gözünü hafiften kırpıyor bize. Ondan ses çıkarmıyoruz, siz de çaktırmayın, he deyip geçin. Ama Graham yok mu, Graham... İşte o, fırıldağın önde gideni! Eyyy Lindseyyy Graham! Yahu sende graaam haysiyet kalmadı mı? Yüzyüze konuşurken başkasın, meclisinde konuşurken başka, basına konuştuğunda başka? Ya, sen hayırdır?
Son sözüm de İslam ülkelerine, seninle başlayalım Suudi; kralın öldüğünde o kadar yas ilan ettik senin için, ülkemizi ziyaret ettiğinde oteline ayağına gelip hediye verdik, sonra senin Yemen’de yaptıklarını ilk üç yıl biz de destekledik, işleri çığırından çıkarmasan daha devam ederdik... Yakıştı mı sana? Peki, ya sen Mısır? Hiç mi vicdanın sızlamadı ülkende demokrasiyi katlederken? Neyse, bu münasebetle millet ittifakının parçalanmasının çok önemli olduğunu hatırlatarak, herkesi partimize katılmaya davet ediyorum...