Anayasa denildiği zaman çoğu defa hatıra meclisler, seçim sistemleri, temel haklar ve hürriyetler, devletin merkez kuruluşları, vs. gelir. Yani ilk anda, daha çok siyasî tarafı olan ve toplum hayatımızın maddî tarafıyla ilgili hükümler hatırlanır. Hâlbuki aşağıda da göreceğimiz gibi, anayasamızda, manevî hayatla ilgili de bir hayli hüküm bulunmaktadır.
GirişBurada bunların bir kısmına temas etmek istiyoruz. Daha doğrusu anayasamızdaki, manevî hayatla ilgili çok sayıda hükümden genel hatlarıyla, ana istikametler tesbit edeceğiz. Eğer kısmet olursa bir başka yazıda, bilhassa din ve vicdan hürriyetini ele alarak anayasanın bu konuya nasıl baktığını göstermeye çalışacağız. Böylece anlaşılacaktır ki, anayasa sadece maddî hayatı değil, manevî hayatı da korumak için hükümler koymuş ve devlete vazifeler yüklemiştir.
1- Her Türk vatandaşı maddî ve manevî saadetini temin etme hakkına sahiptir:
Bu durum, anayasanın metnine dahil olan başlangıç kısmının 4. fıkrasında dikkatimizi çekmektedir. Gerçekten bu fıkrada, devletin, Türk milletinin ve onu oluşturan fertlerin maddî ve manevî saadeti için ve çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için azimle çalışacağı belirtilmiştir. Anayasanın genel felsefesini belirten başlangıç kısmındaki bu ifadeler dikkat çekicidir.
Yine başlangıç kısmının 8. fıkrasında, her Türk vatandaşının maddî ve manevî varlığını geliştirmek hak ve yetkisine “doğuştan sahip olduğu” belirtilmiştir ki önemli bir aşamadır.
Bir adım daha ileri atacak olursak, anayasamız, devlete, maddî ve manevî varlığımızı geliştirmek için gerekli şartları hazırlamak vazifesini yüklemiştir. Gerçekten A. 5. Maddeye göre, “Kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan, siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” devletin vazifesi olarak gösterilmektedir. Bu madde, vatandaşlara, devlet kuruluşlarından, kendi maddî varlıklarının gelişmesine engel olacak birtakım kayıtları, sınırları ve engellemeleri kaldırmayı talep hakkını vermektedir.
Akla gelen bir diğer madde de, kişinin dokunulmazlığını düzenleyen 17. maddedir. Bu maddeye göre herkes yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Maddî varlığını geliştirme hakkını, sol kesim daha çok idam cezalarına karşı olmakla izah etmekteyse de bununla sınırlanamaz. Maddî varlık da tıpkı manevî varlık gibi, birçok bakımlardan izah edilebilecek, geniş kapsamlı bir kavramdır.
2- Devlet, özel olarak korunması gereken kimseleri korumak için tedbirler almakla yükümlüdür:
Devletin korumakla yükümlü olduğu kimselerin başında kadınlar ve çocuklar gelmektedir. Çalışan kadın ve çocukların özel olarak korunacağı anayasada belirtilmiştir. Bu hüküm bundan önceki anayasalarda bulunduğu gibi, bugünkü anayasamızda da 49 ve 50. maddelerde düzenlenmiştir. Meselâ 50. maddede şöyle denmiştir: “Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar, çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.”
3- Gençliğin kötü alışkanlıklardan korunması:
Görüldüğü gibi maddî ve manevî varlığımızı koruma konusunda bir adım daha ileri atmaktayız. Burada gençliğin korunması ile ilgili bir hayli enteresan ve tebrike şâyan bir fıkradan bahsetmek istiyoruz. 58. maddenin son fıkrası şöyle demektedir:
“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar vb. alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.”
Görüldüğü gibi burada, devletimizin ve bütün dünyadaki devletlerin geleceği olan gençliğin korunması özel olarak genel bir hüküm halinde belirtilmiş, başta alkol olmak üzere, uyuşturucu, kumar, vb. kötü alışkanlıklar, tehlike odakları olarak sıralanmıştır. Belirtelim ki devlet, bu konuda gerekli tedbirleri almıştır denemez. Çünkü elde bulunan az sayıdaki istatistiklere göre, gençlerimiz arasında alkol ve uyuşturucu alışkanlığı başlamıştır. Devlet alkol, uyuşturucu, zina, fuhuş gibi kötü alışkanlıkları önlemek için tedbirler almalıdır. Çünkü anayasanın 58. Maddesi devletin her kademesindeki görevlilere bu mükellefiyeti yüklemiştir.
59. maddede belirtilen sporun geliştirilmesi ise sadece gençlere değil, her vatandaşa tanınmış olan bir imkândır. Nitekim 59. maddeye göre,
“Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alarak, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.”
Devlet spor imkânlarını her yaştaki vatandaşlara sağlamakla görevlidir, ama spordan maksat sadece futbol değildir. Çünkü futbolun bedenî ve maddî varlığımızı büyük çapta geliştiren bir özelliği yoktur. Bunun yerine yüzme, yürüme gibi sporların geliştirilmesi düşünülebilir.
Son olarak belirtelim ki, kişinin manevî varlığı hakkındaki anayasa hükümleri bunlardan ibaret değildir. Anayasamızın birçok maddesinde kişilerin manevî varlığını koruyacak hükümler vardır. Meselâ 19. maddede kişi dokunulmazlığının genel hatları belirtilmiş, 20. maddede kişilerin özel hayatının gizliliği korunmuş, 63 ve 65. maddeler arasında tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması, sanatın ve sanatçının korunması ile devletin diğer sahalardaki görevleri sayılarak manevî varlığımızın korunmasını sağlayacak hükümler yer almıştır.
Bir başka yazımızda manevî varlığımızı korumakla yükümlü olan devletin ve anayasa hükümlerinin açıklamasını daha yakın bir perspektiften yaparak din ve vicdan hürriyetini anahatlarıyla ele almaya çalışacağız. Bu konuda bir kitabımız da çıkmıştır1
Kaynak:
1- Bkz. Prof. Dr. Servet ARMAĞAN: Anayasa Hukukunda Temel Haklar ve Hürriyetler (Din ve Vicdan Hürriyeti.Teori ve Pratik), Harran Üniversitesi yayınları, 1996.
PROF. DR. SERVET ARMAĞAN
(Anayasa Hukuku Profesörü)