Pek çok kimse, Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti’nin (DP) kurucu lideri olarak Adnan Menderes’i biliyor. Oysa bu doğru değil.
Menderes, DP’nin kurucu kadrosu içindedir; ancak, partinin başında Celal Bayar vardır. Menderes de, teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcısı konumundadır.
Bu durum, 1946 seçimlerinde öyle olduğu gibi, 14 Mayıs 1950’deki genel seçimlerinde öyledir. Yani, seçimlere kadar, hatta Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 22 Mayıs gününe kadar da değişen bir durum yoktur.
Eskiden (1950’ye kadar) Cumhurbaşkanı olan kişi, aynı zamanda partisinin de genel başkanı makamında bulunuyordu. Bu durum, Bayar’ın CB seçilmesiyle birlikte değişti.
22 Mayıs’tan 9 Haziran’a kadar geçen sürede bir boşluk hali yaşandı. Partinin başına kimin geleceği henüz netlik kazanmış değildi. Daha ziyade, Fuat Köprülü’nün kabineyi kuracağı ve DP’nin de başına geçeceği yönünde bir umumî beklenti vardı.
Nitekim, teşkilatın temayülüne göre hareket eden Menderes, Köprülü başkanlığındaki bir kabine listesini CB Bayar’a götürüp takdim etti. Bayar o listeyi yırtıp attı ve Menderes başkanlığında yeni bir listenin hazırlanmasını istedi.
Dolayısıyla, Menderes, 22 Mayıs’ta kabineyi kurup Başbakanlık makamına geçti. Fuat Köprülü de Dışişleri Bakanı oldu. Ne var ki, onun gözü hep Başbakanlık makamındaydı. Dedeleri olan Köprülüzadeler çokça Sadrâzam oldukları için, o makamı da hep kendine bir hedef olarak seçmiş durumdaydı. Nitekim, 1957 seçimlerinden sonra da Başbakan olamayacağını anlayınca, DP’den istifa etti. Darbeden sonra da DP’lilerin aleyhinde ifadelerde bulundu.
Bayar’dan sonra parti başkanlığı görevini vekâleten yürüten Adnan Menderes, Başbakan olduktan 17 gün sonra, yani 9 Haziran 1950’de aynı anda Demokrat Parti’nin de genel başkanı hüviyetini kazanmış oldu. Her iki vazifeyi de on yıl boyunca, yani 27 Mayıs 1960 darbesine kadar birlikte deruhte etmeye çalıştı.
Demokrat Parti, darbe cuntasının marifetiyle 29 Eylül 1960 tarihinde resmen kapatıldı.