11 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Bediüzzaman’ın Tahıyyat açılımı


A+ | A-

Salihli’den Tuncer Özen: “Yeni tanzim Lem’alar’ın 797. sayfasındaki 5. Haşiye’de geçen, ‘Nasıl ki bir zat, harika bir makine yapsa, o makinenin başında bir fonoğraf, bir fotoğraf gibi ayrı ayrı, kendi kendine işler, konuşur, yazar, muhabere eder cihazat bulunsa’ cümlesi ile başlayan temsil günümüz itibariyle bilgisayara ve internete işaret ediyor olabilir mi?”

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bahsettiğiniz haşiyeyi “Tahıyyat Allah’a şahit; berekât ise Allah’a delildir” 1 cümlesinde yer alan “Tahıyyat” kelimesini açıklama sadedinde yazıyor. Bilindiği gibi tahıyyat, bizim namazlarımızda vacip bir emir olarak okuduğumuz mi’rac kelimelerindendir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) Mi’rac gecesinde Cenâb-ı Hakka selâm yerinde ‘ettahıyyatü lillah’ demekle, “Bütün zîhayatların, hayatlarıyla gösterdikleri tesbihat-ı hayatiye ve Sânilerine takdim ettikleri fıtrî hediyeler, ey Rabbim, sana mahsustur. Ben dahi bütün onları tasavvurumla ve imanımla sana takdim ediyorum” 2 demek istemiştir. Bu mânâda tahıyyat, bütün hayat sahiplerinin Allah’a hayatlarıyla teşekkür etmelerini, Allah’ın eşi benzeri olmayan san'atını hayatlarıyla alkışlamalarını ifade ediyor. Mü’min namazında bütün mahlûkatın tahıyyatlarını kendi adına Allah’a takdim ediyor. 3

Tahıyyat bu bakımdan sözle yapılan bir selâmdan, bir teşekkürden, bir şükürden Allah katında daha makbul ve daha kıymetlidir. Sözlü selâmı, teşekkürü ve şükrü çoğu zaman gaflet içinde ve sadece dil yapıyor. Oysa tahıyyâtı canlı vücudun can sahibi bütün hücreleri, hayat sahibi bedenin bütün hayatî zerreleri yapıyor. Bu hâliyle tahıyyât söz dilinden daha güçlü bir teşekkür olduğu gibi, beden dilinden de güçlü bir takdir ifadesidir. Tahıyyat bedenin bütün zerreleriyle katıldığı hayat diliyle yapılan bir teşekkür ve bir selâm ifadesidir.

Tahıyyat bir takdir ve istihsan dilidir. Yani tahıyyat, yarattıklarını eşsiz güzellikte yaratan Hâlık Teâlâ’nın güzel yaratıcılığının farkında olmak, bunu bilmek, bunu takdir etmek ve bunu hayatıyla alkışlamaktır. Mahlûkatın hayat tezahürü, Hâlık’larına olan tahıyyatlarıdır.4 Başka bir ifadeyle mahlûkatın tekvinî emirlere itaat etmeleri, onların tahıyyatlarıdır.5 Bediüzzaman, ağaçların tahıyyatlarına şöyle tercüman oluyor: “Ağaçlar, birer cesed oldu; bütün yapraklar dahi diller oldu. Demek her biri, binler dilleri ile, havanın dokunmasıyla ‘Hû, Hû’ zikrini tekrar ediyorlar. Hayatlarının tahıyyâtıyla Sâniinin Hayy-ı Kayyûm olduğunu ilân ediyorlar.” 6 Bediüzzaman’a göre meleklerin de görevleri, hayat sahiplerinin hayatlarıyla Fâtır-ı Zülcelâl’e karşı takdim ettikleri tahıyyât-ı mâneviyelerini melek lisâniyle ilân etmektir. 7

Bütün canlılarda irade dışı bulunan takdir ve istihsan dili, insanda hem iradeye bağlı, hem irade dışı olarak iki türlü bulunmaktadır. Bediüzzaman’a göre Cenâb-ı Allah kendi eşsiz cemaline iki türlü bakmaktadır: Bir: Bizzat kendi yüksek müşahadesi ile. İki: Müştak olan seyirci ve mütehayyir olan istihsancıların müşahadesi ile. 8

İşte bu ikinci müşahede, tahıyyatı ifade ediyor. Burada tahıyyat, Allah’ın, kullarının müşahedesiyle kendi cemaline bakışıdır ki, bu insanın Yaratıcıya hayranlığı, Yaratıcının güzel yarattığına şehadet etmesi, onu takdir etmesi ve alkışlamasıdır. İnsanın tahıyyatı budur ve bu insanın yaratılış gayesidir. Kur’ân’da, “Ben cinleri ve insanları bana ibadet etsinler diye yarattım” 9 âyeti ile açıklanan insanın yaratılış gayesi, insanın tahıyyatıdır. İnsanın ibadeti, onun tahiyyatı, yani Allah’ın ne güzel yaratıyor oluşunu takdir ve istihsan etmesi, yani alkışlamasıdır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, hadsiz hayat sahibi mahlûkatın Hâlıklarına vâsıfâne tahiyyatlarını ve şâkirâne tesbihat hediyelerini anlamak, müşahede etmek ve şehadetle ilân etmek insanın vazifesidir. 10

Bediüzzaman Hazretleri bahsettiğiniz kerâmetli haşiyede şöyle diyor: ‘Nasıl ki bir zat, harika bir makine yapsa, o makinenin başında bir fonoğraf, bir fotoğraf gibi ayrı ayrı, kendi kendine işler, konuşur, yazar, muhabere eder cihazât bulunsa, o adamın istediği tarzda işlese, neticelerini güzelce verse, o makineye bakan nasıl ki, o adamı ‘Mâşâallah, Bârekâllah’larla alkışlar, manevi hediyeler verir. Aynen o makine de ondan maksut olan neticeleri, eserleri mükemmel izhar etmekle, o cihazatın lisan-ı hâliyle san'atkârını takdirler ve tahsinler ve mânen Mâşâallahlarla tebrik edip alkışlar, tahiyyeler ve hediyeler verir.”

Bu temsil, aynı haşiyenin devamındaki şu hakikat için verilmiştir: “İşte, bütün zihayatın her birisi, başında pek çok muhtelif fonoğraflar, fotoğraflar, telgraf ve telefon makineleri gibi çok makineler var. Onlar, hilkatlerindeki netâici, maksatları nihayet derecede mükemmel gösterdiklerinden, hayatlarının tezahüratıyla, ‘tahiyyat’ tâbir edilen manevî alkışlar, hediyeler, tebrikler ve tahsinlerle, Sani-i Zülcelâlinin tesbihatını, hem kemal-i san'atını ilân ediyorlar demektir. Biz ise ettahıyyatü demekle, kendi lisanımızla o tahıyyatları yad edip, kendi hesabımıza dergâh-ı İlâhîye takdim ederiz. Zaten lisan, o makinelerin birisidir ve ondan matlup neticelerden birincisi, bir tercümanlıktır.”11

Bu satırların mânâ-yı harfîsi hiç şüphesiz tahıyyattır. Yani Üstad Hazretleri fonoğraf, fotoğraf, telefon, telgraf, makinelerle konuşmak, yazmak, haberleşmek, iletişim kurmak gibi kavramların tamamını “tahıyyat” kelimesini kavramamız için vermiştir. Fakat aynı temsillere mânâ-yı ismiyle bakılınca, bu gün için hem yazan, hem konuşan, hem haberleşme, hem bilgi hazinesi hükmünde olan bilgisayar, internet, kamera, webcam, mikrofon, telefon ve daha ileri teknolojilere işaret ettiği söylenebilir.

Dipnotlar: 1- Lem’alar, 797. 2- Şuâlar, 157. 3- Sözler, 77. 4- Sözler, 210. 5- Sözler, 571, 1015, 1080. 6- Sözler, 360. 7- Sözler, 567. 8- Sözler, 117. 9- Zariyat Sûresi: 56. 10- Şuâlar, 116. 11- Lem’alar, 799.

11.06.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (08.06.2010) - Kavram ve hüküm olarak vacip ve sünnet

  (07.06.2010) - Zekât verirken nelere dikkat etmeli?

  (06.06.2010) - Cennet yolunun hassas çizgileri

  (04.06.2010) - Sözlerimiz ve sorumluluğumuz

  (03.06.2010) - Yanlışları ve doğrularıyla Vehhabilik akımı

  (02.06.2010) - Kısa kısa

  (01.06.2010) - İman, fısk ve inkâr-2

  (31.05.2010) - İman, fısk ve inkâr (1)

  (30.05.2010) - Âhiret fedâ edilir mi?

  (28.05.2010) - Doğruluk ve namaz


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.